Milliyetçi Hareketin kurucusu Ülkücü gençliğin önderi ve Türk dünyasının lideri merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, vefatının 18. yılında anılıyor. İlk tören, MHP lideri Devlet Bahçelinin de katılacağı Ankara Beştepedeki Anıtmezarda yapılacak.
TürkeŞin kişisel tarihi ile Türkünkü özdeşti. Anadolu Türkmenlerinin değişmeyen yazgısını yaşadı ailesi: Padişah (Abdülaziz) ferman buyurdu, kalktı göç eyledi Kayseri Pınarbaşından, Lefkoşaya Avşar elleri. 1917de Kıbrısta, bir esir Türk yurdu nda açtı gözlerini dünyaya Türkeş. Anne-babası Ali Arslan dedi, öğretmeni Osman Zeki Bey, Dede Korkut ananeleri gereği adını huyundan, suyundan, marifetinden alsın deyip Arslanın önüne Alp ekledi. İşgal altındaki Devlet-i âli Osman bakiyesi(!)nde her gece aynı rüyaya daldı Alparslan; Milletinin kurtuluşuna savaşan bir asker olabilmekti dileği.
Düşman süngüsü altında yaşamak zor; bıçak kemiğe dayanınca ver elini Viyana Vapuruyla Türkiye (1933); istikamet Kuleli. Peşinden Harp Akademisi. İlk zaferi; Muzafferi... Ona -bütün bozkurtlarına, Asenalarına evlatlarım derdi ama- ömrünün en kıymetlilerini Ayzıtı, Umayı, Selceni, Çağrıyı ve Yıldırım Tuğrulu armağan etti.
Türk milliyetçiliği
Uzun sürmedi Türkeşin yolunun, onunla aynı düşleri kuranlarla kesişmesi. Nihal Atsızın kaleminden dökülen yüksek ülkü gönülden fikre akıyor, okuyan, yazan, düşünen ve de etnik özrü olmayan her Türk aydınının aklına düşmeyi başarıyordu.
1944; 3 Mayıs... Ankara Adliyesinden Ulusa yürüyen kalabalığın arasında Üsteğmen Alparslan Türkeş de vardı. Atsıza desteğe gelen birçok milliyetperver ile birlikte, Türkeş de Türkçülük-Turancılık davasında yargılandı. Kendisini kelimenin mutlak manasıyla milletsever bir Türk subayı olarak tanımladığı savunmasında, iddiaları şiddetle reddettikten sonra Atatürkün başınıza geçireceklerinizin damarındaki cevheri asliye dikkat edin uyarısını hatırlatırcasına, Benim şahsi kanaatim mühim işlerimizi görecek şahsiyetleri ya tamamıyla Türk olan, yani temsil olunmuş ve kendisini Türkten başka bir şey saymayan veyahut da Türk ırkından gelen kimseler tarafından idare edilmesini uygun bulurum dedi. 9 ay 10 gün hapse çarptırıldı. Askeri Yargıtayın bozma kararından sonra aklandı; suç değildi, gönül rahatlığıyla sevebilirdi vatanını!
Yıllar sonra bir röportajında, Türkçülük mevzusu açıldığında söyledikleri, bugün MHP tabanından oy devşiren AKP zihniyetinin attığı çengeli düşününce erkenden yapılmış bir uyarı niteliğinde:
Bugün, Türk milletinin İslamiyete olan bağlılığını istismar ederek İslamiyeti öne sürerek, Türk milliyetçiliğini yıkmak isteyen kışkırtmalarla karşılaşıyoruz. Bunlara katiyen itibar edilmemelidir. İslamiyet bize yeter. Türklüğe ne gerek var veya Milliyetçilik İslamiyete aykırıdır gibi görüşler düşman oyunudur. Buna kapılanlar düşman oyunlarına alet oluyorlar demektir...
31 Mart 1965te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine girdi. 1 Ağustos 1965te Genel Başkanlığa, aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekilliğine seçildi. 1969... Adana. Üç Hilal siyaset sahnesindeki yerini aldı. CKMP artık Milliyetçi Hareket Partisiydi. Türkeş ilk seçimde, TBMMye bu kez partisinin doğum yeri Adanadan milletvekili olarak girdi. 1975-1977 arası iki defa Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi.
