Atatürk felsefesinin kalbi laik Cumhuriyet

H@YDUT

MoNtAnA
Atatürk felsefesinin kalbi laik Cumhuriyet

Laik Cumhuriyet, devletin temel vasfıdır. Laik Cumhuriyet, bir doğuş ve varoluş özüdür. Bu özden devletimiz filizlenmiş ve ebedi bir hayatiyet kazanmıştır.

Türk milletinin yüce ve temiz maneviyatını istismar ederek, onun kutsal inancını hûrafelerle sömürerek, bir yere varmak mümkün değildir.

Laik Cumhuriyet Atatürk felsefesinin kalbidir. Bu kalp attığı sürece, Cumhuriyetimiz bütün unsurlarıyla birlikte yaşamını sürdürecektir.

Atatürk' ün müstesna tarih yapıcılığına, büyük önderlik meziyetine ve bütünüyle kemale ermiş dahi kişiliğine inanarak, ancak doğru ve salim, aydınlık ve emin hedeflere yönelebiliriz. Atatürk felsefesi üzerinde en küçük bir eleştiriye açık değiliz. Bu felsefe yekparedir. Cumhuriyetin ruhu ve devletin hayat kaynağıdır.

Biz her dem Atatürk diyoruz, Atatürk' ün ilke ve devrimlerini uyguluyoruz, savunuyoruz.

Atatürk'ü anlamayan dar ve çağdışı kafaların, Atatürk'ün izinden gidiyor görünmeleri; Laik Cumhuriyete yönelik bir sinsi tuzak değil de nedir?.

Devrimi bir bütün olarak korumak şüphesiz ki zordur ve büyük özveri ister. Çünkü devrimin hakiki ve samimi sahibiyle, suni ve maskeli düşmanını ayırdetmekte çekilen güçlükler vardır. Zira her ikisi de görünüşte Cumhuriyetçi ve Atatürkçüdür. Hangisi kalbini Atatürk'e vermiş, hangisi durumu bir mecburiyet sayarak sahte Atatürkçü oluvermiştir? İşte Türk vatanseveri, Türk aydını ve politikacısı, müsbet ve menfiyi kesin hatlarla ayıracak, sahtekarların ekip ve tezgah kurmasına, yuvalanmasına ve beyin yıkamasına imkan tanımayacaktır.

Atatürk felsefesiyle yetişmiş Türk nesli, asla geriye dönemez.

Türk gençliğinin milli onuru, gururu, şan ve şerefli Atatürk'tür. O, tek önderdir. O, tek rehberdir millet ve devlet hayatı için. Ve her Türk, bu memlekette bir nebze Atatürk'tür.

O nedenle laik Cumhuriyet damarlarımızda dolaşan kan kadar hayatidir. Din istismarına, mukaddes duygular sömürücülüğüne taviz veremeyiz.

Türk milleti müslümandır ve müslüman kalacaktır.

Bizler de, yüce milletimizin fertleri olarak müslümanız ve müslüman kalacağız. Bunun aksini söyleyen var mı? Vicdanımıza el süren var mı? İşte laik Türkiye'nin hakiki, insani, ahlaki ilmi ve çağdaş özgürlüğü, bunun kısa adı vicdan hürriyetidir, laikliktir.

"Dinde zorlama yoktur" kuralını benimsemiş yüce dinimizi; karanlık düşüncelerin, bağnaz ve dar kalıpların, saplantıların, batıl ve çarpık kara cehaletin eline teslim edemeyiz.

Yüce dinimiz islama iman ile bağlıyız.

Biz inançlara saygı duyuyoruz, vicdan hürriyetini yüksek ve beşeri bir erdemin gereği sayıyoruz.

Laik Cumhuriyette, vicdanları hür ve berrak kılan prensiplere sadığız.

Cumhuriyetimiz Atatürk'le, Atatürkümüz Cumhuriyetle payidar olacaktır. Bu ulvi mefhumlara dil uzattırmayız. Gelenin keyfi için geçmişe, geçmişi getirmek için gelene dil uzattırmayız. İstikbalciyiz, yarınları arıyoruz.

Millet bunalımları aşacak tek kudrettir. Atatürk'ün ifadesiyle, "Yegane ilham ve feyz kaynağı, milletin kendisidir."

Cumhuriyetin geleceği gönüllerimizdeki inanç ve azmin kudretine bağlıdır.

Yarınlarımız laik Cumhuriyet ilkelerine sadakat ve inancımız nisbetinde emin olur.

