_akif_
New member
Her şey sürekli yukarı veya sürekli aşağıya gitmez, birkaç yıldır Kadıköy’de sürekli çıkan endeks gerileme dönemine girdi. Bunun önünü kesmenin çeşitli formülleri olabilir.
Esas olan, uygulama cesareti ve zamanlamasıdır.
Aziz Bey, büyük bir zaafa düşerek teknik direktör seçiminde hata yaptı.
Kalite olarak olmasa da, reaksiyon hızı anlamında İspanyol hoca doğru seçim değil.
Bugün gelinen noktanın sorumlusu oyuncuların “kim olduğu” değil, “kullanılma şeklidir.”
Bunca doğru arasında tabii ki yanlış yapma lüksüne fazlasıyla sahip Yıldırım, ancak hatada ısrar etme lüksü olduğunu sanmıyorum.
Kabul etmek gerek, Aragones olmadı.
Takımın ritmi kaybolmuş, maneviyatı bozulmuş durumda.
Yanlış anlaşılmasın bozan adam Aragones demiyorum.
Aragones şipşak sonuç alabilen bir profile sahip değil.
Derhal müdahale gerekiyor.
İspanya Milli Takımı’nı şampiyon yapmış hoca, söz ve yazılarıyla depreme karşı güçlendirilmiş bir Aragones-Fenerbahçe yapısı oluşturuldu.
Bu sürdürülebilir bir birliktelik olamaz.
Evet, İspanya Avrupa Şampiyonu olmuştur. Zaten yıllardır Avrupa Futbolunda “şampiyon olamamış en iyi futbol ülkesi” olarak tanımlanan İspanya’dan bu bekleniyordu.
Avrupa Şampiyonluğu’nun temelinde Barcelona ile Real Madrid’in payı Aragones’in payından daha büyüktür.
Barcelona ve Sevilla alt yapı akademilerinin ülkeye kazandırdıkları sayesindedir İspanya’nın başarısı; Rıjkaard’ın Barcelonacı bilhassa ilham kaynağı olmuştur Aragones’e. Kısacası, 2006 Dünya Kupası’nda almaları gereken şampiyonluğu 2 sene sonra elde eden Aragones aslında orada da gecikmiş bir başarının sahibidir ve futbol gibi bir mecrada bu gecikme başarı olarak kabul edilemez.
Luis Aragones İspanya’da takım çalıştırma rekoruna sahip, saygın bir hocadır.
Kendisine yönettiği takımların birçoğunun maçını izleyip anlatmış birisi olarak saygım sonsuzdur.
Aragones zaman istiyor, Fenerbahçe’de her şeyden bol miktarda bulunur ama en kıt olan zamandır. Hele bir önceki yıl çeyrek final oynamış ve beklentileri yükselmiş bir Fenerbahçe de bu konuyu açmak bile anlamsızdır.
Türk milli takımının iskelet kadrosunu oluşturan Fenerbahçe’yi henüz zaman varken, sapma ihtimalinin giderek arttığı doğru yola taşımak başkanın işi.
Bugüne yansıyan eleştirilerin içinden bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Ah Edu olsaydı…”
Geçen yıl kalesine attığı gollerle istatistiklerde yerini alan Edu aranır olmuşsa, Önder’in stoper özelliği unutulmuşsa, Emre sağ açık, Roberto Carlos bölgesi dışında her şeyden sorumlu yapılmışsa hatalı aramaya gerek yoktur sanırım.
Aragones kötü bir hoca değildir.
Futbolu hepimizden çok bilir ve doğaldır bu.
Ama Türk futbolunu ve Fenerbahçe’yi en iyi bilenlerden biri değildir.
Manchester United’da Ferguson’un yanı başında oturan Carlos Queiroz’u hatırlatmak isterim.
Real Madrid’e gitmişti.
Olmadı geri döndü.
Bu seneye kadar Ferguson ile çalışmaya devam etti.
O, şimdi Portekiz’in hocası.
