Bütün Spor Dalları (Bu Başlık Altından)

| PoSeiDoN |

gσd σŦ тнє &#1109
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
5,547
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
кαяşıуαкα 35½ Fenerbahçe 1907
güncellenecektir...

Atletizm

280px-USMC_Marathon.jpg


Atletizm, bir pist ve alanda yapılan, dünyanın en eski sporlarından biridir. Bu oyunlarda atletler koşu, yürüyüş, atlama ve atma yeteneklerini gösterirler. Bu tür etkinlikler, çağlar boyunca tüm dünyada yaygın ilgi görmüştür.

İlk koşu yarışının İÖ 3800 yılında Mısır'da düzenlendiği bilinmektedir. Ama tarihin en ünlü atletizm yarışmaları, ilk kez Eski Yunanistan'da düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nda gerçekleşmiştir. Eski Olimpiyat Oyunları, yalnızca spor yarışmalarının düzenlendiği bir etkinlik değil, aynı zamanda sporun sanat ve kültürle birleştiği büyük şenliklerdi. Atletler yarışmalardan 10 ay önce hazırlanmaya başlar, son ayı da Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği yer olan Olympia'da geçirirlerdi. Yarış öncesi hazırlanma değişik biçimlerde günümüzde de sürmektedir.

Atletizm, insanın tüm güç ve yeteneğinin neredeyse tümüyle kullanılmasını gerektirir. Atletler birbiriyle yarışırken, aynı zamanda kendi güç ve yeteneklerinin sınırlarını tanır, bunları geliştirmeye çalışırlar.

Pist ve alan atletizmi üç ana dala ayrılır: Koşu, yürüyüş ve alan (atlama ve atma) yarışları.

Olimpiyat Oyunları

Pist yarışları

Koşu dalı, kısa mesafe hız, orta ve uzun mesafe koşularından oluşur. Bu yarışlar, kapalı salon ya da açık hava pistlerinde, yollarda ve kırlarda yapılabilir. Kısa mesafe hız koşuları, 400 metreye kadar olan koşulardır. Bu yarışmalarda atletler tüm mesafeyi baştan sona tam sürat koşarlar. Kısa mesafe koşuları, 100, 200 metre ve açık hava pistinin bir turuna eşit olan 400 metre yarışlarıdır. Kapalı salon pistleri ise daha kısadır. Dönemeçlerin eğimli olduğu 200 metrelik pistler çok yaygındır. Salonlardaki en kısa hız koşusu 50 metredir. Kısa mesafe koşucusu yarışa hızlı bir çıkışla başlar, iyice hızlandıktan sonra da hızını sürdürmeye çalışır. Orta mesafe koşuları, 800 ve 1.500 metre yarışlarını kapsar. Teknik olarak hız koşusu sayılmakla birlikte, orta mesafe koşuları hız ve dayanıklılığın iyi bir taktik anlayışıyla birleştirilmesine dayanır. Son birkaç yıldır Türk bayan atlet Süreyya Ayhan, 1.500 metrenin en iyi koşucularından biri sayılmaktadır.

Uzun mesafe yarışları pistte 3.000, 5.000 ve 10.000 metre yarışlarını kapsar. Maraton ve yol parkurunda koşulan öteki yarışlar ise daha uzun mesafelerde yapılır. Son yıllarda uzun mesafe koşularına kadınlar da katılmaktadır. İlk kez 1969'da uluslararası bir yarışmada 1.500 metre koşan kadınlar, 1974'te 3.000 metre koşusuna, 1970 sonlarında da maraton yarışlarına katıldılar. Yalnızca erkeklerin koştuğu, 28 tahta engel ve 7 su engelinden oluşan 3.000 metre engelli yarışı dışında kalan tüm uzun mesafe koşularına kadınlar da katılırlar. Dünyada yaygınlık kazanan uzun mesafe koşularından özellikle maraton yarışlarına katılan atlet sayısı giderek artmıştır. Günümüzde Londra ve New York maratonlarına her yıl on binlerce atlet katılmaktadır.

