Ayasofya'nın dayanıklığının sırrı

1001Design

330i ///M3 Design
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
25,561
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Shut up and train!
20100323082704_ayasofya.jpg


Ayasofya'nın dayanıklığının sırrı harcında saklı...

Ulusal Atina Teknik Üniversitesi adına Ayasofya'da çalışan Prof. Dr. Antonia Moropolou, Ayasofya'nın inşasında kullanılan harcın deprem sırasında ortaya çıkan enerjiyi emerek hasarı önlediğini belirterek, ''1999 depreminden önce, bu kompozisyon ve yapısal özellikteki bir anıtın 7 şiddetindeki bir depreme dayanabileceğinden emin olmuştuk'' dedi.

Ulusal Atina Teknik, Princeton ve Boğaziçi üniversitelerinin, Ayasofya'nın yapı malzemesi ve yapının statik değerlendirmesi üzerine 16 yıldır yürüttüğü çalışmaların sonuçları ''Ayasofya'nın Konservasyonunda Yunan İşbirliği'' adlı Yunanca ve İngilizce bir bilimsel yayında toplandı.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik ve Princeton Üniversitesinden Prof. Dr. Ahmet Çakmak'ın önsözünü yazdığı kitabın İstanbul Arkeoloji Müzesi Konferans Salonu'nda gerçekleşen tanıtım toplantısında çalışmalarla ilgili bir sunum yapan Prof. Dr. Moropolou, AA muhabirinin sorularını da yanıtladı.

Prof. Dr. Moropolou, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Yunanistan Parlamentosunun himayesinde 4 Temmuz 2000 tarihinde Atina'da imzalanan ''Türkiye Yunanistan Kültürel İşbirliği Anlaşması'' kapsamında yapılan bu çalışmalarda elde ettikleri bilgilere değindi.

15 yüzyıldır tüm depremlere direnç gösteren Ayasofya'nın ilk inşasından sonra, kubbe tuğlalarında kullanılan malzemenin Rodos'taki tarihi yapılarda kullanılanlara yüzde 97 oranında benzerlik gösterdiğine dikkati çeken Prof. Dr. Moropolou, tuğlaların aynı zamanda Anadolu'da geliştirilmiş yangına karşı dayanıklı bir malzeme içerdiğine de dikkati çekti.

''Bu ilk anıtın, Anadolu ile Bizans ve Erken Yunan yapı teknolojisinin karışımının bir ürünü olduğunu gösteriyor' diye konuşan Prof. Dr. Moropolou, yapının tuğlalarının strese dayanıklı olduğunu, aynı zamanda alelade tuğla ağırlığının 12'de biri kadar hafif oldukları için yapıya yönelik bir stres unsuru oluşturmadıklarını söyledi.

Yapının harcının ise depreme karşı belli dozlara göre hazırlanmış özel bir kompozisyona sahip olduğunu dile getiren Prof. Dr. Moropolou, ''Ayasofya'da kullanılan harcın yarı kristalize bir yapısı var. Bu özel harç, yapının deprem anında ortaya çıkan enerjiyi hasar görmeden emmesine yol açıyor. Çalışmalarımızda bu materyallerin bir simülasyonunu da yaptık. Boğaziçi ve Princeton ile yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında bu kompozisyon ve yapısal özellikteki bir anıtın 7 şiddetindeki bir depreme dayanabileceğinden emin olmuştuk. Ve bu çalışma 1999 depreminden önceydi''şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Moropolou, incelemeler sonunda anıtın başlangıçtaki yapısal devamlılığının en az seviyede rahatsız olabilmesi için, tapınağın bakımı sırasında ilk inşa edilirken kullanılan orijinal malzeme ile uyumlu malzeme kullanılmasını öngördüklerini vurguladı.

