AtatÜrk Ve TÜrkÇe İbadet

fatihozel

New member
öncelikler şunu belirtmek isterim..ATATÜRK ün cenaze namazı adında bi konu acmıstım ve o konu icinde ATATÜRK' ün türkce ibadeti destekledigi konusunda ibareler bulunuodu..ve konu biraz o yöne kaydı..ben de ATATÜRK ve onun türkce ibadet düşüncesi hakkında biraz arastırma yaptım ve konuyu daha ayrıntılı bi hale getirdim..umarım faydalı olurum.



bu yazı cemal kutay ın bir kitabından alıntıdır..


TÜRK MİLLETİNİN TANRISINA ANADİLİYLE KULLUK HAKKI

Yerine gelmiş ve geleceklerin hepsine; millet meclislerine; ve özellikle demokrasi ve kendi adına rejime el koyanlara, bilim kuruluşlarına, kalem sahiplerine ; bu gaflet ve yüreksizliklerinin hesabını TARİH soracaktır.

Çünkü bugün ve yarınlarda dinin politikaya araç olmasında Türk varlığının üzerindeki URUBE (Arap şöven milliyetçiliği) nin Türk milletinin üzerinden elini çekmemesinin temel sebebi, Türk insanının kulluk ödevini KENDİ DİLİYLE yapamama yoksunluğudur.

ÜLKESİ VE MİLLETİ İÇİN EN GÜZEL-EN İYİ-EN İLERİYİ HEDEFLEMİŞ BİR KİŞİNİN BERABERİNDE BAZI HASRETLERİ GÖTÜRMEMİŞ OLMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

Atatürk çapında bir şahsiyetin hızla akan bir dünyada vazifelerini tamamlamış olduğunu düşünmek, O'nu kavrayamamak anlamına gelir. Ülkesi ve milleti için en güzeli-en iyiyi-en ileriyi hedeflemiş bir kişinin beraberinde bazı hasretleri götürmemiş olması mümkün müdür?

Bu sorunun gerçek cevabı : ATATÜRK'ün sağlığına ve o inanılması güç çalışma temposuna tam sahip olduğu son devrede nelerle meşgul olduğunu tesbit emeğindedir.

Biliniyor ki ATATÜRK , daha çok son yıllarının yaz mevsimini, İstanbul'da veya devamlı meşguliyeti varsa Yalova Termal'de geçirir, ele aldığı konuda ihtisas sahibi davetlileri de kendisiyle beraber bulunurdu. 1935 yaz mevsiminin uzun beir süresini Termal'de Türkçe ibadet gibi gerçekleştirme arzusunu çok öncesinden tasarladığımTEMEL BİR KONUYA ayırmıştı.Düşüncelerini , daima tercih ettiği şekilde ayrı kağıtlara önce kendisi not etmil, sonra bunları refakatinde olan Prof. Afet İnan'a yazdırmıştı.

Bir asker olarak , pedagoji üzerinde devrin tanımış bilim adamlarından ilk çevirileri yapan rahmeti Kazım Nami Duru (1877-1967) Mustafa Kemal'in Selanik günlerinde yakın dostu idi. Konuyu ondan dinleyelim:

"HUTBE'nin ve daha sonra ezanın Türkçeleştirilmesinin GAZİ'nin din üzerindeki asıl düşüncesinin ilk tatbik safhası olduğunu biliyordum. Bana o yaz mevsimi (1935) konuyu derinlemesine ele alacağını söyledi Şahsi düşüncemi de sordu : Türk milletinin Tanrısına kulluk vazifesini kendi dili ile yapması , yerine getirmesi mümkün değil miydi? Bu konu ancak ONUN ele alabileceği ve şahsi inancıma göre de milletine yapabileceği en muhteşem hizmetti. Düşüncelerimi dikkat ve alaka ile dinledi : "Bu anlattıklarını daha geniş ve dayandığın kaynakları da açıklayarak bana en kısa zamanda gönder" dedi. Ancak İçişleri bakanı Şükrü Kaya'nın bazı endişeleri vardı :Ezanın Türkçe okunmasının sebep olduğu olaylar mevzii de olsa hükümeti tedirgin ediyordu.

Aradan zaman geçti, konu üzerinde fiili bir gelişme olmadı. Tahminime göre hükümetin endişeleri ATATÜRK'ü bir hazırlık devresinin gerekliliği üzerinde düşündürmüştü ve ancak O'nun başarabileceği bu büyük hizmet te böylelikle olduğu yerde kaldı.

Öte yandaki gerçek şuydu: ATATÜRK, dinin yorumunu yapmıyordu. Aslında tam sadakatle Türkçe'ye çevrilerek anlaşılmasını istiyordu. Bunun içindir ki, EZAN dolayısıyla 7 Şubat 1933 tarihinde Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada "Meselenin temeli DİN değil, DİL'dir " demiştir.

Bu çapta bir hasretin dolaylı da olsa takipçiler bulmaması mümkün değildi ; esas meslekleri ilahiyatçılık olsun olmasın, milletin öz dilinin, Tanrısına kulluğuna yeterli olduğunu göstermek için güzel örnekler verenler de çıkmıştır. Ama inanıyorum ki günün birinde Türk insanına, Tanrısına kulluk görevini özdili ile yerine getirme yolunu açacak, Musatafa Kemal'e layık bir halef; hem de yüce milletimizin oyu ile "Haydi bakalım" diyecek bir halef mutlaka olacaktır.

bu da atatürk ün bu konuda yaptıgı konusmaları iceren bir yazı...
 

HTML

Üst