Öteki düz koşular ise, 4x100 ve 4x400 metre bayrak yarışlarıdır. Bayrak takımları dört koşucudan oluşur ve her koşucu yarışın eşit bir bölümünü koşar. Kendi bölümünü tamamlayan koşucu, bayrak denilen çubuğu bir sonraki bölümün koşucusuna verir. Engelli koşularda 10'dan fazla engel vardır. Erkekler 110 metre ve kadınlar 100 metre yarışlarında, engeller 106,7 cm, 400 metre yarışında ise 91,4 cm yüksekliğindedir. Yürüyüş yarışları ise yürümekten doğmuştur. Kural gereği, ileriye atılan ayak gerideki ayak yerden kalkmadan yere değdirilir. Bu nedenle, bacakları kırmadan adım atmak gerekir. Yol parkurlarında yapılan yürüyüş yarışları mesafeleri, kadınlar için 10 kilometre, erkekler için 20 ve 50 kilometredir.

Alan yarışları


Yüksek atlamada, ilk yıllarda makas tekniği denen bir teknik kullanılıyordu. Bu alanda daha sonra yeni teknikler geliştirildi. İçlerinde en iyisi sayılan köprü (flop) tekniğinde atlet, yukarı sıçradıktan sonra dönerek çıtayı sırtüstü geçer.

Sırıkla atlamada eskiden metal ya da bambu sırıklar kullanılırdı. Daha sonra cam elyafından sırıklar yapıldı. Bu yeni sırıklar, bu dalda beklenmedik bir gelişme sağladı. Sırıkla atlamada dünya rekoru 25 yılda 1 metreden fazla bir farkla yenilendi. Sırıkla atlamada atlet sırığı iki eliyle kavradıktan sonra çıtaya doğru hızlanarak koşar. Ucunu çıtanın dibindeki V-biçimli kutuya yerleştirdiği sırığa abanarak, kendini yukarı fırlatır ve çıtanın üzerinden aşarken sırığı bırakır. Sırık atletin atlayış yaptığı tarafta kalır. Yüksek atlamada ve sırıkla atlamada, yarışmacının her iki yükseklik için üç atlayış hakkı vardır. Uzun atlama ve üç adım atlamada atlet, yeterince hızlanarak 10 santimetrelik basma tahtasından, olabildiğince uzağa atlar. Üç adım atlamanın, adından da anlaşılacağı gibi, üç aşaması vardır: İlk adımda atlet yükseldiği ayağıyla yere basar, ikinci adımda öbür ayağının üzerinde yere iner ve bu ayağıyla üçüncü sıçrayışını yapar.

Gülle atmada, 2,1 metre çapındaki bir dairenin içinden, omuzdan gelen bir kol hareketiyle gülle fırlatılır. Metalden yapılmış, top biçimindeki güllenin ağırlığı, erkekler için 7,26 kg, kadınlar için 4 kg’dır. Çekiç atmada 7,26 kg ağırlığında metal top kullanılır. Çekiç, bu topun bir tel parçasıyla bağlandığı bir halkadan oluşur. Sporcu eliyle bu halkayı kavrayarak çekici fırlatır. Atış, bir bölümü tel örgüyle çevrilmiş, 2,1 metre çapındaki bir çemberden yapılır. Disk erkeklerde 2 kg, kadınlarda 1 kg ağırlığındadır. Atış, 2,5 metre çapındaki bir dairenin içinden yapılır. Atıcılar, diske itici güç sağlamak için, atışı bu dairenin içinde dönerek yaparlar. Cirit atmada, atış çizgisine koşarak yaklaşan atıcı, ciriti bir silkme hareketiyle öne doğru fırlatır. Erkeklerin kullandığı cirit 800 gr, kadınlarınki ise 600 gr ağırlığındadır.

Birden fazla daldan oluşan yarışlar


Bu yarışlar iki gün sürer. Dekatlonda erkekler, pentatlonda kadınlar yarışır. Erkekler dekatlonda 10 ayrı yarışa katılırlar. İlk gün 100 metre, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama ve 400 metre; ikinci gün 110 metre engelli, disk atma, sırıkla atlama, cirit atma ve 1.500 metre yarışları yapılır. Kadınlar pentatlonda yedi dalda yarışır. Birinci günde 100 metre engelli, gülle atma, yüksek atlama ve 200 metre, ikinci günde uzun atlama, cirit atma ve 800 metre yarışları yer alır.

