- Katılım
- 3 Şub 2006
- Mesajlar
- 6,597
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 118
Hayırlı evlat anne ve babanın amel defterini açık tutacak önemli bir manevi kazanç kapısıdır. Okuduğu her sûre, getirdiği her salavat ve ettiği her dua o niyet etmese de anne ve babasının amel defterine anında kaydedilir.
Evlatların üstlerinde bazı önemli vazifeler vardır. Bunlar, anne ve babalarının dine uygun vasiyetlerini yerine getirmek, namazlardan sonra dua edip sevaplarını onların ruhlarına hediye etmek, sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak, hacca gitmek, kurban kesmek, sadaka-i fıtr vermek, varsa kalan borçlarını ödemek, kabirlerini ziyâret edip Kur’ân-ı Kerîm okumak, dostları ile görüşmek, Ramazan’da sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek, ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere dağıtıp ruhlarını şâd etmek. En önemlisi ise arkalarından kötülüklerini söylememektir. Efendimiz (sas), “Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın.” buyurmuştur.
Büyük alimlerimiz, ölünün mezardaki hâlini denize düşmüş kimseye benzetmektedir. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler. Kendisine bir duâ gelince, sanki dünyalar onun olmuş gibi sevinir.
Ebû Übeyd Mâlik bin Rebîa es-Saîdî (ra) bir gün, “Ey Allâh’ın Resûlü, anne ve babamın vefâtlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye sormuştu. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (sas) Efendimiz, “Evet vardır. Onlara duâ, onlar için Allâh’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babanın akrabalarına karşı da sıla-i rahmi îfa etmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak.” (S. Ebî Dâvud, Edep 12) cevabını vermiştir.
İbn-i Abbas (ra)’tan rivâyet olunan bir hâdis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Bir adam gelerek, ‘Ey Allâh’ın Resûlü! Annem vefât etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu?’ diye sordu. Efendimiz (sas), ‘Evet’ buyurunca, adam, ‘Benim meyveliğim var. Sizi şâhit kılıyor ve onu annem için tasadduk ediyorum.’ dedi.” (S. Buhârî, Vesâyâ 15)
Sa’d bin Ubâde (ra)’de ise, ölünün arkasından yapılacak sadakanın hangisinin daha efdâl olduğu beyan edilmektedir. Hz. Sa’d (ra) şöyle anlatıyor: “Ey Allâh’ın Resûlü, dedim. Annem vefat etti. (Onun adına) yapacağım sadakanın hangisi efdâldir? Resûlullah (sas) Efendimiz, ‘Su’ buyurdular. Bu cevap üzerine Sa’d bir kuyu kazdı ve, ‘Bu kuyu Sa’d’ın annesi için.’ dedi.” (S. Ebî Dâvud, Zekât 42)
Dünyaya gelmemize vesile olan, kendilerinden fedakârlık edip her şeyin en iyisinin çocukları için olmasını isteyen ve üzerimizde ödenemeyecek derecede hakları olan anne-babalarımızı hayatlarında da öldükten sonra da mutlu ve mesrur etmek elimizde. Hayırlı evlat olabilmek elimizde. Hayatta iken tatlı söz, vefatlarından sonra da günün her ânında hediye edebileceğimiz Fatihalar bizim için de onlar için de en büyük hazine.
Evlatların üstlerinde bazı önemli vazifeler vardır. Bunlar, anne ve babalarının dine uygun vasiyetlerini yerine getirmek, namazlardan sonra dua edip sevaplarını onların ruhlarına hediye etmek, sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak, hacca gitmek, kurban kesmek, sadaka-i fıtr vermek, varsa kalan borçlarını ödemek, kabirlerini ziyâret edip Kur’ân-ı Kerîm okumak, dostları ile görüşmek, Ramazan’da sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek, ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere dağıtıp ruhlarını şâd etmek. En önemlisi ise arkalarından kötülüklerini söylememektir. Efendimiz (sas), “Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın.” buyurmuştur.
Büyük alimlerimiz, ölünün mezardaki hâlini denize düşmüş kimseye benzetmektedir. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler. Kendisine bir duâ gelince, sanki dünyalar onun olmuş gibi sevinir.
Ebû Übeyd Mâlik bin Rebîa es-Saîdî (ra) bir gün, “Ey Allâh’ın Resûlü, anne ve babamın vefâtlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye sormuştu. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (sas) Efendimiz, “Evet vardır. Onlara duâ, onlar için Allâh’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babanın akrabalarına karşı da sıla-i rahmi îfa etmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak.” (S. Ebî Dâvud, Edep 12) cevabını vermiştir.
İbn-i Abbas (ra)’tan rivâyet olunan bir hâdis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Bir adam gelerek, ‘Ey Allâh’ın Resûlü! Annem vefât etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu?’ diye sordu. Efendimiz (sas), ‘Evet’ buyurunca, adam, ‘Benim meyveliğim var. Sizi şâhit kılıyor ve onu annem için tasadduk ediyorum.’ dedi.” (S. Buhârî, Vesâyâ 15)
Sa’d bin Ubâde (ra)’de ise, ölünün arkasından yapılacak sadakanın hangisinin daha efdâl olduğu beyan edilmektedir. Hz. Sa’d (ra) şöyle anlatıyor: “Ey Allâh’ın Resûlü, dedim. Annem vefat etti. (Onun adına) yapacağım sadakanın hangisi efdâldir? Resûlullah (sas) Efendimiz, ‘Su’ buyurdular. Bu cevap üzerine Sa’d bir kuyu kazdı ve, ‘Bu kuyu Sa’d’ın annesi için.’ dedi.” (S. Ebî Dâvud, Zekât 42)
Dünyaya gelmemize vesile olan, kendilerinden fedakârlık edip her şeyin en iyisinin çocukları için olmasını isteyen ve üzerimizde ödenemeyecek derecede hakları olan anne-babalarımızı hayatlarında da öldükten sonra da mutlu ve mesrur etmek elimizde. Hayırlı evlat olabilmek elimizde. Hayatta iken tatlı söz, vefatlarından sonra da günün her ânında hediye edebileceğimiz Fatihalar bizim için de onlar için de en büyük hazine.