Ülkü Ocakları
1968... Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir diyen Türkeş, bu dönemde bütün enerjisini gençlere yöneltti. Ülküsü olmayan insanın çamurdan farksız bir varlık olacağına işaretle verdiği seminerlerden, doktriner Türk Milliyetçiliğinin piştiği Ülkü Ocakları doğdu. Artık Türk Ülküsü nün metodolojisi olan Dokuz Işık yazılıyordu.
12 Eylül zulmü
Her birini birer Türk bayrağı ilan ettiği gençler çamura, kire düşmüyor kendilerini de misyonlarını da kirletmiyor, lekeletmiyordu ama toprağa düşüyorlardı; kahpe pusular, tuzaklar; mahallelerinde, sokaklarında hatta evlerinde sırtlarından vuruluyordu ülkenin pırıl pırıl, gencecik çocukları. Kumpas bir milletin yarını naydı. 12 Eylül 1980e kadar, binlerce evladını şahadete uğurladı; darbeden sonra darağacına 9 dağ gibi ülküdaşını! Kenan Evren eliyle indirilen darbeden üç gün sonra teslim oldu, tutuklandı, 1 ay Uzunada, sonra Ankara Askeri Dil Okulu ve Mevki Hastahanesi olmak üzere 4,5 yıl geçirdi hapiste. 12 Eylül, kendisini Atatürk ve Türk Milliyetçiliği ekseninde meşrulaştırmaya çalışırken, 2. Meşrutiyette kurulmuş derneklerinden MHPye kadar bütünüyle Türk Milliyetçiliğini sanık yapmıştı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının 1 numaralı sanığı olarak idamla yargılandığında 64 yaşındaydı.
12 Eylül 1980 tarihine gelinceye kadarki olaylar ve gerçekler muvacehesinde, Türkiyede haklı ve hatta yegane haklı zümre kimdi? Vatan, millet ve devletine karşı üstüne düşen görevleri, ne pahasına olursa olsun, yapan bir gurup var mıydı? diye sorulduğunda, tarih, şu salonda sanık olarak bulunan Milliyetçi Hareket Partili ve ülkücüleri, 220sinin idamı istenen bu şerefli insanları gösterecektir derken haksız sayılmazdı. Tarih, Türkeşin savunmasındaki Bugün milliyetçilerin başına ve sırtına inen coplar, suratlarında patlayan yumruklar, yarın bilesiniz ki, devletin temellerine sallanan balyozlar, dinamitler olacaktır... Mehmetçiğin milli değerlere inancı kaybolursa vatan müdafaası yapılamaz... Dünyanın her taraında bölücülük yargılanmıştır ama milliyetçiliği bölücülükle itham edip yargılayan milli bir devlet görülmemiştir ikazlarını bir bir yaşattı. 9 Nisan 1985de bir kere daha beraat etti milliyetçilik suçundan!
MÇP kuruluyor
6 Eylül 1987de siyasi yasağı kalkar kalkmaz sine-i millete attı kendini. 4 Ekim 1987de Milliyetçi Çalışma Partisi Genel Başkanlığına, 20 Ekim 1991de Yozgat Milletvekilliğine seçildi. Bu sefer TBMMye sızan PKK uzantılarına karşıydı mücadelesi. TÜSİADın 1995 tarihli Doğu Raporunu en sert eleştiren isimdi, Türkiye mozaiktir söylemini reddettiği Ne mozaiği ulan çıkışı hafızalardan hâlâ silinmedi.
...Veda
1997... 4 Nisan... Giden heybetli çınar; milyonlarsa arkada... Töredir konan göçer dedi;
Ülkü Ocaklarının 4 Nisan 1997de başladığı saygı nöbeti bir gün ara vermeden 18 yıl boyunca devam etti Başbuğlarının kabri başında. Ve bugün bir kere daha evlatları, onu anmak, bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaşı kazanıp milliyetçi iktidar sözü vermek üzere Beştepede huzurunda...
