Bölüm Modlarından Seçmeler ==> Part 2 ;)

KıRmızıKız

Kayıp üLkenin Prensesi
Altın Üye
Katılım
4 Tem 2006
Mesajlar
11,353
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
37
post-2-1155398439_thumb.jpg


Hayatima giriyorsun.Baz i seyleri kendi görüsüne göre yorumluyorsun. Kafami allakbullak edip bütün dikkati kendi üzerine çekiyorsun.

Kiziyorum.

Bana kendinden çok deger veriyorsun.Ban a sevgiyi paylasmayi dostlugu aski ögretiyorsun beni bencillikten koruyorsun.

Seviniyorum.Be nim için birçok seyden vazgeçip birçok sey yapiyorsun.Ben i kendine baglayip alistiriyorsun .Veriyorsun aliyorsun.Seni seviyorum.Anla tiyorsun,dinliyorum.Zaman zaman kizip hir çikariyorum.Özür dileyip gönlümü aliyorsun.

Seni kiskaniyorum.E llerimi tutuyorsun gözlerime bakiyorsun "seni seviyorum" diyorsun.0 an içimde firtinalar kopariyorsun."Sen" deyince heyecanlaniyor um.

Sana tapiyorum.Söylüyorum dinlemiyorsun.Üzüyorsun yikiyorsun sürekli kiziyorum.Sall aniyorsun.Birs eyler degerini yitiriyor.Seni kaybediyorum.A klima geliyorsun agliyorum seni görüyorum görmezlikten geliyorum.Içim yaniyor.Yoksa hala...?Bakiyorsun bakmiyorum.Söylüyorsun dinlemiyorum.Y aniyorsun umursamiyorum.

Pisman oluyorsun.Düsünüyorum düsünüyorum...Tekrar tutuyorsun ellerimi tekrar bakiyorsun gözlerime.Bu sefer firtina bir yagmur damlasina dönüsüyor.Sana söylenecek tek cünle kaliyor

"Artik eski ben kalmadi!"​
 
AnLa ArtıK KaLbiM

kabulet.jpg


Bakışlarım öyle boş ki, artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...

Sanki tüm duygularım, gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç
çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi.
Nerede hata yaptım bilmiyorum.
Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?

Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki.
Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar...


Ümitlenme her telefon çalışında
Koşma kapılara her adım sesinde
Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
Kabul et kalbim, kabul et kalbim
Ah kalbim biz ayrıldık

"Aşk"... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz, ne garip değil mi?
Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep.
Yakalayınca ne oluyor peki?
Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz...

Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yine de yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve
yine
yeniden
başlıyor...

İçimde bir şeyler kopuyor, paramparça oluyorum.
Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor,
sonu yokmuş gibi, garip bir yap-boz oyunu bu...

Gitti giden dönmeyecek,
Kabul et kalbim
Asla seni sevmeyecek,
Hayat ne zalim...

Bağırmak istiyorum, haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum...
Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor...
Aslında ummadığım bir yerde, ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum...
Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan "keşke"lerime bir yenisini daha eklemekten ve
geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında...

O yanmadı senin kadar
Feryat etsen neye yarar
Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et...
Kabul et kalbim, kabul et kalbim...
Ah kalbim biz ayrıldık...

Diğer yandan da; hayat kısa, bağır çağır, boşalt içini diyorum kendi kendime.
Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum.
Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde.

Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor, göremiyor...
Ve "Sessiz Çığlığıma" ses vereceğin "o" günü bekliyorum...​
 
24877325gc9.jpg

SEVİYORUM demedin...........

tüm siyahlar içinde,

kıvılcım bir ateş gibi sen.

elimde kan kokan kadehim,

siyahlar içinde ben.

senin uğrunda,

ölmek umuduyla,

kan içinde boğulmak,

kan kokusuyla yoğrulmak,

her damlada kan ağlamak,

her kıvılcımda yanmak,

her kıvılcımında cayır cayır yanmak.

dumanıyla yok olmak,

duman olmak,

dumanında kaybolmak.



karanlıklar içindeyim,

bir sen, tek ışık kaynağı,

bir elimdeki kadeh, kan kırmızısı.

