Ata'nın tabutu açılıyor(10 kasım 1953)

Antiyokos

New member
Katılım
11 Haz 2006
Mesajlar
5
Reaction score
0
Puanları
0
ATANIN TABUTU
>>> >Kefen sıyrıldı ve...
>>> >
>>> > Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
>>>Ata'nın
>>> >yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
>>> >bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...
>>> >
>>> > 8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile
>>>Şevki
>>> >Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi
>>> >Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan
>>>ise
>>> >Ankara Valisi Kemal Aygün'dü...
>>> > Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını
>>> >Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı
>>> >geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan
>>> >korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
>>>ediyoruz."Prof. Mutlu
>>> >önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.
>>>Hastalığını
>>> >gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını
>>>rica
>>> >etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar
>>>götürürüm,
>>> >bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı
>>> >Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı.
>>>Meclis
>>> >Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda
>>>da...Mutlu,
>>> >görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı.
>>>Gerçekten
>>>tarihi bir tanıklıktı bu...
>>> > Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici
>>>kabrinden
>>> >çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir
>>>hafta
>>> >boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk
>>>başında
>>> >nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite
>>>üyeleri
>>> >tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.
>>>Bunun
>>> >üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni
>>>bir
>>> >sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali
>>> >düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku
>>>çıkmadı.Sanduka
>>>talaş doluydu.
>>> >Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı
>>>doluydu.
>>> >Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında,
>>>ağzı
>>> >kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza
>>>için
>>> >kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi
>>> >yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi
>>>bir
>>> >muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes
>>>nefesini
>>> >tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu
>>>patlatmış,
>>> >nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti
>>>geziniyordu. Ve 15
>>> >yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları
>>> >aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların
>>>yardımıyla
>>> >katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi
>>>kahverengi
>>> >bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı
>>>olmuştu
>>> >Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle
>>>anlatacaktı:"Yüzünü örten
>>> >ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü
>>>ile
>>> >karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz
>>>kapağının
>>> >üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında
>>>uyuyor
>>>gibiydi."
>>> > Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun
>>>başına
>>> >çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta
>>>Başbakan
>>> >Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes
>>>de
>>> >yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde
>>>aşağı,
>>> >tabuta doğru baktı. O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan
>>> >aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de
>>>baktım
>>> >ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.
>>>Tahmin
>>> >ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda
>>> >kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına
>>>yığılıverdi.
>>> > Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş,
>>>tekrar
>>> >solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu
>>>beyaz
>>> >kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp
>>>doçenti Dr.
>>> >Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı
>>>gösterdi ve
>>> >şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım
>>> >gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını
>>>istiyor."Doç.
>>> >Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.
>>>"Böyle bir
>>> >kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser
>>>kâğıdı
>>> >katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten
>>>sonra
>>> >salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan
>>>besmele
>>> >çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15
>>>yıl
>>> >içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri
>>>bayrakla
>>>örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.
>>> > Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu
>>> >Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son
>>>durağı
>>> >olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...
>>> > Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı
>>> > Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12
>>>askerin
>>> >omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir
>>>top
>>> >arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan
>>>naklen
>>> >yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar
>>>hüzünlüdür.Ancak
>>> >o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini
>>> >çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün
>>> >naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem
>>>yapılmıştı.
>>> >Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından
>>> >gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir
>>>formül
>>> >enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük
>>>ilaç
>>> >şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem
>>>sayesinde
>>> >Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi
>>>-
>>> >öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün
>>>defnini
>>> >şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.
>>> > Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O
>>> >komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in
>>>huzurunda
>>> >Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca
>>>tahnit
>>> >bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle
>>>Atatürk'ün
>>> >(mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene
>>>katılanlar
>>> >olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o
>>>törene
>>> >katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan
>>>bilgilerin bir
>>> >kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk
>>> >araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki
>>>Mutlu
>>> >ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor.
>>> > Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
>>>ayrıntılarla
>>> >daha da ilginç bir boyut kazanıyor.
>>> >
>>> > Atatürk'ü son görenler anlatıyor:
>>> >
>>> > 'Yüzünde iki günlük sakal vardı'
>>> >
>>> > Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te
>>>Etnografya
>>> >Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki
>>>o
>>> >töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı
>>>buldular.
>>> >İzlenimlerini şöyle anlattılar:
>>> > • OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç
>>> >heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
>>>katafalka
>>> >çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük
>>>sakalı
>>> >vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."
>>> >
>>> > ' Gözleri aralıktı'
>>> >
>>> > • HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım.
>>>Başı yana
>>> >doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı.
>>>Hani
>>> >insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
>>>aralıktı
>>> >gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."
>>> >
 