Atletizm kuruluşları

Dünya atletizminin yönetici organı Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu’dur (UAAF). Dünya atletizm rekorlarını bu kuruluş onaylar. Ayrıca turnuvaların düzenlenmesinden yarışlarda kullanılan malzemeye kadar birçok konuyla ilgili kararları verir. 1896'dan beri dört yılda bir yapılan Olimpiyat Oyunları atletizm dünyası için en önemli yarışlara sahne olur. Türkiye’de atletizmin yönetici organı olan Türkiye Atletizm Federasyonu 1922’de kurulmuştur.
 
At yarışı

At yarışı

300px-Monmouth_Park.jpg


At yarışı, en eski ve en yaygın sporlardan biridir. İlk at yarışları, yaklaşık M.Ö. 700 yıllarında eski Yunanistan'da düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nda yapılmıştır.

Hititler, Asurlular, Romalılar ve Mısırlıların at yarışları düzenlediği bilinmektedir. Homeros M.Ö. 9. ya da 8. yüzyılda yazdığı İlyada adlı yapıtında atlı araba yarışlarından söz eder. Kuzey Afrikalı, Çinli, Pers ve Arap binicilerin de yarışlar yaptığı bilinmektedir.

İlk düzenli yarışlar, 17. yüzyılda İngiltere Kralı II. Charles döneminde yapıldı. 1665'te Kuzey Amerika'da ilk resmi at yarışı düzenlendi. At yarışları, bugünkü uluslararası biçimini 19. yüzyıl ortalarına doğru kazanmaya başladı. Günümüzde en ünlü İngiliz engelli yarışı, Liverpool'daki Aintree koşu pistinde yapılan Büyük Ulusal Yarış'tır.

Günümüzde at yarışları safkan ya da yarımkan atlarla yapılır. Yarışlar düz ve engelli koşu olmak üzere ikiye ayrılır. Düz koşulara en değerli yarış atları katılır ve bu yarışlar büyük ödüllü yarışlardır. Engelli koşularda yaşça daha büyük olan atlar, daha yüksek ve kalın engelleri aşmaya çalışırlar.

Bir yarış nasıl koşulur?

Klasik at yarışlarının yanı sıra "yaşa göre ağırlık" ya da handikap koşularında farklı yaşlarda atlar yarışır. Ama bu atlar arasındaki yaş farkının doğurduğu eşitsizlik, yaşça daha büyük olan atların, öbürlerinden daha fazla ağırlık taşımasıyla giderilir. Ayıca atların taşıyacağı ağırlık geçmişte aldıkları dereceler de göz önünde bulundurularak belirlenir. Bir atın taşıdığı ağırlık asıl olarak binici (cokey) ve eyerdir. Ama gerektiğinde eyerin altına, içinde kurşun bulunan ağırlık torbası koyulur.

Yarış başlamadan birkaç dakika önce cokeyler atlara binip başlama noktasına giderler. Bir koşu iki türlü başlatılabilir. Birincisinde, pisti enlemesine kesen şeritlerin oluşturduğu bir başlama kapısı kullanılır. Atlar, çıkış kapısının arkasında sıralanır, hakem kaldıraçla engeli yukarıya kaldırınca yarış başlar. İkinci tür çıkışta, her at için ayrı bölme kullanılır. Binicilerin değişik durumlara göre karar verebilme yetenekleri, becerileri ve soğukkanlı olmaları yarışı büyük ölçüde etkiler. Biniciler her atın farklı bir koşma biçimi olduğunu bilirler. Bazı atlar önde dörtnala gitmekten hoşlanır ve sonuna kadar böyle koşarlar. Bazıları ise öne geçer geçmez yavaşladığından, cokeyler bu tür atları bitiş çizgisine yakın bir mesafede atağa geçirirler. Bir cokey tempoyu iyi denetleyebilmeli, atın önünü açık tutmalı ve öbür atların arasından sıyrılıp öne çıkabilmek için hızlı davranmalıdır. Bir cokey, başka bir atı sıkıştırmak, önüne geçerek onu engellemek gibi kuraldışı davranışta bulunursa, o cokeyin bindiği at yarış dışı bırakılır. İlk üç dereceye giren atların eyer ve ağırlık torbaları, yarış sonunda önceden saptanan ağırlıkta olup olmadığı denetlenir.