Binanın korunması yönündeki çalışmalar sırasında ''Büyülü Kubbe''sinde meydana gelen problemleri de incelediklerini anlatan Prof. Dr. Moropolou, şunları söyledi:

''Kubbedeki su emilimi gibi aşınmaya yol açan birçok etken incelendi. Bu problemler etkin bir şekilde azaltıldı. Kubbe içindeki sıva ve dış tarafını kaplayan beton da kaldırıldı. İsviçreli mimar Fossati'nin 19. yüzyılda koruma amacıyla mozaikler üzerine yaptığı sıva korozyona uğruyordu. Sıvayla kapanmış mozaiklerin yeniden ortaya çıkması, çalışmalar sırasında kubbedeki meleğin keşfedilmesi bu doğrultuda çok büyük adım oldu.''

-''DAHA NİCE DEĞERİ MUHAFAZA EDİYOR''-

UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Ayasofya'nın korunması için büyük bir bilinç oluşturmayı hedefleyen çalışmayı konu alan bilimsel kitabın İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansınca gerçekleştirilen tanıtımına Fener Rum Patriği Bartholomeos da katıldı.

Ayasofya'nın Hristiyanlar için ''büyük kilise'' sayıldığını belirten Bartholomeos, ''Ayasofya, İstanbul'u İstanbul yapan değerlerden biridir. Şehrin 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesine katkısı büyüktür. İstanbul, yalnız 2010 senesi için değil, ebedi bir kültür başkenti olarak kalacaktır. Bu ruhu hepimiz devam ettirelim, yaşatalım'' şeklinde konuştu.

Bartholomeos, daha birkaç ay önce Ayasofya'nın duvarlarında asırlar sonra keşfedilen ''Serafim Melekleri'' mozaiklerinin ortaya çıkarıldığını belirterek, ''Bu keşif bu büyük anıtın daha nice değerleri muhafaza ettiğinin kanıtıdır'' dedi.
 
Bunca yıldır Kimbilir kaç deprem atlattılar. bizim yaptığımız yeni binalar bile çöktü.
 
İşte Ayasofya'nın sırrı

ayasofya2.jpg


Dayanıklılığı ile asırlara meydan okuyan Ayasofya'nın harcında, Dişbudak ağacı yaprağının kaynatılarak kullanıldığı ortaya çıktı. Dünya'dan ve Türkiye'den birçok bilim adamının araştırmalarına konu olan, her yıl milyonlarca turistin görmek için akın ettiği Ayasofya'nın gizli kalmış bir sırrı daha gün ışığına kavuştu. Ayasofya'nın bahçesinde yükselen "Dişbudak" ağaçlarının 1500 yıllık şaheserin ömrüne ömür kattığı ortaya çıktı.

Habertürk gazetesinin haberine göre; Dr. Mimar Hasan Fırat Diker, 500 yıllık el yazmalarında karşılaştığı bilgiden yola çıkarak, yaptığı araştırmada 1500 yıl önce inşa edilen Ayasofya'nın harcında dişbudak ağacı yaprakları kaynatılarak elde edilen sıvının kullanıldığını tespit etti.

Bilimsel laboratuarlarda yapılan karışımlar ve dayanıklılık testleri, dişbudak yaprağı suyuyla karılan harcın diğer karışımlardan 2.5 kat daha dayanıklı olduğunu gösterdi.


ayasofya.jpg


İki yıldır bu konu üzerine araştırmada bulunduğunu söyleyen Diker, çalışmasını şöyle anlattı:

"Topkapı Sarayı arşiv uzmanlarından Sevgi Ağca'nın Türkçe'ye çevirdiği yazma eserlerin satır aralarında Ayasofya'nın inşası aşamasında 'Lisan-ül Asafir' ağacının yaprağının suda kaynatıldığı ve elde edilen sıvının kireçle karıştırılarak harç olarak kullanıldığı anlatılıyordu. Yine aynı yazmalarda bu karışımla hazırlanan harcın kuruduğunda taştan daha sert bir özelliğe sahip olduğu naklediliyor. Çalışmamıza bu bilgiler ışık tuttu."


