
‘Para kazanmak’ dendiği zaman akla gelen ilk firmalardan biri kuşkusuz EA’dir. Hatta PC Labs Sözlük’te bu konuyla ilgili ‘Hellcat’ rumuzlu arkadaşımıza ait çok güzel bir yorum var; ‘Bir yolunu bulursa, günahını bile ambalajlayıp pazarlayabilecek potansiyele sahip paragöz oyun firması’. FIFA’dan, Sims’e sürekli çok satanlar listesinde zirveye oynuyorlar. Ancak FPS arenasında bileğini bükemedikleri bir lider var, son yıllara damgasını vurmuş bir marka; Call of Duty. Hele ki Modern Warfare serisiyle zirvedeki koltuğu iyiden iyiye parselleyen yapım, Activision’ı zengin ettikçe Electronic Arts’ı çıldırttı. John Riccitiello, hem Activision’a, hem CoD’a çatmadan duramıyordu. Bir yandan Medal of Honor ile bir yandan Battlefield ile saldırıyordu EA. Duyurulduğundan beri şov üstüne şov yapan, fuarları dumura uğratan, yayınlanan videolarla insanları şaşkına çeviren Battlefield 3 belki de EA’in konuşmak dışındaki tek icraatıydı bu konuda, sağlam bir adımdı ayrıca. Hakkında konuşuldu, yazıldı, çizildi, ve artık oynanıyor, ürün herkesin elinde. Bakalım BF3 FPS arenasında kendisine nereden yer kapacak?

Tek kişilik mod
Battlefield’ın çoklu oyuncu modunda nasıl bir fenomen olduğunu anlatmama gerek yok, zaten oyunun bu kısmından bahsederken yine değineceğim. Ancak söz hikaye modundan açıldığı zaman bu zamana kadar hep susmayı tercih etti BF. Bad Company 2’de biraz olsun hareketlenmiş ve elle tutulur tek kişilik bir oyun deneyimi sunmuştu DICE, ama hala CoD’un profesör olduğu alanda yüksek lisansa başlamış öğrenci konumundaydı seri. Bunu bir eksik olarak görmeyenler olabilir, sadece ‘multiplayer’ ile oyunun keyfini sürenler mutlaka vardır ki yakından tanıdığınız Murat Gamsız buna bir örnek. Ancak benim gibi oyuncular için ‘single’ mod her zaman önemini korur, en iyi ve en gerçekçi çoklu oyuncu deneyimini yaşatsa da bir yapım.
Battlefield 3’teki ana karakterimiz Birleşik Devletler Deniz Piyade Birliği’nde görev yapan James Blackburn. Sorgu odasında yine Amerikalı ajanlar tarafından kendisine sorular soruluyor, neden kendi vatandaşları tarafından sorguya çekiliyor zamanla öğreneceksiniz tabi. Blackburn’ün anlattıkları doğrultusunda geçmişe dönüş yapıyoruz biz de. Bölümler ilerledikçe farklı farklı karakterleri kontrol ettiğimiz de oluyor, hatta Rus askerlerini yönetip Amerikan askerlerini vurduğumuz bölüm bile var, ki çok şaşırdım bu duruma. Amerikan askerlerini vurmayı oyuncunun kontrolüne bırakan pek oyun görmemiştim daha önce tek kişilik oyunlarda.

Konumuz biraz klişe, zaten savaş oyunlarında konunun orijinal olması pek olası bir şey değil. Önemli olan konunun nasıl işlendiği. Rusya’dan çalınan üç nükleer silah başlığı tüm dünyayı endişeye sevk ediyor. İşin ucunda İran’la ortak hareket eden PLR örgütü var çünkü, e tabi Rusya’da, ABD’de, Fransa’da, İsrail’de, Çin’de nükleer silah olduğu zaman bir sıkıntı olmaz ama İran’ın adı geçerse dünya tehdit altındadır. Her birini bir yerde patlatmayı hedefleyen PLR’ın peşine hem Rusya hem de ABD düşer, ancak konu nükleer silah olunca iki ülke ortak hareket etmek yerine neredeyse savaş durumuna gelir. İşte bunlar yaşanırken zaman zaman Rusya cephesinden, genel olarak ise Blackburn’ün anılarından bakacağız yaşanacak sıcak temaslara.
Aslında hikayenin temas ettiği noktalar oldukça çekici, ara videolarla da güçlendirilmiş kurgu. Blackburn’e oldukça yer verilse de, kendisiyle bağ kuramadan zaten oyunun sonuna geliyoruz. Yani olan biteni yeni yeni anlarken, nefesimiz kesilmiş bir şekilde devam etmeyi planlarken oyuna bitiveriyor yapım. Hani derler ya; yazar sonucu okuyucunun hayal gücüne bırakmış, aynen öyle olmuş. Belki de bir sonraki oyuna bırakmışlardır ipin ucunu.

