No-Panix
New member
- Katılım
- 30 Tem 2006
- Mesajlar
- 121
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ekonomik devrimleri,gelismeleri ana basliklar halinde bu bölümde bulabilirsiniz.. BAYINDIRLIK ALANINDA GELİŞMELER
Uzun savaşlar ülkemizi harap bir hâle getirmişti. İnsanımızın yaşama şartlarını kolaylaştırmak, bayındırlık faaliyetlerini zorunlu kılıyordu. Cumhuriyetin ilânından sonra bayındırlık işlerine de hız verildi.
Özellikle büyük şehirlerde, modern şehircilik anlayışına uygun çalışmalar yapıldı. Bayındırlık işleri için bütçeden büyük oranda ödenek ayrıldı. Valiler ve belediye başkanları da imar hareketlerine yardımcı oldular.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kerpiç evleri, dar yolları ve tozlu sokakları olan Ankara'nın modern bir şehir görünümü kazanması bu çalışmanın en güzel örneğidir.
Ekonomik kalkınmanın alt yapısını oluşturan ulaşıma da büyük bir önem verildi. Önce yabancı şirketlerin elinde olan demir yolları satın alındı ve devletleştirildi. İkinci adım olarak yurdu demir yolu ağıyla örmek üzere demir yolu yapımına önem verildi.
1938 yılı sonuna kadar her yıl 200 kilometre demir yolu yeniden yapıldı. Karayolları ve köprüler tamir edilip, ihtiyaca göre yenileri yapıldı. 1948 yılına kadar kara yolu şebekesi 45 bin kilometreye ulaştı. Deniz ve hava taşımacılığını geliştirmek üzere yeni limanlar ve hava alanları yapıldı.
TİCARET ALANINDA GELİŞMELER
Osmanlı Devleti Dönemi'nde ticaret büyük ölçüde azınlıkların elinde idi. Millî ekonominin kurulmasıyla Türkler de ticarî hayata atıldılar. Üretim faaliyetlerinin artmasına paralel olarak, ticarî hayat da canlılık kazandı.
Diğer taraftan bankacılığa önem verildi. İlk özel banka olarak İş Bankası kuruldu, 1 Temmuz 1926'da Kabotaj Kanunu'nun çıkarılmasıyla, kendi limanlarımız arasında gemi işletme imkânı Türk vatandaşlarına sağlanıp deniz ticaretimiz geliştirildi.
SANAYİ ALANINDA GELİŞMELER
Kapitülâsyonların etkisiyle ülkemizde millî sanayi kurulamamıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında, İstanbul, İzmir, Adana gibi şehirlerimizde birkaç dokuma fabrikası ile İstanbul'da askerî amaçla kurulmuş fabrikalar vardı. Ayrıca, sanayi kurmak için yeterli sermaye birikimi de yoktu.
Sanayi alanında madencilik ve ulaşım sektörleri yabancı sermayenin yatırımlarına açıldı. Diğer sanayi alanlarında devlet kendi imkanları ile kalkınmayı başlattı. Sonra bunların satın alınması plânlandı. Atatürk'ün emri İLe fabrika ve iş kurmak isteyen Türkler'e sermaye sağlamak üzere 1924 yılında İş Bankası kuruldu. 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. Vergi indirimi tanındı. 1929 yılında meydana gelen dünya ekonomik buhranı, sanayileşme hareketini yavaşlattı. Bunun üzerine, Atatürk'ün devletçilik ilkesi uygulamaya konuldu. Para basma işini gerçekleştirmek üzere 1930'da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruldu. 1934'ten itibaren Birinci Beş Yıllık Kalkınma Programı uygulanmaya başlandı.
1933 yılında kurulmuş olan Sümerbank, ülkemizin çeşitli yerlerinde fabrikalar açtı. Ülkenin doğal kaynaklarını değerlendirmek üzere Etibank kuruldu. Yer altı zenginliklerimizi araştırmak üzere Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) kuruldu. 1939'da Karabük Demir Çelik Fabrikası kuruldu. 1939'da İkinci Dünya Savaşı çıkınca savunma harcamaları arttı.
