atn42
New member
Başbakan New York’a da köprü yapsın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi birbirinden ilginç gelişmelere sahne oluyor. Erdoğan ve ekibi, ABD eski Başkanı Bill Clinton’ın daveti üzerine otele girmek isterken, CIA ajanları arabalarını durduruyor. Erdoğan ve ekibinin araçlarının otel önünde duramayacağını söyleyen CIA’cilerin bu tavrı etkili oluyor. Başbakan ve ekibi, New York sokaklarında dakikalarca yürüyerek otele gitmeye çalışıyor. Star TV’nin dün gece ana haber bülteninde yayımladığı bu görüntüler hem şaşırtıcı hem de üzücüydü. Ve ne yazık ki; skandal bununla da bitmiyordu.
Erdoğan ve arkadaşları New York sokaklarında otele doğru yürümeye çalışırken, bir anda itiş kakış başladı. Erdoğan otele girerken, Obama’nın çıkacağı öğrenildi. CIA ajanları, Erdoğan’ı bu kez de otele almak istemedi. Ajanlar arasındaki tartışma büyüdü ve neredeyse kavgaya dönüştü. Erdoğan’ın da bu sırada bir CIA ajanının elini tutarak ittiği ‘’sızdırıldı.’’ Belli ki; bu skandal yeni bir ‘’One Minute’’ vakasıyla örtülmek istendi. Kameraların yarım yamalak çekebildiği bu görüntüler ekranlara az da olsa yansıdı. Erdoğan bu itiş – kakış yüzünden Clinton’un ev sahibi olduğu toplantıya katılmaktan vazgeçti ve oteline döndü.
Doğrusu bu görüntüler, hafızalarımızdan uzun süre silinmeyecek. Başbakan’ın ABD’de uğradığı muamele bizi geçmişe döndürecek. Hatırlarsanız, oğul Bush Türkiye’ye geldiğinde, CIA ajanları Dolmabahçe’de AKP’li bakanların ellerinin içini kontrol etmişti. Türkiye o günden bugüne dünyada hızla itibar kaybediyor. CIA ajanları, Başbakan ve bakanlara istediği gibi davranıyor.
ABD gezisindeki bir diğer çarpıcı nokta ise şuydu. Bizim basın üzerinde çok fazla durmadı. Belki de saat farkı sorunundan dolayı geziyi tam anlamıyla yansıtamıyor medya. Ama üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan biri de Başbakan’ın bir enstitüde yaptığı konuşmaydı. Başbakan Erdoğan, enstitüde yaptığı konuşmada ‘’Ben fakir bir aileden geliyorum. Ayakkabılarım delik deşikti. Okula 30 – 40 dakika yürüyerek giderdim’’ diyor. Başbakan’ın bu sözleri ekranda yayımlanırken, Gerçek Gündem.com, Erdoğan’ın büyük oğlu Bilal’in 300 Bin TL sermayeli bir ‘’fast – food’’ şirketi kurduğunu yazıyordu. ‘’Doruk’’ adı verilen şirket, habere göre ‘’Restorantlar Zinciri’’ açmak için hazırlık yapıyor. Yine Gerçek Gündem.com’un haberine göre, Bilal Erdoğan’ın şirketinin adresi olarak İstanbul’daki Günaydın Giyim’in merkezi gösteriliyor. Bu da dikkat çeken bir nokta…
Erdoğan ABD’de ‘’yoksulluk edebiyatı’’ yaptıktan sonra, New York’un ‘’trafik’’ sorununa değiniyor. Erdoğan kendisini dinleyenlere aslında yanlış bir noktadan söylev çekiyor. Çünkü; ‘’Trafik’’ ayrıdır ‘’Ulaşım Sorunu’’ ayrı. Başbakan bir kere bu iki kavramı birbirine karıştırıyor. Dünyanın her yerinde, her bölgesinde ‘’trafik’’ vardır. ‘’Sorun’’ olan, sorun haline gelen olgu, ‘’ulaşım’’dır.
Erdoğan tespiti yanlış yaptığı için soruna çözüm de bulamıyor. New York’un ‘’trafiğinden’’ şikayet eden Erdoğan’a bir dinleyici ‘’Somut öneriniz nedir?’’ diye sorunca, Başbakan meseleyi geçiştirmeye çalışıyor. Dinleyici ısrar edince sadece ‘’Ben belediyeciyim’’ diyebiliyor.
Halbuki Sayın Başbakan’ın bu kadar sıkıntı çekmesine gerek yoktu. ‘’New York’a bir köprü öneriyorum. Böylece sorunu çözerim’’ dese işin içinden çıkardı. Hem böylece ABD’deki otomotiv tekellerinin gönlünü de hoş ederdi. Başbakan bu çözümü neden düşünemedi acaba? Doğrusu çok merak ettik… Ne dersiniz, New York’a bir köprü kentin ‘’trafik’’ sorununu çözmez mi? Bizim bildiğimiz Başbakan, Kadir Topbaş ve Binali Yıldırım New York üzerinde helikopterle bir tur atsa, köprünün geçiş güzergahını belirler, New Yorklulara da nefes aldırırdı. Hoş, henüz buradaki ulaşım sorununu çözemediler ama olsun.. Önemli olan hizmettir… ABD’ye biraz da böyle hizmet ederler…
kaynak
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi birbirinden ilginç gelişmelere sahne oluyor. Erdoğan ve ekibi, ABD eski Başkanı Bill Clinton’ın daveti üzerine otele girmek isterken, CIA ajanları arabalarını durduruyor. Erdoğan ve ekibinin araçlarının otel önünde duramayacağını söyleyen CIA’cilerin bu tavrı etkili oluyor. Başbakan ve ekibi, New York sokaklarında dakikalarca yürüyerek otele gitmeye çalışıyor. Star TV’nin dün gece ana haber bülteninde yayımladığı bu görüntüler hem şaşırtıcı hem de üzücüydü. Ve ne yazık ki; skandal bununla da bitmiyordu.
