Askerlerimize neden "Mehmetçik" denir?

kuzay

Pesimist
Katılım
2 Nis 2007
Mesajlar
28,387
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kalamazsın Bu Hayatta Bakire ,En Azından Hayat Koy
Alper DARÇIN isimli vatandaşımızın GENELKURMAY BAŞKANLIĞI'NA “Mehmetçik” ismi hakkinda Bilgi edinmek için yolladığı e-posta'nın cevabı:



T.C.
GENELKURMAY BAŞKANLIĞI
A N K A R A

GENSEK : 3400- 2073-04/Bas.Yyn.Hlk.İlş.ve Tnt.D.Hlk.İlş.Ş.( 2051 ) 31 ARALIK 2004
KONU : Bilgi Edinme Hakkı Yasasından YararlanmaTalebi.

SAYIN ALPER DARÇIN’A




İLGİ : (a) 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu.
(b) 2004/7189 Karar Sayılı “Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakında Yönetmelik”
(c) Alper DARÇIN’ın 21 Aralık 2004 tarihli bilgi edinme talebi.

1. İlgi (a) Kanun ve ilgi (b) Yönetmelik kapsamında yaptığınız müracaat ilgi (c) ile alınmıştır.

2. Sözkonusu talebinize ait cevap EK’te gönderilmiştir.




Milletlerin tarihlerine şan ve şeref örnekleri veren kahramanlık için çeşitli düşünce ve yorumlar vardır. Bu düşüncelerde çok kere cesaret ile kahramanlık karıştırılmış ve karıştırılmaktadır. Cesaret, insanda sadece manevi bir kuvvet, kahramanlık ise fazilettir. Kahramanlık ruhu ferde ırkından intikal eder. Bir millet yapısı itibariyle kahraman değilse, içinden çıkacak birkaç yiğitle dünya üzerinde özgür yaşamak imkanını bulamaz veya özgürlüğü her savaşta tehlikeye girer.

Buna karşı bir milletin cephede savaşan evlatları dünyayı hayretler içinde bırakan kahramanlıklar yaratmışsa hiç şüphe yok ki o milletin yalnız cephede savaşan erleri değil beşik sallayan anaları, okul çağındaki evlatları ve ak saçlı ihtiyarları, sonuç olarak bütünü kahramandır.

Türk ordusunun kahraman askerine verilen unvan olarak “Mehmetçik” simgesi, kökenini İslamiyet öncesi Türk medeniyetine kadar uzanmaktadır. Atalarımız daha Orta Asya’dayken belirli eşyaları, cisimleri ve şekilleri belirli manalara simge yapmışlardır. Mesela, “ok” Tanrı’ya bağlılığın, “yay” da bu bağlılığın cihana yayılmasının simgesiydi. Keza davulun, tuğun devlet şeklinde değişik anlamları vardı. Doğal olarak Türk ordusu içerisinde görev yapan askerler için de bir simge geliştirilmişti. Bu dönemde Türk ordusu içerisinde görev yapan askerlere “alp”, alp er”, “alperen” vs. gibi unvanlar verilmekte idi. Bu unvanların verilmesinin temel nedeni askeri kişiliğin bir kişiye ait olmaması, tüm ulusu temsil etmesi nedeniyle olmuştur.

İslamiyet sonrası Türk ulusunun oluşturduğu devletler içerisindeki ordularda görev alan askerlere “Mehmetçik” unvanının verilmesi görülmeye başlanmıştır. Bu durumun gerekçesi ise şu şekilde ortaya konmaktadır: İslam dini benimsendikten sonra uluslar üzerinde özellikle bu dinin peygamberi olan Hz. Muhammed’e karşı bir hayranlık oluşmuştu. Oluşan bu hayranlık üzerine insanlar doğan erkek çocuklarının birçoğuna “Mehemmed”¹ ismini vermişlerdir. Bu isim daha sonra “Mehmet” şekline dönüşecektir.² Mehmet isminin kullanımı günümüzde de yaygın şekilde görülmektedir. Özellikle kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın birçoğu doğan erkek çocuklarına “Mehmet” ismini koymaktadırlar.