Günümüzde at yarışları

İngiltere'de at yarışları, 1750'de Newmarket’ta kurulan Cokey Kulübü'nce düzenlenir. Beş klasik koşudan en önemlisi, Derby (Epsom) yarışıdır. Bu yarışta 3 yaş atları 2,4 km koşarlar. Atların iki tekerlekli, hafif bir aracı çektikleri yarış türü ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'da çok yaygındır. ABD'de en önemli klasik koşular, Kentucky Derby, Belmont Stakes ve Preakness Stakes yarışlarıdır.

Fransa'da klasik koşular Cokey Kulübü Büyük Ödülü, Paris Büyük Ödülü ve Zafer Takı Büyük Ödülü yarışlarıdır. Avustralya'da en ünlü yarış Melbourne Kupa Koşusu’dur. Dünya binicilik şampiyonası ilk kez 1970'te yapılmıştır.

At yarışlarının daha heyecanlı bir spor olmasını sağlayan etkenlerden biri de bahistir.

Türkiye’de at yarışları

Türkiye'de ilk at yarışının, Osmanlı Padişahı Orhan Bey'in Bursa'yı alışından sonra yapıldığı bilinmektedir. 17. yüzyılda Edirne'de ve İstanbul'daki Yıldız Köşkü bahçesinde at yarışları düzenlenmiştir. 19. yüzyılda Makriköy'de (bugün Bakırköy) Veli Efendi'nin topraklarında (bugün Veli Efendi Hipodromu) ve Kâğıthane'de at yarışları yapılırdı.

Cumhuriyet dönemindeki düzenli yarışların ilki 1924'te yapıldı. Bugün en ünlü koşulardan biri olan Gazi Koşusu 1927'de başlatıldı. Günümüzde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Şanlıurfa gibi kentlerde yapılan yarışların yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı Kupası, Başbakanlık Kupası, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Gazi koşuları düzenlenmektedir.
 
Basketbol

Basketbol

250px-Jordan_by_Lipofsky_16577.jpg


Basketbol,beşer kişilik takımlar halinde,elle oynanan ve topu yüksekliği 3.05 m olan pota adı verilen çemberden geçirerek kazanmaya çalışılan takım oyunudur.Tüm dünya da popüler olan bir spor türüdür.İlk olarak 1891 yılında James Naismith tarafından oynatılmıştır.

Tarihçe

Aralık 1891 yılında beden eğitimi öğretmeni James Naismith tarafından ABD'nin Massachusetts eyaletinde,Springfield Kolejinde öğrencilerine antreman amaçlı oynatmış daha sonra oyun gelişerek şimdiki modern basketbolun halini almıştır.

Basketbol Saha Ölçüsü


Basketbol, çoğunlukla kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 40 m x 10m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet bulunur. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gram ağırlığındadır.

