BBP’den “Hayır” sesleri yükseliyor

Cehennem_Zebanisi

Super Moderator
Süper Moderatör
Katılım
20 Kas 2005
Mesajlar
11,509
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Ad Caine vero et ad munera illuis non respexit ira
1281907010.jpg


Büyük Birlik Partisi’nde Genel Merkez’in “evet” kampanyası başlatılmasına tabanın tepkisi artarak büyüyor. Eski MKYK üyesi Reyhan İşeri’nin ardından BBP eski Genel Başkan Yardımcısı Dursun Yassıkaya da “Hayır” dedi. Yassıkaya, pakete “evet” demenin mümkün olmadığını söyledi.
Yazıcıoğlu, ‘12 Eylül yalanı’na kanmazdı
Büyük Birlik Partisi’nde referandum için “evet” kampanyası başlatılmasına tabanın tepkisi artarak büyüyor. Eski MKYK üyesi Reyhan İşeri’nin ardından BBP eski Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu döneminde basın ve propagandadan sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen Avukat Dursun Yassıkaya da BBP’nin referandum kampanyasını eleştirdi. Yassıkaya, BBP’nin referandumda evet kararıyla ilgili olarak, “Merhum Genel Başkanım Muhsin Yazıcıoğlu, demokratik bir anayasaya evet derdi” dedi.
Hukuk mantığı ile bağdaşmaz
Yassıkaya, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, ancak pakete bu şekliyle evet demenin hukukun mantığı ile bağdaşmayacağını söyledi. AKP hükümetinin halka doğruyu anlatmak zorunda olduğuna da işaret eden Yassıkaya, “Anayasa paketi ile ilgili olarak her şeyden önce 12 Eylül askeri harekâtını yapanların yargılanacağı tezi üzerine her açıklama oturtulmuştur. Ancak, ceza hukukunda suçun işlendiği tarihteki dönemde suç olmayan eyleme daha sonra ceza verilemez. Kaldı ki, 12 Eylül 2010 tarihi itibariyle 30 yıllık zaman aşımı geçmiş olup, dönem yargılanamaz. Antidemokratik uygulamalara karşı demokratikleşmeyi ön plana çıkardığı ifade edilen değişiklik incelendiğinde, özellikle Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun yeni yapısına yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin artırıldığı açıktır. Hal böyle olunca sivil vesayet yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır, yeni dönemde bugünkü yargıyı arar hale geleceğiz” diye konuştu.
Topçu kimin emanetçisi?
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu’nun basında çıkan -ben emanetçiyim- açıklamasının BBP’ye emek verenleri derinden üzdüğünü de hatırlatan Dursun Yassıkaya, “O zaman kimin emanetçisi olduğunu açıklamalıdır. Üstelik milliyetçi camia ’evet’çi BBP, ’hayır’cı MHP şeklinde konuşlandırılmış durumda. Bu durum ülkücü camianın nasıl parçalanmak istendiğinin, memleket, vatan, bayrak hasletlerinin nasıl törpülendiğinin göstergesidir” dedi.
Bu haliyle ‘Evet’ denilemez
Avukat Dursun Yassıkaya sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm bunların 12 Eylül döneminde işkence gören ülkücülerin başta bir dönem görev yaptığım BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun üzerine kurgulandığı gözlemlenmektedir. Bu duruma mevcut BBP yönetiminin de izin verdiği açıkça görülmektedir. Merhum Yazıcıoğlu asla buna izin vermezdi. Dik durur, vatan, millet, bayrak, inanç değerlerini her şeyin üzerinde tutar, intikam alınacağı iddialarına prim vermezdi. Sonuç olarak; Anayasa değişikliği bu haliyle oylanamaz. Yukarıdaki gerekçelerden dolayı bu haliyle ’evet’ denilemez diye düşünüyorum.”

Kaynak
 
bu yalana kimse inanmaz 12 eylüle kadar herkes bu tezgahın farkına varır umarım
 
BBP sözü dinlenecek iki kişimi kaldı.ikiside eski yönetici.rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da eminim EVET derdi!!
 
MHp nin evetçileri olarak eski ülkücü tabirini kullandığımızda,müsveddeler diyenler,ülkücü eskisi diyenler şimdi BBP nin eski 2 yöneticisini sanki hala partide söz sahipleriymiş gibi amblemiyle birlikte sunuma geçmiş.. BBP nin de demekki eskisi bir işe yaramıyor? öyle olsaydı yıllarca saygı duyduğumuz duruşu ve tavrıyla sevilen ismi M. Ekici şuan MHp de siyasety yapıyor..

