"Allah’ı koruma kanunu çıkmalı"

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя





Habertürk TV’nin tartışma yaratan tartışma programı “Kime Göre Neye Göre?” de bu hafta ifade özgürlüğü kavramını yeniden şekillendiren ‘sosyal medya’ konuşuldu.

“Sosyal medya bilgi kirliliği mi, bilgi kaynağı mı? Mahremiyetin ifşası mı yoksa herkese kendisini ifade etme olanağı tanıyan demokratik bir alan mı? Tekilleştirip yalnızlaştırıyor mu, gerçek anlamda sosyalleştiriyor mu? Sosyal medyada ifade özgürlüğü nerede başlıyor, nerede bitiyor?” gibi pek çok sorunun tartışıldığı program renkli diyaloglara sahne oldu.

Moderatör Ceren Akdağ Şahin programa “Kimin izlediğinin bile bilinmediği ortamlarda iletişimde bulunmak neden bu kadar çekici?” diye sorarak başladı, Cem Mumcu bunun nedeninin beden ve bilgi ilişkisinde yattığını söyledi:

MUMCU: “BEDENSİZ KİMLİKLER OLARAK GEZİYORUZ”
“Matbaa öncesi bilgi, bedenle birlikte aktarılan bir şeydi. Matbaa ile birlikte bedenin yürümediği bilgi akışına geçilebildi. Şu anda artık bedenin olmadığı bir bilgi akışı içindeyiz; beden yok. Çok şişman birisi, son derece zayıf ve seksi bir avatarlar kendisini tarif edebiliyor. Burada birtakım problemler var, hepimiz bedensiz kimlikler olarak gezmeye başladık.”

ELÖNÜ: “SOSYAL MEDYA ASOSYAL İNSANLARIN MECRASI”
Esra Elönü ise yüz yüze iletişimden korktuğumuz için sosyal medyayı kullandığımızı ve buralarda ‘sanal orgazm’ yaşandığını ifade etti:

“Sosyal medya, özellikle erkeklerin sanal orgazm yaşadıkları bir yer. Karşılıklı iletişime geçmemek için sosyal medyayı kullanıyoruz. Sosyal medyayı kullanan bütün insanlar bana göre sosyal değil. Hatta sosyal medya, asosyal insanların mecrası. Dılarıda akan bir hayat var ama sanal ortamdaki tembelliği yaşamak insanlara daha cazip geliyor.”



Cemil İpekçi ise Elönü’nün ‘asosyallik’ tespitine karşı çıkarak “Her insanın gerçek hayatta yüzyüze sosyalleşme şansı yok, sosyal medya buna vesile oluyor” dedi.

BATU: “EBEDİ VE SALAK BİR ROMANTİĞİM, MEKTUP YAZMAYI ÖZLÜYORUM”
Pelin Batu teknolojinin hayatı kolaylaştırdığını kabul ettiğini ama bazı şeyleri özlediğini itiraf etti: “Ebedi ve salak bir romantik olarak mektup yazmayı özlüyorum. E-mail yazmak varken, kimse mektupla uğraşmak istemiyor ama ben özlüyorum.”



İpekçi, mektup konusunda Batu’ya hak verdi ama bazı şeyleri de kabul etmek gerektiğini söyledi: “Ben de kartpostal severdim, hatta kendim yapardım ama artık göndermiyorum. Bunları kaybettik belki ama yanı sıra birçok şey kazandık”.

MUMCU: “MAHREMİYET KALMADI, O OLMAZSA AŞK BİLE OLMAZ”
Mahremiyet ve George Orwell’ın 1984 romanındaki Big Brother ( Büyük Birader) kavramına gelince Cem Mumcu Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’den alıntı yaparak şöyle dedi:

“Zuckerberg, “Özel alanın yokluğu, yeni sosyal normdur.” Diyor. Evet özel alan yok ve bu çok tehlikeli. Mahremiyet yok. Neredeyse herkes var ama kimse yok.”



Cemil İpekçi araya girerek “Mahremiyetin olması gerekiyor mu?” deyince Esra Elönü İpekçi’ye karşı çıkarken Cem Mumcu “Mahremiyet olmaz ise aşk bile olmaz” dedi.

Sosyal medya kullanıcısı olmayan Pelin Batu, sosyal medyanın olumsuz yanları üzerinde durdu:

“Sosyal medyanın bir dezavantajı da kişiliksizlik yaratması. Herkes aynı olmaya doğru gidiyor gibime geliyor.”

Cemil İpekçi, Batu’nun bu eleştirisi üzerine her durumun ihtiyaçtan doğduğunu söyleyerek sosyal medyayı da bu ihtiyaçlara dahil etti:

“Ne zaman ki aile kavramı yok oldu, insanlar yalnız yaşamaya başladı, kadınlar iş hayatına atıldı, çocuklar tatillerini ailelerinden ayrı geçirmeye ve tekilleşmeye başladık o zaman birilerine ihtiyaç duymaya başladık. Yani hem yalnız kalmak istedik ama aynı zamanda kalabalığa da ihtiyacımız vardı. Sosyal medya işte bu ihtiyaçtan doğdu bana göre.”

