Avustralya'da Gülen kürsüsü

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
AKP'nin yeniden iktidara gelmesi ve Abdullah Gül 'ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Gülen cemaati uluslararası alanda faaliyetlerini yoğunlaştırdı. 25-27 Ekim'de Londra'da Lortlar Kamarası'nda ve 3 Kasım'da San Antonio'daki Teksas Üniversitesi'nde düzenlenen "Gülen hareketi" konulu konferansların ardından Fethullah Gülen adına 23 Kasım'da Avustralya Katolik Üniversitesi'nde "Müslüman ve Katolik ilişkileri" konusunda çalışmalar yapacak bir kürsü açılacak. Açılışı Avustralya'nın Viktorya Eyaleti Valisi Prof. David De Kretser yapacak.

Edinilen bilgilere göre, Gülen adına Avustralya Katolik Üniversitesi'nde bir kürsü açılması için girişimleri, yine Gülen'e bağlı olarak faaliyet gösteren ve başında Orhan Çiçek isimli Avustralya'ya yerleşmiş ikinci kuşak bir Türk'ün bulunduğu Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezi yaptı.

Doktora çalışmaları yapılacak

Yürütülen çalışmalar sonucunda "İslam dünyası ile Katolik dünyası arasındaki ilişkiler konusunda çalışma yapacak bir kürsünün kurulması, söz konusu kürsünün Fethullah Gülen adına açılması, yapılacak çalışmaların finansmanının da yine Gülen cemaati tarafından karşılanması" yönünde görüş birliğine varıldı. Fethullah Gülen kürsüsü, Katolik Üniversitesi içinde yüksek lisans ve doktora düzeyinde tezler üreten bir merkez özelliği de taşıyacak.

Merkezin, açılışa ilişkin tanıtım yazısında, "Gülen kürsüsü sadece Katolik dünyası için bir ilk değil, aynı zamanda Türkçe konuşan İslam ülkeleri açısından da bir prototip olacaktır" denildi. Yazıda, "düşünür, şair ve barış aktivisti" olarak tanımlanan Gülen'in 30 yıldan bu yana küresel sorunlara çözüm üretmekte olduğu ileri sürüldü.

Edinilen bilgilere göre, Melbourne'de Katolik Üniversitesi'nin kampusunda yapılacak açılış törenine AKP'den İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu , Düzce Milletvekili Celal Erbay, Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbec , Adana Milletvekili Vahit Kirişçi de katılacak. Açılış için Türkiye'den Avustralya'ya gidecek öğretim üyesi, gazeteciler ve politikacıların listesinde ise Prof. Nazif Gürdoğan , Prof. Ahmet Güç , Prof. Recep Kaymakcan, Prof. Hüseyin Algül, Prof. Abdullah Özbek, Prof. Suat Yıldırım, Prof. Alpaslan Açıkgenç, Prof. Hüseyin Elmalı, Prof. Ali Şerif Tekalan, Prof. Mete Tunçay, Prof. Doğu Ergil, Prof. Eser Karakaş, Yazarlar ve Gazeteciler Vakfı Yayın Yönetmeni Faruk Tuncer, eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı, gazeteci Fehmi Koru yer aldı.

Cumhuriyet
 
Katılımcı listesine bakınca nurcu harekete iktidar desteği artık saklamaya bile gerek duymayacak açıklıkta. İktidarın kendi içindeki Nakşilerle Fethullah arasındaki bağlar günden güne su götürmez hale geliyor.Olayın bir başka ilginç tarafı ise Zaman gazetesinin 30 Temmuz 2007 sayılı Avustralya baskısında bir ilanda ortaya çıkıyor.

İlanın ana başlığı da şu:

İslami Araştırma ve Müslüman-Katolik İlişkileri Fethullah Gülen Kürsüsü

3 yıl süreli, tam zamanlı görev. Fen ve Edebiyat Fakültesi St. Patrick Kampüsü, Fitzroy, Victoria.

Yapılacak başvurularla seçilecek kişiler, öğretim elemanı olarak yetiştirilecek. Daha sonra da üniversitenin Melbourne Kampusu'na yerleştirilecek, İlahiyat, Felsefe ve Dini Eğitim Enstitüleri ile birlikte çalışacak.

