Başbakana “aslan” kesilen “kedicik”ler!

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
“Pireyi deve” yapmakta ve “bir bardak suda fırtına koparmak”ta üstümüze yok... Bazı sözleri ve olayları öyle “büyütüyoruz” ki; insanın, “memeleri küçük” kadına hak veresi geliyor... “Memeleri küçük” kadın öyle yapmış ya... Plajda “üstsüz” olarak uzanmış ve üstüne de “kartel gazeteleri”nden birini örtmüş... “Bu ne hâl?.. Hem yanıp bronzlaşmak istiyorsun, hem de üzerine gazete örtüyorsun?” dediklerinde, “Bildiğiniz gibi değil” demiş kadın... “Hani, kartel gazetelerinin her şeyi büyüttüğünü söylüyorlar ya; üzerime örttüm ki, belki memelerimi de büyütür!”

Gerçekten de “büyütüyor” kartel... “Pire”yi “deve” yapıyor... İşte, “büyütüp” de, “bir bardak suda fırtına koparmaya” çalıştığı son mevzunun adı, “Tayyip Bey’in sözleri!”


BAŞBAKAN’IN “BOŞALMA HAKKI” YOK MU?


Malûm, Tayyip Bey, önceki gün çıktığı Kanal D ekranında şöyle demişti:

“Diyelim ki, Abdullah Bey Cumhurbaşkanı seçildi. Bütün teşkilâtıma söylüyorum; Abdullah Bey Cumhurbaşkanı seçildiği anda bizimle irtibatı bitmiştir. O andan itibaren Abdullah Bey, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır.

Bazıları çıkıp, ‘Benim cumhurbaşkanım olamaz’ gibi edep ve âdâp dışı ifadeler de kullanıyor. Onu diyebilen insanın önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım. Git, nerede, kimi istiyorsan seç.

Çünkü cumhurbaşkanı kim olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanıdır... Senin değilse; o zaman çık buranın vatandaşlığından!.. Ama bu ülkenin vatandaşıysan, buranın cumhurbaşkanı senin cumhurbaşkanındır!.. Başbakanı da başbakanındır.”

İşte, üzerinde fırtınalar koparılan söz bu!..

Tayyip Bey, genelde “Ülkücüler”in kullandığı “Ya sev, ya terket” çizgisine gelmekle suçlanıyor!.. “Faşist”likle, “totaliterlik”le suçlanıyor!..

TV’lerde programlar, gazetelerde haberler gırla!..

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek ise; “Özgürlükçü ve demokratik bir ülkede vatandaşların, çoğunluğun seçtiği bir başbakan ve cumhurbaşkanını kabul etme, benimseme zorunluluğu yoktur!” deyip, ekliyor: “Böylesine bir öneri, özgürlükçü, demokratik bir ülkede yapılamaz. Başbakan’ın bu önerisi ancak faşist veya totaliter bir ülkede yapılabilir. Çoğunluk tarafından seçildi diye hiç kimse, sayın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını benimsemek, kabul etmek zorunda değildir. Bu ülke sadece AKP’ye oy verenlerin değil, karşı olanların da ülkesidir.”

Bunun gibi, nice “saldırı”lar!..

Şahsen ben, Tayyip Bey’in, “kişiselleştirilmeye çalışılan” o sözü, “Bekir Coşkun” için değil, sadece “Bir zihniyete” yönelik olarak, o da “boşalma hakkını kullanmak” için söylediği kanaatindeyim!..

Ne yani, bu ülkede “bazı komutanlar” ortaya çıkıp da, “Erbakan’a yönelik hakaret”lerinin eleştirilmesi üzerine, “boşalma hakkımı kullandım” demedi mi?..

Bana kalırsa; “Emin Çölaşan’ın kovulması”ndan dolayı bir “kuyruk acısı” olan ve bunun “intikamı”nı da Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’den almak isteyip, “Abdullah Gül, benim cumhurbaşkanım olamaz” diyen Bekir Coşkun’un nasıl “yazma hakkı” varsa, Tayyip Bey’in de “boşalma hakkı” vardır!..

Bu “boşalma hakkı”na müdahale edip, Tayyip Bey’i “özür dilemeye” davet eden CHP’li Mustafa Özyürek’e sormak lazım: “Deniz Baykal’ın, Tayyip Erdoğan’la pazarlık yaptığını” iddia etti diye, kendi internet sitesinde Zülfü Livaneli’nin üzerine “çarpı” işareti atan aynı CHP değil miydi?..