ayasofya.jpg


DİŞBUDAK'IN YAPRAKLARINDAN HARÇ YAPTIK

Dr. Diker Osmanlıca ve Batı dillerinde yazılmış kitap ve sözlüklerde "Lisan-ül Asafir" ifadesinin "Dişbudak" ağacı anlamına geldiğini belirledi. Diker, laboratuvar ortamında sürdürdüğü çalışmayı şöyle açıkladı:

"İstanbul'da birçok yerde bulunabilen Dişbudak ağaçlarından yapraklar toplanıp kaynatıldı. Elde edilen sıvı harç karışımlarında su yerine kullanılarak dört ayrı örnek oluşturuldu. Ahşap kalıplar içinde 1 ay bekletilmesi sonucu betonlaşan bu harçlar basınç deneylerine tabi tutuldu. Dişbudak ağacının yapraklarından elde edilen sıvının karıştırıldığı harçların diğerlerinden 2.5 kat daha dayanıklı ve bağlayıcı özellikleri olduğu tespit edildi. Sadece kireç ve dişbudak yaprağının suyu kullanılarak, betondan daha sağlam ve hafif bir malzeme elde edildi.

Bu yeni bilgi bizlere Ayasofya'nın çözülmeyi bekleyen nice gizemlerinden birinin daha kapısını açabilir. Nitekim 16'ncı yüzyıldan kalma yazma eserler üzerinden hareketle yaptığım çalışma sonrasında çok olumlu sonuçlar elde etmiş olduk."


ayasofya.jpg


Bizanslıların ve Türklerin en büyük mabedi olmuş Ayasofya hakkında inşa yıllarından başlayarak birçok efsaneler söylenmiştir. Evliya Çelebi bu tılsımlardan bahsediyor.

ayasofya2.jpg


Akşemseddin'in ilk tefsir dersini verdiği pencere, soğuk pencere ismiyle anılmaktadır. Bu pencereden esen serin rüzgarın ilahiyet tahsil edecek talebeye zihin açıklığı verdiği inancı beslenirdi.


ayasofya3.jpg


Ayasofya'nın güney tarafındaki delhizlerde bulunan oyuk bir taş Hz. İsa'nın beşiği olarak gösterilmekte idi. Kadınlar yeni doğmuş rahatsız çocuklarını bu beşiğe koysalar sıhhat bulacaklarına inanılmıştı.

ayasofya4.jpg


Müslamanların inanışlarına göre Hızır, Ayasofya'da top kandilin altında namaz kılardı. 40 sabah aynı yende namaz kılanların Hızır'a rastlamaları mümkündü.

ayasofya5.jpg


Hızır genelllikle bir derviş kılığında görünürdü. Eğer o anda tanınır ve eline sarılırsa dilenilen şey olurdu. Ayasofya'nın kubbesindeki 4 melek tasviri de birer tılsım sayılırdı.

ayasofya6.jpg


Bunlardan biri de Cebrail sureti kanat takıp sayha vurursa (bağırsa) doğu semti ganimet olur derlerdi. İsrafil sureti sayha vursa batıda kıtlığa dalalet eylerdi.

ayasofya7.jpg


Mikail seslense kuzey tarafında bir asi ortaya çıkardı. Azrail seslense cemi alemde taun (veba) başgösterirdi diye itikad edilmişti.


ayasofya8.jpg


Caminin 361 kapısı vardır. Ama yüzü büyük kapıdır ve cümlesi tılsımlıdır. Defalarca saysak bir kapı daha meydana çıkar, ona dahi nişan koysak görmediğimiz bir kapı zahir olur '(görünür) tuhaf hikmettir.

ayasofya9.jpg


Orta cümle kapısı üzerinde sarı piniç tabuta benzer bir uzun sanduka vardır. İçinde Kraliçe Sofya'nın naaşı mumya olarak defnolunmuştur.