Ücret yıllık 143 bin 110 Avustralya Doları. :

Adaylarda aranan özelliklerden biri çok DİKKAT ÇEKİCİ.ŞÖYLEKİ:

"Başarılı görülen aday, üstün insani ilişkiler ve iletişim yeteneği sergilemeli, üniversitenin misyonuna, Katolik ilke ve değerlerine bağlılık göstermelidir."

İslam dini ile ilgili bir kişinin böyle bir kürsüde Katolikliğe saygı duyması beklenir mi?
Beklenir...

Katolikliğin ilke ve değerlerinden haberdar olması istenir mi?

İstenir...

Peki Katolikliğe bağlılık istenir mi?

İşte bu olmadı. İşin içine bağlılık girince, artık ona ait olma, onunla birlikte hareket etme duyguları da öne çıkar!

Bir Fethullah Gülen Kürsüsü kuruluyor ve burada görev yapacak elemanların Katolikliğe bağlılığı isteniyor!

Bu durumda sormak gerekir:

Hizmet, İslamiyete mi Katolikliğe mi?
 
Yoksa Avustralyalılarda mı irticacı oldu
 
Katılımcı listesine bakınca nurcu harekete iktidar desteği artık saklamaya bile gerek duymayacak açıklıkta. İktidarın kendi içindeki Nakşilerle Fethullah arasındaki bağlar günden güne su götürmez hale geliyor.Olayın bir başka ilginç tarafı ise Zaman gazetesinin 30 Temmuz 2007 sayılı Avustralya baskısında bir ilanda ortaya çıkıyor.

İlanın ana başlığı da şu:

İslami Araştırma ve Müslüman-Katolik İlişkileri Fethullah Gülen Kürsüsü

3 yıl süreli, tam zamanlı görev. Fen ve Edebiyat Fakültesi St. Patrick Kampüsü, Fitzroy, Victoria.

Yapılacak başvurularla seçilecek kişiler, öğretim elemanı olarak yetiştirilecek. Daha sonra da üniversitenin Melbourne Kampusu'na yerleştirilecek, İlahiyat, Felsefe ve Dini Eğitim Enstitüleri ile birlikte çalışacak.

Ücret yıllık 143 bin 110 Avustralya Doları. :

Adaylarda aranan özelliklerden biri çok DİKKAT ÇEKİCİ.ŞÖYLEKİ:

"Başarılı görülen aday, üstün insani ilişkiler ve iletişim yeteneği sergilemeli, üniversitenin misyonuna, Katolik ilke ve değerlerine bağlılık göstermelidir."

İslam dini ile ilgili bir kişinin böyle bir kürsüde Katolikliğe saygı duyması beklenir mi?
Beklenir...

Katolikliğin ilke ve değerlerinden haberdar olması istenir mi?

İstenir...

Peki Katolikliğe bağlılık istenir mi?

İşte bu olmadı. İşin içine bağlılık girince, artık ona ait olma, onunla birlikte hareket etme duyguları da öne çıkar!

Bir Fethullah Gülen Kürsüsü kuruluyor ve burada görev yapacak elemanların Katolikliğe bağlılığı isteniyor!

Bu durumda sormak gerekir:

Hizmet, İslamiyete mi Katolikliğe mi?

EEEE boşuna Fethullah hakkında,Vatikanın gizli üç kardinalinden biri ve Ajan iddiasında bulunmuyorlarmış.Bu ilanda bu iddiaları birebir destekler nitelikte....
 
Türkiye deki varlığını kabul ettiren Gülen, şimdide dünyayı ele geçirme peşinde...

Elinde insanları kandırabilecek büyük bir kozu var.

Gülen ile müritleri elele Türkiye Ab ye ne diyelim.
 
ilginc cumhuriyet gazetesi iftaralarıyla işbaşında ve onun sabit görüşlü herseyin altında kötülük ve art niyet arayan okuyucularıda... burada bakalım ne olacak bu işin sonu devam edin cumhuriyet gazetesi zihniyetindeki insanlar.. fetullah gülen hocaya katolik ajanı demek onun hiç bir kitabını okumadan kulaktan dolma bilgilerle iftira atmak demektir. bunu söyleyenleri vicdanlarıyla bas basa bırakıyorum eger Allah"a azcık inancınız varsa vatanı bölmeye calısan hep ayrılık sokmaya calısan bu vatan evlatları arasına ve defalarca iftiraları ispatlanmıs bir gazetenin yazıları üstünden insanlara iftira atmayın..saygılarımla
 