bı kere daha okudum bın kere daha okurum cok duygulandım wala gozumun onune azda olsa getırdım ATAMIN o halını....sanırsam aglıyorum....offf offff ATAM İZİNDEYİZZ!!!!!TOPRAGIN BOL OLSUN......
 
Gercektende mükemmel birşey Atam'i bir kere göreyim bir daha bu gözlerim hiç birşey görmesin.Atamin Elini bir kere öpeyim şu ağzim bir daha acilmasin.Atamin yaninda bir kere oturayim bir daha bacaklarim hic tutmasin.Atam yaşasin ben 1000kez yanarak öleyim.Atam İzindeyiz...
 
gerçekten çok etkileyici gerçekler bunlar bunu bizlerle paylaştığın için teşekkürler...
 
benim en çok ağrıma giden tarihci Cemal Kutay'ında deli getirdiği gibi "Bu vatanı kuran insana bu vatanda tam 15 yıl yatacak bir yerin bulunamaması" ifadesidir ki hiç bunlara gerek yoktu bence çünkü Atatürk halkının içinde olmayı seven özellikle 20yy ın tek siyaset adamıydı onu 15 halkının ve ülkesinin toprağından her ne gerekçeyle olursa olsun ayrı tutmak yanlıştı bilinen şekilde defin işlemi yapılıp anıt mezar onun çevresine inşaa edilebirdiki yakın geçmişte hep böyle oluyor
bunlar benim fikrlerim tabiki o dönem neleri getirdi neler siyaseten yada teknik olarak gerekliydi onu bilemeyiz belki debir devlet politikasıydı her neyes ATA MIZA OLAN MİNNETİMİZ BU MİLLETE YAPACAĞIMIZ HAYIRLI HİZMETLERLE ANCAK ÖDENEBİLİR
 
döktürmüşsün hardsolver çok etkiledi galiba seni
 
Çok teşekkürler orada olmak vardı anasını satiim.Atam huzur içinde yat.
 
her okuduğumda daha fazla duygulanyorum.....paylaşımın için tskkler..toprağın bol olsun,rahat uyu atam.........
 
gerceten cok etkileyici duygulanmamak elde değil emeğe saygı cok tskr.ler
 
Atatürk'ün Tabutunun Açıldığı Gün(9 kasım 1953)

Atatürk'ün Tabutunun Açıldığı Gün(9 kasım 1953)...

Kefen sıyrıldı ve...

Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
Ata'nın
yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...