Basketbol Oyun Kuralları


Basketbol müsabakaları iki hakem tarafından yönetilir. Misafir takım sahayı seçme hakkına sahiptir. Her devreden sonra saha değişimi yapılır. Oyun, orta saha çizgisinde her takımdan birer oyuncu arasında yapılan hava atışı ile başlar. Hava atışına çıkan oyuncular, topu tek elleri ile takım arkadaşlarına kazandırma hedefini taşır. Oyun, 10'ar dakikalık dört periyottan oluşur. Beraberlik durumunda uzatma periyodu oynanır. Her takım ilk üç periyotta ve uzatma periyodunda 2'şer dakikalık bir, dördüncü periyotta iki mola hakkına sahiptir. İkinci ile üçüncü periyot arasında 15 dakikalık devre arası verilir. Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer. Oyuncu topla birlikte, top sürme (dribbling), pas atma (passing), şut atma (shooting) aktivitelerini yapma şansına sahiptir. Bir oyuncu top sürerken, topu eline alarak durdurursa, tekrar top sürme şansına sahip değildir; topu istediği yöne ve kişiye pas ya da şut atmak zorundadır. Her takım 5 kişiden oluşur ve takımların sınırsız oyuncu değişikliği hakkı vardır. Eğer faul hakkını doldurmamışsa, her çıkan oyuncu tekrar oyuna dahil olabilir. Bir takımdaki beş oyuncudan biri ortada (post), ikisi savunma (guard) ve ikiside hücum (forward) oyuncusudur. Oyunu bir baş hakem ve yardımcı hakem olarak iki hakem yönetir. Her oyuncu beş faulle oyun dışında kalır, tekrar o maç için oyuna dahil olamaz. Her oyuncunun bireysel olarak yaptığı faul sayısının toplamı, takım faullerini de belirler. Toplamda dört takım faulüne ulaşan takımın daha sonra yaptığı her faul, karşı takıma serbest atış kullanma hakkı kazandırır. Hakem tarafından durdurulmadıkça, top potadan veya çemberden dönerse oyun devam eder. Ayrıca, oyuncu sahayı belirleyen çizgilerin dışına temas etmedikçe, top oyun çizgilerinin dışına değmeden havadan saha çizgisinin dışına çıksa dahi, oyuncu topu içeri çevirebilirse de oyun devam eder. Her sayı atışından sonra veya hakemin düdüğü çalmasının ardından, oyun ve oyun zamanı durur. Sayı yiyen takımın pota gerisindeki çizgi arkasından topu oyuna sokması ile hem zaman hem de oyun tekrar başlar. Oyun içindeki diğer durumlara göre, hakemin gösterdiği yerlerden, top oyuna sokulur. Üç sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış iki sayı, üç sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış üç sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir. Oyuncular iki durumda cezalandırılır: 1- Bireysel kural ihlalleri 2- Faul yapılan durumlar. Kural ihlali veya hatası (hatalı yürüme, topun çizgi dışına çıkması, hücum oyuncusunun üç saniyeden fazla post içinde durması v.b) top kullanma hakkını karşı takıma verir. Yapılan bireysel fauller ( itme, çekme, vurma, tutma v.b) ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar, ya da serbest atış yapma hakkı kazanır. Serbest atış hakkı adedi, faulun yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. Şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa, atışı yapan takıma iki serbest atış hakkı verilir. Eğer atış sayı olmuşsa, bir serbest atış hakkı verilir. Bir takım, bir devredeki "takım faul" sınırını geçmiş ve atış sahası dışında faul yapmışsa, o zaman bire-bir denen serbest atış hakkını kullanır. Bu atışta kural, ilk atış sayı olursa, ikinci atış yapma hakkı kazanmaktır. Bire-bir'de ilk atışı kaçıran ikinci atışı yapamaz, top potadan oyun alanına dönerse, oyun devam eder. Teknik faullerde (oyunu geciktirme, sportmenlik dışı davranışlar, hakeme itiraz, izinsiz oyuna girme v.b) iki serbest atış hakkı verilir.


Faul ve kural çiğneme


Basketbol oyununda fauller kişisel ve teknik faul olarak ikiye ayrılır. Karşı takımın oyuncusunu tutmak, itmek, çelme takmak gibi hareketler kişisel faullerdir. Kişisel fauller de üçe ayrılır. Kasten ve belirgin biçimde yapılmamış faullere olağan fauller denir. Rakip takımın iki oyuncusunun aynı anda birbirine faul yaparsa, karşılıklı faul olur. Bir takımın iki oyuncusunun karşı takımın bir oyuncusuna aynı anda faul yapması da çoklu faul olarak adlandırılır. Fauller, kenar çizgisinden oyuna sokulmak üzere topun karşı takıma verilmesi ya da karşı takımın serbest atışlar kullanması biçiminde cezalandırılır. Kasıtlı faullerde iki serbest atış hakkı verilir. Serbest atışta top çemberden geçerse, atışı yapan takım bir sayı kazanır. Serbest atışları, faul yapılan kişi kendisi kullanmak zorundadır. İki oyuncunun birbirine aynı anda faul yapması olan çifte faulde, top orta yuvarlaktaki hava atışıyla oyuna sokulur. Bir oyunda beş faul yapan oyuncu oyun dışı kalır.

