Bir Şey Var Ama Ne Acaba?
Son günlerde olan biteni, şaşkınlıkla izliyorsunuzdur. Örneğin Hükümetin, referandumda “evet” oyu verilmesi yönünde PKK ile işbirliği yaptığı yönündeki iddialara bakalım bir.
İlk gün PKK lideri Murat Karayılan bir iddia ortaya atıyor; “Hükümet PKK ile anlaştı” diyor. Diğer partiler ayağa kalkıyor. Ertesi gün, Başbakan bu iddiaya karşı, “Bunu söyleyen şerefsizdir” diyor. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ise hemen ertesi gün geliyor: “PKK ile devlet görüşmez, ama kurumlar görüşebilir”. Ertesi akşam ise, Sayın Başbakan, katıldığı Siyaset Meydanı programında tamamen farklı bir şey söylüyor: “Hükümet görüşmez, devlet görüşür.”
Şimdi sevgili dostlar, ardı ardına dört açıklama izliyorsunuz. Bunların üçü de devletin en üst kurumlarından; Cumhurbaşkanı’ndan ve Başbakan’dan. Karayılan, “Hükümet PKK ile anlaştı” diyor. İlk gün yanıt; “bunu söyleyen şerefsiz” oluyor. Sonra Cumhurbaşkanı çıkıyor; “Devlet değil, kurumlar görüşür” diyor. Ertesi akşam Başbakan’dan “hükümet görüşmez, devlet görüşür”. Şimdi sizler ne anladınız? Bunlardan hangisi doğru acaba? “Bunu söyleyen şerefsizdir” mi doğru? Yoksa “Devletin değil, kurumların” görüşebileceği mi? Yoksa “Devletin görüşeceği” mi?
Yani “Hiç görüşülmez, bunu yapan da, söyleyen de şerefsizdir” bir tarafta. “Devlet görüşmez” diğer tarafta. Ve “hükümet değil, devlet görüşür” de en diğer tarafta.
Bu açıklamalardan ne çıkardınız allahaşkına? PKK ile kim görüşmüş ya da görüşürmüş? Devlet mi? Hükümet mi? Kurumlar mı? Sonra kim bu devlet ya da hükümet? Ya da “kurumlar” dedikleri ne? Kimler var bu kurumlarda? Bunların devlet ile bağlantısı yok mudur? Bunlar hükümetten tamamen bağımsız mıdır? Bu kurumları kimler yönetir, kararları kimler verir?
Ya da sevgili dostlar, acaba birileri, bizi işletiyor mu? Acaba bu işletenlerin arasında Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Sayın Başbakan’ın bulunması olasılığı var mı? Yoksa öyle mi sanıyorlar?
Ya da Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın “devlet ne”, “hükümet ne”, “Devlet kurumları ne” sorularının yanıtlarını hiç bilmediklerini düşünebilir miyiz? Örneğin Sayın Başbakan, devleti başka bir şey zannedip, “Hükümet görüşmez, devlet görüşür” demiş olabilir mi? Ya da Cumhurbaşkanı da bunların ne olduğunu hiç bilmediği için, “Devlet görüşmez, kurumlar görüşür” demiş olabilir mi? Ya da Cumhurbaşkanı’nın, “çağdaş ve demokratik devletlerde, devlet denilen cihazın dışında yer alan kendi kafalarına buyruk kurumlar olduğunu” zannetmesi mümkün olabilir mi acaba?
Olabilir tabii. Hiçbir şey bilmiyor olabilirler. Ama bana göre üç gün içinde bu denli “ters, çelişkili açıklamalar” yapabilmenin nedeni bilmemek değil. Daha başka bir şey var gibime geliyor. Sakın bir şeyleri saklıyor olmasınlar. Ya da sinirleri bozulmuş olmasın sakın. Bu nedenle soğukkanlılıklarını yitirmiş olmasınlar. Çelişkilerin bile farkına varmıyor olmasınlar sakın.
Nitekim “bir şeylerin” Başbakan’ın sinirini bozduğu çok açık. O kadar siniri bozuk ki, sadece “iki gün içinde, birbiri ile son derece çelişkili şeyler” söylemekle kalmadı. Daha da ötesine geçti. Çünkü çelişkili açıklamaları, zaten eskiden de yapardı. Hatırlıyorsunuzdur, “Ofer‘i tanıyıp tanımadığı konusunda” sorulan sorulara iki gün içinde verdiği yanıtları. Hani, “Hayır kendisini hiç tanımam”dan başlayıp “Evet iki üç kez görüştüm” e kadar varan açıklamalarını.
Ama şimdi bunları aştı. O kadar sinirli ki, bırakın çelişkili açıklamaları, artık sabırsızlığını açıkça gösteren açıklamalar yapmaya başladı. Hani “AKP’nin gizli ajandasından” hep söz edilirdi ya, Sayın Başbakan, bu gündemi “açıkça ortaya koyan”, “anlamayanlara davul zurna az” türü açıklamalar yapmaya başladı. Herhalde sinirinden olsa gerek. Ne tür açıklamalar mı?
İlk önce YARSAV için söyledi. “12 Eylül’de evet çıkarsa sizi halledeceğim” dedi. Ve de “Yargıda birden fazla dernek, sendika olmaz, tek bir tane olur, yargıçlar orada örgütlenir” diye ekledi. Hatta bizler, “Sayın Başbakan, bu model, ancak faşist rejimlerde olur, devletin kurduğu korporasyonlar ya da resmi meslek birlikleri, faşist modelin örneğidir” dediğimizde ilgilenmedi. Dediğim gibi artık sinirliydi galiba. Ve “gizli gündem” böyle açıklanıyordu galiba.
Ve sonunda, dünya demokrasi(!) tarihine geçecek sözü de geldi. Hani işadamlarına söylediği söz. Hani “bitaraf olan bertaraf olur” sözü. Biz “bir tek demokraside bile, bir Başbakan, işadamlarına böyle bir söz etmez, edemez” diye düşünürken daha kötüsü de geldi.
“Bugüne kadar yargıda dedeler talimat veriyordu” sözü. Yani “Seyfi Oktay Aleviydi, dedeydi. Bugüne kadar onlar etkiliydi, artık biz etkili oluyoruz, Sünniler olacak” niteliğindeki sözü.
Değerli dostlar, bugüne kadar bir Başbakan’ın ağzından bu denli “yaralayıcı, ikiye ayırıcı” bir söz duydunuz mu? Bu dururken, “Sayın Başbakan, acaba neden çelişkili açıklamalar yapıyor” diye sormanın bir anlamı var mı sizce? Esas sormamız gereken, bu “büyük sinirin” neden olduğu?
kaynak