BBp nin ne tabanında ne ocaklarında,ne de gönül veren tek bir şahsında hayır sesi çıkmaz, işte arada 2 eskicisinden ses gelmiş.. haklarında hayırlı olsun..
 
Gerçek yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Herkes anlayacak bu 12 Eylül'ün sadece zarf olduğunu...
 

Ortalığı Karıştırmak İsteyenler Her Zaman Olacaktır.
BBP'den Zannetmiyorum Hayır Çıksın.
EVET İsteyen İstediğini Söyleyebilir Sonucu Kestirmek Çok Zor Olmasa Gerek.
 
fetulah diasporasının güdümünde olan bbp den hayır çıkmaz hayır diyenlerde şaşkınlığından hayır diyordur.
 
BBP nin mevcut teşkilatları ve görevdekilerden "hayır" oyu vereceğini açıklayan ve partisinin evet kararına tepki göstererek istifa eden bir kişi var Hikmet Aytek... Bunun haricinde kimse çıkmadı. Ancak tabandan hayır oyu vereceğini açıklayanlara rastladım. Gazetelerin "evet" ve "hayır" propogandaları için "eski ülkücü" eski "bbp li yönetici" açıklamalarına can havliyle yapışmaları şunu gösteriyor ki oylamanın kaderini Türk Milliyetçilerinin tavrı belirleyecek. Ve gerçekten zor bir tercih... Bu sebepten hepsinin tavrı ve düşüncesine saygı duyuyorum.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun yakın arkadaşı, BBP ve ülkücü camianın ünlü ismi Lütfü Şehsuvaroğlu nun referandumla alakalı görüşleri milliyetçi camiayı derinden sarstı aşağıda okuyabilirsiniz:

---------------------------------------------------------------------
BİR 12 EYLÜL YAZISI

12 Eylül ile ilgili birçok gazete ‘evet’ kampanyasına yardımcı olur diye benimle röportaj yaptı. Saatlerce süren röportajlar sırasında muhabir veya söyleşi yazarı “bunları ilk defa işitiyorum. Hayatım boyunca kimseden böyle fikirler işitmemiştim” gibi sözlerle bana iltifatlarda bulunmalarına rağmen gazetelerde hiçbiri çıkmadı. Bazı eski ülkücüler eğer “evet” kampanyası lehine bir takım laflar etmişlerse onlara yer verdiler.

Bu 12 Eylül sırasında yapılan zulüm ve işkencelerden daha acıtıcı geldi bana.
Bugün (3 Ağustos 2010) Vatan gazetesinde Sami Selçuk’la yapılan röportajı okuyunca yalnız olmadığımı anladım.
Ben de eskiden Zaman’da, Yeni Şafak’ta, Star’da yazmıştım.

Niçin evet kampanyası incitici geliyordu bana? Oysa işte 12 Eylül’den hesap soruluyordu. Demokratikleşiyorduk. İnsan hak ve hürriyetlerinin önündeki engeller kalkıyordu… Öyle mi? Bizim gibi 12 Eylül mağduru ülkücülerin ‘evet’ demesi gerekmiyor muydu? Bizim beceremediğimizi Akıncı kardeşler mi becermişlerdi de biz kıskanıyorduk? Doğruyu bir ateist de söylese, doğru ‘doğru’ değil miydi? Sevgili dostum Mustafa Çalık’ın bir TV kanalında Hüseyin Çelik’le birlikte olduğu programda söylediği gibi miydi hakikat?
Yoksa kimseyi ilgilendirmeyen bu anayasa münazaralarına, anayasa bezirgânlıklarına karşı millet sandığa gitmemeli miydi? ‘Evet’ veya ‘hayır’a gönlü ısınamayanlar, rahmetli Ayvaz Gökdemir gibi yapıp da bu referandum kepazeliğini duymazdan ve görmezden gelerek sandığa hiç gitmeseler kıyamet mi kopardı? Demokrasi geri şişeden içeri mi kaçardı? Faşizm mi gelirdi? Ülke mi bölünürdü? Bu beceriksiz siyasetçilere iktidarıyla muhalefetiyle bir ders vermek bu milletin aklına niçin gelmezdi?

