Tuvalet tasina ters oturarak büyük abdest yapmak nazari keser
Hurafelere Karsi Savas Açmis Görünüp Halkimizi Hurafelerle Yetistiren Bir Kurulus:
Diyânet
Bu son aylarda Diyânet Isleri Baskanligi, hurafelere karsi savas açma gayretkesligi içerisinde görünmeyi seçmise benzer. Bundan bir süre önce Diyânet Baskani,
müslümanlarin geri kalisinda 'halkin hakikati birakip hurafeye sarilmasinin önemli bir rol oyandigi' kanisinda bulundugunu bildirirken,
hurafelerin, Islâmi sonradan kabul eden Yahudiler ve Hiristiyanlar tarafindan müslümanlara aktarildigini, hurafeler içinde tâ samanizme, putperestlige dayananlar bulundugunu, ve bunlarin tespit edilmesi için Il ve Ilçe müftülerine emir verildigini bildirmis ve "Halkimizi aydinlatacagiz" seklinde büyük laflar etmisti.
'Tespit' isi tamamlanmis olmali ki simdi karsimiza 'Yasayan Hurafeler' diye bir kitap çikarildi. Kisaca fikir edinebilmek için kitapta yer alan hurafelerden bir kaç örnek verelim: 'Persembe (günü) çamasir yikanirsa zengin olunur'; 'Kisa boylu kadin ugursuzdur'; 'Tuvalet tasina ters oturarak büyük abdest yapmak nazari keser'; 'Tavsan, tilki ve kara kedi yolu keserse ugursuzluk gelir'; 'Kara karga kimin evinde öterse o haneden cenaze çikar', vs...
Bu örneklere ve benzerlerine söyle bir göz atmakla hemen anliyoruz ki Diyânet, hurafelerle savasiyormus ve bu yoldan halki aydinlatiyormus gibi görünüp hurafe satma isine devam etme hevesindedir. Su bakimdan ki 'Yasayan Hurafeler' adli kitapta yer alan hurafeler, Diyânet'in kendi yayinlarinda yer alan ve halkimiza din diye belletilen verilerden pek farkli degildir. Bir iki örnek verelim:
Biraz yukarda 'Persembe (günü) çamasir yikanirsa zengin olunur' seklindeki inanisa degindik. Anlasilan o ki halk 'persembe'nin ugurlu olduguna ve o gün zengin olunabilecegine inandirilmistir. Diyânet bunun hurafe oldugunu bildiriyor. Oysa bu ayni Diyânet, 'persembe'nin ugurlu oldugunu ve bu nedenle Muhammed'in, persembe'den gayri günlerde pek sefere çikmadigini 'Islâmî gerçek' diye halkimiza belletmektedir. Nitekim Diyânet'in Sahîh-i Buhârî Muhtasari Tecrîd-i Sarîh Tercemesi adli yayinlarinin 8.cildi'nin 346.sayfasinda, 1237 sayi ile yer alan hadîs aynen söyle: '...Resûlullâh... sefere çikmak istediginde persembe gününden baska günlerde muhakkak ki pek az yola çikardi'.
Eger persembe günü zengin olunabilecegine inanmak hurafe ise (ki Diyânet'e göre öyle), o halde Muhammed'in persembeden gayri günlerde sefere çikmamasi hurafe sayilmaz mi?
Diyânet'in savas verir göründügü hurafelerden bir digeri 'Kisa boylu kadin ugursuzdur' seklindeki inanistir. Ancak ne var ki bu ayni Diyânet, sadece kisa boylu kadinlari degil, fakat genelde tüm kadinlari ugursuz sayan seriât hükümlerini halkimiza belletmekle mesguldur. Nitekim Diyânet'in söz konusu yayinlarinda aynen su yazili: 'Ugursuzluk üç seyde: at'ta, kadinda, ev'de hasil olur'; 'Eger esyada seâmet farzolunursa at'ta, kadin'da, ev'de ve mesken'de aranilmalidir' (Bu hükümler için bkz. Sahih-i..., Cilt VIII, sh. 312, Hadîs no. 1211; ve Cilt XI, sh. 267, hadîs no. 1795).