gözümden akan yaş gibi.

içimde kanayan yara,

bu kan rengi yaşların sebebi.



zifiri karanlıkta sen ve ben.

zifiri karanlıkta senin ateşin ve kadehim.

senin ateşin,

önce içimi yakan,

sonrada beni.

beni yakan duman eden.

benim kadehim ise,

içimde kanayan yaraya,

gözümden akan her damlaya eşdeğer.



zifiri karanlıkta kan ağlıyorum,

sana kanıyorum,

sana yanıyorum.

yandığımı bile bile daha çok yaktın beni.

bende kandım sana,

yandım,

bittim sonunda.

bitirdin beni,

duman oldum,

kül oldum,

yandım,

bittim.

geriye kalan duvara sinen kokum,

yerdeki kül taneleri,

adımdaki kan izleri,

bir cinayetin delilleri.



yokum artık,

gittim,

bittim.

şimdi bensizsin.

senin için ölecek biri de kalmadı.

bırak sende dünyayı.

buluşalım yine.

bu sefer inadına,

cennet aydınlığında,

bu sefer inadına,

cehennem sıcaklığında..​
 
3ypnms5.gif

Aşk;
Koskocaman bir yalan

Bazen, çöllere düşüren, bazen de dağları deldiren
Kavuşmasız kuruyan ırmaklarda yüzdüren
Aynada yaşlanan yüzünü seyreden
Koskocaman bir yalan dünyada gülümseten


Aşk;
Koskocaman bir yalan

Boran kuşunun gözündeki üç damla yaşı akıtan
Dümeni olmayan bir geminin kaptanlığını yaptıran
Elimdeki kadehin içine bir parça kan damlatan
Ve o kadehte yüzmesini bilmeyeni yüzdüren


Aşk;
Koskocaman bir yalan

Neden diye her sorulan soruya yanış cevap veren
Resimdeki görüntünle hayallere daldıran
Bir parça umut isteyen
Aşk; ne sensiz olur ne de senle dedirten
al sevdam...​
 
Böyle Aşk Görsün

ilkkes-1.jpg


Ne zaman yüreğimde bir deli tay gemi azıya alsa...
Ne zaman yağmur yürekli bulutlarla yarışsa gözlerim..
Ve ne zaman ürkek bir ceylan geçse düşlerimden..

Sen geliyorsun aklıma... Duru, berrak, engin, derin gözlerinle sen... Gelip oturuveriyorsun yüreğimin orta yerine
"Ne zaman aklıma gelsen
Kırk ikindi yağmurları misali
Uzunca bir sağanak
Boşalıyor gözlerimden
Sana giden yollarda
Başlıyor bir tipi
Başlıyor bir boran"

O ünlü türküye inat, yolun sonu görünmüyor, dağlar geçit vermiyor. Lakin; gönül de ferman dinlemiyor. Bir al kızı oluyorsun düşlerimde. Hani ninelerimizin soğuk ve karlı kış günlerinde anlattığı, ağzımızdan buharlar çıkarak, soğuktan kızarmış burunlarımızla dinlediğimiz o masal kızı.. Hani yakaladığında senin olan ve her isteğini yerine getiren güzel peri kızı. Seni yakalamak için büyük çaba sarf ediyorum. Ama beyaz bir köpük gibi kayıveriyorsun avuçlarımdan. Ellerim boş kalıyor, gözlerim boş bakıyor, yüreğim boş...

Bir bebek oluyorsun sonra. Henüz emekleyen ve eşyalara çarpa çarpa yürümeye çalışan şirin ve afacan bir bebek. Ve yürüyorsun beynimde, bedenimde, yüreğimde.. tüm hücrelerimde yankılanıyor ayak seslerin.

Sonra deniz oluyorsun. Yemyeşil/masmavi bir deniz. Nice fırtınalara gebe engin bir deniz. Ve ben gözlerinin hapsinde müebbet muhabbete mahkum bir forsa. Yüreğim yüreğine prangalı, gönlüm gönlüne kilitli bir forsa. Mahkum sevinir mi hiç? Ama ben seviniyorum. Çünkü senin mahkumunum. Ne güzel bir mahkumiyet bu.