Alparslan Türkeş anılıyor
TürkeŞin kişisel tarihi ile Türkünkü özdeşti. Anadolu Türkmenlerinin değişmeyen yazgısını yaşadı ailesi: Padişah (Abdülaziz) ferman buyurdu, kalktı göç eyledi Kayseri Pınarbaşından, Lefkoşaya Avşar elleri. 1917de Kıbrısta, bir esir Türk yurdu nda açtı gözlerini dünyaya Türkeş. Anne-babası Ali Arslan dedi, öğretmeni Osman Zeki Bey, Dede Korkut ananeleri gereği adını huyundan, suyundan, marifetinden alsın deyip Arslanın önüne Alp ekledi. İşgal altındaki Devlet-i âli Osman bakiyesi(!)nde her gece aynı rüyaya daldı Alparslan; Milletinin kurtuluşuna savaşan bir asker olabilmekti dileği.
Düşman süngüsü altında yaşamak zor; bıçak kemiğe dayanınca ver elini Viyana Vapuruyla Türkiye (1933); istikamet Kuleli. Peşinden Harp Akademisi. İlk zaferi; Muzafferi... Ona -bütün bozkurtlarına, Asenalarına evlatlarım derdi ama- ömrünün en kıymetlilerini Ayzıtı, Umayı, Selceni, Çağrıyı ve Yıldırım Tuğrulu armağan etti.
Türk milliyetçiliği
Uzun sürmedi Türkeşin yolunun, onunla aynı düşleri kuranlarla kesişmesi. Nihal Atsızın kaleminden dökülen yüksek ülkü gönülden fikre akıyor, okuyan, yazan, düşünen ve de etnik özrü olmayan her Türk aydınının aklına düşmeyi başarıyordu.
1944; 3 Mayıs... Ankara Adliyesinden Ulusa yürüyen kalabalığın arasında Üsteğmen Alparslan Türkeş de vardı. Atsıza desteğe gelen birçok milliyetperver ile birlikte, Türkeş de Türkçülük-Turancılık davasında yargılandı. Kendisini kelimenin mutlak manasıyla milletsever bir Türk subayı olarak tanımladığı savunmasında, iddiaları şiddetle reddettikten sonra Atatürkün başınıza geçireceklerinizin damarındaki cevheri asliye dikkat edin uyarısını hatırlatırcasına, Benim şahsi kanaatim mühim işlerimizi görecek şahsiyetleri ya tamamıyla Türk olan, yani temsil olunmuş ve kendisini Türkten başka bir şey saymayan veyahut da Türk ırkından gelen kimseler tarafından idare edilmesini uygun bulurum dedi. 9 ay 10 gün hapse çarptırıldı. Askeri Yargıtayın bozma kararından sonra aklandı; suç değildi, gönül rahatlığıyla sevebilirdi vatanını!
Yıllar sonra bir röportajında, Türkçülük mevzusu açıldığında söyledikleri, bugün MHP tabanından oy devşiren AKP zihniyetinin attığı çengeli düşününce erkenden yapılmış bir uyarı niteliğinde:
Bugün, Türk milletinin İslamiyete olan bağlılığını istismar ederek İslamiyeti öne sürerek, Türk milliyetçiliğini yıkmak isteyen kışkırtmalarla karşılaşıyoruz. Bunlara katiyen itibar edilmemelidir. İslamiyet bize yeter. Türklüğe ne gerek var veya Milliyetçilik İslamiyete aykırıdır gibi görüşler düşman oyunudur. Buna kapılanlar düşman oyunlarına alet oluyorlar demektir...
31 Mart 1965te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine girdi. 1 Ağustos 1965te Genel Başkanlığa, aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekilliğine seçildi. 1969... Adana. Üç Hilal siyaset sahnesindeki yerini aldı. CKMP artık Milliyetçi Hareket Partisiydi. Türkeş ilk seçimde, TBMMye bu kez partisinin doğum yeri Adanadan milletvekili olarak girdi. 1975-1977 arası iki defa Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi.