Diyânet'in savas açar göründügü bir diger hurafe söyle: 'Tavsan, tilki ve kara kedi yolu keserse ugursuzluk gelir'. Ancak ne var ki bu ayni Diyânet, kara kedilerin degilse bile eseklerin ya da kadin'larin namazi 'kat ettiklerini' insanlarimiza seriât hükmüdür diye belletmektedir. Söz konusu yayinlarin 2.ci cili'nin 439 sayfasinda 303 sayili hadîs olarak yer alan Ebû Cuhayfe'nin rivâyetine göre 'harbe' seklinde 'sütre' bulunmayan kisinin önünden 'esek' ya da 'kadin' geçerse namaz 'kat'edilmis' olur (Daha buna benzer nice örnekleri benim 'Seriât ve Kadin' adli kitabimda bulmak mümkün).
Diyânet 'T
uvalet tasina ters oturarak büyük abdest yapmak nazari keser' seklindeki halk inançlarinin hurafe oldugunu söylemekte. Ancak ne var ki bu ayni Diyânet halkimiza, abdest yaptiktan sonra temizlenmek için tek sayida tas (örnegin üç tas) kullanmak gerektigini, çift sayida tas kullanmanin dine aykiri düstügünü belletmekle mesguldur. Diyânet'in yayinlarindan su var: 'Her kim istinca için tas istimal ederse, adedini tek yapsin (Hiç olmazsa üç tas kullansin)' (Bkz. Sahih-i..., Cilt I, sh. hadîs no. 130). Anlasilan o ki Diyânet, Tanri'nin tek olusu fikrinden hareketle her isin tek sayi esasina göre yapilmasini uygun buldugu içindir ki böyle bir seriât hükmüne önem vermektedir. Fakat tuvalet tasina ters oturmakla, tuvalette iken ille de tek sayida tas kullanmak arasinda pek fark bulunmadigina (hattâ bu ikinci halde Tanri fikrini zedelemek söz konusu olduguna) göre Diyânet, savasir göründügü bir hurafeyi bir baska sekil altinda satmakla mesgul oluyor demektir.
Yine Diyânet'in söylemesine göre halk arasindaki 'Kara karga kimin evinde öterse o haneden cenaze çikar' seklindeki inançlar hurafeden ibârettir. Oysa bu ayni Diyânet halka, horozlarin melek gördükleri zaman öter olduklarini ve bu nedenle horozlar öterken Tanri'nin 'kereminden dilekte bulunulmak gerektigini', buna karsilik merkebin anirmasinin seytan'dan oldugunu ve merkeb anirdigi zaman Tanri'ya siginmak ve Muhammed'e duâ etmek gerektigine dair seriât hükümlerini ögretir. Ayni yayinlarin 9.cu cildinin 66-67 sayfasinda yer alan 1363 sayili hüküm söyle: 'Horozlarin öttügünü isittiginizde (dileklerinizi) Allâh'in fazl-ü kereminden isteyiniz. Zirâ horozlar melek görmüsler (de öyle ötmüsler)dir.
Merkebin anirmasini isittiginiz de de seytan(in serrin)den Allâh'a sigininiz (ve: Eûzü bi'llâhi mine's-seytâni'r-racîm, deyiniz). Çünkü merkep seytan görmüs de (öyle anirmis) dir'. Görülüyor ki karga'nin ötmesinin cenaze ile iliskisini hurafedir diye dislar görünen Diyânet, horozun ötmesini meleklerden ya da merkebin anirmasini seytandan bilip ayni bir hurafe'yi, baska sekiller altinda halkimiza sokusturmaktadir.