Sanayi yatırımları bir süre durdu. Daha sonra kumaş, kâğıt, cam, kimyasal maddeler, demir çelik fabrikaları gibi temel sanayi yatırımları yapıldı.
Böylece her alanda çağdaşlaşmayı amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti, sanayi alanında da büyük bir atılım gerçekleştirdi.
TARIM ALANINDA GELİŞMELER
Tarımın Türk ekonomisindeki önemi göz önüne alınarak, Tarım Bakanlığı yeniden düzenlendi. Atatürk'ün "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O hâlde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanan ve lâyık olan köylüdür." parolasından hareketle yeni ürün, yöntem ve makineler konusunda köylü aydınlatıldı.
1925'te, ödenmesinde güçlük çekilen aşar vergisi kaldırıldı. Ziraat Bankası'nın sermayesi artırılıp çiftçilere kredi verildi. Köylüye az kârla tarım araçları satılıp, tarımda makineleşme yaygınlaştırıldı. Tarımla ilgili özel şirketler yatırım yapmaya özendirildi. Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu. Kooperatifçilik teşvik edildi ve köylünün tohum ihtiyacı karşılanmaya çalışıldı. Yeni teknikleri öğrenmek üzere tarım uzmanları, Avrupa ve Amerika'ya gönderildi.
Bu faaliyetlerin sonucu olarak 1923 ile 1932 yıllan arasında yüzde elli sekizlik bir tarımsal üretim artışı sağlandı.
MİLLİ EKONOMİNİN KURULMASI
Osmanlı Devleti'nin yıkılışında ekonomik çöküntü büyük bir rol oynamıştı. Ülkede sanayi gelişmemiş, yetersiz olan alt yapı tesisleri uzun savaş yılları boyunca harap olmuştu. Ulaşım güçlükle gerçekleştirilebiliyor, bankacılık ve ticaret yabancıların elinde bulunuyordu. Tarım da gelişmemişti. Büyük fedakârlıklarla Kurtuluş Savaşı kazanıldığında, ülke harap ve yoksul bir durumdaydı. Halk, en basit araçlardan bile yoksundu. Türk milletini, çok büyük ekonomik ve sosyal zorluklar bekliyordu. Ancak bunların mutlaka aşılması lâzımdı. Çünkü ekonomik bağımsızlık olmadan millî bağımsızlığı sürdürmek imkânsızdı.
Atatürk'ün söylediği gibi "Muhakkak tam bağımsızlığı sağlayabilmek için tek, hakikî kuvvet, en kuvvetli temel ekonomidir."
Çağdaş bir devletin temeli olarak ekonomi bilincinin önemi ve ekonomik kalkınma mecburiyeti, Cumhuriyet Dönemi'nde ciddî olarak ele alındı. Bu amaçla önce 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandı. Ekonomik kalkınma, toplumun her kesiminin katkısıyla gerçekleşebilirdi. Bu nedenle kongreye, çiftçi, işçi, tüccar ve sanayiciler katıldı. Tarımın makineleşmesi, sanayinin geliştirilmesi, ulaşım ve haberleşmenin ıslah edilmesi gerekiyordu. Bunları gerçekleştirmek üzere kongrede Misak-ı Millî'nin ekonomik karşılığı olarak, bir Misak-ı İktisadî (Ekonomi Andı) kabul edildi. Kabul edilen Misak-ı İktisadî'ye göre "Türk milleti kan dökerek sahip olduğu millî bağımsızlık fikrinden hiçbir şekilde fedakârlık yapmayacaktır. Ekonomik kalkınmamız bu bağımsızlık içinde sağlanacaktır. Siyasal bağımsızlık gibi, ekonomik bağımsızlık da esastır".