Yoksa BDP ile PKK ile aynı kefeye mi konulurduk?
Ne münasebet ateisttin doğrusu doğrumuz oluyor da, sandığı protesto edince koca millet PKK’lı oluyor. Olsun. Hani açılım vardı?

Hep beraber sandığa gitmezse bu millet, -Kürdüyle, Türkmeniyle, Azerisiyle, Özbeğiyle, Boşnağıyla, alevisi sünnisiyle, kuzeylisi, güneylisiyle doğulusu batılısıyla- saygın bir doğrulukta ve anlaşılabilir bir dürüstlükte ittifakı gerçekleştiremez mi?

Bakın açıkça ilan ediyorum: bu evet kampanyası İslam’dan nasipsizdir. Hiçbir estetik kaygı taşımamaktadır. İslam’ın hörmet, merhamet ve aşk medeniyetinden haberi yoktur. O kadar inciticidir ki, sadece yaşayan insanları değil, mezardakileri de rahatsız etmiştir.
İslam hiçbir yeniliği kin ile ihya etmemiştir. Çünkü solmaz pörsümez hakikati şudur ki: din ile kin asla bir araya gelmez. Oysa evet kampanyası kin kokuyor.
Ne yani şimdi ben bana ‘kafes’te işkence yapan ve ne yaptığını bilmeyen; belki de şimdi cemaatte diğer Müslümanlarla beraber namaz kılan, belki de okulunu cemaatin okullarına gönderen, belki de Asya Finans’ta çalışan o emekli işkenceci ile otuz yıl sonra hesaplaşacak mıyım? Evet kampanyası sayesinde benim kırılan gönlüm tamir mi edilecek? Ben evet, 12 Eylül mağduru ülkücü, sayenizde beyler, mutlu mu olacağım? Bana özgürlüğümü mü iade edeceksiniz?

12 Eylül’dü ve ben onun kafeslerinde bile bugünkünden daha özgürdüm. Parmaklıklarını salladığım ve tamamının sülalesini sinkaf ettiğimde evet daha özgürdüm. Ben ki, ağzıma küfür almayan efendi şairim, yanımdaki tarih öğretmeni Mustafa bey (kayseri eğitimcisiydi) 80 şınav çekmeğe zorlandığımızda kalp krizi geçirince aynen öyle yaptım. Cumhuriyetinden, devletine, 12 Eylülün en üst kademesinden en alt kademesine küfür ettim. Ne oldu? Hocayı revire götürürken erinden yüzbaşısına kadar subaylara bir general gibi talimatlar yağdırdım. Emirlerimi harfiyen yerine getirdiler. Bugün bu özgürlüğümü hangi iktidar, hangi cemaat, hangi gazete, hangi tv kanalı, hangi mahkeme verebilir ki?...
Referandumda sessiz kalacaktım… sandığa gitmeyecektim. Hanımla annem evet vereceğim, kardeşim hayır vereceğim diye kararlı konuşuyorlar. Ben bilmiyorum. Hak kimden yana? Ama biliyorum ki Hak çirkinin yanında olmaz. Âkif’in dediği gibi hak namına bile haksızlığa ölsem tapamam… hüdayı kendime kul edip kendim hüda olamam. Memleketi evetçiler hayırcılar diye bölemem. Bu bölücülüğe de Müslümanlık, demokrasi, adalet, devlet, hak hukuk diyemem.

Bu oyunun içinde olamam.
Bu müsamereye katılamam.

Öyle düşünüyordum. Ama gördüm ki, ben, fikrim, milletim, topyekün bir tarih haksızlığa uğruyor. Hak namına yapılan bu çirkinliğe benim pasif bir seçici olma hakkım yok.
Şimdi buradan Bugün ve Zaman gazetelerini ve yayın müdürlerini uyarıyorum. Benimle yapılan röportajı ya yayınlatırsınız, ya da ben de yapacağımı bilirim.
Sizi 12 Eylülcülerden daha beter ederim.
 
kendini lider olarak nitelendiren hiçbir parti başkanı bu referanduma evet demez
evet diyenler hükümet gölgesinde elma toplayanlardır
 
Kıtalararası Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Başkanı Kaya KANPOLAT


Ne Evet, Ne Hayır; Önce Muhsin YAZICIOĞLU...