Arastırmadan bilmeden gormeden insanları karalamak bir kalemde onları silmek ancak ve ancak aciz insanların işidir.Siz bilmiyor msunuz ki Türkiyedeki gazetelerin çoğu yanlı haber peşinde..Bacılarımız bir okulun bodrumunda namaz kılar ertesi gün manşetlerde 'müdürle namaz' ,'istanbul medresesi' gibi ir sürü safsata yayınlanır.Senin ananın bacının ne giyecegine karışanlara destek vermen seninde çizgini safını belirler...madem bu insan bu kadar tehlikeli neden hakkında bir tane olumsuz şeye rastlanılamıyor...Bu kadar mı profesyonelce yapılıyor bu işler...Dünyanın süper gücü halinde olan amerikada bile birtakım gizli işler cevrildiginde ortaya bi şekilde cıkıyor o adamlarki profesyonellikte zirve olmuşlar...Bu nasıl bir mantık....Elinize tutuşturulan iki kağıt parçasını alıp kesinlikle doğruymuş gibi okumalarınızdır bizi oldugumuz yerden bir yere goturmeyen...Hani arastırmacılık hani belge varmı birtane....Hepsi yalan ve safsata bunların...Dün sağcı solcu diye bölmeye çalıştıkları canım ülkemi bugun laik antilaik,kürt türk diye bölmeye çalışıyorlar ve birileride onların kurdugu bu tuzaga sazan gibi atlıyorlar....

ilginc cumhuriyet gazetesi iftaralarıyla işbaşında ve onun sabit görüşlü herseyin altında kötülük ve art niyet arayan okuyucularıda... burada bakalım ne olacak bu işin sonu devam edin cumhuriyet gazetesi zihniyetindeki insanlar.. fetullah gülen hocaya katolik ajanı demek onun hiç bir kitabını okumadan kulaktan dolma bilgilerle iftira atmak demektir. bunu söyleyenleri vicdanlarıyla bas basa bırakıyorum eger Allah"a azcık inancınız varsa vatanı bölmeye calısan hep ayrılık sokmaya calısan bu vatan evlatları arasına ve defalarca iftiraları ispatlanmıs bir gazetenin yazıları üstünden insanlara iftira atmayın..saygılarımla



İşte tevafuk diye ben buna derim arkadaşım aynı fikirleri paylaşıyorum seninle birbirimizin yazdıklarını görmeden bunları soylemek tek bir şeyi gösterir.Bizler kolay lokma değiliz bizler oyuna gelmeyiz bizler budala değiliz....
 
ilginc cumhuriyet gazetesi iftaralarıyla işbaşında ve onun sabit görüşlü herseyin altında kötülük ve art niyet arayan okuyucularıda... burada bakalım ne olacak bu işin sonu devam edin cumhuriyet gazetesi zihniyetindeki insanlar.. fetullah gülen hocaya katolik ajanı demek onun hiç bir kitabını okumadan kulaktan dolma bilgilerle iftira atmak demektir. bunu söyleyenleri vicdanlarıyla bas basa bırakıyorum eger Allah"a azcık inancınız varsa vatanı bölmeye calısan hep ayrılık sokmaya calısan bu vatan evlatları arasına ve defalarca iftiraları ispatlanmıs bir gazetenin yazıları üstünden insanlara iftira atmayın..saygılarımla

Fettulah hocayı okuduğunun yarısı kadar, Cumhuriyeti tanımaya çalışsaydın, nimetlerini öğrenseydin ne demek istediğimi anlardın.

Bana Atatürk e ve Cumhuriyetine saygıda kusur edenlerden bahsetme.

Fethullah hoca yazılarında insanları din hakkında bilgilendirmenin yanında kendine bağlamaya çalışan biridir. Nasıl bağladığını da biliyorsunuz.
 
Fettulah hocayı okuduğunun yarısı kadar, Cumhuriyeti tanımaya çalışsaydın, nimetlerini öğrenseydin ne demek istediğimi anlardın.

Bana Atatürk e ve Cumhuriyetine saygıda kusur edenlerden bahsetme.

