Bingöl’de 33 Askerimizi Kim Öldürtmüştü?

yorumsuz54

Banned
Katılım
1 Mar 2007
Mesajlar
561
Reaction score
0
Puanları
0
Bingöl’de 33 Askerimizi Kim Öldürtmüştü?

Bingöl’de 33 askerimiz ne zaman öldürüldü?

25 Mayıs 1993’de... Hâlbuki Bingöl Emniyet Müdürlüğü 21 Mayıs tarihli “gizli” istihbarat raporu ile... Emniyet Genel Müdürlüğü’ne...

...Genelkurmay’a, Milli Güvenlik Kurulu’na, Başbakanlık’a, İçişleri’ne, Milli İstihbarat’a ve Jandarma’ya karayolunun kesileceğini bildirmişti.

Ancak bu hiçbir işe yaramadı.

Önceden öğrenildiği gibi PKK 25 Mayıs günü Bingöl-Elazığ yolunu kesti. Ve kente 20 kilometre mesafede korumasız 33 gencecik erimizi ve 5 vatandaşımızı kurşuna dizdi.

***

Neden kimsenin kılını kıpırdatmadığını, o günlere geri dönerek anımsayalım... “PKK, tek taraflı ateşkes ilan etmiş. Güneydoğu’da olaylar durmuş.

Öylesine bir sükûnet hâkim olmuş ki 24 Mayıs 1993’te Milli Güvenlik Kurulu bir bildiri yayınlamış ya da yayınlamak zorunda kalmış.

‘Güneydoğu Anadolu’da ve ülkemizin diğer köşelerinde huzur ve güvenin önemli şekilde korunduğu tespit edilmiştir. Alınmış olan güvenlik tedbirlerine ilaveten, Güneydoğu Anadolu’da iç barış ve istikrarın sürekliliği için toplumsal hoşgörüye uygun olarak, özellikle Olağanüstü Hal Bölgesi’nde terör örgütüne katılmış olup da, kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin gelip teslim olmaları halinde, haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.’

Ertesi gün Bakanlar Kurulu’nun toplantısı var.

Milli Güvenlik Kurulu’nda sivil yöneticilerle generallerin birlikte verdiği karar uyarınca ‘af’ konusu görüşülecek.

Büyük bir ihtimalle silahlı çatışma sona erdirilecek. Türklerle Kürtler için yeni bir hayat başlayacak.”

***

Ümit Fırat, Neşe Düzel’e anlatıyor:

25 Mayıs 1993... Bakanlar Kurulu ilk kez gerçek bir af için toplandı. O gün derin devlet PKK’ya sahte bilgi verip 33 erin öldürülmesini sağladı. 17 yıl geçti bir daha çözüme hiç bu kadar yaklaşılmadı.” Avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada Abdullah Öcalan da, o dönemde de söz konusu olan bir “PKK- Ergenekon” ilişkisinden söz ediyor:

“Sonra ortaya çıktı ki PKK içindeki krizin aşılamamasının nedeni, bunların çözümün gelişmesini istemeyen güçlerle ilişki halinde olması, Ergenekon ve Veli Küçük’le bağlantılarıydı.”

***

33 gencecik çocuğumuz Malatya’da eğitimlerini bitirmiş...

Erzurum’a sevk ediliyorlar... Yolları kesiliyor ve katlediliyorlar. On altı yıldır soruyorum:

“Askerlerin can güvenlikleri sağlanmadan nasıl böyle korumasız bir halde yollara çıkarıldığı henüz anlaşılmış değil. Vatandaşını teröristlerden koruyamayan bir devlet ile askerini koruyamayan bir ordu imajı nasıl doğdu, herhalde bu araştırılacak...

Bunu, sadece askeri yetkililerin söylediği gibi ‘yolun virajlı’ olmasına bağlayamayız herhalde.”

Şunu da ekleyeyim, terhis olan askerlerin evlerine “uçakla” gönderilmesini isteyen karara rağmen 33 erin korumasız bir halde ve otobüsle Erzincan’a gönderilmesi emrediliyor.