Hükümet'in politikalarını değerlendiren Kanpolat, Akp'nin Türkiyeyi çıkmaza süreklediğini ve kendi çıkarları doğrultusunda toplumun her kesimini kullanmayı hedeflediğini vurguladı. Açılım, Başörtüsü, Ekonomi ve Referandum gibi birçok konuda başarısız olan Akp hükümeti sıkıştığı anlarda oynadığı mazlum rolüyle gemisinin yol almasını sağlıyor. Uyguladığı bu politika ile siyaseten başarılı olan Akp iktidarı “Referandum” çıkışıyla da bir taşta birçok kuş vurmuştur.

Ülkücü Hareketin Mensupları Akp'nin Tuzağına Düştü...

Yine iki kutuplu bir ortamın oluşmasını başaran Akp hükümeti, bu durumu lehine kullanarak karlı çıkmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Ülkücüleri “Evet-Hayır” noktasında bir tartışmanın içersine sokan Akp hükümeti Referandum politikasıyla Ülkücüler arasına Nifak sokmayı da başarmıştır. Bu fitne'nin farkına varamayan Ülkücü Hareketin mensupları Akp'nin tuzağına düşerek, birbirlerine hakaretler etmekte, hatta hainlikle suçlamaktadırlar.


Ülkemizdeki Tek Sorun "Türklük" Sorunudur...

Siyasi emeller uğruna başlatılan sözde açılım masalı, dağdan inenlerin dağa dönmesiyle son bulmuştur. Ülkemiz günden güne gerilmekte, bu gerilimin sonucunda ise toplumda çatlaklar oluşmaktadır. Bu durumun devamı halinde etnik çatışmaların yaşanacağını tahmin etmek çok güç değildir. Şuan ülkemizdeki tek sorun “ Türklük” Sorunudur. Toplum her geçen gün kaos ortamına sürüklenirken, çözüm üretilememektedir. Bu çözümsüzlüğün sorumluları arasında Akp'nin yanında Muhalefet Partileri, Medya ve Sivil Toplum Kuruluşları da vardır.


Muhsin Yazıcıoğlu'nun Yerinde Oturanlar Süt Dökmüş Kedi Gibiler...

Böyle bir ortamda şüphesiz 1 No'lu üyemiz Muhsin Yazıcıoğlu'nun eksikliği derinden hissedilmektedir. O, hayatta olsaydı ihanet politikaları'nın önüne geçer, çözümsüzlükler ortamında yine mazlumun sesi ve kurtarıcısı olurdu. Çünkü O sessizliğin değil, dik duruşun simgesiydi. Bugün bir belediye başkanı devletimize meydan okuyabiliyor hatta bölücülüğe cesaret ediyor. Muhsin Yazıcıoğlu benzer bir durumda “ Barzani ve Talabaniyi Diyarbakırda Yargılar, Haburda Asarız” diyerek duruşunu ve tavrını göstermekteydi. Bugün ise O'nun yerinde oturanlar süt dökmüş kedi gibi hareket etmektedir. Referandum konusunda “ Muhsin Yazıcıoğlu EVET/HAYIR derdi gibi söylemler kesinlikle doğru değildir. O'nun hukukunu koruyamayanların dilinden bu ifadeleri duymak bizleri ziyadesiyle üzmektedir.

Ktsd Sandıkta "Muhsin Yazıcıoğlu" Diyecek...

Ktsd olarak Referandum oylamasında sandıklardan “Muhsin Yazıcıoğlu” isminin çıkmasını sağlamak için kampanya başlatıyoruz. Oy pusulalarına “ Muhsin Yazıcıoğlu” ismini yazarak, O'nu Unutmadığımız ve Unutmayacağımız, Önceliğimizin O'na yapılan Operasyon olduğu ve bu olayın peşini bırakmayacağımız mesajını bu tepki ile vermiş olacağız.


Başbakan Erdoğan Samimiyetsizliğini İspatladı...

Her fırsatta samimi olduğunu tekrarlayan başbakan Erdoğan Muhsin Yazıcıoğlu'na yapılan operasyon karşısındaki umursamaz tavrıyla samimiyetsizliğini ispatlamıştır. Bu samimiyetsizlik karşısında sessizliğini koruyan ve Lideri'nin şehadetini aydınlatamayan BBP Genel Merkezi acziyet görüntüsü vermektedir.

Gönül isterdi ki BBP yönetimi referandumda göğsünü gere gere evet demek yerine, Ktsd'nin yaptığı gibi tepkisini ortaya koyup “ Ne Evet, Ne Hayır, Önce Muhsin Yazıcıoğlu” diyebilseydi.



Kaya KANPOLAT

Kıtalararası Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Başkanı
 
Geri
Üst