Fethullah hoca yazılarında insanları din hakkında bilgilendirmenin yanında kendine bağlamaya çalışan biridir. Nasıl bağladığını da biliyorsunuz.

güzel kardesım ben senle tartısmak için o yazıyı yazmadım fikirlerimi söyledim ortamı germege gerek yok ayrıca vatanımı emın ol senden cok seviyorum ayrıca nasıl ön yargılı oldunun belli fetullah gülen hocanın kac kitabını okudun ayrıca biz ona bağlı değiliz biz Allah yolunda bişeyler yapabilirsek ne mutlu bize o bize sadece yol gösteriyo kendisi makam mansıp sevdasında olsaydı coktan türkiye de cumhurbaskanı olurdu ki kendisi asla siyasete girmez..... saygılarımla iftiralara inanıp kimseyi leke atmayın herseyin hesabı sorulacak ahirette gözünle görmediğin kulaktan dolma bilgilere aldanıp kendini yakma sana tavsiye güzel kardesim....BAYRAK İNMEZ EZAN DİNMEZ
 
güzel kardesım ben senle tartısmak için o yazıyı yazmadım fikirlerimi söyledim ortamı germege gerek yok ayrıca vatanımı emın ol senden cok seviyorum ayrıca nasıl ön yargılı oldunun belli fetullah gülen hocanın kac kitabını okudun ayrıca biz ona bağlı değiliz biz Allah yolunda bişeyler yapabilirsek ne mutlu bize o bize sadece yol gösteriyo kendisi makam mansıp sevdasında olsaydı coktan türkiye de cumhurbaskanı olurdu ki kendisi asla siyasete girmez..... saygılarımla iftiralara inanıp kimseyi leke atmayın herseyin hesabı sorulacak ahirette gözünle görmediğin kulaktan dolma bilgilere aldanıp kendini yakma sana tavsiye güzel kardesim....BAYRAK İNMEZ EZAN DİNMEZ

Amacım tartışmak değil. Doğru bildiğimi paylaşmak.
Ben insanları yanlış bilgilendiriyor demedim, herkes Allah yolunda birşeyler yapmak ister mutlaka ama bunun için neden Fettullah hocaya ihtiyaç duyarlar bunu sorguluyorum.

Seni bilmem genel konuşuyorum. Onun için ölecek insan çok bu ülkede lakin sor neden olduğunu bilmezler. Biz kör düşüncelere körüz kardeşim. Eğer bir kusur varsa affola...
 
Amacım tartışmak değil. Doğru bildiğimi paylaşmak.
Ben insanları yanlış bilgilendiriyor demedim, herkes Allah yolunda birşeyler yapmak ister mutlaka ama bunun için neden Fettullah hocaya ihtiyaç duyarlar bunu sorguluyorum.

Seni bilmem genel konuşuyorum. Onun için ölecek insan çok bu ülkede lakin sor neden olduğunu bilmezler. Biz kör düşüncelere körüz kardeşim. Eğer bir kusur varsa affola...

biz ona ihtiyaç duyduğumuzdan değil onu sevdiğmizden baglıyız insanları böyle kutsal bir yolda(Allah yolunda) bir araya getirmek zordur oyuzden(ayrıca hiçbir nur talebesi kimse için ölmez ) işte ben bundan bahsedıyorum bilmeden etmeden kulaktan dolma bilgilerle insanlara iftira atılıyor sizde alet oluyonuz degmez cumhuriyete hepimiz sahip cıkacaz ama dinini değerlerini kaybetmiş yozlaşmış bir toplum coktan yıkılmaya mahkumdur. oyuzden birlik beraberlik zamanı fetullah gülen hocamız bu yolda cok cefalar cok eziyetler cekmiştir. en azından saygı duyalım o tam bir müslümandır onun hakkında katolik falan denmesı ister istemez sinirlendiriyo insanı (yıllarca imamlık yapmıs büyük camilerde)
 
1-İmamlık yapmak ne ifade eder.Turan dursun da imamdan daha üst derecedeydi, müftüydü.
2-İslam=Nurculuk değildir. Nurcu olmayanlara Nurcuları sevmeyenlere Müslüman değil gözüyle bakamazsın. Müslümanlığın şartları bellidir, kimse daha fazlasıyla mükellef değildir.
3-İnsanlara sadece nurcular müslümanmış gibi lanse etmeye çalışıyorsunuz. (yok öyle değil sen öyle anlamışsın filan demeyin. Fettullah Gülen'i eleştiren herkesi cehennemlik yaptınız ya inanın rezalet, savunamadığınız yerlerde saldırıyorsunuz)Allah'tan korkun......
 