O “emri” acaba kim vermişti?


33 askerini koruyamayan ama üç kez darbe yapan bir ordumuz var. O sırada neler yaşayacağımızdan... 28 Şubat’tan... 27 Nisan e-muhtırasından haberdar değiliz... Hala sebebi anlaşılamayan Gabar’daki şehit düşen askerlerimizden...

Dağlıca’dan, Aktütün’den de...

***

Barış... Açılım...

Bunlar ciddileşince katliamlar da ardından sökün ediyor... Ölümleri yüreğimizi dağlayan askerlerimizin, günahsız kızımızın cenazeleri...

Yeni saldırı girişimleri... Tatsız bir döneme yeniden girmiş bulunuyoruz.

***

Kürt Sorunu nasıl çözülür?

Cevap çok net: 24 Mayıs 1993 tarihinde 33 askerimizi “derin” bir dayanışma içinde katlettirerek “barış”ı kurşunlayanları ortaya çıkararak. Ya da Tokat’taki “failleri” hemen vakit sektirmeden bularak...

***

“Savaş lobisi” kanlı “cinayet ekonomisi” için ne yaparsa yapsın, başaramayacak. Bunu biliyoruz...

Artık bir sonuca ulaşamayacağı açık bu eski plan daha fazla can almasın... Bingöl’ü çözseydik Tokat yaşanmayacaktı...Tokat’ı çözelim ki, yarın bir başka acı göz göre göre yürekleri dağlamasın...


Ahmet ALTAN /Star
 
İşte 33 er olayında gizlenen gerçekler


Emekli General Necati Özgen'in 33 erin şehit edilmesi olayı ile ilgili açıklamaları yeniden alevlendirdi. Tartışmalar başlayınca insana 'Meğer olayda ne kadar karanlık nokta varmış' dedirtiyor.


Olayda karanlıkta kalan bir Noktayı da Taraf Yazarı Emre Uslu gündeme getirdi. Eski Emniyetçi Uslu'nun dikkat çektiği nokta olaydan önce ve sonra meydana gelen bazı tuhaf hadiseler.


İşte kamuoyunda pek bilinmeyen daha doğrusu gizlenen gerçekler

33 er olayındaki gerçekler



Necati Özgen geçenlerde tuhaf bir açıklama yaparak “33 er olayında hukuki sorumluluk bende değil ama taktik sorumluluk bende” açıklamasını yaptı. Ne demekse? Belli ki hukuki bedel ödemekten korkuyor; taktik sorumluluk bende diye de boş naralar atan mahalle kabadayısı gibi delikanlı komutan pozları vermeye çalışıyor.



*Özgen, yaptığı açıklamada, “Bir kere PKK'nın ateşi kestiği falan yoktu. Bu yalan. Saldırıları sürüyordu. Bizim de operasyonlarımız sürüyordu. Biz 21-24 Mayıs 1993 tarihleri arasında büyük bir operasyon yaptık. Çatışmalar sürüyordu. 24 Mayıs günü bu konvoyun yolu kesildi ve 33 erimiz şehit edildi. Ben ertesi sabah helikopterle olay yerine indim. Olayı duyar duymaz zaten birliklerimiz erlerimizi şehit eden ve bazı yolcuları da yanında götüren terörist grubu takibe almış. Biz bunları hemen kuşattık. Şiddetli çatışmalar yaşandı. 24-28 Mayıs 1993 tarihleri arasında bu grup ile civardaki diğer terörist gruplarla mücadele ettik (vurgu benim –EU). 33 erimizi şehit eden grubu çevirdik. 34 terörist ölü ele geçirildi. 25 personel kurtarıldı. Aynı bölgede Dağlıtepe Tugayı 55 teröristi ölü ele geçirdi. 33 erimizi şehit edenler etkisiz hale getirilmiş oldu” demiş.


Oysa Bingöl'de, Karakoçan'da ve çevre köylerde gerek olayın birinci elden şahidi güvenlik güçleri gerekse yurttaşlar olayı hiç böyle anlatmıyor.

