Artık Önümüzde Bu Türkiye Var

  • Konbuyu başlatan WoLF
  • Başlangıç tarihi
W

WoLF

Guest
Bir referandum süreci daha sona erdi ve AKP anayasa değişiklikleri kabul edildi. Sonuçların Yüksek Seçim Kurulu tarafından Resmi Gazete’de açıklanmasından itibaren değişiklikler yürürlüğe girecek.

Başta siyasiler, “evet’çi” cephenin yürüttüğü propagandalar yalan, demogoji, tehdit ve şantajla doluydu. Yapılan baskılar o düzeye çıktı ki, mahalle ya da toplumsal baskıya dönüşüp, gözdağı verme, korkutma aşamasına kadar geldi.

Her şeyden önce değişikliklerin tümünün tek oylamaya sunulması, halkın iradesine saygısızlık ve o irade üzerine ipotek koyma anlamı taşımaktaydı. Yargı bağımsızlığını yok edip AKP yargısı yaratacak değişiklikler, “temel hak ve özgürlükleri geliştiriyoruz” ile “sendikal hakları artırıyoruz” tezgahlaması ile halkın gözünden kaçırıldı.

TEHDİTLER TUTTU

Başbakan ve bakanların tehdit edici söylemleri, çeşitli toplum kesimleri üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Başbakan;

“Dostluğumuz ne kadar değerliyse, düşmanlığımız da o kadar şiddetlidir”,
“Bitaraf olan bertaraf olur”,
“Hayır diyenler darbecidir”,
“Hem hayır diyeceksiniz, hem toplu sözleşme isteyeceksiniz”,
“Bugün evet diyenlere sessiz kalanlar, yarın huzurumuza geldiğinizde biz de size sessiz kalırız”,
“Hayır cephesinde CHP, MHP, BDP, TKP, İP, YARSAV ve çeteler var”,
“Dedelerden talimat alma devri bitiyor.”

Söylemleriyle, bir yandan hayır diyen tüm yurttaşları darbecilikle suçlarken, öte yandan iş adamlarını ve YARSAV’ı yok etmekle tehdit etti, meslek odalarını ve kamu görevlilerini uyarmaktan, Alevileri karşısına almaktan çekinmedi.

İŞ ALEMİ YANAŞIK DÜZENDE

Sanayi ve Ticaret Bakanı “Referandumda hayır çıkarsa iş adamları beni aramasın” deyip, bu tehdide katıldı.

AB üyelik sürecinden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, iftar çadırında yaptığı konuşmada, “Bu paketin içeriğini okuduktan ve ülkeye neler kazandıracağını gördükten sonra bu pakete ‘hayır’ diyenlerin ya aklından zoru vardır ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır” diyerek, kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret etti.

“Evet” kampanyasına destek veren Fethullah Gülen, önce “herkes hatta mezardakiler bile bu değişikliklere evet oyu vermeli” derken, sonra bununla da yetinmedi ve evet’çilere bir de görev verdi: “Herkes en az 10 kişiyi sandığa götürüp evet oyu kullandırmalı”.

HAK-İŞ Başkanı’nın, işadamlarını kastederek, “Anayasa değişikliğine sessiz kalanlar sivil toplum konsomatrisidir” suçlaması, AKP’ye destek vereceğim diye yaratılan başka bir rezaletti.

BEDELLİ ASKERLİĞİN BEDELİ

Baskılar yalnız söylemlerde kalmadı, eylemlere de yansıdı.

Kışlaya politika girmesin diyenler, Bayram ve Cuma namazları sonrası cami avlusunu “evet” mitingi alanına dönüştürmekten çekinmediler.

İftar sofraları ve türbe ziyaretleri “evet” mitingine dönüştürüldü.

Oy avcılığı için bedelli askerlik ısrarla gündemde tutuldu; prim ve vergi borçlarının yeniden yapılandırılması sözleri verildi; esnaf kredilerinin faizleri düşürüldü; üniversite harçlarına zam yapılmadı.