Öte yandan Diyânet'in insanlarimiza 'din' diye bellettigi seyler arasinda öyleleri vardir ki, savasir göründügü hurafelerden çok daha akli dislar, çok daha insan beynini islemez hale sokar nitelikte seylerdir. Iste yüzlerceden bir kaç örnek:
Yukarda sözü geçen Diyânet yayinlarinin 9.cu cildi'nin 58.sayfasinda 1358 sayi ile yer alan hadîs hükmüne göre fenâ rü'yâ seytandandir; bu nedenle fenâ rü'yâ gören kisi hemen sol tarafina tükürüp üflemeli ve Tanri'ya siginmalidir. Hadîs aynen söyle: '(Sûreti ve ta'biri cihetiyle) güzel rü'yâ Allah'tandir. Fenâ ru'yâ da seytandandir. Biriniz korkunç yâni karisik rü'yâ gördügünde hemen sol tarafina tükürüp, üflesin ve o rü'yânin serrinden Allah'a siginsin, (Eûzü bi'llâhi mine's-seytâni'r-racîm, desin). Bu sûretle o rü'yâ, gören kimseye zarar vermez'.
Ayni yayinlarin ayni cildi'nin ayni sayfasinda yer alan 1357 sayili hadîs, esnemenin seytandan oldugunu bildirmekte ve söyle demekte: 'Esnemek seytandandir. Sizden biriniz esneyecegi zaman gücü yetttigi kadar onu karsilasin. Çünkü sizin biriniz (esnerken mübâlâga ederek) 'Haaa' deyince seytan (sevincinden) güler'.
Ayni yayinlarin ayni cildi'nin 59 sayfasindaki 1359 sayili hadîs'e göre seytan uyuyan kisinin genzinde geceledigi için kisi, uyandigi zaman burnundaki nesneyi üç def'a disari çikarmalidir. Ebû Hüreyre'nin rivâyeti olan bu hadîs aynen söyle: 'Sizin biriniz uykusundan uyanip da abdest aldiginda burnundaki nesneyi nefesiyle üç def'a disari çikarsin!. Çünkü seytan uyuyanin genzinde geceler'..
Sayisiz denecek kadar çok bu tür örnekleri okudukça çildirmamak ne mümkün. Ne yazik ki Diyânet, insanlarimizi akil yolu ile degil fakat 'hurafeler' ve 'seytanlar' ilmiyle egiterek beyinsiz hale getirmeyi kendisine görev edinmis gibidir..
Bu örnekler (ve bunlara eklenebilecek daha niceleri) göstermektedir ki, hurafelerle savasiyormus gibi görünen Diyânet'in esas amaci, halkimizi hurafelerden kurtarmak degil fakat hurafelere karsi savas açiyormus görünümü içerisinde halka güven telkin etmek ve bu yoldan hurafe satisina rahatlikla devam etmektir.
Bu vesileyle isâret etmeliyim ki 'Diyânet hurafe satiyor' deyimini ben uydurmus degilim. Baska bir yazimla da belirttigim gibi bu deyim Ilâhiyat Fakültelerinden birinin dekani olan bir din adami tarafindan kullanilmistir (Bkz. Hürriyet gazetesi, 2 Mayis 1993) . Ne ilginçtir ki bu zat, hafizliktan yetismis olup kendisi dahi hurafe niteligindeki nice seylere inanmistir. Düsününüz ki o dahi Diyânet'in hurafelere inanmisligiyle yarisamayip 'Diyânet hurafe satiyor' diye feryad etmektedir.
Bütün bunlar sunu bir kez daha kanitlamaktadir ki seriâtçilar yalana ve kandirma usûllerine basvurmadan is göremezler.
Onlarin bu felâket getirici eylemlerine son verebilmek için insanlarimiza seriât'in iç yüzünü sergilemekten baska çözüm yoktur. Çünkü seriât'in içyüzünü ögrenipte ona karsi cephe almamak mümkün degildir.
Seriâtçi'yi, seriâtçinin kendi silahi ile zararsiz hale getirmemiz gerekir.
Ilhan Arsel, 1997
http://www.ilhan-arsel.org/Gazetelerde/Hurafe.html