xxx Hackhell Bayram Başlığı xxx
Tüm HackHell ailesinin bayramını tek tek kutlamak isterdim.. ama malesef basaramayacagım.. ömrüm yetmez buna
Hepinizin, Ailemizin, Ailenizin , Butun Sevdiklerinizin, Tum İslam aleminin Ramazan bayramı hayırlara vesile olur inşallah..
İyi Bayramlar...
"
Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin mü'minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır.
Bayram insanları kaynaştırıp biraraya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için mü'minler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur'ân'lar, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.
Ramazan Bayramının mü'minler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan'ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan mü'minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.
Ramazan ve Kurban bayramları Hicretin 2. yılından İtibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren rnü'minler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.
"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır"(1) mealindeki hadise dayanarak Ramazan ve Kurban bayramları bayram namazlarının kılınmasıyla başlar.
Hz. Peygamber, "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(2) buyurmuştur.
Ramazan Bayramım da bu manada bir gün olarak kabul etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir.(3) Bu sır içindir ki, Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Bir gün önce oruç bozmak haramken, bir gün sonra oruç tutmanın haram olması, mü'minlerin düşünce ve duygu dünyasında nimetlerin gerçek Sahibini hatırlatan en etkili bir sebeptir.
Herkes bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de Onun rızasına uyarak orucunu açar. Ve Onun gerçek nimet Sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre yol bulur.
Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden âdabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı. (4)
Her vesile ile bizleri ibadete ve ahiret amellerine teşvik buyuran Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, yılın iki bayram gecesinde kalkıp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde uyanık bulunmanın, kalbin uyanıklığına vesile olduğunu bildirirlerdi. Bunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle ifade etmişlerdi:
"Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez." (5)
Bayramlar saadet asrında da bambaşka bir hava ve neş'e içinde yaşanırdı. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram sabahında namazgaha çıkardı. Peygamber hanımlarının da, diğer hanımlar ve kızlarla birlikte namazgaha çıkması istenirdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırlardı.(6) Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam cemaate hitaben bir hutbe okuduğunu anlatan îbni Mes'ud (r.a.) devamla şöyle der:
"Resuîullah Aleyhissaiâtü Vesselam üzerine şehadet ederim ki, o namazı hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu, öğüt verdi ve sadaka vermelerini emretti.
Bilal de elbiselerini açmış, vermelerini işaret etmekte idi. Kadınlar yüzük, halka ve diğer kıymetleri şeyleri atmaya başladılar." (7)
Bu hadiseyi anlatan sahabilerden biri, "Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekatı mı idî?" sualine şöyle cevap verdi: "Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor ve atıyorlardı."(8)
Aynı olaya işaret eden Ebu Saidi'l-Hudri de (r.a.) bayram gününde en çok sadaka verenlerin kadınlar olduğunu anlatır.
Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.
Sa'd bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resulullah Sallal-lahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur.
Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler:
"Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.
"Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir:
"Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir."(9)
Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olacak meşru oyun ve eğlencelere de müsaade edilmiştir. Bu hususta Müslim'de ayrı bir bab ayrılmış ve misaller verilmiştir. Bunlardan birinde Hazret-i Âişe (r.a.) şöyle anlatır:
"Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla gösteriler yaparken rakseder gibi oynuyorlardı. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam beni çağırdı. Başımı onun omuzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vaz geçen ben oluncaya kadar."(10)
Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır. Esasen bayram Allah'ın bize verdiği İlahi bir ziyafettir. Bu bakımdan, bayram gününde en çok Allah'ı hatırlayıp şükretmeye ihtiyacımız vardır. Zaman şeridi içinde bayram yeni bir değişimin başı, bir dönüm noktası ve bir muhasebe vaktidir. Ömürden bir yılın daha geçip gittiğini, kabir alemine doğru bir adım daha yaklaşıldığını hatırlatan vesilelerden biridir.
"Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah'ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir,, gafleti kaçırır." (11)
Nitekim büyük cemaatler halinde kılınan bayram namazları esnasında getirilen tekbirler, gafletin giderilmesine ve şükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkının değil, yeryüzünde sayısı milyarlara varan Müslümanların hep beraber aynı anda tekbir getirdiklerini hayal ettiğimizde, karşımıza çıkan muhteşem tablo, bayramlarımızı kâinat çapında bir manaya kavuşturur. O anda adeta yeryüzü tek bir ağız olur, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünür. Misâl âleminde birleşen o seslerin bir anda yeryüzünden yükselişi, adeta muhteşem bir koro halinde dünyamızın göklere doğru tevhidi haykırmasıdır.
Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü'minin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.
Bayramların asıl süsü ve zineti tekbirlerdir. Getirilen her tekbir ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır. Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır.
Ebû Hüreyre anlatıyor:
Resulullah Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” (12)
Bayramlara sünnet çerçevesinde hazırlanmak bu âdeti de ibadet haline getirir, bu sevinç günlerini biri iman şuuru içinde geçirmeyi temin eder.