“Mehmet” isminin kullanım alanının bu kadar geniş olması sonucunda zamanla askere giden erkek evlatlar için söylenen bir deyim haline dönüşmüştür. Tüm Türkiye’de bu şekilde anılan askerlerimizin bu adı alması zaten cesaret ve kahramanlığının sonucu olmuştur. Bütünü kahraman olan bir milletin fertlerini ismen ayırt etmek, kahramanlıklarını sayabilmek ise imkansızdır. İşte onların hepsini bir tek adla bağrına basmak için Türk milleti, adları ayırt edilemeyen evlatlarının hepsine birden bir sevgi, kendisini savaş alanlarında tanıyan düşmanları ise bir saygı nişanesi olarak “MEHMETÇİK”3 demiştir. Mehmetçik bütün Türk ordusunun simgesidir. Mehmetçik bir isim değil bir fikirdir, bir amaçtır.

¹ “Mehemmed” isminin verilmesinin altında yatan neden olarak da İslam peygamberi Hz. Muhammed’in kutsallığının zedelenmemesi fikri yatmaktadır.
² Türkçesinin dil zenginliğinin belirtilerinden biri olarak da nitelendirilebilir. Böylece fazla sesler kelime içerisinden çıkarılarak Türkçenin sadeliği korunmuş oluyordu.
3 “Mehmetçik” kelimesinde “Mehmet” kelimesine”-çik” eki gelmiştir. Bu ek, kelimeye sevgi anlamını kazandırmaktadır.
 
İlk mehmetcik adını askere kullanan Fahrettin paşadır...Mekke ve medineyi ingiliz İşgaline karşı Osmanlının istememesine rağmen müdafa etmiş burada askere yaptığı konuşmada askere Mehmetcik adını kullanmıştır.Arapların kutsallıktan ( vahabiler) ilgileri olmadığından kutsal emanetleri trenle ist getirmişti..Mustafa kemal paşa ya Komutan olarak savaşma isteğini bildirse de Atatürk Onu Afganistana Askeri ateşe atamıştır..saygılarımal.
 
Teşekkürler. Eline sağlık.
 
Emeğine sağlık arkadaşım ...
 
Ben şöyle bılıyordum eskıden ahmetler mehmetler cokmus o yuzden mehmet sehıt dustu dememısler mehmetcık sehıt oldu derlermıs dıye duyduydum?
 
Yıl 1918. 30 Ekim. Osmanlı devleti, Mondros ateşkes anlaşmasını yenilen taraf olarak imzalamıştır. Bütün cephelerde savaş durmuş, Osmanlı birlikleri silah, cephane ve tesisatlarıyla Anadolu’ya nakledilmeye başlamıştır. Yalnızca Medine Seferi Kuvvetleri verilen emirlere rağmen teslim olmamıştır. Ateşkesin tarafları panik içindedir. Medine’yi muhasara eden Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah tedirgindir. Medine içinde teslim olmak lazım geldiğine inanan bir kısım zabit ve erat dahi bir an önce evlerine dönme arzusuyla doludur. Ne var ki, Hicaz seferi kuvvetler kumandanı ‘Çöl Aslanı’ lakaplı Fahreddin Paşa, teslim olmamakta, ‘Peygamberin kutsal mevkiini çapulculara ve İngiliz yâranlarının himayesine terk etmem’ diye, diretmektedir.

Beş ay, tam beş ay boyunca direnir, Fahreddin Paşa.. Medine’ye ulaşan tek ikmal yolu olan demiryolu tahrip edilmiş, destek kesilmiştir. Erzak azalmış, hastalık ve açlık baş göstermiştir. Paşa, çekirgenin faydaları üzerine bir tamim yayınlamış, askerleri çekirge yemeye özendirmektedir. İspanyol nezlesi ve iskorpit hastalığı, askerleri kırmaya başlamıştır. Gölgede 50 dereceye varan sıcak, arada bir yağan kartopu büyüklüğünde dolu, samyeli, Şerif Hüseyin’in bedevilerinin sinsi tacizleri, firar eden Arap askerler, ye’ise düşen zabitler, belirsiz bekleyiş, garip bir direniş..Fahrettin Paşa, inat etmektedir, kararlı ve öfkelidir; bir beyanname yayınlar;

“..Ey Nâs!..malumunuz olsun ki, şecî kahraman askerim bütün İslamın teyid-i manevisiyle Hilafetin gözbebeği olan Medine’yi son fişeğine, son damla kanına, son neferine kadar muhafaza ve müdafaaya memurdur. Buna askerce, müslümanca azm-û cezm etmiştir. Bu asker, Medine’nin enkazı altında ve nihayet ‘Ravza-yı Mutahhara’nın yeşil türbesi altında kan ve ateşten mensuc kızıl bir kefende görülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet ‘Mescid-i Saadet’ minarelerinden ve yeşil kubbesinden Osmanlılığın Albayrağı alınamayacaktır..”