AFİŞ ASANA 250 LİRA

Tüm bilboardlar “evet” afişleriyle donatıldı. Evlerine “evet” afişleri asanlara 250 TL verildiği söylendi.

Başbakan muhtarlara “evet” denilmesi çağrısı içeren yazılar yazdı. Valiler ve kaymakamlar sosyal yardımlaşma fonu kesesinin ağzını sonuna kadar açtılar; kömür, gıda, para yardımları hız kazandı.

Kaymakamların köy muhtarlarına, “şayet köyden evet oyu çıkmazsa KÖYDES projesinden yararlanamayacakları” baskısı yaptığı basında yer aldı. (Sözcü, 02.09.2010)

Yandaş medyanın yoğun “evet” programları RTÜK tarafından görmezden gelinirken, karşıt görüşü savunan medya organlarına ceza yağdı.

Bir cemaat lideri “Referandum günü sandığa gitmek yerine umreye gitmek büyük vebaldir” diyerek “evet” propagandasında dini kullanmaktan çekinmedi.

Kısaca tüm Devlet olanakları ve gücü “evet” lehinde kullanıldı.

KİM TEKME TOKAT YEDİ

Bununla da yetinilmedi, baskı şiddete dönüştü. Denizli’de evinin karşısındaki “evet” afişini indirmeye çalışan emekli öğretmen, İstanbul Bahçelievler’de ve Ümraniye’de “hayır” bildirisi dağıtan CHP kadın kolları üyeleri ile Yeni Parti gençlik kolları üyeleri, sopalı saldırıya uğrayıp acımasızca dövüldü. Gaziantep’te üzerinde “hayır” yazan tişört giyen bir genç ile İzmir’de “hayır” çıkartması yapıştırmaya çalışan Türkiye Gençlik Birliği üyeleri polis tarafından gözaltına alındı.

Polis, “evet” propagandası yapanlara göz yumarken, “hayır” kampanyası yürütenlere göz açtırmadı.

Kamu yararına çalışan dernek statüsünde olduğu gerekçesiyle Atatürkçü Düşünce Derneği ve Halkevleri’ne propaganda yasağı getirilirken; her biri aynı statüde bulunan Türkiye Yazarlar Birliği, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu (TUSKON), Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, Anadolu Sakatlar Derneği ve Kızılay’ın, kısaca siyasal iktidara yakın vakıf ve derneklerin “evet” kampanyasına göz yumuldu.

İşte bu baskılar sonucu, AKP anayasa değişiklikleri halkoyunda kabul edildi.

REFERANDUMA BİLGİSAYAR KATKISI VAR MI

Bu sonuca elektronik sisteminin katkısı oldu mu, onu bilemeyiz. Ancak bu konuda iki hususu hatırlatmak isteriz. CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, halkoylamasında seçim sistemine müdahale edilerek, yazılımın % 52-53 “evet”e göre programlanacağı; oy kullanmayanların bir kısmının kullanmış gibi gösterilerek “evet” hanesine kaydırılacağı kuşkusu bulunduğunu dile getirdiği gazetelerde yer aldı.

Arkasından, daha halkoylaması yapılmadan ve sonuç belli olmadan, sanki değişiklikler kabul edilmiş gibi, Adalet Bakanlığı’nın, HSYK’na seçilecek 1. sınıf yargıç ve savcılar için çalışma başlattığı, adliyelere ve bölge idare mahkemelerine gizli listeler dağıttığı ve seçilmesini istediği kişileri empoze etmeye çalıştığı, YARSAV Başkanı tarafından açıklandı.

Son olarak, kırsaldaki kadın seçmenin, cemaat ve tarikat üyelerinin ve aşiret mensubu seçmenlerin, ne yazık ki oylarını kendi iradeleriyle kullanmadıklarını da eklemek isteriz.