Bu dönemde uygulanan ekonomi politikası ile kapitülâsyonların yarattığı ekonomik esaret ortadan kaldırıldı. Ekonomide karma ekonomi modeli uygulanarak
Uzun savaşlar ülkemizi harap bir hâle getirmişti. İnsanımızın yaşama şartlarını kolaylaştırmak, bayındırlık faaliyetlerini zorunlu kılıyordu. Cumhuriyetin ilânından sonra bayındırlık işlerine de hız verildi.
Özellikle büyük şehirlerde, modern şehircilik anlayışına uygun çalışmalar yapıldı. Bayındırlık işleri için bütçeden büyük oranda ödenek ayrıldı. Valiler ve belediye başkanları da imar hareketlerine yardımcı oldular.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kerpiç evleri, dar yolları ve tozlu sokakları olan Ankara'nın modern bir şehir görünümü kazanması bu çalışmanın en güzel örneğidir.
Ekonomik kalkınmanın alt yapısını oluşturan ulaşıma da büyük bir önem verildi. Önce yabancı şirketlerin elinde olan demir yolları satın alındı ve devletleştirildi. İkinci adım olarak yurdu demir yolu ağıyla örmek üzere demir yolu yapımına önem verildi.
1938 yılı sonuna kadar her yıl 200 kilometre demir yolu yeniden yapıldı. Karayolları ve köprüler tamir edilip, ihtiyaca göre yenileri yapıldı. 1948 yılına kadar kara yolu şebekesi 45 bin kilometreye ulaştı. Deniz ve hava taşımacılığını geliştirmek üzere yeni limanlar ve hava alanları yapıldı.
TİCARET ALANINDA GELİŞMELER
Osmanlı Devleti Dönemi'nde ticaret büyük ölçüde azınlıkların elinde idi. Millî ekonominin kurulmasıyla Türkler de ticarî hayata atıldılar. Üretim faaliyetlerinin artmasına paralel olarak, ticarî hayat da canlılık kazandı.
Diğer taraftan bankacılığa önem verildi. İlk özel banka olarak İş Bankası kuruldu, 1 Temmuz 1926'da Kabotaj Kanunu'nun çıkarılmasıyla, kendi limanlarımız arasında gemi işletme imkânı Türk vatandaşlarına sağlanıp deniz ticaretimiz geliştirildi.
SANAYİ ALANINDA GELİŞMELER
Kapitülâsyonların etkisiyle ülkemizde millî sanayi kurulamamıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında, İstanbul, İzmir, Adana gibi şehirlerimizde birkaç dokuma fabrikası ile İstanbul'da askerî amaçla kurulmuş fabrikalar vardı. Ayrıca, sanayi kurmak için yeterli sermaye birikimi de yoktu.
Sanayi alanında madencilik ve ulaşım sektörleri yabancı sermayenin yatırımlarına açıldı. Diğer sanayi alanlarında devlet kendi imkanları ile kalkınmayı başlattı. Sonra bunların satın alınması plânlandı. Atatürk'ün emri İLe fabrika ve iş kurmak isteyen Türkler'e sermaye sağlamak üzere 1924 yılında İş Bankası kuruldu. 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. Vergi indirimi tanındı. 1929 yılında meydana gelen dünya ekonomik buhranı, sanayileşme hareketini yavaşlattı. Bunun üzerine, Atatürk'ün devletçilik ilkesi uygulamaya konuldu. Para basma işini gerçekleştirmek üzere 1930'da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruldu. 1934'ten itibaren Birinci Beş Yıllık Kalkınma Programı uygulanmaya başlandı.
1933 yılında kurulmuş olan Sümerbank, ülkemizin çeşitli yerlerinde fabrikalar açtı. Ülkenin doğal kaynaklarını değerlendirmek üzere Etibank kuruldu. Yer altı zenginliklerimizi araştırmak üzere Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) kuruldu. 1939'da Karabük Demir Çelik Fabrikası kuruldu. 1939'da İkinci Dünya Savaşı çıkınca savunma harcamaları arttı.