volki06 gibi düşünenler veya DESTEKÇİLER olduğu sürece önce vatan bölünecek sonrada bayrak inecektir.Bu işler sloganla palavralarla yürümüyor.Şehitler ölmez vatan bölünmez sloganları tutsa idi binlercce vatan evladı şehit olmazdı.Biraz varsa beyninizi geliştirin.Savunduğunuz adamın adam olup olmadığını biraz araştırın.Allaha inanmak için birinin omuzuna başınızı dayıyorsanız siz zaten bakıma muhtaçsınız.
 
Türk milletinin o şanlı tarihine erişeceği günler yakındır.Yukardaki haber yapılan işlerin onbinde biri bile değil merak etmeyin daha çok şey var yapılan siz laf cambazlığı yapadurun zaten başka bişey yaptığınız da yok.Elbet sizde bigün gelecek gerçekleri göreceksiniz inşallah çok geç kalmazsınız da o sofraya bi tuz da siz ilave edersiniz.Yok Hoca Efendi katolikmiş yok onu hiç tanımıyomuşuz araştırmıyomuşuz...bi kimseyi araştırıyorsan eğer ilk yapacağın şey onun sözlerini yazdıklarını araştırmaktır dimi kardeşim,biz onu elimizden geldiğince yapıyoruz merak etme ama bize karşı böle bi eleştiriyi yapabilmen için kaç tane kitabını okudun acaba merak ediyorum...
 
Dilin kemiği yokki, bileği olan da yazı yazabiliyo ne de olsa. Ne deyim Allah bildiği gibi yapsın.
 
Elin adamı Fethullah Gülen'i araştırıp doktora konusu yapıyor, konferanslara davet edip binbir türlü profları çağırıp adamı ve hareketi tartışıyor, biz de gelmiş bunu tartışıyoruz. İşte bizim seviyemiz(!) bu. Bir de AB'ye neden giremiyoruz, medeniyet denen şeye neden ulaşamıyoruz diye birbirimizi yeriz. İşte size kanıtı. Yazık !
 
Temcit pilavına devam yine Fettullah Gülen bıkmadınız aynı şeyden.. Ben hep bu insanların için de yaşadım okudum ben hiç katolik görmedim.
 
Her sakallı dedemiz değildir!

Biz millet olarak tez unutan ve unutmayı seven bir kimliğe sahibiz. Hele Allah'tan ki arşiv var, hâfızamızı tazeliyor. Bu milenyumda artık Asya üzerine ağırlık vereceğini söyleyen Vatikan din devletinin siyasî yönüne parmak bastığı için, eski papanın ölüm günlerinde basında yer alan ve sakladığım bir yazıyı dikkatlerinize sunuyorum:

"Vatikan sadece Vatikan değil. Hıristiyanlığın ana üssüne bir din devleti demek zor. Yani, Vatikan elbette bir din devleti de, burada iki sorun var. Birincisi Vatikan, din devleti olmanın ötesinde bir şey. İkincisi 'din' diye takdim edilen aslında bir 'güç mücadelesi' için kullanılan kılıfın adı. Hepsi o kadar. Yoksa Hıristiyanlığın bir 'din' olma vasfı filan yok. Ortada, tekrarlayalım, dünya hâkimiyeti için kullanılan bir 'vasıta' söz konusu. Adı Hıristiyanlık olan bir vasıta..."

"Cenaze töreni ile müthiş bir propagandaya dönüştürülen görüntüler aysbergin suyun yüzünde kalan kısmı. Asıl ve derin kütle dipte, suyun altında duruyor. Bu derin alanda Batı'yı şekillendiren Yahudi-Hıristiyan güç odaklarının bazen çatıştığı, bazen uzlaştığı epeyce karanlık bir alan var. O karanlık odada karşınıza masonlar çıkıyor, cizvit rahipleri çıkıyor. Papa'ya kadar uzanan suikastler çıkıyor, şifreler çıkıyor ve de gizli kardinaller çıkıyor. Yani, bu filmde yok yok, olmayan tek şey 'din'... Hoş bu durum, yeri gelmişken söyleyelim bizim açımızdan, yani Müslümanlar açısından sürpriz filan değil. BOP'çular kızacak, diyalogcular kızacak, Diyanet İşleri Başkanı kızacak, ama acı gerçeği söyleyelim: 'Allah indinde tek din İslâm'dır.' Buna bağlı olarak Vatikan'da olup biten şeyin din ile diyanet ile ilgisi yok" (Ahmet Erimhan, Yeni Mesaj, 9 Nisan 05)