*Konunun daha iyi anlaşılması için olay yerine bakmak gerekiyor. Öyle zannedildiği gibi 300-400 teröristin biraraya gelip 50 kişiyi araçlardan indirip kaçırdıkları yer kuş uçmaz kervan geçmez bir yer değil. Karakoçan'a 25-30 km, Bingöl şehir merkezine de 15-20 km uzaklıkta. Görgü tanıklarının anlatımıyla PKK'lı teröristlerin yol kenarına inmesi öğlen saat 2.30 civarında olmuş. Yani 300-400 terörist öğle vakti yol kenarına kadar gelip, ikindi vakti onlarca aracı durdurup 50 kişiyi araçlarından indirip yolun sol tarafında bulunan bir köye götürürken olay yerine 20 dakika mesafedeki Bingöl'de konuşlu birliklerde hiç bir hareketlilik olmamış.



Bölgede PKK'nın yol kesme haberi Bingöl'e ulaşınca Özgen Paşa'nın iddiasının aksine “hemen kuşatma” diye bir hareketlilik olmamış. Teröristler 50 kişiyi –ki içlerinde sivil birkaç kişi ile, o sırada otobüste bulunan bir de trafik polisi mevcut- aldıktan sonra iki-üç saat uzaklıktaki bir köye yürüyerek götürmüşler.

Köyde bunları bir yerde bekletip pazarlık unsuru olarak kullanmak istemişler. Ancak böylesi bir pazarlığın mümkün olmayacağı anlaşılınca rehineleri köyden alıp bir kaç saat yürüdükten sonra başka bir PKK'lı grup ile buluşulmuş. Orada da 33 er şehit edilmiş. Kalan 24 kişiyi beraberlerinde götürmeye çalışmışlar. (Muhtemelen yine pazarlık unsuru olarak kullanmak amacıyla. Hatırlayınız Dağlıca'da da 12 eri şehit edip 8 eri de yanlarında götürüp propaganda/ pazarlık unsuru olarak kullanmışlardı.)

33 erin kaçırılışı ve şehit edilmeleri arasındaki zamanın en az 6-7 saat olduğu görgü tanıkları tarafından ifade ediliyor. Geri kalan 24 rehinenin kurtarılması da sabaha karşı 3.00-4.00 sıralarında gerçekleşmiş.

Rehineleri de Özgen Paşa'nın iddia ettiği gibi kendi komutasındaki askerî birlikler kurtarmamış. Aksine, Bingöl'de konuşlu polis özel harekât birlikleri, askerî kanatta bir hareketlenme görmeyince isyan durumuna gelmişler. Bırakın bari biz gidip kurtaralım diye, biraz da metazori bir şekilde, gitmişler kurtarma operasyonuna.

Bölgeye özel harekât birliklerinin geldiğini gören PKK üyeleri de, muhtemelen kendilerinden zayiat vermek istemediklerinden, 24 kişiyi serbest bırakmışlar. Yani, 24 kişi, girişilen bir çatışma sonucu kurtarılmamış.

Bu noktada da Özgen Paşa yuvarlak anlatımlarla kamuoyunu yanıltıyor. Serbest bırakılan 24 kişinin de terörist diye öldürülme ihtimali doğmuş. Gece karanlığında özel harekât polisleri, PKK'lıların kendilerini tuzağa düşürebileceğini düşünerek, 24 kişiye, 100-200 metre kala teslim ol çağırısında bulunmuşlar. Anlatılana göre, kaçırılan trafik polisi durumu anlayıp, özel harekât polisi ile konuşarak 24 kişinin kurtulmalarını sağlamış.


Rehineler kurtarıldıktan sonra dönemin Bingöl Emniyet Müdürü Kemal İskender Ankara'ya “rehineler özel harekât birimlerinin yaptığı operasyonla kurtarıldı” notunu geçip, bu not da dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin tarafından Meclis kürsüsünden kamuoyuna aynen bu şekilde duyurulunca Bingöl'de kıyamet kopmuş.

Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, Bingöl Polisevi'ne kadar gelen dönemin Tugay Komutanı, Kemal İskender'e “Ankara'ya çektiğin bilgi notunda neden 24 kişi ‘polis özel harekât birimi tarafından kurtarıldı' notunu geçtin de güvenlik güçleri demedin” diye çıkışmış.




Burada temel soru şu: Kurtarılan o 24 kişiyle neden kimse konuşmuyor? Bu konuda çok yakında yeni gelişmelere hazır olun. Yetkililere hatırlatmam gereken bir nokta, artık eskiden olduğu gibi “ben söylersem karine olur” devri kapandı. Kim ne anlatacaksa, gerçekleri ve sadece gerçekleri anlatmak zorunda. Yuvarlak laflarla, “taktik sorumluluk” gibi çerçevesinin ne olduğu belli olmayan kavramlarla olayların üstü örtülemez.


Ayrıca Özgen Paşa'nın “sorumlular ceza aldı” açıklamasında belirttiği cezaların, ne kadar ve kimlere verildiği de açıklanmalı. Bu “cezaların” nasıl cezalar olduğunu öğrenince siz de şok olacaksınız.

emre uslu -taraf


İşte 33 er olayında gizlenen gerçekler
 
vaaaaayyy be sizi alkışlıyorum....ŞAK ŞAK ŞAK.... kim yazıyor ve tutuşturuyor bu senaryoları elinize ya....inanamıyorum gerçekten...yani bunları kaleme alanlar gerçekten dünya çapında tecrübesi olan örgütler olmalı ki bu CIA dan başkası olamaz...kendinize gelin alooooo...o bölgede o dönemlerde uzun yıllar kaldım...anlattıklarınızla uzaktan yakından alakası yok olayların...ordu da bu kadar mı aciz ki böyle saçma sapan yalanları ağzına dolayabiliyor bazı liboşlar....en azından bir düzeltme ihtiyacı bile duymuyor benim bildiğimin on katını bilen silahlı kuvvetler...ama tekrar söylüyorum kendinize gelin...oralarda canıyla kanıyla mücadele eden kahramanların vebali bile boğar sizi birgün...haberiniz olsun...
 
vaaaaayyy be sizi alkışlıyorum....ŞAK ŞAK ŞAK.... kim yazıyor ve tutuşturuyor bu senaryoları elinize ya....inanamıyorum gerçekten...yani bunları kaleme alanlar gerçekten dünya çapında tecrübesi olan örgütler olmalı ki bu CIA dan başkası olamaz...kendinize gelin alooooo...o bölgede o dönemlerde uzun yıllar kaldım...anlattıklarınızla uzaktan yakından alakası yok olayların...ordu da bu kadar mı aciz ki böyle saçma sapan yalanları ağzına dolayabiliyor bazı liboşlar....en azından bir düzeltme ihtiyacı bile duymuyor benim bildiğimin on katını bilen silahlı kuvvetler...ama tekrar söylüyorum kendinize gelin...oralarda canıyla kanıyla mücadele eden kahramanların vebali bile boğar sizi birgün...haberiniz olsun...

Bölgede bulunmak bazen yetmiyor demek ki. O senin bildiklerinin on katını bilen TSK, senin bildiklerin farklı şeyler biliyor demek ki. Aslında olayı tüm TSK ya maletmek yazık olur. Kim varsa dava kapsamında tutuklanmakta zaten. Tabii doğru yorumlayabileni tatmin eder dava da tutuklamalar da.