Erdoğan ve arkadaşları New York sokaklarında otele doğru yürümeye çalışırken, bir anda itiş kakış başladı. Erdoğan otele girerken, Obama’nın çıkacağı öğrenildi. CIA ajanları, Erdoğan’ı bu kez de otele almak istemedi. Ajanlar arasındaki tartışma büyüdü ve neredeyse kavgaya dönüştü. Erdoğan’ın da bu sırada bir CIA ajanının elini tutarak ittiği ‘’sızdırıldı.’’ Belli ki; bu skandal yeni bir ‘’One Minute’’ vakasıyla örtülmek istendi. Kameraların yarım yamalak çekebildiği bu görüntüler ekranlara az da olsa yansıdı. Erdoğan bu itiş – kakış yüzünden Clinton’un ev sahibi olduğu toplantıya katılmaktan vazgeçti ve oteline döndü.
Doğrusu bu görüntüler, hafızalarımızdan uzun süre silinmeyecek. Başbakan’ın ABD’de uğradığı muamele bizi geçmişe döndürecek. Hatırlarsanız, oğul Bush Türkiye’ye geldiğinde, CIA ajanları Dolmabahçe’de AKP’li bakanların ellerinin içini kontrol etmişti. Türkiye o günden bugüne dünyada hızla itibar kaybediyor. CIA ajanları, Başbakan ve bakanlara istediği gibi davranıyor.
ABD gezisindeki bir diğer çarpıcı nokta ise şuydu. Bizim basın üzerinde çok fazla durmadı. Belki de saat farkı sorunundan dolayı geziyi tam anlamıyla yansıtamıyor medya. Ama üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan biri de Başbakan’ın bir enstitüde yaptığı konuşmaydı. Başbakan Erdoğan, enstitüde yaptığı konuşmada ‘’Ben fakir bir aileden geliyorum. Ayakkabılarım delik deşikti. Okula 30 – 40 dakika yürüyerek giderdim’’ diyor. Başbakan’ın bu sözleri ekranda yayımlanırken, Gerçek Gündem.com, Erdoğan’ın büyük oğlu Bilal’in 300 Bin TL sermayeli bir ‘’fast – food’’ şirketi kurduğunu yazıyordu. ‘’Doruk’’ adı verilen şirket, habere göre ‘’Restorantlar Zinciri’’ açmak için hazırlık yapıyor. Yine Gerçek Gündem.com’un haberine göre, Bilal Erdoğan’ın şirketinin adresi olarak İstanbul’daki Günaydın Giyim’in merkezi gösteriliyor. Bu da dikkat çeken bir nokta…
Erdoğan ABD’de ‘’yoksulluk edebiyatı’’ yaptıktan sonra, New York’un ‘’trafik’’ sorununa değiniyor. Erdoğan kendisini dinleyenlere aslında yanlış bir noktadan söylev çekiyor. Çünkü; ‘’Trafik’’ ayrıdır ‘’Ulaşım Sorunu’’ ayrı. Başbakan bir kere bu iki kavramı birbirine karıştırıyor. Dünyanın her yerinde, her bölgesinde ‘’trafik’’ vardır. ‘’Sorun’’ olan, sorun haline gelen olgu, ‘’ulaşım’’dır.
Erdoğan tespiti yanlış yaptığı için soruna çözüm de bulamıyor. New York’un ‘’trafiğinden’’ şikayet eden Erdoğan’a bir dinleyici ‘’Somut öneriniz nedir?’’ diye sorunca, Başbakan meseleyi geçiştirmeye çalışıyor. Dinleyici ısrar edince sadece ‘’Ben belediyeciyim’’ diyebiliyor.
Halbuki Sayın Başbakan’ın bu kadar sıkıntı çekmesine gerek yoktu. ‘’New York’a bir köprü öneriyorum. Böylece sorunu çözerim’’ dese işin içinden çıkardı. Hem böylece ABD’deki otomotiv tekellerinin gönlünü de hoş ederdi. Başbakan bu çözümü neden düşünemedi acaba? Doğrusu çok merak ettik… Ne dersiniz, New York’a bir köprü kentin ‘’trafik’’ sorununu çözmez mi? Bizim bildiğimiz Başbakan, Kadir Topbaş ve Binali Yıldırım New York üzerinde helikopterle bir tur atsa, köprünün geçiş güzergahını belirler, New Yorklulara da nefes aldırırdı. Hoş, henüz buradaki ulaşım sorununu çözemediler ama olsun.. Önemli olan hizmettir… ABD’ye biraz da böyle hizmet ederler…
kaynak