Bilhassa Anadolu'nun tekrar Hıristiyanların eline geçmesi için elinden geleni esirgemeyen Vatikan'ın bir başka cephesine de bakan yazının o kısmına bir göz atalım:

"Yeni Papa'yı seçecek 117 kardinal haberi dikkatinizi çekmiştir. Vatikan'ın yaptığı açıklama şöyle: 'Yeni Papa'yı seçecek kardinaller toplantısına 117 kardinalden 116'sı katılacaktır. İsmi gizli tutulan bir kardinal rahatsızlığı nedeni ile seçimde hazır bulunamayacaktır.' Alın size bomba gibi bir haber...

"Vatikan'ın lügatinde 'gizli kardinal' diye önemli bir kavram var. Vatikan, Hıristiyan olmayan, ama Hıristiyanlaştırmayı çok istediği din veya ülkeler için 'içerden kazandığı' bir ismi kardinal olarak atıyor. Eh, doğal olarak da kardinalin kimliğini açıklayamıyor. Açıklasa çalışmalar akamete uğrayacak. O nedenle kardinalin ismi gizli tutuluyor. Şimdi gelelim sorumuza...

Acaba hasta olduğu için kardinaller toplantısına katılmayacağı açıklanan gizli kardinal kim?

"Bazı kardinallerin niçin gizli tutulduğunu açıkladık. Acaba bu gizli kardinal Türkiye'den çıkmış olamaz mı? Bence bu konu kesin gibi bir şey. Çünkü, ölen Papa'nın çok ünlü bir açıklaması var biliyorsunuz. Ne demişti 6. Paul Milenyum mesajında: 'Yeni bin yılda hedef İslâm dünyasının Hıristiyanlaştırılmasıdır.' İslâm dünyasının kalbgâhı Türkiye olduğuna göre, Gizli Kardinalin bu topraklardan çıkması niye sürpriz olsun? Düşünün ki, ABD, 'ılımlı İslâm için Türkiye örnek olacak ve onu Ortadoğu'ya taşıyacak' demiyor mu?

"Yeri gelmişken söyleyelim: Gizli Kardinalin güvenliği de herhalde çok önemli olsa gerek. Düşünün, bu sıfatı fâş olsa acaba neler olur? Yer yerinden olur değil mi? Kanaatimce ilgili adres Türk güvenliğine emanet edilmeyecek kadar önemli olduğundan, onu yaban ellerde bir yerlerde tutuyor olabilir. Tabiî ki, muhafazasını da yabancılar ifa ediyorlardır. En azından ben öyle düşünüyorum."

Şeytan şeytanlığını, melek de melekliğini yapacaktır. Kâfirin planlarını bilmemiz ve dikkatli olmamız, oyuna gelmememiz için elzemdir. Yoksa, onların oyunlarını anlayacağız derken, kendi insanımıza septik gözlerle bakmak elbette sıhhatli bir yaklaşım olmadığı gibi; hiç ehemmiyet vermeyerek gizli düşmanların rahat at oynatmalarına zemin hazırlamak da akıl kârı değildir. Hele de beşinci kol ajanlarının cirit attığı bir zamanda.

Her sakallının dedemiz olmayacağını bilelim, dostumuzu-düşmanımızı iyi ayıralım, her yeşil ota seğirtmeyelim! İnsanları "edille-i erbaa" ile tartmayı sakın unutmayalım!



