TraFoo
Banned
- Katılım
- 3 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,032
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Astınız da ne oldu
O gün TBMM'de bulunan Adalet Partililer, 'Üç bizden, üç sizden!' diye bağırdılar.
Ve idama onay verdiler.
İdamı onaylayanlardan birisi de Süleyman Demirel'di. Bir sene kadar önce, 12 Mart 71'de askeri darbe ile başbakanlıktan indirilen Adalet Partisi Lideri Demirel.
Üç bizden derken, 1960 darbesi sonrasında idam edilen Demokrat Partili Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan işaret ediliyordu.
Üç sizden ile de Deniz Gezmiş; Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan gösteriliyordu.
O asılanlar, ülkeyi yönetmiş insanlardı.
Bu asılacaklar ise daha öğrenciydiler.
Ve bu asılacakların suçları büyüktü: Çünkü bunlar; ülkeyi yönetmek ve aynı zamanda da bu ülkeye yeni bir şekil vermek istiyorlardı.
Deniz Gezmiş; 1967'de Kıbrıs Mitingi'nde Amerikan bayrağını yakarak kendi idam fermanını aslında imzalamıştı.
Bu fermanın altına; 6. Filo'yu kuvvetle protesto ederek başka bir onay damgası vurdurmuştu.
Yetmemiş; 1 Kasım 1968'de Samsun'dan Ankara'ya doğru 'Mustafa Kemal Yürüyüşü' başlatmıştı. Bütün öğrenci dernekleri bu yürüyüşte yerini almıştı.
Bu yeni sözler; yeni hareketler her yanda dalgalanmalar yaratıyordu.
Denizler, İstanbul'da gösteri yaparken bizler de Trabzon'da minibüse biniyoruz; marş söyleye söyleye Maçka'ya gidiyoruz. Orada köylülerin fındık mitingi var. Aralarına girip destek veriyoruz.
Ama gözümüz daha çok İstanbul'da, Ankara'da...
Deniz de bir tür yol gösteriyor gibi.
İşçi Partisi var... Bu parti içinde çalkantılar ortaya çıkıyor; toplumcu hareket bölünüyor. Bölünen toplumcu atılım biraz daha şiddeti davet ediyor.
Adalet Partisi Lideri ve Başbakan Süleyman Demirel; gençliğin devrimci atılımına çok kızıyor ama halkın ilgisi; onun eylemleri sertçe bastırmasına bir tür set oluşturuyor.
Sonunda, asker harekete geçiyor. Ülkeyi 24-25 yaşlarındaki üniversitelilerden kurtarmak için yönetime el koyuyor.
Ve, Deniz Gezmiş'i, iki arkadaşıyla birlikte 6 Mayıs 1972'de idam ederek rahatlıyorlar.
***
Ama bitmiyor.
Halkın beklentisi karşılanmayınca toplumcu hareketler yeniden parlıyor. Bunun üzerine Türk devrimcilerle Kürt kökenli devrimcilerin ortaklığını kıracak bir plan devreye sokuluyor. Ve PKK hareketine yol veriliyor. Böylece; devrimci talebin yerini Doğu'da etnik talepler alıyor; hareket zayıflayınca şiddete kayıyor.
Amerika; ordu içindeki darbeci generallerle el ele verip polisi de istediği gibi kullanıyor.
Ve peş peşe cinayetler işleniyor; toplu kıyımlar devreye sokuluyor.
Amerikan maşası faşist Kenan Evran yeni bir darbe ile ortalığı kırıp geçiriyor.
Başka gençler, dizi dizi asılıyor.
'Asmayalım da besleyelim mi?' diye çıkışıyor Kenan Evren daha reşit olmamış çocukların yağlı ipe çekilmelerini hazmedemeyenlere...
Ve elinde Kuran, dilinde hadis, ülkeyi karış karış dolaşıyor bu Amerikancı general.
Ne devrimcileri bırakıyor ne de onların karşısına diktikleri ülkücüleri.
İki tarafı biçtikten sonra meydanı Ak Genç'lere terk ediyor.
***
Ne oldu yani?
Darbeci Memduh Tağmaç'a mı kaldı dünya?
Onun askeri hakimi Ali Elverdi dünyaya kazık mı çaktı?
Ya, idam idam diye bağıran askeri savcı Baki Tuğ, üç genci darağacına yollayınca cennetin tapusunu mu garantiledi?
Biliyorum; Deniz Gezmiş'in de suçu vardı.
Lakin; daha dalında parıldayan bir gül gibiyken... Kopartılır mıydı?
Üniversitelisini cellada teslim eden zihniyet ne zalim bir zihniyetti öyle.
Zaman kimden yana şimdi?
Darbeci generallerden ve can almak için can atan o zalim yargıçlardan yana mı çalışıyor zaman?
Yoksa Denizlerden yana mı?
bir Deniz gitti ama bugün milyonlarcası var.
Bundan eminim...
Açın yüreklere bakın; göreceksiniz...
Rıza Zelyut | Astınız da ne oldu