AntidepresaN
New member
Bir Kerelik ve İnandırıcılıktan Uzak Politikalar...
İşte AKP’ye dış dünyada duyulan ‘güveni’ özetleyen bir cümle...
‘Bir kerelik ve inandırıcılıktan uzak’...
Almanya’da yayınlanan Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin 20 Ağustos’taki baskısında yer alan Doğan Michael Ulusoy imzalı makalede, seçim döneminde Erdoğan’ın izlediği politika özetleniyor ve bu ifadeler aynen Ulusoy’a ait.
Gerçekten de Erdoğan, içinde batı, İslamiyet ve az da olsa Atatürkçülük içeren bir temayla çıktı seçmenin karşısına.
Bu temalar, Erdoğan’ın konuşmalarında sık sık yer verdiği Özal ve Menderes örneklerinde de mevcut.
Ama Özal ve Menderes örneklerinin sonu iyi bitmiyor.
Bir yandan ılımlı İslam, diğer yandan Batılıcılık ve az da soslu Kemalizm...
Bu kıvam tutmuyor...
Hele Kemalizm, özde değil de sözde olunca hiç olmuyor.
Tabanı ve Müslüman dünyasını elde tutmak için İslamiyet ögeleri vurgulanırken, Batı’nın ekonomik gücüne esaret ve AB hayalleri, sürekli Batı’ya taviz ve horlanmayı getiriyor.
Türk milletinin Atatürk hassasiyetini görmek için ise Atatürk’ten yapılan alıntılar iğreti duruyor.
Ne İslam dini, ne de Atatürk ilkeleri, bir milletin başka milletlerin esiri olmasını öngörüyor.
Özde ve sözde ifadesi ise hem din, hem devlet için geçerli.
Batıya dönük bir yüz, batının ayakkabılarına eğilmiş bir surat anlamına da gelmiyor.
AKP, bu ‘derin sarkaçta’ gidip geliyor...
Sarkacın bir yanında İslamiyet, diğer yanında Batı var...
Atatürkçülük ise sarkacın ipi anlamını taşıyor.
Millet olma bilinci ve İslamiyet şuuru bir potada zaten erimiş bu topraklarda.
Ama Ilımlı İslamiyet safsatasıyla (İslamiyet zaten ılımlıdır, daha da ılımlı hale getirmek yozlaştırmak anlamına gelir) ve Batıya dönük yüz kandırmacasıyla idare edilmeye çalışılan vaziyet, sözde kalıp öze inemeyen Atatürkçülükle birlikte AKP politikalarını ‘bir kereye mahsus ve güvenilmez’ bir noktaya getiriyor.
Kapısında kul köle olunan AB hayali, gittikçe uzaklaşıyor bu ülkeden...
İslamiyet ılımlı hale getiriliyor ne demekse...
Ve Atatürk ve Türklük bilinci...
En çok da ondan uzaklaşılıyor...
17 Ağustos’ta, Alman Frankfurter Rundschau gazetesinde yayınlanan Gerd Höhler imzalı makalede ise aynen şu ifadelere rastlıyoruz:
‘Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından ele alacağı ilk reform projesi, Türk Ceza Kanunu’nun “Türklüğe hakareti” ele alan tartışmalı 301. maddesi olacak. Reformun, AB Komisyonu’nun Ekim ayında Türkiye’ye ilişkin ilerleme raporunu açıklamasından önce gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Erdoğan böylece, duraksayan katılım müzakerelerine yeniden canlılık kazandırmayı ümit ediyor. Avrupa Birliği uzun zamandan bu yana bu maddenin çıkarılması veya değiştirilmesi yönünde uyarıyor.’
Elin Almanı, bizi bizden daha iyi analiz ediyor.
Alman basını, Türkiye hakkındaki gerçekleri Türk gazetecilerden daha cesur yazıyor...
Niye, bilin bakalım...
Onların hesabı yok...
Onların ‘bir kerelik ve inandırıcılıktan uzak’hükümetle ilişkisi yok...
