snıper
New member
- Katılım
- 17 Ocak 2006
- Mesajlar
- 2,345
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Topluma göre değil Kurana göre Allah ın İyi Kulları
"İyi insan olmak": öğrendiğimiz ilk ve en önemli kavram. İnsan, küçük yaşlardan başlayarak iyi bir insan olmak için çaba gösterir. Ancak farkında olmasa da gerçekte kötülük de insana çok yakındır. Farkında değildir; çünkü insanın ölçüleri, Kurandaki gerçekler değil, toplum bireylerinin kendi belirlediği ölçülerdir.
Dünyadaki tüm kötülüklerin kökeninde, Allaha olan başkaldırı ve dünyevi çıkarlar elde etme tutkusu vardır. İyilik ise ancak Allaha derin sevgi ve saygıyla, Allah korkusuyla, ahirete imanla ve Allahın hoşnutluğu amaçlandığında gerçek anlamda yaşanabilir. Tüm olayların Allahın kontrolünde olduğunu bilmek, her şeye hayır ve hikmet gözüyle bakmak, her davranışından sorgulanacağının bilincinde olmak insanı sürekli iyiye ve güzele yönlendirir.
Çevrenizde din ahlakını yaşamadığı halde "iyi insan" olduğunu iddia eden ya da toplumun kıstaslarına göre "iyi insan" olarak nitelendirilen çok sayıda kişiye rastlarsınız. Toplumda yerleşik "iyilik" anlayışı ile Kuranın tarif ettiği gerçek iyilik, kuşkusuz birbirinden farklı kavramlar. Bakara Suresindeki bir ayette oldukça detaylı bir iyilik tanımı yapılır:
" Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allaha, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve mücadelenin kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. "(Bakara Suresi, 177)
Yukarıdaki ayetle de açıklandığı gibi Kuran gerçek iyileri, "ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler" ifadesiyle tarif eder. Vefa, bir mümin özelliğidir; samimi, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır. Örneğin, Ben Müslümanım", "Ben yalnızca Allaha kulluk ederim..." ifadeleri söz vermedir. "İyi insan", vefalı olan, bu sözleri fiili olarak da doğrulayarak sadakatle Allahın sınırlarını koruyan, kulluk sorumluluğunun bilincinde olan ve Allahı derin bir aşkla seven insandır.
Kuranî ölçülere göre, diğer güzel ahlak özelliklerinin yanı sıra iyilik ve yardımı karşılıksız yapan, başkalarını da iyiliğe özendiren, kendi ihtiyacı olsa bile yoksula ve yetime yardım eden, sevdiklerinden özveride bulunan samimi kul, Allahın iyi kuludur. Ve onun asıl hedefi, "Biz size, ancak Allahın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." (İnsan Suresi, 910) ayetiyle de bildirildiği gibi, Rabbinin hoşnutluğudur.
Kimi insanlar rahat yaşamlarının verdiği güvenle Allahın sevgili kulu olduklarını düşünür, "Allah beni sevmeseydi bu aileyi, evi, malı, mülkü, vermezdi" ya da "Allah her dileğimi kabul etti" diyerek doğru yolda olduklarını ifade ederler. Oysa bunun bir ölçü olmadığı Kurandaki, "Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. (Müminun Suresi, 55-56) ayetiyle haber verilir.
Dünya bir imtihan mekanı ve insan imtihan amacıyla bu mekanda yaşar. İmtihan gereklidir; Allahın huzuruna arınmış olarak çıkabilmek için insan bir şeyleri aşmalıdır.
Allah, "Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki müminlerle; "Allahın yardımı ne zaman?" diyordu...( Bakara Suresi, 214) buyurarak cennete girebilmek için zorlu imtihanlar yaşamış olmak gerektiğini haber verir. O halde insan imtihan olmalıdır ki Allaha bağlılığını, sadakatini ve sevgisini kanıtlayabilsin.
Bazı kişiler de yaptıkları bir iyilikten sık sık söz ederek, haklarında "ne iyi insan" denilsin isterler. Böylece karşılarındaki kimseler üzerinde "iyi insan" izlenimi bırakmaya çalışırlar.
Birçok insan kendilerince, bir "iyi Müslüman" kavramı üretir. Allahın tarif ettiği iyi insan modelinin özelliklerinden olan ibadetlerini yerine getirmez, gerekçe olarak da "fırsatım olursa namazımı kılar, ibadet ederim, kimse hakkında kötülük düşünmem, hırsızlık yapmam, iyi bir insanım, neden ahirette azap göreyim?" gibi din dışı sözler söylerler. Oysa Müslümanlık , yalnızca insanlara kötülük yapmamak değildir. Gerçek Müslümanlık samimiyettir; ihlasla Allahın sınırlarını koruma çabasıdır.