ANAYASA MAHKEMESİ AKP’LİLEŞECEK Mİ

Ve sonuç…

1) Anayasa Mahkemesi yönünden:

Bu sorunun ilk yanıtını Başbakan’ın İzmit mitinginde yaptığı konuşmada bulmaktayız. Diyor ki Başbakan; “İnşallah 12 Eylül milat olacak. Hukuk, adalet, sosyal devlet adına yeni bir başlangıç olacak. Daha kapsamlı bir anayasa için önemli bir adım olacak. Bu yaptığımız değişiklik her şey değil. 2011 genel seçimlerini de farklı kazanacağız. Daha farklı, daha güçlü geleceğiz. O zaman anayasa üzerinde yapacağımız değişikliğin kilidini oluşturuyor. Şimdi bu adımı atıyoruz.”

Yani bundan sonra, Türkiye Cumhuriyeti’ni daha İslami bir yapıya kavuşturacak, federasyon ve bölünme getirecek, başkanlık sistemini kabul edecek anayasa değişiklikleri yapılacaktır. Ancak, bu değişikliklere “dur” diyecek bir Anayasa Mahkemesi bulunmayacaktır. Böylece, “ulus devlet”, “üniter devlet”, “laik devlet” yapısına veda etmek, bölünmüş bir ülkede “ılımlı İslam Cumhuriyeti” rejimini yaşamak zorunda kalınacaktır. Belki de bu değişikliklerin çoğu, Anayasa Mahkemesi’nden geri dönmeyeceğinden emin oldukları için, yasayla gerçekleştirilecektir.

“Laiklik” ve “bölünmez bütünlük” ilkelerine aykırı eylemlerin odağı olan bir siyasal partiyi kapatacak bir Anayasa Mahkemesi de bulunamayacaktır.

Kararlarıyla çağdaş, laik, aydınlanmacı Türkiye Cumhuriyeti rejiminin sürmesini sağlayacak bir Anayasa Mahkemesi’nden yoksun kalınacaktır.

Ve son olarak, AKP, Başbakan ve bakanların Yüce Divan’da yargılanma olasılığına karşılık “kendi yargıcını” yaratmış olacaktır.

Etkili bir anayasal denetim, muhalefet ve azınlık için, çoğunluğun tahakkümüne karşı bir hukuksal frendir. Türkiye artık bu frenden yoksundur. İktidarın gücünü, demokrasiyi yok etmemesi için sınırlandıracak bir Anayasa Mahkemesi bulmak, artık olanaksızdır. Böyle bir denetimsiz sistem, sivil diktaya, parti devletine ve tek adam yönetimine yol açacaktır.

YARGIÇLAR CEZALANDIRILACAK

2) Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu yönünden:

Değişiklikler sonucu yaratılan yandaş bir HSYK aracılığıyla,

- Yargıçlar ve savcılar, cezalandırma ve ödüllendirme yönteminin de yardımıyla daha da baskı altına alınarak, bağımsız ve tarafsız karar vermeleri önlenecek, siyasal iktidar gibi düşünüp karar vermeleri sağlanacaktır.
- Özel yetkili ve önemli yargı yerlerine yandaş yargıç ve savcılar atanacak, hatta giderek tüm yargı yerleri bu duruma getirilecektir.
- Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine, yine yandaş yargıç ve savcılar seçilecektir.
- İdari yargının yetkisi kısıtlanacaktır.

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kalkacak, taraflı yargı “adalete güven” duygusunu yok edecektir. Yani, devlete güven yok olacaktır. Artık yurttaşlar, davalı ya da davacı oldukları zaman “adalete” değil, “AKP’ye” sığınacaklardır.

Verdiği kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’ni bir hukuk devleti olmaktan çıkarıp, bir korku imparatorluğuna dönüştürecek yargıç ve savcıların sayısı artacaktır. Yandaş yargıç ve savcılarla donatılan, bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitiren mahkemeler ve yüksek mahkemeler, Atatürkçü yurtseverlerin, laik Cumhuriyet’i savunanların, cemaat ve siyasal iktidar karşıtlarının, hukuk ve ceza davaları yoluyla tam anlamıyla kabusu olacak; bu gibiler tümüyle sindirilip yok edilecektir. Bu yolla bir suskunlar ülkesi yaratılacaktır. Bunun için Hanefi Avcı’nın şu sözünün belleklere kazınması gerekir: “Özel yetkili mahkemelerin yargıç ve savcıları emsalleri ile değiştirilmezse, cemaat karşıtlarının özgürlükleri ve yaşamları güvencede olamaz.”