Bunun için sünnette yer aldığı gibi bayrama önceden hazırlanmak, temiz ve güzel elbiseleri giymek, gusletmek, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, güzel kokular sürünmek, güler yüzlü olmak, namazdan önce Ramazan Bayramında hurma vb. tatlı bir şey yemek bugünlerimize ayrı bir mana kazandırır.
Asıl itibariyle fıtır sadakası olarak bildiğimiz fitre de bayram günü verilir. Ramazan ayı içinde verilmemişse fitrenin de o gün verilmesi gerekir. Zaten Ramazan Bayramının hadislerde geçen adı "İydü'I-fıtr", yani Fıtr Bayramı demektir. Yaratılışın gereği olan kulluk görevleri yapıldığı için bu adı almıştır.
Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın mü'minlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir. Saadet Asrında Sahabiler birbirleriyle "Bârekâllâhü lenâ ve leküm" diyerek bayramlaşılardı, yani "Allah bizden de, sizden de kabul etsin" dedikleri rivayet edilir.(13) Bu tebrikleşme bizim dilimizde "Bayramınız mübarek olsun, bayramınızı kutlu olsun, hayırlı bayramlar" gibi sözlerle ifade edilir."
"Ramazan bayramı ubudiyet ve kullukta tevfik ve başarıyı, tutulan ihlaslı orucun mükafatıdır. Ramazan bayramı İslam'ın azamet ve şanının yüceldiği gündür. Görkemli ramazan bayramı namazında Müslümanların çelikten safları ve dayanışması gözleri kamaştırır. Dua ve raz-u niyaz haykırışları bir nesim misali gönülleri okşayıp, ferahlatır. Ramazan bayramı en güzel anları çağrıştırır, alemlere büyüklük ve güzellik saçar.
Günümüz şartlarında dünya emperyalizmi, Müslümanları acımasız saldırıları hedefi seçmiştir. Dünyadaki taşkın ve tağuti güçler, medya gruplarını kullanarak, milletlere karşı sultalarını pekiştirmek ve İslam'ın parlak ve hürriyetçi çehresini karalamak için büyük kampanya başlatmış bulunuyorlar. İşte bu kritik şartlarda İslam dünyasının harekete geçerek kendi azamet ve yüceliğini gözler önüne serme zamanıdır. Ramazan bayramında, mümin kadın ve erkekler çelikten irade ve inanç dolu kalpleriyle Allah’a tevekkül ederek, görkemli bayram namazına katılır ve ramazanın yapıcı getirisi sayılan güç ve iktidarlarını ortaya koyuyorlar.
Öğretim üyesi Dr. Kemali şöyle diyor: “İslam aleminin düşmanlar karşısında zafere kavuşmaları ve sultacı güçlerin komplolarını yenilgiye uğratmalarının tek yolu, Müslümanların birliğini sağlayıp, takviye etmektir. Ramazan bayramında Müslümanlar kararlı bir şekilde temiz kalplerle, Allah’a kulluk secdesini yerine getirirken her türlü sultacılığı, tuğyan ve taşkınlığı reddederler. Ramazan bayramı namazındaki tekbir sesleri, Müslümanların müstekbirlik ve tağuti ruha karşı mücadele azmini ifade ediyor. Tarihi bir olay da bu gerçeği yansıtmaktadır. Nitekim imam Rıza (as)dan Ramazan bayramı namazını ikame etmesi istendiğinde, İmam Rıza (as) harekete geçip, Müslüman kitleleri seferber etti. Bunun üzerine Müslümanların bu görkemliliği ve azameti Abbasi halifesini dehşete düşürüp, İmam Rıza (as)ın bayram namazını ikame etmesini engelledi."
Dr. Kemali ramazan bayramının diğer boyutlarını değerlendirerek şunları söylüyor:
-"Ramazan bayramı namazı, manevî, Allah’a yöneliş, Hz. Muhammed (sav) ve Ehl-i Beyt’ine bağlılık gibi yüce mesajları içermektedir. Ramazan bayramı namazında Allah (c.c.)den peygamber ve Ehl-i Beytine indirilen bütün nimetlerin Müslümanlara indirilmesini, kötülük ve çirkinliklerden arındırılmasını diliyoruz. Böylece bayram namazının kılınması yoluyla İslam'ın yüce ve hidayet edici düşüncesi ve öğretileri dünya toplumuna tebliğ edilip, yayılır. Bu yüce ve ulvî mesaj, 5 kez tekrarlanan bayram namazı kunutunda vurgulanıyor. Nitekim birleşik, kenetli saflarda ve açık havada namaz ikame eden Müslümanlar dua için ellerini semâya kaldırıp şu güzel duayı haykırırlar:
Bu dua mealen şöyle:
“Allah’ım, Ey kibriya ve büyüklük ehli, ey bahşiş ve azamet ehli, ey aff ve sevgi ehli, ve ey takva ve esirgeme ehli, Müslümanlara bayram ve Hz. Muhammed (sav) için birikim, şeref ve keramet ile fazilet olarak kıldığın bu günün hürmetine Muhammed ve Âli Muhammed’e selam ve salavat gönder. Muhammed ve Âli Muhammed’i sevk ettiği hayıra beni de sevk ve dahil et. Muhammed ve Âli Muhammed’i uzaklaştırıp, çıkardığın şer ve kötülükten beni de çıkar. Senin selam ve salavatın ona ve onların üzerine olsun. Allah’ın seçkin kullarının senden dilediklerini ben de senden diliyor ve ihlaslı kullarının her şeyden sana sığındıkları gibi ben de sana sığınıyorum.”