“Çarpı” işareti atmanın “hedef göstermek” olduğunu iddia eden CHP’liler, attıkları “çarpı” işaretinin, “Vatandaşlıktan çık!.. Git nerede, kimi seçiyorsan seç!” demekten daha hafif olduğunu mu düşünüyor acaba?..


TAYYİP BEY, “AZINLIK”LARIN DA BAŞBAKANI!


Kaldı ki, Tayyip Bey, daha programın başında “kucaklayıcı” olacaklarını, “azınlıkların da haklarına sahip çıkacaklarını” söyleyerek, “kapsama alanında Bekir Coşkun’un da bulunduğunu” zaten deklâre etmiştir!..

Buyrun, o sözü tekrar hatırlayalım:

“Biz, tam aksine azınlığın hukukunu da koruyan bir iktidar olacağız. Ama şunu da unutmayalım; azınlığın da çoğunluğa tahakkümüne ‘Eyvallah’ demeyiz. Şu anda CHP’nin yapmak istediği bu. ‘Benim istediğim gibi olacak, benim dediğimi yapmazsan seninle uzlaşamayız’ diyor. Yok öyle bir şey. Herkes, millet kendisine ne kadar yetki verdiyse o kadar konuşur. Demokrasi bunu icap ettirir. Biz bundan yanayız. Bunu getireceğiz. Biz bu işin içinde yeni değiliz. Bu duygularla yaşayanlar varsın öyle yaşasınlar.”

Şimdi, daha en başta bunu diyen ve “azgın azınlık”ların da hukukunu koruyacağını söyleyen bir insan, kalkıp da; “Çık Türkiye’nin vatandaşlığından” der mi?.. Demek isteyebilir mi?..

Ama, “keriz”i çok ülkemin “kriz”i eksik olmasın diye; “krizsever” medyamız; Tayyip Bey’in, “bir zihniyete yönelik” sözlerini, büyütüyor da büyütüyor!.. Üstelik, bu sözleri “özel”e indirgeyip, Bekir Coşkun’u “hedef” haline getiriyorlar!..

“Keriz”lere “kriz” lâzım ya!..


E-MUHTIRA’YA GELİNCE “TIK” YOK!


Olayın “kişisel boyut”unu, sanıyorum izah edebildim... O halde, “kurumsal boyut”una geçebiliriz artık!..

Efendim; “O halde çık buranın vatandaşlığından!.. Git, nerede, kimi istiyorsan seç!” sözlerinden dolayı Tayyip Bey’e yüklenip, onu “ırkçılık, faşistlik ve totaliterlik”le suçlayanlara bir tek soru soracağım:

“Siz, 27 Nisan 2007’de neredeydiniz?..

Siz, 30 Nisan 2006’da neredeydiniz?..

Siz 2 Mayıs 1990’da neredeydiniz?..”

Önce, birinci tarihten başlayalım...

Malûm, “Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunun gecesi”nde, evet saat 23.20’de bu ülkede bir “e-muhtıra” yayınlandı!.. “Genelkurmay’ın sahiplenmeye çalıştığı” o muhtıranın, “sondan bir önceki paragrafı”nda deniliyordu ki;

“Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ anlayışına karşı çıkan herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.”

Peki, bu ifadeler bir “ırkçılık” değil miydi?.. Bu ülkede; “Ermeni”lerin, “Rum”ların, “Musevi”lerin yaşadığını bile bile ve onların “Ne mutlu Türk’üm diyene” demeyeceğini bile bile, onları “sürekli düşman” gören böyle bir “muhtıra/bildiri” yayınlamak “abes” değil miydi?..

Sorarım size; bugün Tayyip Bey’in sözlerini çarpıtanlar veya abartanlar, bu ifadeler karşısında niye “dut yemiş bülbül”e döndüler!?!

Ne yani; o zaman, “kelâm”ları boğazlarında düğümlenmiş, “kalem”leri bir yerlerine mi kaçmıştı?..

“Askerin verdiği muhtıra”dan dolayı “orgazm” derecesinde “haz” duyup, “iktidar umudu”na kapılan ve muhtıraya avuçlarının içi kızarıncaya kadar “alkış” tutanlar kimlerdi!?!