DICE’ın hikaye modunu hazırlarken CoD’dan esinlendiğini düşünebilirsiniz, çünkü vurucu sahnelere yer verilmiş bol bol. Bazen yavaş çekimlerle süsleniyor bölümler, bazen tek tuşa basarak katkı sağladığınız dövüş sahneleri yer alıyor. Hatta bir bölümde öyle bir seçim yapmak zorunda kalacaksınız ki, eliniz tetiğe gitmemek için inat edecek. Bunlara ek olarak havada it dalaşına girecek, tanklarla çöllerde ava çıkacak, polisiye filmlerini aratmayacak türden kovalamacalara tanıklık edeceksiniz. Tüm bu etkileyici görüntülere rağmen hep kendi kendime bir şey eksik dedim. Karakterlerle bağ kuramadığımdan ötürü biraz kopukluk vardı hikayede, anlatılmak istenen ya da yansıtılmak istenen mesela Medal of Honor’da çok daha net idi. Ayrıca yine MoH’taki ya da CoD’taki gibi sağlam müziklere yer verilmemişti. Güzel ‘soundtrack’ler var ancak hep bölüm sonlarında denk geliyor. Yani bölümün en sıcak ve tehlikeli yerlerinde, ya da çatışmanın bol olduğu yerlerde insanın ‘gaz veren soundtrack’ ihtiyacını karşılayamıyor BF 3.
Bunun yanında hikaye modunu baltalayan bir başka unsur daha var; yapay zeka. Grafikleri muazzam, sesleri harika, elle tutulur bir hikayesi olan elitler arasında yerini alacak bir FPS için içler acısı bir durum maalesef. Öncelikle oyunu zor seviyede oynayın, diğer türlü çok kısa sürer. Zor seviyede oynasanız dahi yapay zekanın saçmalamasına seyircilik edeceksiniz ama en azından biraz daha uzun sürecek oynanış. Düşmanlarınız siper alıyor ancak yerlerini terk etmeyi pek akıl etmiyorlar, bomba attığınız zaman bile oradan uzaklaşmak için yavaş davranıyorlar. Yani düşünüyorum, benim yanı başıma el bombası fırlatılsa can havliyle kendimi atarım sağa sola, kaçarım oradan.

Ancak saldırma konusunda oldukça uzman bu düşman askerleri, yakın veya uzak mesafe fark etmeksizin her yerden tam isabetli atışlar yapabiliyorlar. Yani oyunun zorluk derecesi sadece düşmanların nişan alma kabiliyetlerine etki ediyor ve kontrol ettiğimiz karakterin mermilere karşı dayanıklılığına. Nişan kabiliyetleri epey abartılmış, kafanızı çıkardığınız anda onlarca mermi üstünüze yağıyor. Kötü olan bir diğer nokta da, takım arkadaşlarınız daha yakınlarında ve açık alanda olsalar da, onlar sizi gördüğü zaman direkt size yöneliyorlar. Ve oyunun ilerleyişi oldukça çizgisel; tank ateşiyle havaya uçacak olan askere önceden ateş etseniz de ölmüyor, illaki tank onun canına kıyacak. Bu tür basit şeyler tek kişilik oyun modunu rakibinden birkaç adım geriye atıyor haliyle.
BF denince akla gelen ilk şey
Battlefield serisinin ağırlık noktası her zaman ‘multiplayer’ idi. Tek kişilik oyun deneyiminde daha yeni yeni sınıf atlamasının nedeni de bu zaten. DICE ‘ne kadar gerçekçi çok oyunculu savaş deneyimi sunulabilir’e odaklanıyordu. Araç kullanma özelliğinin bile başlı başına bir fark oluşturduğu bu savaş ortamında, BF’nin rakiplerine göre bir adım önde olması şaşılacak durum değil. Öncelikle Battlelog sisteminden bahsedeyim kısaca. Oyunun tek kişilik modunu oynamak için de, çok oyunculu deneyimi yaşamak için de Battlelog’a girmeniz gerekiyor. Yani Origin’den oyuna tıkladığınız zaman bir internet sayfasına yönlendiriliyorsunuz. Eklediğiniz arkadaşlarınızın hangi sunucuda olduğunu görebilir ve o sunucuya girebilir, onlarla konuşabilirsiniz. Aynı zamanda burada istatistiklerinizi de görebiliyorsunuz. Ve ‘Co-op’ seçeneğine de denk geleceksiniz burada. Buna mod için özel olan bölümleri arkadaşlarınızla, ya da Battlelog’ta tanımadığınız kişilerle oynayabilirsiniz.