ayasofya10.jpg


Nice kimseler bu sandukaya dokunmaya cür'et ettiklerinde caminin içinde büyük bir deprem ve velvele peyda olduğundan vazgeçmeye mecbur kalmışlardır.

ayasofya11.jpg


Bunun üstünde "amud-u sagirmlerin (küçük direklerin) takı üzere bir mermer kitabe içinde Kud-sü Şerif'in eski kıblesi tavsvir olunmuştur. İçi türlü cevherlerle süslenmiştir. Bu dahi tılsımdır. Kimse dokunmaya cesaret edemez.

ayasofya12.jpg


Ayasofya mevcut 11 kuyudan biri bileziğinden ötürü Hz. İsa'ya izale edilmektedir. Yukarı mahfilin doğu tarafında mermere döşeme üzerinde yazılı bir taş vardır.

ayasofya13.jpg


Taşın üstünde 1205 Haziran'ın 1'inde ölen Ehlisalib reisi Hanri Dandalo ismi yazılıdır. Dandalo buraya gömülmüştü.

ayasofya14.jpg


Lahid içinde bulunan zırhı ve arması Fatih tarafından ressam Bellini'ye hediye olunmuştur.

ayasofya15.jpg


Evliya Çelebi unutkanlık hastalığına tutunanların Ayasofya kubbesi ortasındaki altın top altında yedi kere sabah namazı kılıp dua etmeleri ve her vakitte yedişer siyah üzüm yemeleriyle dertlerinin iyileşeceğini yazmaktadır.

ayasofya16.jpg


Ayasofya'nın geride cümle kapılarının batı tarafı nihayetindeki dreklerden biri Terler Direk ismiyle anılmaktadır.

ayasofya17.jpg


Bu rutubetli sütun önünden asırlarca, binlerce insan geçmiş ve türlü dertlere şifa ümidiyle uzattıkları parmaklarıyla sütunda derin bir çukur bırakmışlardır.

ayasofya18.jpg


Kıble kapısının kanatları Nuh Peyamber'in gemisinin tahtasından yapılmıştır diye efsane vardır.

ayasofya19.jpg


Tacirlerin, kaptanların o kapının önünde namaz kılıp ellerini kapının tahtasına sürmeleri ve Nuh peygamber ruhuna bir fatiha okuyup sefere çıkmaları uğurlu sayılırdı.

ayasofya20.jpg


Yürek oynamasına ve nefes darlığına uğrayanların Ayasofya içindeki kuyunun suyundan sabah erkenden aç karnına üç kere içerlerse iyileşeceklerine inanılırdı.
 
Nice kimseler bu sandukaya dokunmaya cür'et ettiklerinde caminin içinde büyük bir deprem ve velvele peyda olduğundan vazgeçmeye mecbur kalmışlardır.

sandukayı Hz.Mehdi açaçak ve tüm müslümanlar türk bayrağı altında toplanacak inşallah,Diye biliyorum ve inanıyorum..

FSMH Vasiyet

AYASOFYA VAKFİYESİ 1 HAZİRAN 1453





�İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya�yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle

Ayasofya Camisi�nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve



hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.

Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse,



Allah�ın, Peygamber�in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.





Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır.

Allah�ın azabı onlaradır.

Allah işitendir, bilendir.
 
ayasofya%20(1).jpg


Ayasofya'nın kıble tarafındaki kapılarından soldan sayılınca, sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun görürsünüz. Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması. Bu yüzden bu sütuna "terleyen direk" deniyor. Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plakalarla kaplı. İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor. Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta avuçlarını önce bakır plakalara sonra da yüzüne sürüyor. Bu hareket üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor. Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş.