Tarikat ve cemaatlerin gölgesindeki siyasallaşmış bir yargının adaleti gerçekleştirmesi beklenmemelidir. Siyasal iktidardan yana taraf olan bir yargı, yurttaşların hak ve özgürlüklerini değil, yandaşı olduğu siyasal iktidarın ve onun mensuplarının çıkarlarını koruyacaktır.
Yaratılan yandaş yargı sayesinde Ergenekon, Deniz Feneri, yolsuzluk dosyaları AKP’lilerin istedikleri biçimde sonuçlanacaktır. Artık AKP’liler “yargıya güvenecekler”(!)dir.

Yasal ve hukuksal olmayan telefon ve ortam dinlemeleri; özel yaşamın gizliliği hiçe sayılarak medyaya servis edilen ses ve görüntü kayıtları; usulün hemen tüm kurallarına aykırı ev baskınları, gözaltına almalar ve tutuklamalar; tutukluluğun cezaya dönüştürülmesi; Türk hukuk tarihinde ilk kez, yüksek yargıya alt mahkemelerin başkaldırması; Yüksek Askeri Şura toplantılarından çok kısa süre önce ya da toplantı sırasında verilen “yakalama” ve “ifadeye çağırma” kararları, bu değişiklikle yargının ne duruma geleceğinin göstergeleridir.

KAMPLAŞMA DERİNLEŞECEK

Özelleştirmelerin 31 milyar dolara denk düşen % 78.8’lik bölümü, yargının tüm hukuksal direnmelerine karşın AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilmiştir. Yine 80 yıllık Cumhuriyet döneminde yabancılara ancak 1 milyon metrekare toprak satılmışken, AKP döneminde yabancılara yapılan satış 54.5 milyon metrekareye ulaşmıştır. Bu anayasa değişikliğinden sonra, önünde yargı denetimi kalmayan özelleştirmelerde ve satışlarda patlama yaşanması kaçınılmazdır.

Daha önemlisi toplum, kamplara ayrılacak ve bölünecektir. Bu bölünme şimdi bile yaşanmaktadır. Laik-Dinci, Türk-Kürt, Sünni-Alevi bölünmesi toplumu sarmıştır. Yargıda bile “bizden-öteki” ayrımı yapılmakta, öteki’ne güvenilmemektedir. Bir yanda Batı’dan destek alan şeriatçı, bölücü/ayrılıkçı, 2. Cumhuriyetçi, liberal solcu güç birliği; öte yanda laik, demokratik Atatürk Cumhuriyeti’ni yaşatmaya kararlı yurtseverler.

İRANLAŞMA YOLU AÇILDI

Bu değişikliklerden sonra, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Hükümet, Ordu, yargı, üniversiteler, güvenlik güçleri, istihbarat örgütleri, medya, sivil toplum örgütleri ve sermaye, doğrudan ya da dolaylı biçimde AKP’nin kontrolüne girecektir. Bugüne kadar muhalefeti dikkate almayan, farklı görüşlere hoşgörü göstermeyen, kendi iradesini milli irade olarak gören, basın özgürlüğünü tanımayan, özel yaşamın gizliliğine saygı duymayan siyasal iktidar, bundan sonra, ele geçirdiği yargıyı da kullanarak daha da otoriter bir yönetime kayacaktır. Nitekim bunun sinyalini İçişleri Bakanı vermiş, “Bu paket yasalaştıktan, anayasaya girdikten sonra farklı bir Türkiye olacak” demiştir.