Metro gibi küçük alanlar ve Caspian Border gibi geniş arazilerin olduğu 9 harita bulunuyor. Klasik ‘Conquest’ yine ana oyun modu. Harita üzerindeki belli noktalara uğruna savaştığı ülkenin bayrağını dikmeye çalışıyor oyuncular. Bir diğer çok oynanan mod ise, Beta’da da denediğimiz ‘Rush’. Saldıran tarafın A ve B cihazlarını patlatmaya, savunan tarafında onları korumaya çalıştığı bir karmaşa ortamı sunuyor bu oyun modu. Böyle stratejik işlerle uğraşmak istemeyenler için ise klasik Team Deathmatch bulunuyor. Call of Duty’nin sunduğu aksiyon dolu, sadece öldürme odaklı ‘multi’ deneyimine rakip olması için konulmuş olabilir TD.
Ancak Battlefield 3’ün sunduğu çok oyunculu savaş deneyiminin klasmanda zirveye oynamasının anahtarı ne oyun modları, ne Battlelog sistemi ne de sağlam grafikleri. En önemli fark, DICE’ın takım oyununa olan sadakati. İstediğiniz kadar iyi reflekslere sahip olun, istediğiniz kadar çok adam öldürün, ancak takım oyunu odaklı oyun modlarında eğer iyi takım arkadaşlarınız yoksa ve göreve sadık değilseniz oyunu kaybedersiniz. Düşmanlarınızın sizin cihazlarınızı patlatmakla meşgulken, siz alakasız yerlerde onar onar adam indirseniz de o cihazlar patladığı zaman sadece adam öldürme puanı kazanırsınız.

Grafikler ve ses efektleriyle zaten oldukça sağlam bir savaş atmosferi, takım oyununa dayalı sistemle daha da gerçekçi bir deneyim sunuyor oyunculara. Araç kullanma olanağının da bu sisteme sağladığı katkı büyük. İyi uçak kullanan biri, takım arkadaşlarının kullandığı tanka zarar vermeye çalışan bir helikopteri rahatlıkla ortadan kaldırabilir. Yada takım arkadaşlarına zulüm eden düşman tankına, iyi bir helikopter pilotu, dünyayı dar edebilir. Hiçbir konuda iyi olmasanız dahi takımınız adına işe yarayacak bir şeyler buluyor, aynı zamanda yüklü puanlar da kazanabiliyorsunuz. Silah kullanma konusunda acemi olsanız dahi, sıhhiye alanına yönelip takım arkadaşlarınıza sağlık çantaları atabilir, en kritik çatışma ortamlarında savaşın gidişatına yön verebilirsiniz. İleride açacağınız şok cihazıyla, düşmüş olan arkadaşlarınıza el uzatabilir, onlara bir şans daha sunabilirsiniz. Düşmanınızı vuramasanız bile takım arkadaşlarınıza yardımcı olacak koruma ateşleri bile puan kazanmanızı sağlıyor. Kısacası Battlefield 3’te her yaptığınız karşılığını alıyorsunuz, isterseniz ne ölün, ne öldürün.