Abdullah ÖZDOĞAN
İşte AKP’ye dış dünyada duyulan ‘güveni’ özetleyen bir cümle...
‘Bir kerelik ve inandırıcılıktan uzak’...
Almanya’da yayınlanan Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin 20 Ağustos’taki baskısında yer alan Doğan Michael Ulusoy imzalı makalede, seçim döneminde Erdoğan’ın izlediği politika özetleniyor ve bu ifadeler aynen Ulusoy’a ait.
Gerçekten de Erdoğan, içinde batı, İslamiyet ve az da olsa Atatürkçülük içeren bir temayla çıktı seçmenin karşısına.
Bu temalar, Erdoğan’ın konuşmalarında sık sık yer verdiği Özal ve Menderes örneklerinde de mevcut.
Ama Özal ve Menderes örneklerinin sonu iyi bitmiyor.
Bir yandan ılımlı İslam, diğer yandan Batılıcılık ve az da soslu Kemalizm...
Bu kıvam tutmuyor...
Hele Kemalizm, özde değil de sözde olunca hiç olmuyor.
Tabanı ve Müslüman dünyasını elde tutmak için İslamiyet ögeleri vurgulanırken, Batı’nın ekonomik gücüne esaret ve AB hayalleri, sürekli Batı’ya taviz ve horlanmayı getiriyor.
Türk milletinin Atatürk hassasiyetini görmek için ise Atatürk’ten yapılan alıntılar iğreti duruyor.
Ne İslam dini, ne de Atatürk ilkeleri, bir milletin başka milletlerin esiri olmasını öngörüyor.
Özde ve sözde ifadesi ise hem din, hem devlet için geçerli.
Batıya dönük bir yüz, batının ayakkabılarına eğilmiş bir surat anlamına da gelmiyor.
AKP, bu ‘derin sarkaçta’ gidip geliyor...
Sarkacın bir yanında İslamiyet, diğer yanında Batı var...
Atatürkçülük ise sarkacın ipi anlamını taşıyor.
Millet olma bilinci ve İslamiyet şuuru bir potada zaten erimiş bu topraklarda.
Ama Ilımlı İslamiyet safsatasıyla (İslamiyet zaten ılımlıdır, daha da ılımlı hale getirmek yozlaştırmak anlamına gelir) ve Batıya dönük yüz kandırmacasıyla idare edilmeye çalışılan vaziyet, sözde kalıp öze inemeyen Atatürkçülükle birlikte AKP politikalarını ‘bir kereye mahsus ve güvenilmez’ bir noktaya getiriyor.
Kapısında kul köle olunan AB hayali, gittikçe uzaklaşıyor bu ülkeden...
İslamiyet ılımlı hale getiriliyor ne demekse...
Ve Atatürk ve Türklük bilinci...
En çok da ondan uzaklaşılıyor...
17 Ağustos’ta, Alman Frankfurter Rundschau gazetesinde yayınlanan Gerd Höhler imzalı makalede ise aynen şu ifadelere rastlıyoruz:
‘Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından ele alacağı ilk reform projesi, Türk Ceza Kanunu’nun “Türklüğe hakareti” ele alan tartışmalı 301. maddesi olacak. Reformun, AB Komisyonu’nun Ekim ayında Türkiye’ye ilişkin ilerleme raporunu açıklamasından önce gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Erdoğan böylece, duraksayan katılım müzakerelerine yeniden canlılık kazandırmayı ümit ediyor. Avrupa Birliği uzun zamandan bu yana bu maddenin çıkarılması veya değiştirilmesi yönünde uyarıyor.’
Elin Almanı, bizi bizden daha iyi analiz ediyor.
Alman basını, Türkiye hakkındaki gerçekleri Türk gazetecilerden daha cesur yazıyor...
Niye, bilin bakalım...
Onların hesabı yok...
Onların ‘bir kerelik ve inandırıcılıktan uzak’hükümetle ilişkisi yok...
Abdullah ÖZDOĞAN