Ve sonra yağmur oluyorsun, rüzgar oluyorsun, bahar oluyorsun, aşk oluyorsun... Ama her şeyden önemlisi ben oluyorsun. Öyle bir ben ki; baştan aşağı sen... Fikrimin ince gülü, a yirmi dört ayarım, suna boylum, kalem kaşlım..

Yalan değil seni sevdiğim. Seni özlediğim yalan değil. Sensiz gecelere, öksüz hecelere, isyankâr ağıtlara, yetim türkülere, odamın duvarlarına sor. Dolunaya, ufuklara, başa karlı dağlara sor. Kalemime, bağlamama sor..

Bugün bunu bir kez daha anladım. Anladıkça ağladım, ağladıkça anladım.

Ömrümde ilk kez böylesine deli seni sevdim..
Ömrümde ilk kez böylesine deli seni özledim..
Ömrümde ilk kez böylesine deli seni arzuladım..

Ve şimdi ömrümde ilk kez bir sigara yakıp; dumanını ciğerlerime değil, ta iliklerime çekiyorum. Gün doğmuş, gün batmış kimin umurunda.

Yokluğunda terk edilmiş bir kent gibiyim.. Tut sana uzanan ellerimden Sevda Ecesi... Sıla tükensin, hasret ölsün.

Tut... Ki Leyla Mecnun aşk görsün...​
 
Bir bulut sandım seni bu da yağar gider demiştim
nerden bilecektim kirpiklerimden döküleceğini
razıyım ya gözümün önünde gökyüzünde kal
ya beni de götür bu özlemi uyutamıyorum
yine gölgen üstüme yürüdü
özlem dolu dolaşmalarım ondan
ömrümden uzun olsa da bu aşk
her gece sensiz gece aysız doğmazken
bu sevginin işkencesine katlanarak yaşıyorum
her gün çürürken özleminde ölüm bile hoş gelir
sensizlik artık zehir gibi seni senden istiyorum
bak kapadım gözlerimi düşlerime düşersin diye
bir başka yaşamaktayım bir başka ölürken
gel vefasız olma bu mahsun sevgime karşı
istemem sen dışında kimse gelmesin yanıma
görmek istemem kimseyi dalarken gözlerine​
 
Affet

Affet Beni


Bugün bütün iyi kalpliliğim üzerimde
Cümle düşmanlarımı affettim
Yediğim meyvalardan
Kokladığım çiçeklerden af diliyorum

Yerde yürürken gördüğüm
Sebebsiz kanına girdiğim
Zevk için öldürdüğüm
Böceklerden af diliyorum

Dağdan, topraktan, taştan
Evlattan, akrabadan, arkadaştan
Yağan yağmurdan, doğan güneşten
Denizlerden, göklerden af diliyorum

Yıllardır kahrımı çeken kadından
Ondaki yaşamak ümidinden
Baba evinden, ana sütünden
Yediğim ekmeklerden af diliyorum

Kadrini, kıymetini bilmediğim
Hayali ile bahtiyar olmadığım
Otuz yıl arayıp bulmadığım
Geleceklerden af diliyorum​

Untitled.gif
 
wwwantolojicom425856179km3.jpg

Ben şu kısacık ömrümde bir seni, bir de aşkı
anlayamadım,
Olmayınca olmuyor demedim, hep seni kazanmak için
peşinden koştum,
Aşkın tarifi yazmıyor ki kitaplar da, ne demekmiş bir
öğrenebilseydim,
Dedim ya işte şu kısacık ömrümde bir seni, bir de aşkı
anlayamadım,
Kapı kapı gezdim gözlerini görmek, elini tutmak,
sesini duymak için,
Yılları, ayları ve günleri hiç hissetmedim, benden
habersiz geçip gitmişler,
Sormadılar halimi, onlarda senin gibi beni yalnız
bıraktılar,
Karanlıklardan korkar oldum, ışığımı aldın, umudumu
aldın,
Ne kadar yalvarsam da beni bırakma diye, duymazlıktan
geldin,
Ben şu kısacık ömrümde bir seni, bir de aşkı
tanıyamadım,
Her şeyim sen oldun, ben de mecnunu doğurdun, ferhatı
uyandırdın,
Yağmur oldun, ıslattın beni razıyım buna, ama
kollarına hiç almadın,
Sıcaklığından mahrum ettin, o pamuk gibi ellerini arar
oldum,
Ne kadar vazgeçmek istedimse de senden, her defasında
gönlüm caydırdı,
Şiirlerim artık sıkılmaya başladı senden umut
görmeyince,
İnan ki bırakacaktım artık yazmayı, her defasından
kalemim caydırdı,
Ben şu kısacık ömrümde bir seni, bir de aşkı
tanıyamadım,
Ne kadar çabaladımsa da seni
bulamadım​
 