O zaman “alkıştan avuçları kızaran”, ama sandıktan “yüzleri mosmor” çıkanlar, şimdi kalkmış, “özgürlük”ten, “demokrasi”den dem vuruyor!..

Gelin de, külahıma anlatın siz o masalları!..


DEMİREL’E NİYE SESİNİZ ÇIKMADI?


Durun, daha bitmedi... Bu ülkenin 30 Nisan 2006 gecesinde, bir de “Demirel vak’ası” yaşanmıştı!..

Bugün CHP’ye “kılavuzluk ve akıl hocalığı” yapan Demirel, o tarihte Habertürk ekranından demişti ki;

“Orası üniversite, oranın kuralları var!.. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlla başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git!.. Arabistan’da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun!!! (...) Türkiye geriye gitmez!.. Türkiye laiklikten vazgeçemez. Herkes aklını başına toplasın. (...) Türban özgürlük falan değildir!.. Bu gericiliktir!!!”

Evet, 30 Nisan 2006’da, bunları demişti Demirel...

Ama, hiç kimseden;

“Demirel’den faşistçe sözler!.. Demirel’den despotluk!.. Demirel’den totaliterlik!.. Demirel’den zalimane sözler!”

Gibi sözler duymadım... Tam aksine, “Başörtülü” öğrencilere kin kusup, “Demirel’i savunma” eblehliğine düşenler oldu ki, onlar da “ulusalcı”lığın azılı savunucuları olan “azgın azınlık”tı!..

Şu garabete bakın ki; bugün Tayyip Bey’i “özür dilemeye” çağıran CHP’liler; “başörtülü” öğrencilere “Suudi Arabistan’a gidin!” diyen Demirel’i; kendilerine hem “baştacı”, hem de “kılavuz” yaptılar!.. O kadar ki; Demirel, “gitme, kal” diyor, Baykal yerinde kalıyor!..

CHP’nin bu tavrına “çifte standart” da denilmez!.. Dense dense “standartsızlık” denilir ki, CHP bunu hep yapıyor!..


MERVE KAVAKÇI’YI “DIŞARI” ATTIRAN KİMDİ?


Ya, Merve Hanım olayına ne demeli?.. Bu milletin oylarıyla “milletvekili” seçilip, 2 Mayıs 1999’da “millî iradenin tecelligâhı” olan TBMM’ye geldiğinde; alkışlı protestolarla “Dışarı!.. Dışarı” denilip, yemin etmesi engellenen Merve Kavakçı’yı unuttuk mu sanıyorlar!..

Bu “linç çetesi” o zamanlar nerelerdeydi?.. “Çokoprens almaya” mı gitmişlerdi ki, Merve Kavakçı’nın maruz kaldığı “linç”i görmediler!..

Kulakları “sağır” mıydı ki; Bülent Ecevit’in, yüzünün “katran karası”yla Merve Kavakçı’ya bağırıp, “Bu hanıma haddini bildirin!” höykürmesini duymadılar?

Bu muydu “özgürlük”, bu muydu “demokrasi” ve bu muydu “insanlık?”

Ama ne yaptılar?.. Merve Kavakçı’ya saldırıp, Ecevit’e ve DSP’lilere alkış tuttular!.. Tıpkı, bu ülkenin “mütedeyyin” insanlarına, “Mollalar İran’a” diye manşet attıkları gibi!..

İşte, bu tutarsızlığın da içine tüküreyim!..

Sizi gidi “aslan” görünümlü “kedicik”ler sizi!.. O zamanlar niye kükremediniz?.. Niye “Süt dökmüş kedi”ler gibi yılıştınız?..


YİĞİTSEN, BUNLARI ELEŞTİR!


Bakın, “Göbeğini kaşıyan adam!.. Kıllı!” diyerek, hemen her gün bu millete “hakaret” etse de, Bekir Coşkun gibileri ciddiye alıp da, “İstenmiyorsun artık!.. Arkanı dön ve çık” demem!.. Hem, desem nereye gidecek?.. “Göbeğini kaşıyan adamlar”ın ülkesinden çıkıp, karısı Andre’nin ülkesi Fransa’ya, “köpeğini kaşıyan adamlar”ın ülkesine gitse ne yapacak?..

Orada “Fransızlara sövme, başbakan veya cumhurbaşkanına hakaret etme özgürlüğü” yok ki!.. Hele bir “Yahudi”ye sövsün de görelim!.. Anında “zindan”a atmaz veya trene bindirip sınır dışına postalamazlarsa namerdim!..