Ramazan bayramı namazı, Müslümanlarca ikame edilen en görkemli dinî ibadet ve merasimdir. Nitekim Müslümanlar güzel ıtr ve temiz elbiseler, iman dolu kalplerle Allah’ın lütuf ve inayetiyle açık havada ikame edilecek ramazan bayramının mekanlarına akın edip, Allah’ın büyüklük ve azametini ve tevhidini anıyorlar. Nitekim namazın ikame edilmesinden önce müezzin tekbir getirir, halk ta büyük bir coşku ve heyecanla onun nidasını tekrarlıyorlar. Halkın tekbir sesi öylesine yek vücut ve görkemli bir şekilde yükseliyor ki, onların özlerinden kaynaklanıyor gibi yankı buluyor.
Bu aşamadan sonra bir araya gelen halk kitleleri güler yüzle, safa ve samimiyet içinde düzenli ve birleşik namaz saflarını oluşturur ve iki rekatlık bayram namazı kılarlar. Daha sonra cemaat imamı ahlakî, manevî, siyasi ve toplumsal meseleleri içeren kısa bir bayram namazı hutbesi okur.
İranlı meşhur Arif Mirza Cevat Meliki Tebrizi, ramazan bayramı namazının önemi ve ikame biçimi hakkında şunları kaydediyor:
Ramazan bayramı namazının gök kubbesi altında, açık havada ve topraklar üzerinde ikame edilmesi daha yerinde olur. Bizler bayram namazı kılarken gök kubbesi altından Allah’ın gölgesi altına girmeye özen gösterelim. Evden dışarı çıkarak halı üzerinde değil de, toprak üzerinde namaz ikame ederek, kibirden tevazuya dönüşü, bencillik ve kendi kendimize tapmaktan uzaklaşmayı simgeleyelim. Sonra namaza dururken, korku ve ümit, Hauf ve Reca üzerine hareket edip, tekbirimizi bilinçli, canlı, uyanık ve sadakat üzerine dile getirelim ve gaflete düşmekten sakınalım.
Birçok Müslüman ülkede bayram gününün arifesinde camilerde özel merasim yapılır. Bu merasimde Allah’a şükredilir ve günahların affı dilenir. Müslümanlar bu yoldan pak ve sağlam bir kalple bayramı karşılama ümidiyle hareket ederler. Örneğin, Afganistan Müslüman halkı, ramazan bayramını, şenlik, aşk, sevgi, dostluk ve ikram günü olarak nitelendirirler. Afganlı Müslümanlar Allah’a itaatte başarılı olma münasebetiyle Kur’an-ı Kerim’i hatmetme merasimi düzenlerler. Afganlılar gelenekleri icabı aile büyüklerini veya eş ve akrabalarını kaybedenleri ziyaret edip, “İtaatleriniz kabul ve bayramınız kutlu olsun”derler. Afganistan halkı ramazan bayramı şenlikleri sırasında birbirine bayramlık ve hediyeler sunarlar. Afganistan’da üç gün süren ramazan bayramı boyunca çeşitli tatlılar ve pastalar yapılır, renkli yumurtalar hazırlanır, kadın ve kızlar ise evleri temizleyip, süslerler. İç savaş yıllarının acısını hisseden Afganlı biri şöyle diyor: Bayram’da güzel anlar yaşanır. Çünkü halk bayram günlerinde birbirine büyük bir sevgi ve saygı beslerler.
Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: Allah-u Teala ramazan bayramı günü meleklerine hitaben şöyle buyurur: Kendi yükümlülüklerini yerine getirenlerin mükafatı nedir? Melekler, Allah’ım, onların mükafatları senin elindedir, diye cevap verdiler. Allah’tan da şöyle nida geldi: “Ey meleklerim şahit olun ki ben kullarımı affettim.
Rahmetli imam Humeyni de ramazan bayramı hakkında şunları söylüyor:
Ramazan bayramı vuslat bayramıdır. Biz yaptığımız kusur ve ihmalkarlıklara rağmen bu mübarek ayda Allah’tan bayramlık diliyoruz. Oruç tutanlar için Likaullah günü olan ramazan bayramı bütün Müslümanlara kutlu olsun....."