Oyunu geciktirmek, potayı tutmak, sportmence olmayan davranışlarda bulunmak ya da aynı anda oyunda beşten fazla oyuncu bulundurmak gibi durumlarda, hakemler teknik faul verebilirler. Teknik faul için verilen serbest atışı cezasını, karşı takımdan herhangi bir oyuncu kullanabilir. Bu serbest atıştan sonra genellikle atışı yapan takım orta kenar çizgisinden topu oyuna sokar.

Kural çiğneme: Bir basketbol maçında, oyun kurallarına aykırı olan hafif hatalara kural çiğneme denir. Kural çiğneme durumunda top rakip takıma verilir. Serbest atış alanında üç saniyeden fazla kalma, çifte sürme, topu yere vurmadan birden fazla adım atma, topu tekmeleme ya da topa yumrukla vurma, kural çiğnemedir. Topa son dokunan oyuncu, topu alan dışına çıkardığında ya da top kendindeyken sınır çizgisine bastığında da kuralı çiğnemiş olur. Topa sahip olan takım 24 saniye içinde potaya atış yapmak zorundadır. Bu süreyi değerlendiremezse top karşı takıma geçer.

Oyun süresi ve hakemler

Basketbol karşılaşmalarını, iki ya da üç orta hakem, bir sayı hakemi, bir 24 saniye hakemi ve bir de saat hakemi yönetir. Bazen sayı hakemine bir yardımcı eşlik eder.

Basketbol karşılaşması, genellikle 10’ar dakikadan oluşan 4 periyottan ve 2 devreden oluşur. İki devre arasında 15 dakika ara verilir. Beraberlik durumunda beşer dakikalık uzatma devreleri oynanır. Topun kurallara uygun olarak oyuna girmesiyle ve bir oyuncunun topa değmesiyle karşılaşma saati işlemeye başlar. Herhangi bir nedenle oyun durduğunda, saat de durur. Hakemin kolunu yumrukla yukarı kaldırması faulü işaret eder. Açık elin ortasına dikilen işaret parmağı ise mola istendiğini gösterir. Mola, bir takımın koçunun istediği kısa aradır. Koç takımının oyuncularına taktik vermek için mola alır. Takımlar bir maç sırasında toplam altı mola (1.devre 2. üç mola ve 3.devre 4. üç mola)alabilir. Maç uzaması durumunda, her uzatma devresinde takımlara birer mola hakkı daha verilir.4 saniye arasında topu elinde tutamaz. Çünkü 3 saniyeyi geçerse maç baştan oynanır hangi takımın elindeyse o takım sayı kaybeder.Nba de ise periyotlar 12'şer dakikadan oluşur.
 
Özgürlüğe Giden Yol Capoeira

87dy4jd.jpg

8296rrq.jpg

6xqom7s.jpg

capoeira nedir?
Capoeira Brezilya kaynaklı bir savunma sanatıdır.Brezilya'da yaşayan Afrika asıllı kölelerin kendilerini savunmak için geliştirdikleri bu saldırı kökenli spor bugün Brezilya başta olmak üzere Düyanın 48 ülkesinde resmi olarak yapılmaktadır. Estetik görünümü ve katı formlara sahip olmayışı Capoeira'yı diğer savunma sanatlarından ayırır. Bir çok insana göre Capoeira bir savaş sanatı, savunma sanatı ya da sadece bir dans olabilir. Brezilya'da Capoeira'nın kökenlerini yaratan köleler için Capoeira 'Özgürlüğe giden yol' olarak kabul görmüş ve yüzyıllar içinde kendine özgü bir yaşam felsefesi haline gelmiştir.



