Arıtman’dan cok önce Cevat Rifat Atilhan vardı
Irk üzerinden siyaset yeni değil... Türkiye’deki ilk İslamcı ve ırkçı partinin kurucusu Cevat Rifat Atilhan Yahudi ve Mason düşmanlığını görev edinmişti. Türklerin üstün ırk olduğuna inanan Atilhan’a Ortadoğu’nun Hitler’i lakabı takılmıştı. Atilhan faşist darbe planlarken Saracoğlu döneminde tutuklandı
Canan Arıtman’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den soyunu ispatlaması için DNA testi istemesi, hepimize “Bu kadar da olmaz” dedirtti. Irk ve etnik aidiyet üzerinden politika yapmak kimi çevrelerin milliyetçi damarını okşasa da kamuoyunda hoş karşılanmadı. Ama ırk suçlaması siyasetimizde yeni bir yöntem değil. Arıtman’dan yıllar önce, Cevat Rifat Atilhan, ondan çok daha ileriye gitmişti.
H H H
Cevat Rifat Atilhan 1892’de İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Şam Mutasarrıfı olduğu için çocukluk günleri Şam’da geçti. Kuleli Askeri Lisesi’ne
yazıldı. Teğmen olduktan sonra Arnavutluk harekâtına katıldı. Bütün yaşamı boyunca peşini hiç bırakmayacak hapislik hayatı Edirne kuşatmasında başladı. Esir düştü. İki buçuk yıla yakın süren esaretinin bitmesinin ardından soluğu yine cephelerde aldı. Kurtuluş Savaşı’nda ise Bartın ve havalisinde cephe kumandanıydı.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ordudan ayrıldı ve yazarlığa başladı. Askerlik yaşamı boyunca yeşeren milliyetçi fikirleri giderek ırkçı bir hal almıştı. 1934’te Soyadı Kanunu çıktığında kendine Hun İmparatoru Attila’dan esinlenerek Atilhan soyadını aldı. Türk ırkının üstün ırk olduğuna inanıyordu.
‘MELUN’ YAHUDİ
VE MASONLAR
Kendine düşman olarak Yahudileri ve Masonları seçmişti. Ona göre Yahudiler ve Masonlar, Türklüğün en büyük belasıydı. Bu yüzden her Türk evladının görevi, onun tabiriyle, bu iki “melun” ile uğraşmak olmalıydı.
Sayısı 70’i aşan kitaplarından birkaçının ismini saymak, sanırım yeteri kadar bilgi verir: ‘Ey Türk, düşmanını tanı!’, ‘Yahudiler dünyayı nasıl işgal ediyorlar’, ‘Farmasonluk-İnsanlığın kanseri’, ‘Farmasonlar Türklüğü ve İslamı yıkmak için nasıl çalıştılar’...
Irkçılığı o kadar ileriydi ki, kendi gibi faşist ve ırkçı suçlamasıyla karşılaşan Şükrü Saracoğlu’nun başbakanlığı döneminde tutuklandı. Suçlama ırkçı bir yönetimi başa getirmek için darbe planlamaktı. Dönemin Turancı akımları onun fikirlerinden besleniyordu. Ortadoğu’nun Hitler’i lakabı takılmıştı.
DAVUT YILDIZLI
DOLMUŞA
BİNMEM
Bir arkadaşıyla sohbetinde “Bineceğim dolmuşun, otobüsün önce lastiklerine bakarım ve Davut yıldızı görürsem binmem” demişti. Anti-semitizm Atilhan için yaşam biçimiydi. Ona göre Türklük âleminin başına ne geliyorsa Yahudi belasından geliyordu.
Cevat Rifat Atilhan’ın düşmanlık beslediği tek kavim Museviler değildi. O aynı zamanda Rumlar, Ermeniler ve Ruslar için de düşmanlık besliyordu. Ünlü Türkçü Nihal Atsız’ın oğluna yazdığı “Türklüğün düşmanları” listesinin, aslında Atilhan’a ait olduğu söylendi.
Gazeteci Ahmet Emin Yalman aleyhine onlarca yazı kaleme aldı. Onun Yahudi dönmesi olduğunu yazdı. 1952’de Yalman, Hüseyin Üzmez tarafından vurulunca azmettirici olarak Cevat Rifat Atilhan gözaltına alındı. Bir yıl tutuklu kaldı.
İSLAMCI PARTİLERİN
FİKİR BABASI
Sık sık girdiği hapisler dışında siyasi yaşamı da oldukça hareketli geçti.
Türkiye’deki ilk İslamcı ve ırkçı partiyi o kurdu. İslam Demokrasi Partisi, Türkiye’nin İslami motifli ilk partisiydi. Ardından Necmettin Erbakan’ın liderliğinde kurulan Milli Nizam ve Selamet partilerine fikri temel
oluşturdu.
1945’te kurulan Milli Kalkınma Partisi’nin de kurucuları arasında Cevat Rifat Atilhan vardı. Milli Kalkınma Partisi çok partili sistemimizin ilk muhalefet partisiydi. Halk arasında “kuzu partisi” olarak anılıyordu. Partinin
sık sık verdiği ziyafetlerde hep kuzu
ikram edildiği için adının böyle anıldığı söylendi.
