Atatürk’ün ekonomik dehası

MARCUSX

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
2,051
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kaf Dağının Ardı
Atatürk’ün ekonomik dehası

Atatürk’ün artan inançla, bağlılıkla, şükranla anılması anlamlıdır... Halkımız Atatürk’ün büyük devrimciliğini, Türkiye’yi çağdaş uygarlıkla bütünleştirdiğini unutmuyor. Kuvvetler ayrımına, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliğe ve hukukun üstünlüğüne dayanan cumhuriyeti kurduğunu, çoğulcu demokrasiyi temellendirdiğini biliyor!..

Ekonomik başarılarıysa, pek bilinmiyor. Kapitalizmin baskısındaki iktisatçılarımız Atatürk’ün ekonomik dehasını yeterince tanıtamamışlardır. Oysa Mustafa Kemal cumhuriyeti ilânından önce, Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni toplamıştı. Cumhuriyetin ekonomi rotasının belirlenmesini önemsiyordu. Zayıf ve hırpalanmış ekonominin batının refah düzeyine ulaştırılmasını istiyordu. Kongrede soruna ideolojik değil, pragmatik yaklaşıldı. Batıdaki serbest piyasa modelinin uygulanmasına, özel sektörün desteklenmesine karar verildi. Türkiye’de de ekonominin lokomotifi özel sektör olacaktı!..

Ancak sermaye, bilgi ve teknoloji yetersizliği özel sektörün gelişmesini engelliyordu. Özel sektörün desteklenmesi ve özendirilmesi amacıyla 1927’de Sanayi Teşvik yasası çıkarıldı. Ekonomik gelişme ağırlıklı olarak sanayileşmeyle özdeş tutuldu. Gelişigüzel “büyüme” değil, nitelikli “kalkınma” amaçlandı! Ancak beklenen atılım gerçekleşmedi. Üstelik 1929 dünya krizi patladı. Bel bağlanan batının serbest piyasa ekonomisi çöktü! Kapitalizmin sinsi hastalığı tüm ekonomileri sardı! Dünyada üretim geriledi. İşsizlik çığ gibi büyüdü. Oysa 1917’de kurulan Sovyetler Birliği krizden fazla etkilenmemişti. Sovyetlerde merkeziyetçi planlı ekonominin ilk adımları atılmaktaydı.

ABD ekonomisi krizden yeni başkanı Roosevelt’in sosyal yardımlar ve kamu yatırımları içeren “New Deal” programıyla çıkabilmiştir (1933-1939). Almanya’da ise, dünya savaşı planlayan Hitler’in dört yıllık silahlanma programı (1936) üretimi tetiklemiştir. Her iki yaklaşım da hedefleri tümüyle farklı olmakla beraber, yöntemde, serbest piyasa ekonomisinde kesinlikle reddedilen devlet müdahalesine dayanmaktaydı!..

***


Türkiye’de ise, daha 1930’da ilk kez İsmet Paşa’nın ağzından “devletçilik” deyimi duyulmuştur. Sovyet ekonomisinin merkeziyetçi planlı ekonomiye yönelen ve 1928’de enerji planlamasıyla filizlenen yeni modelini gözleyen Atatürk, Sovyetler’den sonra dünyada planlı kalkınma fikrini benimseyen ilk lider olmuş, 1933’te “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı”nı hazırlatarak uygulamaya koymuştur!.. Bugün özelleştirilen KİT’lerin temeli bu planla atılmıştır. Türk modelinin Sovyet plancılığından önemli farkı, özel sektörden vazgeçmemesidir! İlke, kamu sektörünün özel sektörün bittiği yerden başlamasıdır! 1980’e kadar tüm liberal hükümetler döneminde de ekonominin yapısı gereği KİT’lerin sayısı artmıştır!..

II. Dünya Savaşı nedeniyle ikinci plan 1947 yılına sarkmış, ancak ABD’nin etkisi ve Amerikan Marshall yardımı nedeniyle süresiz ertelenmiştir. 1950’de katıksız serbest piyasacı Demokrat Parti iktidara gelince, plan fikri 1960 ihtilali sonrasında Anayasa’ya girinceye kadar rafa kalkmıştır.

Krizde devlet müdahalesi gereğinin teorisini yazan ünlü iktisatçı Keynes’in kitabını 1936’da yayınladığı düşünülürse, Atatürk’ün daha 1933’te hazırlattığı kamu sektörünü planlayan, özel sektörü destekleyen ve özendiren “karma-ekonomi” modelinin dâhice özgünlüğü bütün açıklığıyla görülür!

Nitekim başta ABD, serbest piyasa ekonomisi putperesti tüm batı ülkeleri, anımsanacağı gibi, 2008 krizinde ismini koymadan devlet müdahaleciliğine yönelmiş, bir anlamda kısa dönemli karma-ekonomiye geçmişlerdir!

Dehası her yönüyle anlatılmamış olsa da halkımız Atatürk’ün yüceliğini yüreğinde hissediyor. Karşıdevrimci yobazların demokratlık bahanesiyle yürüttüğü batı destekli Atatürk düşmanlığından etkilenmiyor! Çer çöp yazılarla Atatürk’ü karalamaya çalışan kuyruk altı öncüleri ardına yanaştıkları büyük balığın atıkları dışında nimet göremiyor!..

Çünkü halkımız için, Celal Bayar’ın ifadesiyle, Atatürk’ü sevmek milli ibadettir!..

ONUR KUMBARACIBAŞI
 
Geri
Üst