İnanca göre, Ayasofya'nın büyük bir kubbesi bir depremde yıkılınca, 300 rahip Mekke'ye gitmişler ve orada zemzem suyundan almışlar, bunu Mekke toprağı ile karıştırıp,bu sütunun altına harç olarak koymuşlar. Sütunun bu yüzden "terlediğine"inanılıyor. Bir başka inanca göre de Hızır Peygamber, parmağım Ayasofya'daki deliğe sokmuş ve binayı Mekke'ye yöneltmiş yani Terleyen direğin ya da diğer adıyla ağlayan direğin öyküsü, görüldüğü kadarıyla Osmanlı döneminde ortaya çıkmış. İslam inançlarıyla beslenmiş. Sütunun yapısının gözenekli olduğu ve kılcal damarlar yoluyla temeldeki suyu emdiği ve bu yüzden terlediği, en geçerli bilimsel açıklamalardan biri. Ama acaba neden sadece bu direği gözenekli taştan yapmışlar? Bu soru cevapsız kalıyor.

ayasofya%20(3).jpg


Ayasofya'nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu var.

Eskiden bu kuyu kalp hastalığına tutulanların sık sık geldikleri bir yerdi. Bunlar üç cumartesi art arda aç karnına buraya gelir, sabah namazını kılar ve bu sudan içerlerdi. Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürdü. Kuyunun üzerinde yaklaşık 50 santim çapında, demir bir kapak var. 7 metrelik bir çubuk sarkıtıldığında dibine ulaşılamıyor. Su hâlâ mevcut, tadı tatlımsı ve mineralli. Suyun ne tür bir bir bileşim taşıdığının, incelenmesi gerekir. Yüzyıllardır orada durduğuna göre acaba bozulmuş mudur? Sonra niçin kalp hastalığına iyi geliyor? Bu da düşündürüyor. Yoksa suyun bir özelliği mi var? Bu soruların cevaplarını, devletin yetkili kurumlarına bırakıyoruz.
Geçenlerde bilim dünyası çikolatanın içinde bulunan bir maddenin hormonal etki yaptığını açıkladı. Ama bu etki özellikle, aşk yüzünden kalbi kırılanların üzerinde görülüyormuş. Demek ki, bu madde,beyinde aşırı üzüntü yaratan merkezi etkiliyor. Ayasofya' daki kuyunun şifalı suyunun da böyle bir özelliği neden olmasın!


ayasofya%20(4).jpg


Tabuta dokunulursa Ayasofya yıkılacak

Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta Kraliçe Sofya yatıyor. Yalnız bir tehlike var, "Bu tabuta sakın dokunmayın" deniyor. Çünkü tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.
Kubbenin dört tarafında birer melek resmi var. Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail'dir. Bu melekler kanatlarını açmış bir biçimde çizilmişler. İnanca göre Azrail, imparatorların ölümlerini, Mikail düşman saldırılarını, Cebrail ve İsrafil ise olacak olayları haber veriyor. İnananlar, tabut ile bu melekler arasında bir ilişki kuruyorlar... Tabutun koruyuculuğunu da üstlenen melekler, ona dokunulmasına izin vermiyorlarmış.


ayasofya%20(5).jpg


Esrarengiz kapılar

Ayasofya'nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş bir kapı var. Buna "açılmaz kapı" deniyor. Anlatılanlara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a girdiğinde Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapının önünde dua ediyormuş. Osmanlı ordusu kiliseye girince, Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapı bir daha açılmamış. Her paskalyada bu kapının önünde" kırmızı yumurta kabukları" ortaya çıkarmış. Bir de "Kapanmaz Kapı" miti var. Fetih günü, Fatih'in ordusundan biri bu kapıya öyle bir vuruş vurmuş ki, kapı yere gömülmüş ve bir daha asla açılmamış.


ayasofya%20(6).jpg


Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz var. Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre, fetih günü, Fatih Sultan Mehmet'in atı ürkmüş, Sultan eliyle bu kemere tutunmuş. Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş. Buraya kadar bir şey yok. Ama pençe izinin yerden 6 metre yükseklikte olduğu ve bu yüksekliğe, hiçbir atın erişemeyeceği düşünülürse, olayın esrarı bir anda ortaya çıkıveriyor.
 