8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile
Şevki
Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi
Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan
ise
Ankara Valisi Kemal Aygün'dü...
Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını
Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı
geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan
korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
ediyoruz."Prof. Mutlu
önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.
Hastalığını
gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını
rica
etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar
***ürürüm,
bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı
Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı.
Meclis
Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda
da...Mutlu,
görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı.
Gerçekten
tarihi bir tanıklıktı bu...
Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici
kabrinden
çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir
hafta
boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk
başında
nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite
üyeleri
tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.
Bunun
üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni
bir
sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali
düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku
çıkmadı.Sanduka
talaş doluydu.
Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı
doluydu.
Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında,
ağzı
kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza
için
kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi
yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi
bir
muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes
nefesini
tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu
patlatmış,
nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti
geziniyordu. Ve 15
yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları
aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların
yardımıyla
katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi
kahverengi
bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı
olmuştu
Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle
anlatacaktı:"Yüzünü örten
ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü
ile
karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz
kapağının
üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında
uyuyor
gibiydi."
Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun
başına
çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta
Başbakan
Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes
de
yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde
aşağı,
tabuta doğru baktı.
O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan
aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de
baktım
ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.
Tahmin
ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda
kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına
yığılıverdi.
Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş,
tekrar
solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu
beyaz
kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp
doçenti Dr.
Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı
gösterdi ve
şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım
gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını
istiyor."Doç.
Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.
"Böyle bir
kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser
kâğıdı
katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten
sonra
salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan
besmele
çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15
yıl
içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri
bayrakla
örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.
Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu
Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son
durağı
olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...
Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı
Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12
askerin
omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir
top
arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan
naklen
yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar
hüzünlüdür.
Ancak
o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini
çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün
naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem
yapılmıştı.
Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından
gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir
formül
enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük
ilaç
şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem
sayesinde
Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi
-
öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün
defnini
şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.
Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O
komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in
huzurunda
Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca
tahnit
bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle
Atatürk'ün
(mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene
katılanlar
olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o
törene
katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan
bilgilerin bir
kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk
araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki
Mutlu
ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor.
Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
ayrıntılarla
daha da ilginç bir boyut kazanıyor.

Atatürk'ü son görenler anlatıyor:

'Yüzünde iki günlük sakal vardı'
Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te
Etnografya
Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki
o
töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı
buldular.
İzlenimlerini şöyle anlattılar:
• OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç
heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
katafalka
çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük
sakalı
vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."

' Gözleri aralıktı'

HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım.
Başı yana
doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı.
Hani
insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
aralıktı
gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."


50gun5lsqc9.jpg


Nefeslerin tutulduğu an...
Tarih: 10 Kasım 1953. Mermer lahit sökülmüş, betonlar kırılmış, tabutu kaldıracak zincirli makaralar lahit salonunun tavanına yerleştirilmişti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi, tabutun çevresindeler...


51gun5xlmd5.jpg

Kız kardeşinin gözyaşları
Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan, başını tabuta dayıyor ve dakikalarca öyle kalıyordu. Belki çok uzaklarda, Selanik'te kalan günleri yâd ediyor; belki de ağabeyinin ruhuna dualar gönderiyordu.


sonug2.jpg


Tabut ortaya çıkıyor
Lahtin üzeri tamamen açılmış, Atatürk'ün cenazesini 15 yıldan beri muhafaza eden kurşun tabut ortaya çıkmıştı


53gun3dyiq9.jpg


Dinler, Anıtkabir yolunda...
Türkiye'deki bütün dini cemaatlerin temsilcileri cenaze arabasını takip ediyorlar. Ermeni, Yahudi, Katolik ve Rum temsilcilerle beraber zamanın Diyanet İşleri Başkanı kortejle yürüyor.


54gun4ookx3.jpg


Atatürk'ün tabutu birazdan salona çıkartılmış olacak.
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi tabutun çevresindeler...


55gun4lxqx3.jpg


56gun3ifvp9.jpg

Mermer lâhid sökülüyor.
Sonra betonlar kırılıyor ve tabutu kaldıracak olan makaralar lâhit salonunun tavanına yerleştiriliyor.

57gun8fwsh7.jpg


Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.

Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e doğru yol alan korteji, Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.


58gun8bipd8.jpg


Son saygı duruşu
Üniversite gençliği, Atatürk'ün Etnografya Müzesi'nde son saygı duruşunu yapıyor.


halimizduman' Alıntı:
Atatürk'ün Tabutunun Açıldığı Gün(9 kasım 1953)...

Kefen sıyrıldı ve...

Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
Ata'nın
yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...