Adin İmkansiz Olsun..

MRg42752kopya.jpg


Nasıl Başladığını Bilmediğim Sevdamdın Benim. Nerde Nasıl Oldu Bilmiyorum, Yalan Bir Saatte Çıktın Karşıma

Önceleri Sendin Benim Sevgime El Açan Şimdi İse Ben Yalvarıyorum Sevgine. Hep Ulaşılamadın Yani Hep Uzaktın İşte Bu Yüzden Senin Adın İmkansız Olsun.

Öylesine Rüzgar Gibi Eser Giderdin Sandım Fazla Gitmedim Sevdanın Üstene, İçimde Hep Kaybetme Korkusu Vardı ve Herşeyi Tek Tek Kaybettim. Senide Gün Gelir Unuturum Zannettim. Olmadı Unuttukça Yeniden Hatırladım. Sen Bana Hep Uzaktın ve Sen Bir Şehir Gibi Yakınlaştıkça Kayboldun. Bu Yüzden Senin Adın İmkansız Olsun.


Ne Sen Bana Bir Kapı Açıyordun Nede Ben Kapıyı Kapatabiliyordum. İkimizde Geç KAlıyorduk Birbirimize Yada Ben Sana Erkendim. Hep Sustum Sadece Bir Cevap Bekledim Durdum Tüm Sorulara. Kestirip Atmanı SBeklerken Ne EVET Ne HAYIR Dedin. Bütün Yaşananların Anlamı Sendin. Sen Hep Uzak Şehirdin Benim İçin. Bir Türlü Bitmiyordu Yol ve Varamıyordum Şehrine.


İmkansızsın...! Dedimya..
İşte Bu Yüzden Senin Adın İMKANSIZ Olsun.

AĞLAYAN BU GÖZLERİMİN
YANAN YÜREĞİMİN
UMUTSUZCA BEKLEYİŞİMİN
HESABINI NE ZAMAN VERECEKSİN NE ZAMAN ÖDEYECEKSİN
İMKANSIZIM BENİM.​
 
Seni Seviyordum..!!

Sana uzak kentlerden birinde,
Zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi.
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi.
İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri?
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.
Saçlarını izliyordum uzaktan,kulağının arkasına düşüşü.
Ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın.
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı.
Ne güzeldiler.
Sen bilmiyordun,ben seni seviyordum.
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler,
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu.
Geri dönüyordu çoğalarak. Senin sesini duyduğum
masalarda erteliyordum her şeyi.
Her şeyi erteleyişim oluyordun.
Kalp ağrısı oluyordun.
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk.
Dönemeçler geçiyor,köprüler göze alıyor
ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk.
Cesurduk.
Ufuk çizgisi maviydi,
gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı tüm güller.
Ben seni seviyordum, sen bilmiyordun.
Sevinçlerim oluyordun ara sıra,sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun.
Bütün sevinçlerim bittikten sonra.
Yağmurlar yağdı serin Haziran akşamları.
Derken bir gün uzaktan gördüm seni.
Saçların bana inat, başın her şeye meydan okuyarak
işte yine aynı,kalbimi acıttın, her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun.
Şimdi bunları anlatsa sana birileri,
kimbilir ya da boş ver bilme en iyisi...​
 
Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum...

Sonsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum!

Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…

Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim...

Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum...

Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan…

Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum…

Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan.

İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri…​
 
adszbd3.gif

Yağmurları bekleme yeter dön artık
Yağmak zorunda değilsin susamış bedenime
Öyle çok özlemişim, seviyorken delice
Düşmek zorunda değilsin her gece düşlerime;
Bırakda rüyalarda kendim sarayım.

Yağmurları bekleme dinsin bu hasret
Damla damla gelişin bana huzur vermiyor.
Ellerini tutmak için çabalıyorken
Avuçlarımdan kaçışın beni mutlu etmiyor.
Bırakda sana tamamen sahip olayım.

Yağmurun kokusuna sardım
Tutamadığım kendimi.
Damla damla sen
Çisil çisil sen
Aklıma düşen sen her yağmurda
Aklımda bir başka sen oluşuyor
Çıktığım yağmur dualarında.
Bırakda dualarım günahlarım için olsun...​
 
Sus GönLüm

eede8adf5f7b6c13kopya.jpg


Sus gönlüm.

Çok dile getirme.

Sen dile getirdikçe gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha da zorlaşıyor.

Sus gönlüm.Çok laf etme.Az söyle ki işimiz olgunlaşsın.

Az söyle ki Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın.

Sus gönlüm.Bir elif miktarı sus.Az kaldı bahara.Dayan gönlüm.

Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğin biliyorum.

Beklemekten başka çare olsaydı,seni durdurmazdım...İnan bana... Ama yok.Başka çare yok.

Unutma ki ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz...

Sus gönlüm.Bu kışın bahara dönünceye kadar.

Bu gece gündüz oluncaya kadar.Uzak yollar yakınlaşıncaya kadar.

Bu sıkıntının ardından ferahlık gelinceye kadar.

Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus...

Sus gönlüm.Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar.

Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar,ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadınığını anlayana kadar sus...

Sus gönlüm.Onun geleceğini görünceye kadar.

Acının bala dönüştüğünü farkedinceye kadar.

Onun gönlünün senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar.

Sus gönlüm.Sebepler var edilinceye kadar.

Bahaneler oluşuncaya,birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus.

Sus gönlüm.Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.

Sus gönlüm.Her susuşun bir cevap olsun.Her susuşun,sabrın olsun.

Her susuşun,duan olsun.İçten yakarışının adı olsun,susuşun.

Bekleyişinin.umut edişinin,inancının,sevdiğinin vurgusu olsun,susuşun.​
 
50768826ns3.jpg

Kabuslar vardı gelip oturan kalbine
Onlardan yer kalmamıştı kimseye
Ateşler deniz her an hislerinde


Senin aşkında ben yoktum…

Bir gece akıtmadığın göz yaşı içinde
Kimsenin gücü yetmezdi sen deki sana
Korkularından arttığın kadarıyla

Senin aşkında ben yoktum…


Beklediğin korkuların gözlerini bağlayacak yalanlarsa
Doğruların sende seni olmayacaksa

Senin aşkında ben yoktum…


Doğmak ölmek gibiyse
Aşkında gelmek gitmek
Ne ben kaldım bir avuç ne de sen
Ne benden küçülen ne senden büyüyen

Senin aşkında ben yoktum…


Yalanlar bizi sarmadı daha derinlerde kemiklerimizden
Anlıyoruz sıcağında sesimizden
Doğrular böyle çabuk hissedilmedi daha
Çıkarıyoruz cebimizden

Senin aşkında ben yoktum…


Sana yazmış bir aşklık umuttum..
Ne sevdim ne unuttum
Senin aşkında ben yoktum…​
 
Her Şeyi Sana Yazdım...Senide Her Şeye...


Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...

Kalemler tükettim, tükenmeyen hasretle,
ucundan dökülen aşkla,
umutla
çığlıklar,
belki de nefretle.

Her umuda avuc açtım
sen dilendim.
Aşktan harap bir dilenci şimdi yüreğim...

Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...

Hayallerimin paragraf başlarına,
umutlarımın parantez içlerine.
Kalemler tükettim tükenmeyen hasretle..

Her şeyi sana yazdımseni de herşeye

Binlerce kez okudum her gün
bir ilkokul defterinden.
Binlerce kez okudum
seçebilmek için seni
soru işaretlerinden
Seni ezberledim hergün
karmakarış yazılar içinden.