capoeiranın tarihçesi

Aynı Amerika'da olduğu gibi bir zamanlar Brezilya'da da köleler vardı. Bu köleler özellikle şeker ve patates işçiliğinde ağır şartlarda çalıştırılıyordu. O zamanlar yaklaşık olarak 2 milyon zenci Afrika' dan Brezilya' ya getirildi. Bu köleler Afrika'nın değişik bölgelerinden getiriliyorlardı, dolayısıyla değişik kültürlere sahiptiler. Üç ana noktada toplandılar. Zaman zaman bu guruplar kendi aralarında birbirlerine düşman oluyor ve bu da bir dayanışmayı imkansız kılıyordu.
Köleler bir zaman sonra hiç bir zaman kurtulamayacaklarını anladılar ve kaçmaya başladılar. Daha sonra kendilerine köle tüccarlarından saklanabilecekleri güvenli bir mekan bulmaya karar verdiler. 'Quilombos' aylarca süren yolculuk sonunda güvenli olduğunu düşündükleri bir mekana ulaştılar. Uzun ve dayanıklı palmiye ağaçlarının çevrelediği bu mekanda ilk Afrika Topluluğu kurulmuş oldu. İşte bu toplulukta Capoeira'nın ilk temelleri atılmış oldu.
Yıllar geçtikçe buradaki köleler diğer kaçanlarında etkisiyle çoğaldılar, çoğu zaman beyaz insanlar bu topluluğu yok etmek istedi fakat ormanlar içerisinde saklanan köleler her zaman tam donanımlı askerleri Capoeira ile püskürtmeyi başardı. Böylece Capoeira köleler arasında silah ve özgürlüğün sembolü olarak görülmeye başlandı. Topluluktan ayrılan bazı köleler diğer köle gruplarına katılarak onlara Capoeira öğretmeye başladılar. Haftanın her günü köleler gizli gizli Capoeira çalışıyorlardı. Beyaz insanlar müzik ve dans karışımı gibi görünen Capoeira'nın aslında ölümcül bir savaş sanatı olduğunu anlamadılar.

13 Mayıs 1888 tarihinde (yani kaçırıldıktan 250 yıl sonra) köleler özgür oldular. Bu günden sonra bazı Afrikalılar evlerine döndüler. Kalanlar yani Capoeira bilenler bu bilgilerini kullandılar ve çoğu politikacılara body-guard oldu. 1890'lı yıllarda azda olsa bazı üst tabaka insanlar Capoeira öğrenmeye başladılar bu politikacıları korkuttu ve korunmak için özel bir polis timi kuruldu. Bir kanun çıkarıldı bu kanunun B kısmında bazı Capoeira hareket , antrenman ve suç maddeleri bulunmaktaydı. Daha sonra Capoeira ile ilgilenen herhangi bir insanın anında cezalandırılması için bir kanun daha çıkarıldı.
Bu kanunlara karşılık olarak Sampio adında Capoeira ustası bir polis şefi bütün adamlarına capoeira öğretti ve bu şekilde suç işleyen bütün şebekelerin suyunu kuruttu. Fakat buda yeterli olamadı. Capoeira'yı yasaklayan kanun 1920 yılına kadar geçerliliğini korudu. İnsanlar gizli olarak halk dansı adı altında Capoeira çalışıyorlardı ve böylece çoğu töreyi korumuş oldular.
1937 yılında önemli ustalardan birisi (Mestre Bimba) bu sporu bir sanat olarak sunması için başkente çağrıldı, çok başarılı bir şekilde Capoeira'yı tanıtan usta evine dönünce yasal bir Capoeira okulu açtı. Bu şekilde Capoeira gün geçtikçe gelişti, ülke çapında tanınan ve uygulana bir spor haline geldi. Brezilya'da Capoeira artık her yerde, okullarda, kulüplerde, hatta orduda öğretilmeye başlandı.





videolar için

http://www.vidivodo.com/video/spor/46350/capoeira_antreman/

http://www.vidivodo.com/video/spor/48349/mundo_capoeira_turkiye/

http://www.vidivodo.com/video/spor/77307/turk_capoeira/

http://www.vidivodo.com/video/insan_ve_yasam/65876/capoeira/

http://www.vidivodo.com/video/tv/37449/bak_kim_dans_ediyor_2/

http://www.vidivodo.com/video/muzik/2548/oficina_da_capoeira/
 
arkadaşlar ben biraz acemiyim resimde koyacaktım ama beceremedim
 
eğer gitmek isteyen varsa ankara için benim adres irtibata geçelim

email adresi vermek yasak ....
 
Geri
Üst