Atatürk 1950'ye Dek Yaşasaydı..

uLash

Kaleidoscope
Katılım
29 Ocak 2008
Mesajlar
13,957
Reaction score
1
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Buralarda..
Img004_ataturk_00010005.jpg


Artık iyi biliyoruz ki, Atatürk'ün ölümünde bir teşhis gecikmesinin rolü var. Çevresindeki doktorlar belirtileri doğru değerlendirebilse karaciğerini eriten siroza karşı çok daha erken önlem almak mümkün olabilirdi. Bazı doktorlar, teşhisteki gecikmenin 1 yılı aştığını söylüyorlar. Hastalık 1 yıl önce teşhis edilebilse ve sonra da tedavi için sözünü dinletebilecek bir doktor bulunabilse Atatürk'ü, bir insanın en verimli olabileceği 56 yaşında kaybetmeyebilirdik.

Hele bugünkü tıp teknolojisi o gün elde bulunsa, teşhisteki gecikmeye rağmen, bir karaciğer transplantasyonu ile Atatürk'ü daha uzun süre yaşatmak mümkün olabilecekti.

Peki bunlar olsa ve Atatürk'ün ömrü birkaç yıl daha uzatılsa ne olurdu?


Bu konuda farklı düşünceler var. Atatürk'ün son dönemde devlet işlerini İnönü ve Bayar'a devredip, kendisini daha derin incelemelere verdiğini hatırlatanlar "pek birşey değişmezdi" görüşünü savunuyorlar. Karşıt görüştekiler ise "Hükümete devrettiği işlerin gündelik işler olduğunu, Ata'nın ise dikkatini daha genel sorunlar üzerine yoğunlaştırdığını" belirtiyorlar, "Dolayısıyla daha radikal adımlar atabilirdi" diyorlar.

Bu tartışmalara ışık tutması açısından Atatürk'ün son 5-6 yılında üzerinde durduğu konulara kısaca değinmekte yarar var:

* * *

Atatürk 2. dünya savaşının kapıda olduğunun farkındaydı. 1938'de hasta yatağında Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a "Umumi harbi gelecek yıldan itibaren beklemelidir" demişti. O yüzden bazı önlemler düşünmüş olması muhtemel.

1937 yılında, CHP'nin iki yıl sonra, 1939'da yapacağı kurultay için program taslağı hazırlıyor ve "Kemalizmin ilkeleri"ni belirtiyordu. Cumhuriyet tarihi üzerine yaptığı değerli çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Ergün Aybars, Atatürk'ün 1937 Şubatında partinin 6 okunu Anayasaya koydurmasını da yaklaşan savaş tehlikesine karşı merkezi idareyi güçlendirme çabası olarak yorumluyor.

Atatürk'ün o günlerde yoğun olarak Hatay davasıyla uğraştığı da biliniyor. Prof. Aybars, daha sonra Afet İnan'ın kendisine aktardığı anılardan yola çıkarak Ata'nın öncelikli dış politika sorununun Musul olduğunu söylüyor. Musul'u bırakmama konusunda aktif bir politika izlenmesinden yana olduğunu belirtiyor.

Acaba 2. Dünya savaşı yıllarında Cumhurbaşkanlığı koltuğunda İnönü yerine Atatürk oturuyor olsa Türkiye'nin konumu değişir miydi, ne yönde değişirdi, sonuç ne olurdu? Yarım asır sonra Özal'la Torumtay'ın arasını açan türden bir Musul'a müdahale meselesi o yıllarda da yaşanır mıydı? Bunlar Türk Devrim Tarihi dersleri için güzel sınav soruları... Ama bilinen o ki, Atatürk Musul'u Türk sınırları içinde görmek istiyordu ve savaş yıllarında hayatta olsa bu konuda da Hatay'da olduğu kadar ısrarlı olacaktı.

* * *

Ya "demokratikleşme"..?