Sana da kendimi yazdım
bana ait harflerle,
farklı alfabelerle..

Herşeyi sana yazdım
Herşeye seni yazdım...​
 
Bu aşkımın şiiri zaten =)

62gyiag.jpg

Ben böyle değildim aslında, beni sen bu hale getirdin.
Şimdi anlamsız bir korku var yüreğim de ve gitgide sarıyor ruhumu.
Bilmiyorum, neden bu kadar sevdim.
Bırakıp gitme sakın tuttuğun bu ellerimi.
Her geçen gün biraz daha ben oluyorsun,
Her geçen gün biraz daha bağlanıyorum sana.
Sakın bırakıp gitme beni…
Benliğimi bu kadar senle doldurmuşken,
O kadar doldurdun ki yüreğimi,
Gidersen dayanamaz ölürüm yaratacağın boşluğa.
Her gece senin hayalinle yumuyorum gözlerimi seninle dolu rüyalara…
Her sabah senin sevginle açıyorum gözlerimi.
Ve doğan güneşi aşkımız ilan ediyorum…
Her karanlık gecenin, her bulutlu sabahın ardından yeniden doğuyor diye...
Sakın bırakıp gitme dayanamaz ölürüm sensizliğe
Çünkü SENİ ÇOK SEVİYORUM...

:aşk :aşk :aşk​
 
kahrolasusaklkkopya.jpg


SENDEN UZAKTA

Yine senden uzakta,
Yine sensiz,
Bir yıl daha geçti.
Yaşadım her gün umutla,
Bir gün ansızın çıkıp da gelirsin diye.

Boşunaymış oysa bu bekleyişler,
Bir rüya imiş sanki,
Seninle yaianan anlar...
Gözlerimin gözlerinle buluştuğu
Eşsiz dakikalar.

Hani derler ya,
İnsan hayalleriyle yaşar diye...
Hep seninle yaşadım ben,
Seni soludum,
Seninle yattım,
Seninle kalktım
Günün ilk ışıkları seninle dolardı odama,
Ve seninle devam ederdi günüm.
Beni yalnız bırakmayan,
Benden başka kimsenin fark edemediği varlığın...

Hatırlar mısın
Birlikte olduğumuz o sayılı dakikaları.
Bir günün belirli saatleri.
Dönüş vaktiydi...
Yeni bir başlangıç yapacaktım.
Dönüp de ardıma bakmadan,
Yepyeni bir hayata.
Ama ardımda seni bıraktım...
Ya da
Başka deyişle,
Ardımda kendimi bıraktım...

Bugün o gündü
Seni uğurladığım, yanlızlığımı ağırladığım
Siyah geceydi bu gece

Önce sana hoşçakal
Ardından bir damla göz yaşı
Elimde değildi aktı
Karıştı siyah geceye!!!!!!!​
 
Burdasın
yanımdasın biliyorum
Mum ışığımın zerafetinde
ağlayan yalnızlığımsın yine bu gece
Dur gitme, bekle!
Eriyip gidemezsin beni bırakıp.
Mum biter, gece söner ama
korkarım, beceremem
karanlıkta şiir yazmayı sana.

Sen hep burdasın,
odamdasın biliyorum
Olur ya, sıkılırsan eğer
git, gez de gel biraz ama
dön ne olur yine yanıma.
Korkarım,
ağlamayı beceremem karanlıkta.

Burdasın biliyorum
Ama ben seni bulamıyorum
bulamıyorum!
Kaybolan yüreğimle beraber
bu gece de yine inatla
seni arıyorum...​
 
Korkuyorum Sana Alışmaktan Ya Gidersen??


Neden bu kadar hayatımın içindesin ki sanki? Beklenmeyen bir anda geldin ve hayatımın tamda merkezine oturdun kaldın... Oysa ki sen davetsiz bir misafirdin sence de haddini aşmamış mıydın uzun zamandır kimsenin girmediği(giremediği)kalbimin gizli kapısını tıklarken(!) ? Önce o kapıyı duymamazlıktan geldim , kaçmaya çalıştım ; yok olmadı işte... Sen o masumluğunla o kapıyı tıklarken sana karşı kayıtsız kalamazdım duyuyordum seni..