ayasofya%20(7).jpg


Kapılarından biri Nuh'un gemsinden yapılmış

ayasofya%20(8).jpg


Avarlar, 575 yılında Roma’yı kuşatıyor ve Papa 1. Benedictus, fidye vererek kendini kurtarıyor. Ama Avarlar, 614-619 arasında bu kez İstanbul’u kuşatıyor. Patrik Sergius, Ayasofya’daki kutsal ama altından olan ne varsa erittirip para haline getirerek Avarlar’a veriyor. Avarlar, bir miktar da Bizanslı kadını alarak kuşatmayı kaldırıyor.

ayasofya%20(9).jpg


1054 yılında papanın temsilcisi Kardinal Humbold, patriğin yönettiği ayin sırasında Papa’nın patriği aforoz ettiğini bildiren fetvayı açıklıyor. Ayin bozuluyor, kargaşa çıkıyor. Böylelikle Ortodoks ve Katolik kilisesi, birbirine darılarak temelli ayrılmış oluyor. Ayrılık 911 yıl sürüyor. 1967’de 6. Paul, İstanbul’a gelerek dargınlığı sona erdiriyor.

ayasofya%20(10).jpg


1204 yılında Haçlı orduları İstanbul’u yağmalarken Ayasofya’da ne kadar kutsal eser varsa hepsini kaçırıyor. Geçen yıl Vatikan, jest yaparak kutsal emanetlerden bazı bölümleri geri verdi.

ayasofya%20(11).jpg


1264’te İstanbul, Haçlıların elinden kurtarılıyor. Bundan sonra, Ayasofya’nın içinde Deisis Mozaiği yapılıyor. Bu mozaikteki İsa figürü ABD’li araştırmacı Roberto Solarion’a göre, gerçekten İsa değil, Kemerhisarlı (Tyana’lı) Apollon. (Hatırlanacağı gibi Tempo Ocak 2005’te Aytunç Altındal’ın bu konuda bir kitap hazırladığını duyurmuştu. Kitap, nisan ayında piyasaya sürüldü.) Bunun ispatı ise mozaikteki İsa figürünün sağ kaşının üzerindeki yara izi. İz, 11 sayısına işaret ediyor. Pisagorcu tarikat üyesi Apollon’da da bu iz var. Figürün Apollon’a ait olmasının nedeni ise paganların Anadolu’da zorla Hıristiyanlaştırılırken, İsa’nın resmini yapar gibi görünseler de, Apollon’un resmini yapmaları.

ayasofya%20(12).jpg


Mozaikteki Meryem figürü, ellerini İsa’ya doğru uzatmış vaziyette. Oysa Hıristiyan şeriatına göre yapılan resimlerde Meryem’in ellerinde İncil ya da İsa olması gerekiyor. Dolayısıyla bu figürdeki Meryem, ‘anne’ değil Mecdeli Meryem olarak da bilinen ve Hz. İsa’nın eşi olduğu varsayılan kadına ait.
 
ayasofya%20(13).jpg


Kutsal Kâse, aslında Hz. İsa’nın içit kabı değil, ‘dişil prensip’i temsil ediyor. Bu prensibin adı ‘Sofya’. Yani Kutsal Kâse’nin kendisi Ayasofya ki, Hıristiyanlık inancına göre bütün kiliseler rahim örnek alınarak yapılıyor. Bunların en kutsalı da yani ‘Kutsal Kâse’ de Ayasofya.

ayasofya%20(14).jpg


Mikail Cellius adlı bir filozof, Bizans’ın ilk gizli teşkilatını Ayasofya’nın mahzenlerinde kuruyor. Aynı mahzenler, aynı zamanda Gnostik Hıristiyanların gizli kitabı Picatriks’in de çevirilerinin yapıldığı mekân.