İnsan hakları savunucusu, Nobel ödülü sahibi İranlı yazar Şirin Ebadi ile bitirelim. Ebadi, “İran’da İslamcı rejimin” ilk adımı yeni bir anayasa yaparak attığını, anayasal düzenin “birkaç kişinin eline geçtiğini” söylüyor ve bu anayasal düzen hakkında şunu vurguluyor; “Yüce lider, yasama, yürütme ve yargı güçlerini elinde tutuyor, parlamentoya, halka ya da başka yasal bir kuruma hesap vermiyor”. Ebadi’ye göre, Türkiye’de İran’ın yolundan yürüyor.

Bülent Serim
Anayasa Mahkemesi Eski Genel Sekreteri
Odatv.com

KaynaK
 
İnek Şaban filmleri yeniden çekilecekmiş kim oynayacak diye sormayın ama bu da sorumu canım şimdi :)
 
cem karacanın bir şarkısı vardı


"bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete"



Bindik bir alamete gedeyoz gıyamete..
Gideoz kıyamete
Amanieyynn..
Yol dediğin yol gibi
Ulaşmalı bir yere
Biz dön baba dönelim
Geliyoz aynı yere
Bu döngü kısır döngü
Başı varda sonu yok
Dönüyom dönemiyom
Sonunda bir cıgış yok
Amanieyynn...
Bindik Bi Alamete Gedeyoz Gıyamete
Amaneeinn..
Yerel ve genel seçim
Seçin bakalım seçin
Ki dön baba dönelim
Aynı yere gelelim
Çete çeteye çatmış
Çete çete içinde
Battık buruna kadar
Cafer getir peçete
Amanieyynn...
Bindik Bi Alamete Gedeyoz Gıyamete
Nush ile uslanmam ben
Etmeli beni tekdir
Tekdirden anlamazsam
Artık hakkım kötektir
Eskiden adam gibi
Oturur meze yerdik
Şimdi meze yer gibi
Oturup adam yiyoz gariiee
O zaman siz buna
Müstehaksınız len!
 
Bülent Serim; Biz seni çok iyi biliyoruz çok...

Ahmet Necdet Sezer'in göz bebeklerindendin... İstediğin makamlara atandın... Zamanında rektör atamalarını eleştiren sen atandığın makamlarda acaba kimlerin önüne geçtin...

Türkiye İranlaşacakmış.. Artık buna 10 yaşındaki çocuğa söyleyince gülüyor...
 
Hiç de kötü olmayacak yargı mensuplarına ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarında filan çocuklar iyiler bunlar THKPC'liler bunlardan ümitliyiz, şunlar İP'li, bunlar iyi denmiyor muydu? İşte onların yargı bağımsızlığı anlayışı bu "çağdışı ideolojik, gerici, bağnaz, statükocu bir yargı". Gelen değişikliklerle yargı mensupları kendi temsilcilerini seçecekler. Bunun neresi kötü?
MHP'nin billboard reklamlarından birinde aynen şöyle yazıyor: Yandaş yargıya hayır! Hangi akıl (!) sahibi koyduysa o sloganı esas yandaşlığın yargıda olduğunun farkında değil, ya da farkında ama ülkücü-milliyetçi geçinerek sahtekarlık yapıyor. Seyfi Oktay'ın bilmem kimin konuşmalarında duymadınız mı? 4-5 bin hakim atadık diyor adam bakanlığım döneminde ve sonraki HSYK'lar döneminde tabii örgütten atayacağız diyor: MHP'li mi atayacaktık! Ocak'tan mı referans alacaktık.
Sen de gel bunlarla aynı ağzı kullan. AKP'li yandaş yargıya hayır de! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu beyler!
 