YENİ BİR DİL: TWITTER DİLİ
Program boyunca izleyicilerden gelen tweet’lere de yer verildi, sosyal medyanın dili bozup bozmadığı sorusuna yorumcular farklı yanıtlar verdi.

Cem Mumcu: “İstesek de istemesek de twitter dili diye yeni bir dil var. İktidarların dikte ettiği dil konuşulacağına sosyal medya gibi hiçbir iktidarın dikte edemediği bir ortamın dili konuşulsun. Bu dil yaşamın içine de giren bir dil. Dil her zaman, her yerde evrilir.”



Pelin Batu: “Ben geri kafalılık yapmak istemiyorum ama sosyal medyanın ve bu yeni dilin insanları tembelleştirdiğini düşünüyorum. Araştırmıyor, kopyalayıp yapıştırıyoruz.”

Cem Mumcu: “Zaten sosyal medyada bilgi yok, malumat var. Bilgi derinlikli bir şeydir, sosyal medya da bütün bilgileri alacağınız bir alan değildir. Ama bazen o 140 karakterlik şey sizi bambaşka derinliklere götürebilir. Okuduğunuz bir paylaşımın ardından kalkıp bir eyleme de katılabilirsiniz.”

SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIK YAPAR MI?
Bugünkü toplumsal değişimin sadece internetle açıklanamayacağını, tek sorumlunun sosyal medya olmadığını; sosyal medyanın toplumsal olandan etkilendiğini söyleyen aktif bir sosyal medya kullanıcısı da olan Cem Mumcu oldu:

“Hızla ilgili derdimiz var. Durmayı, beklemeyi bilmiyoruz. Boşlukların değerini bilmiyoruz. Bu, çağın meselesi. Bu değişimin işaretlerini sosyal medyada görmememizi beklemek aymazlık olur.”

Ceren Akdağ Şahin’in “Sosyal medya bağımlılık yapar mı?” sorusuna ise bağımlılığın tarifini yaparak yanıt verdi. Mumcu’ya göre bağımlılığın iki ölçütü var:



ELÖNÜ: “İNANÇLARA HAKARET EDEMEZSİNİZ, ALLAH’I KORUMA KANUNU ÇIKMALI”

İPEKÇİ: “VATİKAN’DAKİLER BİLE BUNU İSTEMEDİ!”

KATO: “FAZIL BUNLARI BOŞ YERE YAZMAZ”

“İfade özgürlüğü” konusu gecenin en sıcak tartışmalarının yaşanmasına neden oldu. Son olarak Fazıl Say’ın, Ömer Hayyam’a ait olduğunu söylediği dizeleri twitter’da paylaşmasının ardından hakkında 1.5 yıl hapis istemiyle açılan dava yorumcuları fikir ayrılığına düşürdü.

Cemil İpekçi, Say’ın hakaret etmediğini düşünenlerdendi. Esra Elönü ise Say’ın sürekli dini değerlere hakaret eden biri olduğunu söyleyerek İpekçi’ye karşı çıktı:

“İnsanların bir din damarı var. O damarın üstüne bastıkça tepki alırsınız. Ben Say’ın halkın değerlerini dikkate alma konusunda bir sanatçı gibi davrandığını düşünmüyorum. Bunu ilk kez de yapmıyor. Mutlak şeyler bu kadar pespaye şekilde ifade edilmemeli.”



Cem Mumcu: “Sen söylediklerini sevmeme hakkına sahipsin, buna yine dilinle karşı durabilirsin. Ben de Fazıl’ın söylediklerinin yüzde 90’ına katılmıyorum ama dini değerleri, Allah’ı korumak da devletin görevi değil” deyince Esra Elönü aynı anda sosyal medyada da büyük tartışma yaratan o cümleyi söyledi:

“Bence Allah’ı koruma kanunu çıkmalı. Yüzde 99’u Müslüman bir ülkede bunları söyleyemezsiniz. O zaman Fazıl Say her şeyi yapsın, söylesin. Hakaret etmeden yaşamayı öğrenmeli. Bunlar ifade özgürlüğüne girmiyor.”

İpekçi Vatikan’daki Katoliklerin bile böyle bir kanun çıkarmadığını söylerken, Mumcu ve Batu “Allah’ın korunmaya ihtiyacı yok. Bunlar pekala da ifade özgürlüğü” diyerek itiraz etti. Günseli Kato da diğer yorumculara destek vererek “Fazıl bunları boş yere yazmaz” dedi.









 
Sosyal Medya çoğu zaman bilgi kirliliğide yapıyor ve gördüğüm kadarıyla bir çok kişi egolarını tatmin etmek amaçlı kullanıyor bu paylaşım ağlarını. Iyi yada kötü fark etmiyor ama birçok şey hakkındaf yazan yazıyor çizen çiziyor.
 
Geri
Üst