Toplumda "iyi insan" olarak nitelendirilen birçok insanın, gerçekte Kuranın iyilik kıstasına uygun yaşamadığı açıktır. Kuranı ölçü alan insan, Kurana tabi olur. Ve onun işaret ettiği ölçüler ve doğruları benimser.
İnanan insanlar yaşamları süresince çok farklı karakterde insanla karşılaşabilirler. Ancak karşılarındaki kişilerin davranışlarına göre, ahlak özelliklerini değiştirmezler. Mümin, alaycı konuşan, çirkin sözler söyleyen, öfkelenen, kötülük ya da düşmanlık yapan kişiler karşısında da efendiliğini, mütevazı, merhametli ve yumuşak başlı tavrını her zaman korur. Yapılan davranışa aynısıyla karşılık vermez. Allahın buyruğu gereği, kötülüğü iyilikle uzaklaştırır. Allahın beğendiği ahlak budur. Peygamberimiz (sav)in bize örnek olduğu ahlak da budur. O (sav), şu hadisiyle bu konuyu müminlere hatırlatır:
Hiçbiriniz: "Ben insanlarla beraberim. İnsanlar iyilik yaparsa ben de yaparım, kötü davranırsa ben de kötü davranırım" diyen şahsiyetsiz kimselerden olmasın! Aksine insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmak, kötü davranırlarsa, haksızlık etmemek için nefsinizi terbiye edin.(Tırmizi, Rudani, Büyük Hadis Külliyatı Cemul-fevaid, cilt 5)
İyilik konusunda birbirine destek olan, hayırda yarışan samimi müminler, hem dünyada hem de ahirette güzel karşılık alırlar. Allah, iyi ve güzel davranışlarda bulunarak örnek olan, diğer insanlara da iyiliği tavsiye edenlerin iyiliklerini artıracağının müjdesini , "... Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği arttırırız... (Şura Suresi, 23) ayetiyle verir.
Yapmamız gereken; Allahın buyruklarına uymak, her ortam ve koşulda iyiliği yaşamak ve iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak... Allaha yakın olmak ve Onunla birlikte olmayı istemez miyiz?
Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir. (Nahl Suresi, 128)

"İyi insan olmak": öğrendiğimiz ilk ve en önemli kavram. İnsan, küçük yaşlardan başlayarak iyi bir insan olmak için çaba gösterir. Ancak farkında olmasa da gerçekte kötülük de insana çok yakındır. Farkında değildir; çünkü insanın ölçüleri, Kurandaki gerçekler değil, toplum bireylerinin kendi belirlediği ölçülerdir.
Dünyadaki tüm kötülüklerin kökeninde, Allaha olan başkaldırı ve dünyevi çıkarlar elde etme tutkusu vardır. İyilik ise ancak Allaha derin sevgi ve saygıyla, Allah korkusuyla, ahirete imanla ve Allahın hoşnutluğu amaçlandığında gerçek anlamda yaşanabilir. Tüm olayların Allahın kontrolünde olduğunu bilmek, her şeye hayır ve hikmet gözüyle bakmak, her davranışından sorgulanacağının bilincinde olmak insanı sürekli iyiye ve güzele yönlendirir.
Çevrenizde din ahlakını yaşamadığı halde "iyi insan" olduğunu iddia eden ya da toplumun kıstaslarına göre "iyi insan" olarak nitelendirilen çok sayıda kişiye rastlarsınız. Toplumda yerleşik "iyilik" anlayışı ile Kuranın tarif ettiği gerçek iyilik, kuşkusuz birbirinden farklı kavramlar. Bakara Suresindeki bir ayette oldukça detaylı bir iyilik tanımı yapılır:
" Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allaha, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve mücadelenin kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. "(Bakara Suresi, 177)
Yukarıdaki ayetle de açıklandığı gibi Kuran gerçek iyileri, "ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler" ifadesiyle tarif eder. Vefa, bir mümin özelliğidir; samimi, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır. Örneğin, Ben Müslümanım", "Ben yalnızca Allaha kulluk ederim..." ifadeleri söz vermedir. "İyi insan", vefalı olan, bu sözleri fiili olarak da doğrulayarak sadakatle Allahın sınırlarını koruyan, kulluk sorumluluğunun bilincinde olan ve Allahı derin bir aşkla seven insandır.