Bir aralarda Türkiye ye Şeriat Geliyordu , Türkiye Malezya Oluyordu , Mahalle Baskısı ile herkesin Başı örtülüyordu vs. vs. Özetle Korku üretmek ve bunun üzerinden Rant elde etmeye çalışmak işe yaramıyor . Yakında Öcü gelip Sizi Ham yapacak derlerse şaşırmayın . Başka kullanacak Malzemede kalmadı belli bir zihniyetin elinde .
 
cem karacanın bir şarkısı vardı


"bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete"



Bindik bir alamete gedeyoz gıyamete..
Gideoz kıyamete
Amanieyynn..
Yol dediğin yol gibi
Ulaşmalı bir yere
Biz dön baba dönelim
Geliyoz aynı yere
Bu döngü kısır döngü
Başı varda sonu yok
Dönüyom dönemiyom
Sonunda bir cıgış yok
Amanieyynn...
Bindik Bi Alamete Gedeyoz Gıyamete
Amaneeinn..
Yerel ve genel seçim
Seçin bakalım seçin
Ki dön baba dönelim
Aynı yere gelelim
Çete çeteye çatmış
Çete çete içinde
Battık buruna kadar
Cafer getir peçete
Amanieyynn...
Bindik Bi Alamete Gedeyoz Gıyamete
Nush ile uslanmam ben
Etmeli beni tekdir
Tekdirden anlamazsam
Artık hakkım kötektir
Eskiden adam gibi
Oturur meze yerdik
Şimdi meze yer gibi
Oturup adam yiyoz gariiee
O zaman siz buna
Müstehaksınız len!

Ellerine sağlık hocam ne güzel de demişsin.
 
[/FONT

Türkiye iran gibi olmayacak şimdilik yaklaşık 30-40 sene kadar bu süreç yaşanacak aynı malezya gibi olucak bazı seyler ne cumhuriyet nede şeriat su an bazı büyük güçlerin cıkarları ne cumhuriyet nede şeriatı istiyorlar su an..Evet cıktı sandıktan halkın kararı bu saygı duymak lazım peki bu halk neyi oyladığını biliyormu acaba hiç zannetmem sadece günlük politikalara liderlere göre haraket etmiyormu geçmişte de böyle olmadımı..Türkiye cok daha demokrasi gelecekmiş,hak özgürlükler artacakmış hadi yaa...Türkiye ılımlı islam ülkesi olucak biz istesekte istemesekte...Zamanında ABD başkanı kendi ağzından Türkiye için Türkiye ılımlı İslam ülkesi dir demedimi...Bunun nedemek olduğunu bu işlerle uğraşan diplomat,müsteşar v.s hepsi ilerde türkiye biçilien rolün ne olduğunu anlamadılarmı.Anladılar ama yapacak bişey yok...Bu gücün karşısında ne başbakan ne asker nede kimse duramaz maalasef.Bizim düşmana ihtiyacımız yok biz kendimize yetiyoruz zaten.Solcu sağcı diye geçmişte bir sürü insan bir sürü genç harcanmadımı..Bir gün solcular geciyor bir süre sonra sağcılar ne fark ediyor hayatımızda ne geciyor elimize kim başa gecerse gecsin bazı seyleri zorla hayatımıza dikta edilmiyormu...Türkiye yakın gelecekte başkanlık sistemine gececek bir süre sonra eyalet ve fedarasyon sistemine gececek hayatımızda ne değişecek cok daha demokratmı olucaz cok daha kardeşcemi yaşayacağız hayır bunlar olmayacak maalasef aramıza her gün ucurumlar vadiler tepeler giricek istesekte istemesekte....Biz değerlerimizi tarihimizi bilmiyoruz solcu,sağcı etnik kimliğimiz türk,kürt,macur,ılaz,alevi olalım ne olursak olalım bu ülkeyi daha iyi günlere götürmek cocuklarımız için daha iyi yaşam sunmak gerekirken biz hep rekabet içindeyiz neden neden !!!!!!!!
 
Gayet doğru yazmış.[Bunları bilmek için çokta zeki olmaya gerek yok......[/B]
 
İlk satırından sonra okumaya değer bulmadığım bir yazı..

TC Kanunlarına göre TBMM tarafından referandum onayı almış
bir Anayasayı halen AK Parti Anayasası diye dillendiren
gerici zihniyetin yazısına ayıracak vaktim ancak bu 4 satırdan ibarettir..
 