Ben helikopteri çok iyi kullanan biri değilim, zaten oyun genelinde de ortalama bir oyuncuyum. Ancak onlarca kişiyi vurmuş zirveye oynayan düşman askerlerinin olduğu ‘Tünel’ bölümünde, benden çok daha uzman oldukları ortada olan kişilerin mücadele ettiği alanda, bayraklarımız tek tek indirilirken aldığım helikopterle tünelin bulunduğu tepeyi aşıp, orada boş kalan düşman bayraklarını indirip, kendi takımıma nefes aldırıp, oyun kazandırmışlığım oldu. Puan listesinde orta sıralardaydım oyun bittiğinde, ancak savaşın gidişatına yön vermiştim, ele geçirdiğim noktalar puan olarak dönmüştü bana. Bundan daha gerçekçi bir savaş ortamı sunulamaz herhalde.
Aldığınız puanlar hem seviye atlamanızı, hem de yeni ekipmanların ve silahların açılmasını sağlıyor. 4 sınıfı da modifiye edebiliyor, açılan ekipmanları kullanarak silahlarınızı değiştirebiliyor ya da onlara yeni parçalar takabiliyorsunuz. Ancak taktığınız parçalardan bazılarının avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Mesela silahınıza ışık taktığınız zaman yakından düşmanlarınızın gözünü kör edebiliyorsunuz ancak fark edilme ihtimaliniz daha çok artıyor, tıpkı lazer de olduğu gibi. Ayrıca ‘sniper’ sınıfını seçip dürbünlü tüfekle bir yere pusarak kimsenin sizi fark etmeden, insanları keklik gibi avlayacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü dürbününüz parlıyor ve yeriniz fark ediliyor zaman zaman. Kapalı alanda niye parlıyor o dürbünler çözemedim ama

Bu savaş burada bitmez
Frostbite 2 motoruyla geliştirilen Battlefield 3’ün grafikleri hakkında ne söylesek az. Karakter ve araç modellemeleri harika, ışıklandırmalar ise muazzam. En ufak detayına kadar uğraşmış DICE görsellerin. Ancak duvarın içine girme, silahın duvarın içinden geçmesi gibi teknik hatalar da var maalesef. Fizik motoru ufak tefek nesnelerle etkileşimi sağlamıyor ancak, yıkılabilir çevre faktörü gayet yeterli. Binaya saklanmak canınızı kurtarmak için yeterli olmayacak yani, duvarlar başınıza yıkılabilir. Ses efektleri de aynı şekilde mükemmel olmuş. İzleyeceğiniz videoda yağmurun sanki gerçekten yağdığını düşünebilirsiniz. Yere düşen damlaların çıkardığı sesler bile gayet temiz geliyor. Ses konusunda tek eksik, ‘single’ modun müziklerle güçlendirilmiş olmaması.
Tek kişilik modun yapay zeka sorunu ve oyun zevkini baltalayan çizgisel ilerleyiş Battlefield 3’ün tıpkı kardeşleri gibi ağırlıklı olarak çok oyunculu mod ile anılmasına neden olacak. Aslında beni şaşkına çeviren sahnelere sahip hikaye modu, soru işaretleriyle ve sürprizlerle geçiyor zaman. Aksiyonu bol ancak özellikle Modern Warfare serisi kadar ‘can alıcı’ sıfatını hak etmiyor bu haliyle. Sonuçta Activision ‘soundtrack’ için bile işin uzmanıyla, Hans Zimmer’le çalıştı vakti zamanında.
Madalyonun öteki yüzüne baktığımızda ise bambaşka bir resim görülüyor. DICE ‘multiplayer’ limitlerini daha ne kadar zorlayabilir bilmiyorum ama görmüş olduğum en iyi çalışmalardan biri BF 3 bu anlamda. Uzun uzun oynanacak bir yapım kesinlikle, hele ki ‘single’a önem vermiyorsanız yapım sizin için bir numaralı seçenek.
Her ikisini ele aldığım zaman benim görüşüm Battlefield 3’ün oldukça iyi bir yapım olduğu yönünde, ancak tek kişilik oyun dendiği zaman hala CoD’tan uzak ve benim gibi hikayeye önem veren bir oyuncu için Modern Warfare 2’nin bıraktığı etkiyi bırakın silmeyi, tazeleyemez bile. Ama standart olarak CoD gibi bir fenomeni alamayacağımıza göre, tek kişilik oyun modu piyasadaki birçok FPS’den fersah fersah ileride.
Aşağıdaki puanı da DICE’ın bu seriye bakış açısına paralel olarak alıyor; ağırlıklı olarak çoklu oyuncu modundan ve grafikler ile ses efektlerinden. Modern Warfare 3’ü yeni yeni oynamaya başladım, kıyaslamayı o incelemede yaparım artık BF 3 sunucularında uzun süre vakit harcayacağım gibi, ‘meacidjr’ diye eklerseniz kapışırız.
Puan: 8,5/10
Test Sistemi
- MSI GT683
- Ekran Kartı: Nvidia GTX 560M 1.5GB GDDR5
- İşlemci: Intel Core i7
- Bellek: Kingston 12GB DDR3