Atatürk, 1930'daki Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyiminden sonra serbest seçime dayalı çok partili demokratik rejim için yeni bir denemeye girişir miydi? Sandık kurulsa CHP Genel Başkanı olarak seçilebilir miydi? Yoksa savaş kahramanı Churchill'in İngiltere'de seçim kaybetmesi gibi bir sandık yenilgisi yaşar mıydı? O takdirde neler olurdu? Bunlar da Türkiye'nin kaderini değiştirebilecek, üzerine kafa yormaya değecek sorulardır.

ataturk-1.jpg


Atatürk'ün son yılları incelendiğinde, O'nun "eylem adamı" kimliğinden bir "teorisyen" kimliğine bürünme cabası açıkça görülür. Arı Türkçe üzerine uzun süren incelemeleri, Türkçeyi bütün dünya dillerinin anası tahtına oturtan "Güneş Dil Teorisi" üzerine çalışmaları özellikle anılmaya değer... Gerçi Atatürk sonradan ırkçılık kokan Güneş Dil Teorisi'ni bir kenara bırakmış, arı Türkçe'nin de artık Meclis'te milletvekillerince bile anlaşılamayan bir dil haline gelmesi üzerine bu konuda da katı kurallar koymaktan vazgeçmiştir, ama ölene dek dil ve tarihe olan ilgisi sürmüştür. O kadar ki, ölüm döşeğinde komadayken "dil efendim... dil" diye sayıkladığı duyulmuştur.

O dönemde Atatürk'ün başucunda H.G.WeIls'in "Dünya Tarihinin Ana Hatları" adlı kitabı bulunuyordu. Bir gece okumaya başlamış ve 40 saat hiç uyumadan kitabı bitirmişti. Bir yıl sonra da Wells'le aynı temellere dayanan "Türk Tarihinin Ana Hatları" adlı bir kitap yayınlanmıştı. Atatürk'ün ısrarla üzerinde durduğu konu, Lord Kinross'un deyişiyle, "Türkleri İslamiyetin aşıladığı millet üstü ümmet düşüncesinden kurtarıp, onlarda asıl yurtlarına karşı bir bağlılık duygusu uyandırmaktı".

İlk Tarih Kongresi işte o yıllarda toplandı. Ve Atatürk din üzerine düşünüp, yazmaya da yine o yıllarda başladı. O elyazısı notlarda Atatürk'ün bu konuda koyduğu teşhisler ve o yönde atmaya hazırlandığı adımların işaretleri vardı.

* * *

Peki ya Soğuk Savaş?
Dünyanın daha yaralarını sarmadan bir büyük savaşın eşiğine geldiği bu rekabette Türkiye'nin safı ne olurdu?

İnönü ve Menderes'in ABD safında yer almalarının en büyük sebebi, SSCB'nin Doğu Anadolu'yu ilhak etme politikası idi. Ayrıca, Rusya'nın Akdeniz'e inme politikasından dolayı her iki ülke arasında her zaman bir soğukluk vardır. Hatta geçen yıllarda, Soğuk Savaş döneminin bir Rus generali, İstanbul boğazına nükleer bomba atıp donanmayı Akdeniz'e indirmeyi planladıklarını belirtmişti.

Eğer Atatürk, SSCB kanadında yer alsaydı, muhtemelen Türkiye bir Sovyet pazarı haline gelecekti. Kars kalesine dikilen Sovyet bayrağı, mecliste Türk bayrağının yanında dalgalanacaktı. Sovyet füzesavar sistemleri Türkiye'ye inşa edilecekti.

Tabii bir ihtimal daha var; denge politikası... İhtimaller arasında en zor olan da bu. Ortadoğu gibi satranç tahtası niteliğindeki bir coğrafyada tarafsız kalabilmek, muazzam bir diplomatik yeteneği gerektirir. Atatürk bunu başarabilir miydi? Bunu asla bilemeyeceğiz...

Bu konu hakkın yüzlerce ihtimal oluşturabiliriz. 1945 seçimlerinde Atatürk bir seçim yenilgisi alabilir miydi? Dünya Savaşı'na Türkiye aktif olarak katılır mıydı? Ve daha niceleri... Ancak tarihin bize öğrettiği tek birşey var; önemli olan varsayımlar değildir, ne yaptığındır...

Not:Yazı Can Dündar'ın Kasım 1995'teki yazısına ilave olarak kaleme alınmıştır, Osman Bulut tarafından yazılmıştır.


Kaynak
 
isterse 2003 e kadar yaşasın,süper güç olalım,Dünya'da bir küffar birde biz olalım..öldükten sonra senaryo değişecekmiydi?
 
Atatürk 15-20 yıl daha yaşasaydı bugün herşey farklı olurdu ülkemizde. Avrupa'da ilk 10'da olurduk.
 
Geri
Üst