ayasofya%20(15).jpg


Hıristiyanlar, İmparator Jüstinyen döneminde Akhineton Haçı adı verilen şekli bırakıyor ve düz haç modeline geçiyor. Bu da ilk kez Ayasofya’da kullanılıyor.

ayasofya%20(16).jpg


Aziz Andre’nin üzerinde idam edildiği haç, çapraz formda. İstanbul’daki kilisenin kurucusu sayılan Aziz Andre’nin anısına tavana çapraz haç motifi işlenmiş.

ayasofya%20(17).jpg


Latin komutan Henricus Dandolo, Papa’nın çağrısı üzerine İstanbul’u almak zorunda kalıyor. Bizanslıların tehdidi oldukça ilginç: Eğer bu kenti alırsan ölürsün. Dandolo kenti alıyor ve ölüyor. Mezarı halen Ayasofya’da.

ayasofya%20(18).jpg


Ayasofya kilisenin malı değil. Çünkü mekân imparatora ait kabul ediliyor. Dolayısıyla 1453’te Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya’nın değerini ödeyerek bir vakıfla kendi üzerine geçiriyor. Daha sonra da padişahların malı olarak devam ediyor.

ayasofya%20(19).jpg


Dört balık: Tavandaki dört balık sembolü aslında dört Gospel’e atıf. Balık, iman anlamına geliyor. Bu İsa’da bütünleşmiş olan imanı temsil ediyor.

ayasofya%20(20).jpg


Baklava

Bu şekil, eğer yuvarlak olsaydı kainat anlamına gelecekti. Oysa baklava motifi yeryüzü anlamına geliyor. Yeryüzünün merkezinde haç, haçın merkezinde de İsa var.

Mantra ve sekiz köşeli yıldız

Sekiz çeperli gül, aslında mantrayı temsil ediyor. Çevresindeki sekiz köşeli yıldız ise kainatın sekiz köşesi olduğunu gösteriyor. Bunlar asıl olarak paganik semboller.


ayasofya%20(21).jpg


Daire, kâinat anlamına geliyor, etrafında da minik noktalar var; onlar da yıldız demek. Bu, aynı zamanda şifa sembolü. Kenarlardaki defne dalları da Hermetik öğretiye ait. Aradaki haça benzer figürler de bir nevi Hermetik takiyye.

ayasofya%20(22).jpg


İkinci kat balkonlarından birinde, Vikingler’e ait Rune alfabesiyle yazılmış yazılar bulunuyor. Bu en mistik yazı tarzlarından biri olan Elgir Rune’u. Aynı yazılardan, bodrumdaki mahzenlerde de var.
 
ayasofya%20(23).jpg


Mahzenlerin altındaki tünellerden Kınalı adaya kadar bir tünel uzandığıda söyleniyor.

ayasofya%20(24).jpg


Altın zemin üzerinde ortada değerli taşlarla süslü tahta oturan Meryem, kucağında İsa ile birlikte tasvir edilmiştir. Meryem’in koyu lacivert renkte sade ve bütün vücudunu örten kıyafeti, etrafını çeviren altın zemin ile bir kontrast oluşturur.


ayasofya%20(26).jpg


Ortada Pantokrator (Kainatın hakimi) İsa, sağ eliyle takdis işareti yapmakta, sol eliyle incilerle bezenmiş cildi olan Kutsal Kitabı tutmaktadır. İsa’nın bir yanında imparatoriçe Zoe, diğer yanında Zoe’nin üçüncü kocası Konstantinos Monomakhos yer almaktadır. Bizans tarihinde entrikaları ve evlilikleriyle ün yapan imparatoriçe Zoe kocalarını değiştirdikçe mozaik üzerindeki imparatorun başı ve isminin belirten yazının da değiştiği sanılmaktadır. Konstantin’in kafası ve üstündeki yazıt kazınıp, tekrar yapılmıştır. Orijinal mozaik Zoe’nin ilk kocasına aitti. Bu panoda İmparatorluk ailesinin kiliseye şükran ve bağışları sembolize edilmektedir.