Sanayi yatırımları bir süre durdu. Daha sonra kumaş, kâğıt, cam, kimyasal maddeler, demir çelik fabrikaları gibi temel sanayi yatırımları yapıldı.
Böylece her alanda çağdaşlaşmayı amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti, sanayi alanında da büyük bir atılım gerçekleştirdi.
TARIM ALANINDA GELİŞMELER
Tarımın Türk ekonomisindeki önemi göz önüne alınarak, Tarım Bakanlığı yeniden düzenlendi. Atatürk'ün "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O hâlde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanan ve lâyık olan köylüdür." parolasından hareketle yeni ürün, yöntem ve makineler konusunda köylü aydınlatıldı.
1925'te, ödenmesinde güçlük çekilen aşar vergisi kaldırıldı. Ziraat Bankası'nın sermayesi artırılıp çiftçilere kredi verildi. Köylüye az kârla tarım araçları satılıp, tarımda makineleşme yaygınlaştırıldı. Tarımla ilgili özel şirketler yatırım yapmaya özendirildi. Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu. Kooperatifçilik teşvik edildi ve köylünün tohum ihtiyacı karşılanmaya çalışıldı. Yeni teknikleri öğrenmek üzere tarım uzmanları, Avrupa ve Amerika'ya gönderildi.
Bu faaliyetlerin sonucu olarak 1923 ile 1932 yıllan arasında yüzde elli sekizlik bir tarımsal üretim artışı sağlandı.
MİLLİ EKONOMİNİN KURULMASI
Osmanlı Devleti'nin yıkılışında ekonomik çöküntü büyük bir rol oynamıştı. Ülkede sanayi gelişmemiş, yetersiz olan alt yapı tesisleri uzun savaş yılları boyunca harap olmuştu. Ulaşım güçlükle gerçekleştirilebiliyor, bankacılık ve ticaret yabancıların elinde bulunuyordu. Tarım da gelişmemişti. Büyük fedakârlıklarla Kurtuluş Savaşı kazanıldığında, ülke harap ve yoksul bir durumdaydı. Halk, en basit araçlardan bile yoksundu. Türk milletini, çok büyük ekonomik ve sosyal zorluklar bekliyordu. Ancak bunların mutlaka aşılması lâzımdı. Çünkü ekonomik bağımsızlık olmadan millî bağımsızlığı sürdürmek imkânsızdı.
Atatürk'ün söylediği gibi "Muhakkak tam bağımsızlığı sağlayabilmek için tek, hakikî kuvvet, en kuvvetli temel ekonomidir."
Çağdaş bir devletin temeli olarak ekonomi bilincinin önemi ve ekonomik kalkınma mecburiyeti, Cumhuriyet Dönemi'nde ciddî olarak ele alındı. Bu amaçla önce 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandı. Ekonomik kalkınma, toplumun her kesiminin katkısıyla gerçekleşebilirdi. Bu nedenle kongreye, çiftçi, işçi, tüccar ve sanayiciler katıldı. Tarımın makineleşmesi, sanayinin geliştirilmesi, ulaşım ve haberleşmenin ıslah edilmesi gerekiyordu. Bunları gerçekleştirmek üzere kongrede Misak-ı Millî'nin ekonomik karşılığı olarak, bir Misak-ı İktisadî (Ekonomi Andı) kabul edildi. Kabul edilen Misak-ı İktisadî'ye göre "Türk milleti kan dökerek sahip olduğu millî bağımsızlık fikrinden hiçbir şekilde fedakârlık yapmayacaktır. Ekonomik kalkınmamız bu bağımsızlık içinde sağlanacaktır. Siyasal bağımsızlık gibi, ekonomik bağımsızlık da esastır".
Bu dönemde uygulanan ekonomi politikası ile kapitülâsyonların yarattığı ekonomik esaret ortadan kaldırıldı. Ekonomide karma ekonomi modeli uygulanarak