Mustafa Kaplan
Vakit Gazetesi
 
üfffffff...Misyonerlerin yapmaya çalıştığı şeyin 10 mislini bizler yapıyoruz merak etmeyin,Allah yoluna dönmeye değil ölmeye giden 10binlerce yiğidimiz var,onlar gücünü misyonerler gibi paradan değil Allahtan alıyorlar misyonerler kim oluyo da bizim kaderimizi belirliycekler.Artık şu korkaklığı bıraksanız,yapılan her iş onların elinin altından çıktığı kuruntusundan kurtulsanız biraz silkelenip şöyle kendinize gelseniz o şanlı tarihimizi atalarımızı hatırlasanız...Size kalsak biz kendi evimizde oturacaz sinik sinik hiç bi işe karışmıycaz nası olsa herşey amerikanın emrinde
http://www.hackhell.com/showthread.php?t=332928 bu linkteki kitabı oku sana zahmet, bişeyleri öğrenme derdindeysen siyonistlerin kendi dilinden duy ne yapmak istediklerini...Adamların ideallerinden birisi de sizin gibi nesiller oluşturmak yani; kendilerini o kadar güçlü göstereceklerki artık kimse onlara karşı bi şey yapılamıyacağı hissine kapılacak ve ümitsizliğe düşecek, her şey onların ellerinin altında bi oyuncak gibi olacak...Sen "O NE ŞANLI KOMUTAN VE ONUN ASKERİ NE ŞANLI ASKERDİR" hitabına nail olmuş bi milletin evladısın.Eleştirme cüretine kalkıştığın o insanlar da o yolun yolcusu, sen önce o insanları eleştireceğine bi kendi özgüvenini topla kendini tanı.Sen ülkenin devletler müvazenesindeki o eski yerini ve daha da ilerisini elde etmesi yolunda çalışmakla görevlisin,çalışamıyosan bile buna inan inanamıyosan da inananlara köstek olmamaya çalış...gerçi gaflettekilerin gafleti ancak kendilerine ve kendi gibilerinedir
 
(O adamı bana övmeyin.Öveceğinize,onun kitaplarını tavsiye edeceğinize,onun kitaplarından öğrendiklerinizin varsa yararı gösterinde eleştirilere cevap verin.Onu her övdüğünüzde ben bir tane daha eleştiri makalesi yayınlayacağım.İşte bir tane daha)