Günden güne alıştım sana... Oysa ki ben çok korkuyordum sana alışmaktan; çünkü biliyordum , adım gibi biliryordum bir gün gideceğini... Sen bambaşka bir mevsimin çiçeğisin , ben hep sonbahar.Ben bir çiçeği yeşertecek kadar güçlü değilim anla bunu,güneşim yalancı ısıtamaz ki yüreğini!


Kaçıp kurtulmaya çalıştıkça daha çok içine girdiğim bir girdap gibisin...Yok mu bir kurtuluşum?

Adı aşk mı bu alışkanlığın? Aşk olmamalı ben hep kaçtım aşktan , aşk beni böyle ansızım , ummadığım bir anda yakalamış olamaz..Yoo aşk değil bu , aşk olamaz , olmamalı peki öyleyse ne?


Biliyor musun kalbimin senden önceki davetsiz misafiri de böyle masumca ansızın gelmişti... Kendimce kalbimdeki misafire hürmette kusur etmemiştim ; ama neden bilmiyorum o giderken kalbimide yakıp yakıp öyle gitmişti , ancak toparlandım derken şimdi de sen? Yoo hayır kalbim artık çok güçsüz bir kez daha yıkılırsa toparlayamam onu , bir gidişi daha kaldıramaz ..


Ah bir bilsem ki hak edeceksin bu sevgiyi kabulümdür senle gelen her hüzün ; ama bilmiyorum.. Tek bildiğim er ya da geç gideceksin, ben benle tek bırakıp gideceksin...


Evet korkuyordum sana alışmaktan , korktuğum başıma geldi alıştım; ama daha vakit erken gideceksen şimdi git sana daha çok bağlanıp sevmeden... Hiç girme kalbime sessiz sedasız git...
Gitmeyeceksen de öğret bana sevgiyi taa en başından yalansız , yanlışsız!​
 
resim1.png

Her sabah hüzünle karışı bir umut var içimde.
Sensizliğin hüznünü, yeni bir günün seni getirmesi umuduyla bastırıyorum.
Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için.
Belki sana kavuşacağım ana bir gün daha yaklaşıyorum, bugün değilse yarın...
Kim bilir belki de yanlızca kendimi avutuyorum.
Gittiğinden beri hep yanlızlık şiirlerine takılır gözüm.
Bir başıma değilim, sensizlikten yanlızım.
Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insana bir ben bilirim.
Gitmelerin, gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri, en koyu özlemleri...
Senin gidişin de ateş gibi çöktü yüreğime.
Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki hasret ateşi küllendirmeye.
Hiçbir sevgi yetmedi senin özlemini gidermeye.
Ben her sabah beni sana götürecek yollarda yürüdüm,
Senin duyacağın sarkıları söyledim yanlızca.
Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım güneşle Beraber ben de battım bir kez daha...
Geceleri hep uyudum, uyudum;
Gün boyu hasretini rüyalarımda biraz olsun giderebilmek için.
Her şeye iyi gelen, yaraları iyileştiren zaman hiç bu kadar acıtmamıştı yüreğimi.
Bin bir umutla sarıldığım sabahlar artık hiç doğmaz oldu.
Benim günün de gecem de karanlık şimdi.
Ne ay uğruyor gecelerime, ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor.
Elimde kaldı umutlarım...
Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık, içimde öyle bir yara açtın ki, bir gün Olurda geri dönersen kendi yaptığın boşluğa sende yetmeyeceksin.
Orası hep bomboş, paramparça kalacak.
Büsbütün cam kırıklarıyla kaplı kalbim.
Ne zaman seni düşünsem, seni hatırlatacak en ufak bir görsem o kıraklarla dolu Yerim batmaya başlıyor yüreğime.
Artık sabahları yanlızca hüzünle uyanıyorum.
Hiçbir şey beklemiyorum günden, seni bile...
Varlığında sensizliği yaşamaktansa içimdeki boşluklarla kırıklarla, boş umutlarımla Sensizken alışırım, alışmaya çalışırım yokluğuna...​
 
Geri
Üst