Anayasa Mahkemesi’ni Eleştirmek

anayasa mahkemesini eleştirenler yerden yere vuranlar bellidir; takiyeci,gerici ileri zamanda şeriat isteyecek, kemalizme düşman topluluk.

anayasa mahkemesinin birinci görevi Atatürk ilke ve devrimlerine, anayasaya baglı kalıp onları korumaktır bu baglamda mahkeme, anayasanın değişmez hatta değişmesi bile teklif edilemez nitelikteki yasasını kendilerince dolaylı yoldan değiştirmeye çalışan , ülkeyi babasının çiftliği sanan arap özentisi, cumhuriyet karsıtı gerici kesimin suratına tokatı vurmustur.

anayasa mahkemesinin karsısında olanlar, anayasanın dolayısıyla Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin karşısındadır.

gerici, ab ve abd ci, dış mihraklardan aldıkları emirlere gore ülkeyi satanlar ve bölenlerin en büyük destekçisi şüphesiz o zihniyette olan ve bu ulkenin dış düşmanlarından da daha tehlikeli olan içteki hainlerdir.bu hainler demokrasi diye aglayarak sadece kendilerine demokrasi istemekte ve baskalarını fasitce susturmaya calısırken bile mazlum edebiyatı yapacak kadar takiyecilerdir.

bu ülke Mustafa Kemal Atatürk'ün kurdugu laik,demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.

arap özentileri, amerikan mandacıları ve bölücülere duyurulur:
anlayışınızı degiştirmezseniz daha cok tokatlar yiyeceksiniz.
 
www.biz9kişiyiz.com

[/COLOR]1982 Anayasası'yla bu kural daha da pekiştirildi: Şeklen inceleme, "değişiklik teklifi ve oylamanın yeterli çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ve ivedilikle görüşme yasağına uyulup uyulmadığı" konularıyla sınırlandırıldı. (Madde 148)
Nafile! 1970'lerden beri, Anayasa Mahkemesi, kurucu iradenin çizdiği çerçeve içinde kalmıyor; içtihat yoluyla ve kendine göre yorumlarla, sürekli anayasayı çiğniyor.
Aynı 1930'larda Amerikan Federal Mahkemesi'nin yaptığını yapıyor. O tarihte, Amerikan Federal Mahkemesi baş hâkimi Hughes, "Biz Anayasa'nın altındayız; ancak, anayasa hâkimlerin dediğidir" biçiminde bir yorum getirmemiş miydi?
Bugün Türkiye'de yapılacak şey, kapsamlı bir anayasa değişikliğiyle, kendilerini laikliğin bekçisi ilân eden bazı kurumların yapısını değiştirmektir.

laiklik, toplumun veyahut bireyin değil, devletin bir niteliğidir. Farklı inançlara eşit mesafede duran bir barış şemsiyesidir.
Anayasa Prof. Mustafa Erdoğan, Türkiye'de uygulanan laikliği eleştirirken, başsavcı AYM'den farklı bir anlayış sergiliyor: "Türkiye'ye, dindarları görünmeyen bir model empoze edilmektedir. Laiklik, özünde birey özgürlüklerini koruyan bir ilkedir. Laiklik, dini kurallara dayanan zorunlu düzenlemeler yapılmasına engeldir. Buna mukabil, dinden etkilenmiş bile olsa, vatandaşların tercih imkanlarını arttıran hükümler (resmi nikâhın yanı sıra dini nikâhın kıyılabilmesi, Ramazan ayında mesai saatlerinin iftara göre ayarlanması, faizsiz bankacılık, üniversitelerde başörtülü talebelerin okuyabilmesi) bırakınız laiklik ilkesine ters düşmeyi, aksine bu prensibin gereğidir."
Mümtaz Soysal ve Erdoğan Teziç'in AYM'nin esastan müdahalesine eski yıllarda karşı çıktığı hatta Mümtaz Hoca'nın "yargıçlar devleti" uyarısı yaptığı biliniyor. Lâkin şartlar değişince insanlar değişebiliyor ve hiç beklenmedik u-dönüşlerine hatta o-dönüşlerine rastlanabiliyor...

Umarım bugün "Boş ver bütün bunlar iyi ki AKP'nin başına geldi" diye zil takıp oynayanlar; yarın "Keşke demokrasi ve ifade özgürlüğü çiğnenirken dik dursaydım" diye dizlerini dövmek zorunda kalmaz:vur
 
Geri
Üst