Şerif Hüseyin 5 Haziran 1916’da ayaklanmış, Medineye kadar ilerlemiş ve orada Fahreddin Paşa komutasındaki Hicaz seferi kuvvetleri tarafından durdurulmuştur. Şerif, Medine’yi ele geçirip, ‘Haşimiye Hükümet’ni ilan etmek istemektedir. İngilizler, Arap aleminde Şerif’in Hilafetinde bir İslam imparatorluğu kurma sözü vermişlerdir. Fahreddin Paşa, kuvvetlerinin başında fiilen harbe katılarak asilerin baskınlarını püskürtür, İngiliz ve Fransızlardan aldıkları altın, silah ve erzaklarla mücehhez çapulcuları püskürtür ve Medine’yi kontrol altına alır. Haziran 1916’dan Temmuz 1919 tarihine kadar müdafaa eder. Mütarakeye rağmen beş ay daha direnir.

Sonunda, Halifenin emir vermesini teslim olmak için şart koşar. Yanındaki bazı zabitlerinde ihanetiyle Paşaya bir oyun kurulur ve 13 Ocak 1919’ da Paşa teslim alınır. Fahreddin Paşa, kılıcını ve silahını teslim etmez, Hz. peygamberin mescidine, Hz. Fatıma’nın kabrine emanet eder. Ve bir İngiliz distroyeriyle Mısıra götürülüp hapsedilir. Oradan Maltaya götürülür ve 1921 yılında serbest kalır. Oradan Anadolu’ya geçerek Milli Mücadeleye katılır. Kazım Karabekir komutasındaki Kars 12. Fırkası ile Sakarya’ya doğru yola çıkar. Başkomutanlık meydan muharebesine katılır. 1922 yılında dört yıl süreyle Afganistan’a elçi olarak atanır. Hind Müslümanların Milli Mücadeleye yardımı için çaba gösterir. 1926’da Anavatana döner. 1948’de İstanbul’da vefat eder. Osmanlının ilk Akıncı beylerinden Balioğulları soyundan gelen Fahreddin Paşa, vasiyeti üzerine Rumelihisarı kabristanına defnedilmiştir. Şerif Hüseyin ise, İngilizlerin oyununa gelmiş, sonraki tüm hainlere ibretlik bir örnek olarak, gavur sözüne güvenmenin cezasını zillet içinde yaşayarak ödemiş ve Kıbrısta sürgün ve zelil bir halde ölmüştür . Haşimiye imparatorluğu yerine, İngilizlerin gizli üssü konumundaki küçük Ürdün’de oğluna bir ülke düşmüştür.


Türk tarihi unutulmuş kahramanlarla doludur....Neden unuttuk ayrı mesele:melek
 
Güzel paylaşım.
Eline sağlık kuzay.
 
Kesinlikle

İlk mehmetcik adını askere kullanan Fahrettin paşadır...Mekke ve medineyi ingiliz İşgaline karşı Osmanlının istememesine rağmen müdafa etmiş burada askere yaptığı konuşmada askere Mehmetcik adını kullanmıştır.Arapların kutsallıktan ( vahabiler) ilgileri olmadığından kutsal emanetleri trenle ist getirmişti..Mustafa kemal paşa ya Komutan olarak savaşma isteğini bildirse de Atatürk Onu Afganistana Askeri ateşe atamıştır..saygılarımal.



ARKADASIMIZ DORU SÖYLUYOR . . PEYGAMBER EFENDIMIZIN ISMI BU SEKILDE ANILMASIN DIYE FAHRETTIN PASA KUTSAL TOPRAKLARI KORUMAK ICIN SAVASMADAN ONCE ORDUSUNA MEHMETCIKLERIM DIYE SESLENMISTIR . . .
 
sadece şunu söylüyorum yer yüzündeki hatta evrendeki en asil soya mensup olduğum we en asil dewletin vatandaşı olduğum için kendimle gurur duyuyorum bana bu gururu yaşatan tüm MEHMETÇİKLERE TÜM MUSTAFA KEMAL'LERE şükranı bir borç bilir teşekkür ederim

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..!!!!
 
Tesekurler Bilgilerini Bizimle Paylasıtıgın İçin
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!
 
Geri
Üst