8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile
Şevki
Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi
Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan
ise
Ankara Valisi Kemal Aygün'dü...
Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını
Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı
geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan
korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
ediyoruz."Prof. Mutlu
önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.
Hastalığını
gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını
rica
etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar
***ürürüm,
bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı
Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı.
Meclis
Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda
da...Mutlu,
görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı.
Gerçekten
tarihi bir tanıklıktı bu...
Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici
kabrinden
çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir
hafta
boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk
başında
nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite
üyeleri
tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.
Bunun
üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni
bir
sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali
düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku
çıkmadı.Sanduka
talaş doluydu.
Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı
doluydu.
Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında,
ağzı
kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza
için
kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi
yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi
bir
muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes
nefesini
tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu
patlatmış,
nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti
geziniyordu. Ve 15
yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları
aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların
yardımıyla
katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi
kahverengi
bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı
olmuştu
Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle
anlatacaktı:"Yüzünü örten
ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü
ile
karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz
kapağının
üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında
uyuyor
gibiydi."
Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun
başına
çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta
Başbakan
Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes
de
yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde
aşağı,
tabuta doğru baktı.
O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan
aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de
baktım
ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.
Tahmin
ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda
kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına
yığılıverdi.
Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş,
tekrar
solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu
beyaz
kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp
doçenti Dr.
Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı
gösterdi ve
şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım
gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını
istiyor."Doç.
Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.
"Böyle bir
kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser
kâğıdı
katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten
sonra
salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan
besmele
çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15
yıl
içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri
bayrakla
örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.
Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu
Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son
durağı
olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...
Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı
Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12
askerin
omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir
top
arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan
naklen
yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar
hüzünlüdür.
Ancak
o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini
çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün
naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem
yapılmıştı.
Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından
gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir
formül
enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük
ilaç
şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem
sayesinde
Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi
-
öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün
defnini
şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.
Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O
komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in
huzurunda
Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca
tahnit
bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle
Atatürk'ün
(mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene
katılanlar
olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o
törene
katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan
bilgilerin bir
kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk
araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki
Mutlu
ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor.
Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
ayrıntılarla
daha da ilginç bir boyut kazanıyor.

Atatürk'ü son görenler anlatıyor:

'Yüzünde iki günlük sakal vardı'
Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te
Etnografya
Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki
o
töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı
buldular.
İzlenimlerini şöyle anlattılar:
• OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç
heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
katafalka
çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük
sakalı
vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."

' Gözleri aralıktı'

HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım.
Başı yana
doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı.
Hani
insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
aralıktı
gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."


50gun5lsqc9.jpg


Nefeslerin tutulduğu an...
Tarih: 10 Kasım 1953. Mermer lahit sökülmüş, betonlar kırılmış, tabutu kaldıracak zincirli makaralar lahit salonunun tavanına yerleştirilmişti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi, tabutun çevresindeler...


51gun5xlmd5.jpg

Kız kardeşinin gözyaşları
Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan, başını tabuta dayıyor ve dakikalarca öyle kalıyordu. Belki çok uzaklarda, Selanik'te kalan günleri yâd ediyor; belki de ağabeyinin ruhuna dualar gönderiyordu.


sonug2.jpg


Tabut ortaya çıkıyor
Lahtin üzeri tamamen açılmış, Atatürk'ün cenazesini 15 yıldan beri muhafaza eden kurşun tabut ortaya çıkmıştı


53gun3dyiq9.jpg


Dinler, Anıtkabir yolunda...
Türkiye'deki bütün dini cemaatlerin temsilcileri cenaze arabasını takip ediyorlar. Ermeni, Yahudi, Katolik ve Rum temsilcilerle beraber zamanın Diyanet İşleri Başkanı kortejle yürüyor.


54gun4ookx3.jpg


Atatürk'ün tabutu birazdan salona çıkartılmış olacak.
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi tabutun çevresindeler...


55gun4lxqx3.jpg


56gun3ifvp9.jpg

Mermer lâhid sökülüyor.
Sonra betonlar kırılıyor ve tabutu kaldıracak olan makaralar lâhit salonunun tavanına yerleştiriliyor.

57gun8fwsh7.jpg


Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.

Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e doğru yol alan korteji, Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.


58gun8bipd8.jpg


Son saygı duruşu
Üniversite gençliği, Atatürk'ün Etnografya Müzesi'nde son saygı duruşunu yapıyor.

atam izindeyiz
 
REsimler Kurbaga :-(
 
Geri
Üst