Hayır diyenlere gerici zihniyet diyenler, acaba hikmetyarın dizinin dibinde oturanlara ne diyecek!
İlerici ,çağdaş ve aydınlanma yolunda olan bir zihniyet mi!
Hikmetyarın dizinin dibinden demokrasi ve aydınlanma çıkarsa dünya ters dönmeye başlar herhalde.
Yok bizim derdimiz aydınlanma ve ileri gitme değil denirse o zaman sözün bittiği noktaya
geliyoruz demektir.
bunların hocası ne demişti hatırlayın;
"kanlı mı olacak kansız mı olacak"
ilerici ve çağdaş insanlar bunlar yahu!!
"....cebren ve hile ile aziz vatanın......."
"......cebren ve 1 Mart tezkeresi ile aziz vatanın........"
 
utanamadan mahalle baskısından sözediyor, sezen aksuya yapılanları kör gözler gördü, bunlar nasıl görmüyorlar anlamıyorum. rantları gitti diye seçkinler kuyruklarına basılmış gibi ötüyor, şükürler olsun bu günleri de gördük. artık geriye dönüş yok, bu ülke bizim, kendini ayrıcalıklı zannedenlerin değil...
 
İlk satırından sonra okumaya değer bulmadığım bir yazı..

TC Kanunlarına göre TBMM tarafından referandum onayı almış
bir Anayasayı halen AK Parti Anayasası diye dillendiren
gerici zihniyetin yazısına ayıracak vaktim ancak bu 4 satırdan ibarettir..

Gerici demek biraz ağır değil mi sizce de? zira bakınız çoğu 82 anayasası demez darbe anayasası der, nitekim adalet ve kalkınma partisinin de reklam panolarında yer alan söylemi de budur. hatırladığım kadarıyla "darbe anayasası mı? milletin anayasası mı?" diye yazıyordu. O zamanın şartlarında o anayasamızda yürürlüğe bir şekilde girmişti ama ismi DARBE ANAYASASI diye kaldı ki bu anayasayada akp anayasası demek gericilikse 82 anayasasına bastıra bastıra DARBE ANAYASASI diyen adalet ve kalkınma partililerin hepsi gerici olmuyor mu yoksa ben mi çok aykırı düşünüyorum.

Saygılar
 
Şu Referandum'dan sonra " N'oldu ? Hani şeriat geliyordu ? Bunlara 10 yaşındaki çocuk bile güler " diyen zihniyetin gerçekten ne ile beslendiğini merak ediyorum. Bu olay 2-3 günlük birşey değil ki ? 2-3 yıllık da birşey değil. Nerden bakılsa 10 senelik bir olay. Şu olaylara kronolojik şekilde sıra sıra bakılsa herşey daha iyi anlaşılır da...
 
Geçmiş geleceğin aynasıdır,kılavuzudur.7 senenin muhasebesini yapabilenler
gelecek 7 seneninde muhasebesini yapabilirler.
 
Hala bu ülkede 20. Yizyıl kafalı düşünenler var ya ben de onlara şaşırıyorum işte... Hala Osmanlı'nın çöküş döneminde kalmış bunlar... Zannediyorlar ki halife çıkacak saltanatlık makamını geri getirerek cumhuriyetle savaşılacak bu rejimin ilk ürünü başbakan padişah olarak sahneye çıkacak.. Acaba bunları söylerken bunları ortaya atarken gerçekten bunları ciddi ciddi kurguladınız mı.. Bu senaryoların işleyeceği en güzel yer hikaye kitapları ya da toplumsal galeyanı besleme hüvüyetinde bulunan ruhtur...