ONA BİLE SABETAYİST DEDİLER!
Milli Kalkınma Partisi’ni beraber kurdukları arkadaşı genel başkan Nuri Demirağ ile aynı zamanda iş ortağıydı. Nuri Bey, Türkiye’nin ilk uçak fabrikasını yapmıştı; ama asıl ünü soyadına da isim babalığı yapan demiryolundan geliyordu. Demiryolu müteahhitliği yapıyordu. Atilhan ile Nuri Demirağ aynı zamanda çok yakın iki arkadaştılar. Ama yaşamını Masonlukla mücadeleye adamış ve Masonlar hakkında onlarca kitap yazmış Cevat Rifat Atilhan’ın yakın dava arkadaşı ve ortağı Nuri Demirağ, yüksek dereceli bir Masondu!
Ve şaşırtan akrabalık ilişkileri dolayısıyla, son yıllarda sayıları giderek artan Sabetayizm kitaplarında -dolaylı da olsa- Cevat Rifat Atilhan da “Sabetayist” suçlamasıyla karşılaştı...
Halide Edip’li
Nâzım’lı, Oktay Rifat’lı soyağacı
ATİLHAN ünlü senarist Bülent Oran’ın babasıydı. Ayşe Şasa da Bülent Oran’ın ilk eşiydi. Şasa, aynı zamanda Kürt aşireti Bedirhanların kızıydı. Halide Edip’le de akrabaydı.
Halide Edip ise İngiliz istihbarat raporlarına kadar girmiş bir Yahudi’ydi. Cevat Rifat Bey’in yeğeni, ünlü “garip” şairi Oktay Rifat Horozcu’ydu. Oktay Rifat da Nâzım Hikmet’in teyze çocuğuydu. Yani Nâzım Hikmet’in annesi, Cevat Rifat Bey’in yengesinin kardeşiydi. Bir diğer kardeşi olan Sare Hanım ise Demokrat Partili Şevket Mocan ile evliydi ve Nâzım Hikmet’in (aile içi bir kavga yüzünden) vatandaşlıktan çıkartılmasını o istemişti.
Nâzım Hikmet’ten Ali Fuat Cebesoy’a, Mehmet Ali Aybar’dan Cevat Rifat Atilhan’a uzanan akrabalık ilişkilerini bu satırlarda özetlemek bile neredeyse imkânsız. Ama kısaca şunu söylemek gerekir: Cevat Rifat Atilhan’ın ailesinin soyağacı çok genişti ve hep tanınmış simalarla doluydu.
Yunus Nadi’den
‘Seni Yahudi dönmesi!’IRKÇILIK sadece siyasilerin başvurduğu bir suçlama olmadı. Gazeteciler de dönem dönem kavgalarını ırk üzerinden yürüttüler. Alman Gobels üzerine başlayan bir polemikte, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi, Tan gazetesinde yazan Ahmet Emin Yalman ve Sabiha Sertel için “Yahudi dönmesi” demişti: “Tan gazetesi etrafında toplanan Ahmet Eminler, Sabihalar Türk değildir. Onların Türk isimleri altında başka ırklar, başka zihniyetler, başka hüviyetler saklıdır.”
Bu suçlamaya karşı Yalman, Sabetayist olduğunu kabul etmiş, ancak Yunus Nadi’nin de Karaim Yahudisi olduğunu ifade etmekten geri durmamıştı.
BaSkan’In cesur gİrİSİmİ
ETNİSİTE suçlamalarıyla ortalık toz dumanken Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, hiçbir siyasetçiden alışık olmadığımız bir cesaretle Rum asıllı bir vatandaşımızın adını bir sokağa verdi. Dr. Kalangos, Bakırköy’ün en sevilen simalarındandı. Belediye Başkanı Erzen’in bu tavrı, sembolik de olsa çok anlam taşıyordu. Ama Bakırköy Belediyesi’nin bu cesur çıkışı ilk değildi. Ateş Ünal Erzen daha önce de Ohannes Dadyan’ın ismini bir sokağa vermişti.
Dadyan, Osmanlı’nın barutçubaşı ve fabrikalar nazırı olarak sayısız hizmetler yapmıştı. Demir ve top fabrikalarından iplik ve halı dokuma fabrikalarına, deri atölyelerinden tarım okuluna kadar onlarca önemli tesisi Ohannes Dadyan hayata geçirmişti. Ve Osmanlı Devleti tarafından “bey” unvanına layık görülmüştü. Özellikle Bakırköy’de yaptığı hizmetleri, Bakırköylüler unutmadı. Ohannes Dadyan’ın ismi bir sokağa verildi. Ateş Ünal Erzen’in bu girişimi sahip olduğumuz zenginliği bizlere bir kez daha hatırlatmadı mı?
Düşünsenize bir kere...
Adile Naşit’in masallarını dinlerken kim onun aslında Ermeni olduğunu hatırladı.
Milli masa tenisçimiz Vasil Aleksandiridis defalarca bayrağımızı göndere çektirirken, onun Rum asıllı olduğunu kim aklına getirdi?
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=139397,10,214