Türk futbolunun da Fenerbahçe’nin de kendini çok iyi tanıyan hocalara ihtiyacı yok mu?
Müdahil olun sayın başkan…
Esas olan, uygulama cesareti ve zamanlamasıdır.
Aziz Bey, büyük bir zaafa düşerek teknik direktör seçiminde hata yaptı.
Kalite olarak olmasa da, reaksiyon hızı anlamında İspanyol hoca doğru seçim değil.
Bugün gelinen noktanın sorumlusu oyuncuların “kim olduğu” değil, “kullanılma şeklidir.”
Bunca doğru arasında tabii ki yanlış yapma lüksüne fazlasıyla sahip Yıldırım, ancak hatada ısrar etme lüksü olduğunu sanmıyorum.
Kabul etmek gerek, Aragones olmadı.
Takımın ritmi kaybolmuş, maneviyatı bozulmuş durumda.
Yanlış anlaşılmasın bozan adam Aragones demiyorum.
Aragones şipşak sonuç alabilen bir profile sahip değil.
Derhal müdahale gerekiyor.
İspanya Milli Takımı’nı şampiyon yapmış hoca, söz ve yazılarıyla depreme karşı güçlendirilmiş bir Aragones-Fenerbahçe yapısı oluşturuldu.
Bu sürdürülebilir bir birliktelik olamaz.
Evet, İspanya Avrupa Şampiyonu olmuştur. Zaten yıllardır Avrupa Futbolunda “şampiyon olamamış en iyi futbol ülkesi” olarak tanımlanan İspanya’dan bu bekleniyordu.
Avrupa Şampiyonluğu’nun temelinde Barcelona ile Real Madrid’in payı Aragones’in payından daha büyüktür.
Barcelona ve Sevilla alt yapı akademilerinin ülkeye kazandırdıkları sayesindedir İspanya’nın başarısı; Rıjkaard’ın Barcelonacı bilhassa ilham kaynağı olmuştur Aragones’e. Kısacası, 2006 Dünya Kupası’nda almaları gereken şampiyonluğu 2 sene sonra elde eden Aragones aslında orada da gecikmiş bir başarının sahibidir ve futbol gibi bir mecrada bu gecikme başarı olarak kabul edilemez.
Luis Aragones İspanya’da takım çalıştırma rekoruna sahip, saygın bir hocadır.
Kendisine yönettiği takımların birçoğunun maçını izleyip anlatmış birisi olarak saygım sonsuzdur.
Aragones zaman istiyor, Fenerbahçe’de her şeyden bol miktarda bulunur ama en kıt olan zamandır. Hele bir önceki yıl çeyrek final oynamış ve beklentileri yükselmiş bir Fenerbahçe de bu konuyu açmak bile anlamsızdır.
Türk milli takımının iskelet kadrosunu oluşturan Fenerbahçe’yi henüz zaman varken, sapma ihtimalinin giderek arttığı doğru yola taşımak başkanın işi.
Bugüne yansıyan eleştirilerin içinden bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Ah Edu olsaydı…”
Geçen yıl kalesine attığı gollerle istatistiklerde yerini alan Edu aranır olmuşsa, Önder’in stoper özelliği unutulmuşsa, Emre sağ açık, Roberto Carlos bölgesi dışında her şeyden sorumlu yapılmışsa hatalı aramaya gerek yoktur sanırım.
Aragones kötü bir hoca değildir.
Futbolu hepimizden çok bilir ve doğaldır bu.
Ama Türk futbolunu ve Fenerbahçe’yi en iyi bilenlerden biri değildir.
Manchester United’da Ferguson’un yanı başında oturan Carlos Queiroz’u hatırlatmak isterim.
Real Madrid’e gitmişti.
Olmadı geri döndü.
Bu seneye kadar Ferguson ile çalışmaya devam etti.
O, şimdi Portekiz’in hocası.
Türk futbolunun da Fenerbahçe’nin de kendini çok iyi tanıyan hocalara ihtiyacı yok mu?
Müdahil olun sayın başkan…