 
Hala bu ülkede 20. Yizyıl kafalı düşünenler var ya ben de onlara şaşırıyorum işte... Hala Osmanlı'nın çöküş döneminde kalmış bunlar... Zannediyorlar ki halife çıkacak saltanatlık makamını geri getirerek cumhuriyetle savaşılacak bu rejimin ilk ürünü başbakan padişah olarak sahneye çıkacak.. Acaba bunları söylerken bunları ortaya atarken gerçekten bunları ciddi ciddi kurguladınız mı.. Bu senaryoların işleyeceği en güzel yer hikaye kitapları ya da toplumsal galeyanı besleme hüvüyetinde bulunan ruhtur...


Erdoğan'ın bahsettiği şu başkanlık sistemi sana neyi ifade ediyor peki ? Şunu oku istersen
BURADAN
 
Hala bu ülkede 20. Yizyıl kafalı düşünenler var ya ben de onlara şaşırıyorum işte... Hala Osmanlı'nın çöküş döneminde kalmış bunlar... Zannediyorlar ki halife çıkacak saltanatlık makamını geri getirerek cumhuriyetle savaşılacak bu rejimin ilk ürünü başbakan padişah olarak sahneye çıkacak.. Acaba bunları söylerken bunları ortaya atarken gerçekten bunları ciddi ciddi kurguladınız mı.. Bu senaryoların işleyeceği en güzel yer hikaye kitapları ya da toplumsal galeyanı besleme hüvüyetinde bulunan ruhtur...




Eğer gerçekten cumhuriyetin, iran modeli islam cumhuriyetine yada şeriata dönmesini istemiyorsan yatıp kalkıp bize dua etmen gerek. Çünkü gözlerimizi açıp, korkmadan sesimizi çıkararak bu dönüşüm sürecini yavaşlatan, tıkayan biziz. Önüne konan her lokmaya eyvallah demeye hazır olan kula kul zihniyetlere bıraksaydık bu vatanı, çoktan dönüşmüş parça pinçik olmuştuk bile.

Osmanlını çöküş dönemine takılmaya gerek yoktur çünkü zaten çöktü bitti yokoldu. Vatan haini ilan edilen padişahlar gemilerle kaçtı. Kaçamayanlar zaten sürüldü. Ama buna rağmen hala osmanlı sevdasına osmanlı zihniyetine bürünmüş bir kitle var. Kula kulluk etme sevdasında olan zihniyetler, kendilerine çobanlık yapacak bir padişah özlemi çektikleri için bu durumdayız. Kendi kendini yönetemeyen, kendi kendini yönetmeyi kavrayamamış zihniyetler peşine takıldıkları bir hocanın ağzından çıkan her kelimeye biat eder. Ve Türkiyede bunlardan çok var.

Örneğin fettullah gülen cemaati. Bu cemaate giripte değişen çok fazla insan gördüm. Hayatlarında namaz kılmamış ve oruç tutmamış bu birane kuşlarının bir anda 5 vakit namaza başladıklarını gördüm. Ama bu cemaat dindar insanlar yetiştirmiyor, fanatik dinciler yetiştiriyor. Arada çok fark var. Bu adamlar Allahın isminden çok, liderlerinin ismi "hoça efendi hazretlerini" zikreder. Hoca efendi aşağı, hoca efendi yukarı. Bütün gün böyle geçer. Bu oluşuma giripte cemaatin olanaklarından faydalanıp biranda zenginleşmeye başlayan bu insanlar sizi cemaate çekmeye çalışır. Çekemezlerse işte orda ayrımcılık başlar. Siz ve biz, olay bukadar basittir.

Ve bu zihniyet devletin en üst mevkilerinde öylesine kadrolaşmıştır ki bunu görmemek için ya Polyanna olmak gerekir yada gerçekten kötü niyetli... Değişim bir anda olamaz. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra. Süreç zaten başladı. Böyle giderse fettullah gülenin kahraman edasıyla Türkiyeye dönmesi yakındır. Tehlike bukadar büyütür...

Gözünde Türkiyenin bu tür bir tehlikesi yoksa, senin zaten bir sorunun yoktur. Onun için herhangibir tarikatin yada fettullah gülenin ve oluşumunun avukatlığınıda yapmana gerek yoktur...
 
Geri
Üst