ayasofya%20(27).jpg


İmparator Komnenos II ile eşi Macar asıllı İmparatoriçe İrene ve oğulları Aleksios’u tasvir etmektedir. Ortada kucağında İsa ile ayakta duran Meryem yer almaktadır. İmparator ve İmparatoriçe değerli taşlarla süslü tören elbiselerini giymişler, imparatorun elinde bir para kesesi, İmparatoriçe de bir rulo tutmaktadır. Takdim edilen rulo kiliseye bağışları, deri kese ise altın yardımını belirtmektedir. Macar asıllı imparatoriçenin ırk özellikleri; açık ten ve açık saç rengi belirgindir.

ayasofya%20(28).jpg


Altın zemin üzerinde ortada görkemli bir taht üzerinde oturur durumda koyu lacivert elbiseli Meryem tasvir edilmiştir. Başının iki yanında bulunan kısaltılmış harfler “Tanrı Anası” olduğunu ifade eden kelimelerin kısaltılmış semboludur. Meryem ayakları altındaki kenarları değerli taşlarla bezenmiş bir kaide üzerine basar. Bu kaidenin üst yüzü gümüş mozaiklerle kaplıdır. Bizans sanatında altın mozaiklerlerin bol olmasına karşılık, gümüş mozaikler son derece azdır. Meryem’in kucağında oturan İsa yetişkin, bilgiç bir insan ifadesine sahiptir. Bu onun Tanrıya yakın bir mistik varlık olduğunu gösterir. İki yanda bulunan imparator figürlerinden biri İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin ve elinde sunduğu maket bir şehir semboludur. Etrafını surların çevirdiği bu şehrin Byzantion yanı İstanbul olduğu kolaylıkla anlaşılır. Ayasofya maketini sunan da Justinyen’dir.

ayasofya%20(29).jpg


Bu mozaik pano 9. yüzyıl sonunda yapılmıştır. Ortada son derece süslü taşlar ve incilerle süslenmiş taht üzerinde oturmuş Pantokrator İsa bir kaide üzerine basmaktadır. Sağ eli takdis işareti yapmakta, sol eliyle dizi üzerinde açık duran bir kitabı tutmaktadır. İsa’nın ayakları önünde secde eder durumda imparator altıncı Leon şefaat isterken görülür . İki kenardaki madalyonların birinde Meryem tasvir edilmiştir. Diğerinde ise lilisenin koruyucusu baş melek Cebrail tasvir edilmiştir.

ayasofya%20(30).jpg


Kubbeye geçişi sağlayan köşe elemanlarının yüzeylerinde yalnız kafa ve kanatlardan ibaret olan dört melek tasviri yer alır.
 
Aslı astarı olmayan uyduruk vasiyetlerle putperestlikte zirveye ulaştık . Hurafelerin kaynağını arayan birinin ayasofyaya ratlaması tesadüfi değildir.

ayasofya denen şer yapısı yıkılmadığı müddetçe put perest bağnazlık bundan güç alacaktır nedeni ise basit ne kadar hurafe varsa ayasofyayla ilişkilendirilmiş yok hızır namaz kılmışmış yok nuhun gemisinin tahtaları varmış yok azrailin sesi duyulmuşmuş yok israfil kapısı varmış yok tılsım yok şifa ne kadar hurufi şey varsa ayasofyayla ilişkilendirilmiş.

Zaman gelecek ne kadar fitne fesat kaynağı olan yapı/odak varsa parça pincik olacaktır yeterki Gerçek İslama biraz daha yaklaşalım....
 
Cok hos bir calisma olmus emegine yuregine saglik.
 
Allahım Fatih Sultan Mehmetten razı olsun ki İstanbulu aldı.
 
Geri
Üst