Ülkü Ocakları
1968... Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir diyen Türkeş, bu dönemde bütün enerjisini gençlere yöneltti. Ülküsü olmayan insanın çamurdan farksız bir varlık olacağına işaretle verdiği seminerlerden, doktriner Türk Milliyetçiliğinin piştiği Ülkü Ocakları doğdu. Artık Türk Ülküsü nün metodolojisi olan Dokuz Işık yazılıyordu.
12 Eylül zulmü
Her birini birer Türk bayrağı ilan ettiği gençler çamura, kire düşmüyor kendilerini de misyonlarını da kirletmiyor, lekeletmiyordu ama toprağa düşüyorlardı; kahpe pusular, tuzaklar; mahallelerinde, sokaklarında hatta evlerinde sırtlarından vuruluyordu ülkenin pırıl pırıl, gencecik çocukları. Kumpas bir milletin yarını naydı. 12 Eylül 1980e kadar, binlerce evladını şahadete uğurladı; darbeden sonra darağacına 9 dağ gibi ülküdaşını! Kenan Evren eliyle indirilen darbeden üç gün sonra teslim oldu, tutuklandı, 1 ay Uzunada, sonra Ankara Askeri Dil Okulu ve Mevki Hastahanesi olmak üzere 4,5 yıl geçirdi hapiste. 12 Eylül, kendisini Atatürk ve Türk Milliyetçiliği ekseninde meşrulaştırmaya çalışırken, 2. Meşrutiyette kurulmuş derneklerinden MHPye kadar bütünüyle Türk Milliyetçiliğini sanık yapmıştı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının 1 numaralı sanığı olarak idamla yargılandığında 64 yaşındaydı.
12 Eylül 1980 tarihine gelinceye kadarki olaylar ve gerçekler muvacehesinde, Türkiyede haklı ve hatta yegane haklı zümre kimdi? Vatan, millet ve devletine karşı üstüne düşen görevleri, ne pahasına olursa olsun, yapan bir gurup var mıydı? diye sorulduğunda, tarih, şu salonda sanık olarak bulunan Milliyetçi Hareket Partili ve ülkücüleri, 220sinin idamı istenen bu şerefli insanları gösterecektir derken haksız sayılmazdı. Tarih, Türkeşin savunmasındaki Bugün milliyetçilerin başına ve sırtına inen coplar, suratlarında patlayan yumruklar, yarın bilesiniz ki, devletin temellerine sallanan balyozlar, dinamitler olacaktır... Mehmetçiğin milli değerlere inancı kaybolursa vatan müdafaası yapılamaz... Dünyanın her taraında bölücülük yargılanmıştır ama milliyetçiliği bölücülükle itham edip yargılayan milli bir devlet görülmemiştir ikazlarını bir bir yaşattı. 9 Nisan 1985de bir kere daha beraat etti milliyetçilik suçundan!
MÇP kuruluyor
6 Eylül 1987de siyasi yasağı kalkar kalkmaz sine-i millete attı kendini. 4 Ekim 1987de Milliyetçi Çalışma Partisi Genel Başkanlığına, 20 Ekim 1991de Yozgat Milletvekilliğine seçildi. Bu sefer TBMMye sızan PKK uzantılarına karşıydı mücadelesi. TÜSİADın 1995 tarihli Doğu Raporunu en sert eleştiren isimdi, Türkiye mozaiktir söylemini reddettiği Ne mozaiği ulan çıkışı hafızalardan hâlâ silinmedi.
...Veda
1997... 4 Nisan... Giden heybetli çınar; milyonlarsa arkada... Töredir konan göçer dedi;
Ülkü Ocaklarının 4 Nisan 1997de başladığı saygı nöbeti bir gün ara vermeden 18 yıl boyunca devam etti Başbuğlarının kabri başında. Ve bugün bir kere daha evlatları, onu anmak, bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaşı kazanıp milliyetçi iktidar sözü vermek üzere Beştepede huzurunda...
Alparslan Türkeş anılıyor