CIA de küçük kaliır böyle bir senaryo için bence. Zira her darda kalan CIA e sığındığına göre o güçün birşey demektir...
 
söylediklerinden hiçbişey anlamadım ama tüm bu olanlardan tek anladığım çıkmalı tüm komuta heyeti basının karşısına şerefli bir şekilde istifa etmeli ve demeli ki:''buyrun terör de sizin ülke de sizin...ne haliniz varsa görün....birileri gelir ülkeyi mi böler....rejimin teminatı dediğiniz polis mi korur ne olursa olur...eyvallah...''
bu kadar hakaret revamıdır bu şanlı orduya ya.....işi bu dereceye getirdi bazıları....
haa şimdi hemen bazı iyi niyetli olduğuna inandığım bazıları''olur mu öyle şey...ülkede kaos olur, bölücüler de amacına ulaşmış olur'' falan diyecektir biliyorum ama;olmuş zaten kaos olacağı kadar daha ne olsun...ama bir gerçek var türk milleti yoktan var olmasını bilir ve tekrardan toparlanarak hainlerden hesap sormasını bilir....yakın tarihte olduğu gibi.....
 
Güzel Taktik...

Bakın Hele Siz Daha Neler Diyor..

Evet. Eğer PKK varsa, güvenlik kuvvetlerine ve orduya da ihtiyaç vardır. Bir tür yumurta tavuk meselesidir bu. Birbirini besleyen iki yapıdır bu. İki yapı da çatışmanın çok olduğu ortamda öne çıkar.

Taraf Gazetesi | Neşe Düzel - Ümit Fırat: ‘PKK’siz bir barış artık olamaz’

Direk Bu Yobaz Asker'e PKK diyor Gel'de sen buna İnan...

aa İnananlar Var Tabi... Yanlış Pardon çok Yobaz Memlekette çok....
 
pkk yı aklamak için elinizden geleni yapıyorsunuz.katilleri masum ve kahraman ilan ediyorsunuz.

apoyu kim yakaladı.asker yakaladı.terörist başını yakalayan kişiler bugün suçlu ilan ediliyor.
bugün ergenekon adı altında tutuklananların içinde ,apoyu yakalayan askerlerde var.
çünkü bu ülkede akp döneminde, apo'yu yakalayıp getirmek suç oldu.
bunu da ergenekonun savcısıyım diyen tayyip yaptırıyor.

a79sy.jpg


15664pt.gif
 
Nedir mesele anlamış değilim. PKK'ya karşısınız anladım. AKP'ye karşısınız, onu da forumun her yerinde iktidarı kötülemenizden anladım. Cemaatçilere karşısınız onu da anladım. Bir tek kendinize, sizin gibilere mi karşı değilsiniz yani? Hoşgörülü ceddimizin bu anlayışını nereye sakladınız "ulusalcı" veya "milliyetçi" olurken?

Adam general, teğmen her ne ise, Apo'yu yakaladı, nasıl onunla beraber PKK'lı olabilir diyorsunuz. Adam belki de sizin şimdi böyle konuşabilmeniz için getirdi onu İmralı'ya yerleştirdi. Dünyadaki tahribi en yüksek bomba İmralı'da değil mi? Bugün ülkeyi birbirine düşüren de bu bomba.

Askerin içinde olduğu terör örgütü mü olur, asker ülkeyi korur, ülkesi için çalışır diyorsunuz. Askeriyeden çalınan türlü malzeme evlerden çukurlardan çıkıyor. Sizce evlerindeki el bombaları hırsızları korkutmak için mi?

Ergenekon davasından önce derin devlet diye sızlanan zihniyet, şimdi neden devletin kendisinden sızlanıyor anlamıyorum. Onu derin devlet vurdu, bunu derin devlet vurdu. İktidar hayır hepsini ergenekon vurdu diyince bu sefer kıvırmalar başlamadı mı? Yok iktidar yalancı yok iktidar sahtekar. Kaç sayfalık iddianame var, kaç sayfalık belge var. Yalan demekle olmaz, birini çürütseydi ya o çok bilen muhalefet, veya çok konuşan sizler. Nereye varmak istiyorsunuz, darbeci paşalar da dönsünler mi evlerine?

Bırakın gözünüzü seveyim. Ben herşeyi sizin gibi çarpık görmek yerine, böyle yobaz düşünmeyi seçiyorum. Çünkü inanın yobaz olanları sizin dışınızdaki herkes görüyor.
 
Geri
Üst