Bir Haçlı projesinde Müslüman'ın işi ne
Önce kısa bir bilgi notu düşeceğim müsaadenizle. Yıl 1492’dir. Yani entelektüellerimizin, hani aydınlarımızın öykündüğü ama irfan ehlinin burkularak baktığı Rönesans’ın başlangıç tarihleridir.
İspanya Ferdinant ve Kraliçe İsabella, "Edict of Expulison" yani bizim anlayacağımız şekliyle Yahudilerin İspanya’dan temizlenmesi Fermanını imzalarlar. Kraliçe İsabella iki seçenek bırakmıştır Yahudilere:
"- Ya Hıristiyan olun, ya defolup gidin!"
Yapılacak bir şey yoktur.
İspanyol Yahudilerinin 50 bini Osmanlı’ya sığınır, şefkat görür. İspanya’da kalan 70 bini Vaftiz olur, İspanya’da kalır. Ama İsabella ve Kilise onları "ikiyüzlülükle" suçlar ve Engizisyon devreye girer, işkenceler başlar.
Yıl 1492’dir.
Aradan yedi yıl geçer.
Yıl 1499’dur.
İspanya bu sefer kılıcını Müslümanların ensesine dayar:
"- Ya Hıristiyan olun, ya defolup gidin…"
2005’lerden işte o 1492 ve 1499’lara baktığımızda bir tuhaflık görüyoruz ve gerçekten bu tuhaflığı anlamamıza ne aklımız, ne bilgimiz, ne naklen öğrendiğimiz ve imân ettiğimiz değerler kâfi gelmiyor…
Peki, nedir o tuhaf olan?
Tuhaf olan, şeklen ve kalben milletimizin benimsediği ve uğruna şehitliği bir şerbet gibi kana kana içeceği değerleri kabullenip yaşayanların o değerleri ortadan kaldırmayı kendi varoluş sebebi sayanların yani 1499’daki İspanya Kraliçesi İsabella’nın safında yer almış olmasıdır.
Türkiye için günün belki de en önemli problemi budur.
Ne demek istediğimizi biraz daha açalım. Türk milleti Müslüman’dır. Şehitlik de İslâmî bir kavramdır, yüce bir değer, hasreti çekilen bir kabuldür. İşin özünü kavrayan Müslümanlar Mahşer günü hesabın çok çetin olacağını naklen bildikleri için beş vakit namazlarını kılmalarına, farzlarına yüzlerce vakit nafile namaz katmış, inançlarının farz ve sünnetlerini eksiksiz yerine getirmiş, kul hakkından tutunuz da anne-baba hakkına kadar her türlü vecibeyi ifâ etmiş olsalar dahi sürekli şu dûayı yaparlar:
"-Yâ Rabbi bize şehitlik nasip eyle!"
İşte bu gerçeği bilenler ve böyle davrananlar bile her ne hikmetse bugün tutuyor bir Vatikan Projesi olan "Dinlerarası Diyalog"a ve "Haçlı seferi başlattım" diye övünen, Afganistan’dan Irak ve Filistin’e kadar dünyanın her coğrafyasında Müslüman kanı döken, Müminlere işkence eden, Allah’ın son Peygamberi’ni tanımayan, O’na hakaretler yağdıran, Kur’an’ına bevleden ABD’deki Evanjelistlerin "Büyük Ortadoğu Projesi"ne destek veriyor, onları dost ve müttefik, onların düşmanlarını da düşman ilân ve kabul ediyor.
Onlar 1499’un İspanya Kraliçesi İsabella’yı onayladıklarının farkında mı değiller yoksa?
Bir Mümin "Dinler arası diyalog" derken "Allah katında din İslâm’dır" gerçeğini unutuyor mu acaba? Yani İslâm’a göre esas olan "dinler" değil "din", o "din" de İslâmiyet değil midir? Allah’ın bildirdiği bu değil mi? Ve bir Müslüman kendini "Haçlı" olarak ilân ve kabul eden, dünyanın tek hakimi olmak için stratejiler üretip o stratejiler doğrultusunda İslâm ülkelerin topraklarını işgal, Müslümanların kanlarını sebil, nâmus ve gururlarını kirleten Firavun bayrağı altında kendini nasıl rahat hissedebilir ve nasıl olur da onun suratına "Kendine gel ey kâfır, seninle cihat etmek farzdır!" diye haykıramaz? Yoksa insanlar yanılıp da çağın Firavununu coğrafyanın sahibi mi sanıyor ve bu güçten korkuya bulundukları yerden tart edileceği endişesi mi taşıyorlar.
Yani biz "Mülk’ün Allah’a ait" olduğunu da mı unuttuk!
Topraklarındaki Müslümanların ensesine kılıcı dayayıp, "Ya defol git, ya Vaftiz ol!" diyen İspanya Kraliçesi İsabella’nın siyasetini sürdürmek yönünü Kıble’ye dönüp alnını secdelere koyarak gözyaşı dökenlerin vazifesi mi?
Bütün bu söylediklerimizin 1499’un İspanyası ve oradaki Müslümanların başına gelenlerle artı Yahudi’sinden Müslüman’ına kadar Hıristiyan olmayan herkesi kılıçla vaftize mecbur bırakan İsabella ile ne ilgisi var diyebilirsiniz…
Ama var, hem de yakından var…
Bu meşhur "Diyalog"un orta direği Vatikan ve onun ölen papası II. Jean Paul değil miydi? Evet, oydu. Peki II.Jean Paul ve bugünün Vatikan'ı 1492’de Yahudileri, 1499'da Müslümanları ya Vaftiz eden, ya İspanya’dan kovan, geride kalanları da Engizisyonlarda işkenceye tabi tutan İsabella’yı "Aziz" ilân etmedi mi?
Söyleyin, etmedi mi?
Peki, bu ne demektir?
Bu, Ey İsabella sen 1492’de de 1499’da da çok iyi yaptın, ben olsaydım da öyle yapardım demenin Vatikan’cası değil midir?
Elbette ki, öyledir.
Biz kimseyle konuşulmasın, herkesle kavga edilsin istiyor falan değiliz. Ama diyalogun "dinler arasında" değil belki "dindarlar arasında" olabileceğini, bir dinin müntesipleri başka dinin müntesipleri ile dünyaya ait her şeyi konuşabilir.
Ama iş inanç noktasına gelince, durup düşünmek gerek. "İbrahimi dinler" gibi kavramlarla karşı tarafın Türkiye’yi kontrol etmek için açtığı yollara kırmızı halılar serme yanlışına düşülmemek lâzım.
Sen onun önüne düşer Türkiye turları atarsın ama o meselâ senin önüne düşüp Batı Trakya’ya gider mi, bilmek lâzım…
Söylediğimiz bu…



Hasan DEMİR

Yeni Çağ Gazetesi -
 
Geri
Üst