Ama, burası Türkiye!..

Bu ülkede, “cumhurbaşkanını tanımama” veya “başbakana sövme özgürlüğü” var!.. Tabiî, “dindar” olanlarına!.. Tabiî “başörtülü”lere!..

Kısacası, “yönü kıblede, alnı secdede” insanlara söv sövebildiğin kadar!..

Ama gel de, “YÖK’ümün başörtüsü yasağı ve katsıyı zulmü”ne söv sövebiliyorsan!.. Gel de, “Anayasa Mahkemesi’nin 367 dayatması”na söv sövebiliyorsan!.. Gel de, “örtü yasağını sokağa taşıyan Danıştay’ın kararını” eleştir, eleştirebiliyorsan!.. Gel de “teröristleri affeden, başörtülülere Köşk’ü kapayan, ideolojik kadrolaşmalar yapan, 367 dayatmasına sesini çıkarmayan, bir Ramazan günü milletin gözünün içine baka baka su içen Sezer’i tanımıyorum!.. O benim cumhurbaşkanım değil” de, diyebiliyorsan!..

Gel de, “Genelkurmay muhtırası”na lâf söyle, söyleyebiliyorsan!..

Söyle de, gör bak, başına neler geliyor?!? Adamı “savcılık”tan atarlar, “avukatlık” bile yaptırmazlar!..

Bekir Coşkun, bir “yumuşak karın” bulmuş, habire oraya vuruyor!..

Ama, şunu da unutmamalı:

“Yumuşak atın çiftesi pektir!”

Bu millet, Tayyip Bey gibi; “çık, git” de demez, bir gün öyle bir “çifte savurur” ki, Emin Çölaşan’dan da beter olur, kendini Fransa’da bulursun!..

Onlar, “köpek”leri ve “köpekçi”leri çok severler!..

Artık, birlikte “köpek” taşır, köpek kaşırsınız!..

 
Her ne kadar yanlış bir söylem olsada ben şahsen başbakan için de bir insan olup yanılmaları olabilecegini düşünüyorum, evet pireyi deve yapmamak lazım :) :) her zman yanındayız
 
Hay ALLAH razı olsun bunu yazandan, vaziyeti anlatabilecek başka bişey yok.
SELAMLAR,SAYGILAR.
 
başbakanınıza aslan kesilen kedileri bilmemde aklıma geldi bir ara penguenin kapağında bu tayyeepçiği kedi şeklinde yapmışlardı ne kadar komikti ya:):):)
görmeyeli girmeyeli hackhellin bu bölümü bir nevi yeni şafak gazetesinin internet portalı oluvermiş e he-man hesabı güç sizde tabi takılın, eğlenin kendi çapınızda heey hey menderes zamanında da sizin gbi eğlenenler çok olmuş dedem anlatrdı rahmetli sonrası malum:)
çok güldüm ya incibus falan bile hala burda kaç milyon kere banlanmıştı ben sayamamıştım demekki kurallar hala düzgün işletilmiyor buralarda neyse ayrı konular bunlar banada dert değil açıkçası geçiodum uğradım hadi eywallah
 
bu ülkede son 100 yılda başa gelen hiçbir lider sütten çıkmış ak kaşık olmadı.olamazda.bunu böyle bilin.başbakanında hatası sevabı günahı yokmu??elbette var.tıpkı öncekiler gibi.recep tatyyip erdoganın tek farkı azınlıkların(bu azınlıklar ermeni+rum azınlıklar falan değil.biliyosunuz) lideri değilde çoğunluğun lideri olması.buda onu bulunmaz hint kumaşı,partisinide alternatisiz yapıyor ve ülke emanet ediliyor.işin özü bu.cumhurbaşkanlığı konusu belki uzlaşıyla çözülebilirdi.ortak ve milli sorumluluklarını bilen bir adayla bu iş halledilebilirdi ama olmadı.akp dahil hiçbir grup uzlaşma eyleminde bulunmadılar.ha bu demek değilki bu parlemanto tarafından seçilecek cumhurbaşkanı benim cumhurbaşkanım değil.Tabiki benimde senin de ahmedin de hasanında bekirinde cumhurbaşkanıdır.bunu kabul etmemek gibi bir hak yoktur.''ÖZGÜRLÜKLER'' ülkesi türkiyede..
 
Geri
Üst