Kuranî ölçülere göre, diğer güzel ahlak özelliklerinin yanı sıra iyilik ve yardımı karşılıksız yapan, başkalarını da iyiliğe özendiren, kendi ihtiyacı olsa bile yoksula ve yetime yardım eden, sevdiklerinden özveride bulunan samimi kul, Allahın iyi kuludur. Ve onun asıl hedefi, "Biz size, ancak Allahın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." (İnsan Suresi, 910) ayetiyle de bildirildiği gibi, Rabbinin hoşnutluğudur.
Kimi insanlar rahat yaşamlarının verdiği güvenle Allahın sevgili kulu olduklarını düşünür, "Allah beni sevmeseydi bu aileyi, evi, malı, mülkü, vermezdi" ya da "Allah her dileğimi kabul etti" diyerek doğru yolda olduklarını ifade ederler. Oysa bunun bir ölçü olmadığı Kurandaki, "Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. (Müminun Suresi, 55-56) ayetiyle haber verilir.
Dünya bir imtihan mekanı ve insan imtihan amacıyla bu mekanda yaşar. İmtihan gereklidir; Allahın huzuruna arınmış olarak çıkabilmek için insan bir şeyleri aşmalıdır.
Allah, "Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki müminlerle; "Allahın yardımı ne zaman?" diyordu...( Bakara Suresi, 214) buyurarak cennete girebilmek için zorlu imtihanlar yaşamış olmak gerektiğini haber verir. O halde insan imtihan olmalıdır ki Allaha bağlılığını, sadakatini ve sevgisini kanıtlayabilsin.
Bazı kişiler de yaptıkları bir iyilikten sık sık söz ederek, haklarında "ne iyi insan" denilsin isterler. Böylece karşılarındaki kimseler üzerinde "iyi insan" izlenimi bırakmaya çalışırlar.
Birçok insan kendilerince, bir "iyi Müslüman" kavramı üretir. Allahın tarif ettiği iyi insan modelinin özelliklerinden olan ibadetlerini yerine getirmez, gerekçe olarak da "fırsatım olursa namazımı kılar, ibadet ederim, kimse hakkında kötülük düşünmem, hırsızlık yapmam, iyi bir insanım, neden ahirette azap göreyim?" gibi din dışı sözler söylerler. Oysa Müslümanlık , yalnızca insanlara kötülük yapmamak değildir. Gerçek Müslümanlık samimiyettir; ihlasla Allahın sınırlarını koruma çabasıdır.
Toplumda "iyi insan" olarak nitelendirilen birçok insanın, gerçekte Kuranın iyilik kıstasına uygun yaşamadığı açıktır. Kuranı ölçü alan insan, Kurana tabi olur. Ve onun işaret ettiği ölçüler ve doğruları benimser.
İnanan insanlar yaşamları süresince çok farklı karakterde insanla karşılaşabilirler. Ancak karşılarındaki kişilerin davranışlarına göre, ahlak özelliklerini değiştirmezler. Mümin, alaycı konuşan, çirkin sözler söyleyen, öfkelenen, kötülük ya da düşmanlık yapan kişiler karşısında da efendiliğini, mütevazı, merhametli ve yumuşak başlı tavrını her zaman korur. Yapılan davranışa aynısıyla karşılık vermez. Allahın buyruğu gereği, kötülüğü iyilikle uzaklaştırır. Allahın beğendiği ahlak budur. Peygamberimiz (sav)in bize örnek olduğu ahlak da budur. O (sav), şu hadisiyle bu konuyu müminlere hatırlatır:
Hiçbiriniz: "Ben insanlarla beraberim. İnsanlar iyilik yaparsa ben de yaparım, kötü davranırsa ben de kötü davranırım" diyen şahsiyetsiz kimselerden olmasın! Aksine insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmak, kötü davranırlarsa, haksızlık etmemek için nefsinizi terbiye edin.(Tırmizi, Rudani, Büyük Hadis Külliyatı Cemul-fevaid, cilt 5)
İyilik konusunda birbirine destek olan, hayırda yarışan samimi müminler, hem dünyada hem de ahirette güzel karşılık alırlar. Allah, iyi ve güzel davranışlarda bulunarak örnek olan, diğer insanlara da iyiliği tavsiye edenlerin iyiliklerini artıracağının müjdesini , "... Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği arttırırız... (Şura Suresi, 23) ayetiyle verir.
Yapmamız gereken; Allahın buyruklarına uymak, her ortam ve koşulda iyiliği yaşamak ve iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak... Allaha yakın olmak ve Onunla birlikte olmayı istemez miyiz?
Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir. (Nahl Suresi, 128)