Geleceğimiz Atatürkçülüktedir. Bu mükemmel doğrunun yanında hiçbir eğriye yer vermemek; Türk milletinin vatan borcudur.

¥ Acar TUNCER

¥ OCAK Gazetesi,

(İzmir), Sayı: 698

* * *



İzindeyiz Atam


¥ İlhan ÖNER

Ey Türk Gençliği: Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafa etmektir. Mevcudiyetinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyetini müdafa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin.

Bu imkan ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk İstikbalinin evladı; işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Sevgili Atam;

Sen bu söylevinle bağımsızlığın ve egemenliğin simgesi olan laik Cumhuriyetimizi gerçek vatansever Türk gençliğine emanet ettin. Gençlik emanetine hıyanet etmemekte direniyor.

Kişisel çıkarları uğruna temellerini attığın demokrasinin arkasına sığınıp, ilke ve devrimlerini teker, teker yok ederek, ülkeyi karanlık bir geleceğe götürmek isteyenler de var Atam.

Senin ilke ve devrimlerini yadsıyan hiçbir görüş ve oluşumun Türk ulusundan onay görmeyeceğini anlayanlar senin ululuğun karşısında diz çöküyorlar sevgili Atam.

Söylevinde sözünü ettiğin kötü günlerin yaşandığı günümüzde karanlığa yönelişe dur diyecek Atatürkçüler hala senin izinde Atam.

¥ MARMARA BÖLGE

Gazetesi,

(Balıkesir), Sayı: 95
 

paradigm

New member
Benim dusuncem su: hayatta kimse Apt.. degil.. herkesin bir dogrusu var..herkes guzeli, iyiyi dogruyu sectigine mantikli olani secmeye calistigina gore bu sorun nerden cikiyoo? sorun demem sundan : bazi kesimlerin Ataturk'e ve yaptiklarina karsi olmasi ..olayi mantikli bir sekilde bir kac asamada degerlendirmek lazim..

1) Aslina derinlemesine degerlendirildiginde gercekten dinde zorlama yok..yani laiklik dinimizin ozunde var..surdan anlayabiliriz tum muslumanlar tum ibadetlerine baslarken istenen ilk sart "Niyet etmektir" hic ilgilenmeyen arkadaslar bile bazilarinin namaz kilarken ilk once niyet ettiklerini duymustur.. Niyet etmek su manaya geliyorr.. Allahim ben bu isi inandigim icin, karar verdigim icin, mantigima uydugu icin, bilincli bir sekilde yapiyorum.. yoksa zorlamayla yapsam ibadetlerin ilk sartini dahi yerine getiremem ..yani zorlama olmamasi dinin de emri..

2) Peki sorun ne..niye bazi insanlar anlamiyoo veya bizden farkli dusunuyoo? sorun su arkadaslar.. Islam dinini diger dinlerden ayiran bir felsefesi var.. islam dini muslumanlarin bu dunyasi ve diger dunyasini duzenlemeye calismis ve bazi kurallar getirmistir.. Kurallardan bazilari inancla ilgili olmakta birlikte bazilari tamamiyla dunyevi hayat uzerinedir.. Olayi biras daha acarsak.. kisiler laik olmaz kurumlar laik olur..yani bir kisi ben "hem besiktasliyim hem de butun takimlara esit mesafedeyim" diyemez..yaa besiktaslidir ya da tum takimlara esit mesafededir.. yani kisi hem laik im hem muslumanim diyemez.. eger ben inanmayanlara da ii davranicam onlari zorlamicam derse o zaten islam dininde var..birinci maddede acikladim.. Peki kisiler laik olamazssa? duvarlar mi laik olacak? Yani kurumlar nasil laik olur? veya sole sorayim dogru olduguna inandiginiz bir husus varsa niye insanlar onu kullanmiyor.. ya dogru olduguna inanmiyor..ya da inaniyor ama uygulamiyorsunuzdur.. Eger Laiklik din ve dunya islerini ayirmak ise..bu su demek oluyor.. Allahim biz sana inaniyoruz.. ama senin ekonomi , sosyal duzen, aile..vb ayetlerine inanmiyoruz ..biz bunlarin yerine aklimiza gore olanlari koyuyoruz.. o zaman su olay cikiyoor.. biz Kuranin bir kismina inanip uyguluyor..bir kismina inanmiyoruz..

Aslinda arkadaslar benim de kafam karisik anlicaniz :)

Dusunuyorum..oyleyse varim :) Descartes
 

HTML

Üst