MARCUSX
New member
Albay Çiçek’ten haber geldi
Bu köşede önceki gün yazdığım; “ölü dövücüler sevindi” başlıklı yazıda içimde her ciddi haber ve olay karşısında her zaman canlı tuttuğum “şüphe meleğini” harekete geçirmiştim.
“Bu imza gerçekse” demiştim.
Albay Dursun, köstebek midir?
Topluma yalan mı söyledi?
Doğruyu söylediyse!
İspat etsin istemiştim.
Beklediğim cevap hemen geldi. Dursun Çiçek adına avukatı İrem Çiçek, bana mektup gönderdi.
İftiradır diyor.
Karalamadır.
Vicdansızlıktır.
Adaletsizliktir.
Dursun Çiçek de bu sahte planı bütün toplum gibi gazetede gördü diyor. Mektup uzun ve detaylı, bu küçük köşede hepsini yayınlayamam. Ancak özünü bozmadan ve “Dursun Çiçek’in doğru söylediğinin ispatı sayılmasını” güçlendirecek bölümleri yayınlıyorum.
Sorular halinde geldi.
Dokunmadan yayınlıyorm.
“(...) Üzerinde hiçbir tarih olmayan ve askeri yazışma usullerine uymayan planın Nisan 2009 ayı içinde Genelkurmay Karargâhı’nda hazırlandığına kim karar verdi?
Aradan geçen dört ay sonra bir ihbarcı tarafından müvekkilimin (Dursun Çiçek’in) odasındaki çift kilitli dolaptan, haberi olmadan imhadan kurtarıldığı iddiası ile bir zarfa konularak İstanbul’daki Cumhuriyet Savcısı’na nasıl ulaştırıldı?
Neden dört ay beklendi?
İmza iddiaları dışında söz konusu planın müvekkilim (Dursun Çiçek) tarafından hazırlandığını ortaya koyan tek bir yasal delil var mı?
Defalarca talep edilmesine rağmen; plan üzerinde, parmak izi, kâğıt, mürekkep, bilgisayar ve yazıcı, ihbarcının gönderdiği zarfta ve planda aynı şekilde parmak izi, tükürük, hangi postaneden gönderildiği, yazıların ve kâğıdın kullanılma tarihi gibi diğer incelemeler neden yapılmıyor?
Bir gizli güç gerçeklerin ortaya çıkmasını ve ısrarla talep edilen imza dışındaki analizlerin yapılmasını önlüyor.
Bu gizli el kimin eli?
Sadece imza analizleri yapılıyor. Çünkü müvekkilimin (Dursun Çiçek’in) imzası teknik imkânları ve yetkileri fazla olan birileri tarafından o kâğıt parçasına imza taklit makinesi kullanılarak itina ile kopyalandı. O yüzden o ıslak imzalı sahte planda tek gerçeğe yakın olan şey, çok iyi takit edilmiş olan imzadır.
Bu komployu hazırlayanlar ve bu oyuna destek verenler işte bu gerçeği çok iyi bildikleri için sadece imza gündemde tutuluyor.
En son yine önce bir gazeteden öğrendiğimiz Jandarma Kriminal raporunda imza ile ilgili alt başlıklarda her şey müvekkilimin (Dursun Çiçek’in) imzasına benziyor diye değerlendirilirken, neden sonuçta da imza müvekkilimin imzasına benziyor denmiyor da eli ürünü olduğu kanaati yazılıyor. Kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi adına bahse konu raporların tamamının açıklanmasını istiyoruz. Öyle içinden seçilmiş özel bölümlerin yargısız infaz için bazı gazetelere sızdırılmasını nefretle kınıyoruz...”
Evet sadece bir imza var.
Jandarma da doğruladı.
Ancak yığınla soru cevapsız.
Soruların gerçek delillere, şahitlere, bilgilere dayandırılmayan cevapları yoksa, “En son darbesini 30 yıl önce yapmış ve kurum olarak darbeciliğini kendisi öldürmüş orduyu karalamak için Dursun Çiçek’i kaba beyin yıkama propagandasıyla” mahkûm etmek adalete, insanlığa, hukuka sığar mı? Ölü dövücülükten demokrasi kahramanlığı çıkar mı?
Şu soru önemli:
Defalarca talep edilmesine rağmen; plan üzerinde parmak izi, kâğıt, mürekkep, bilgisayar ve yazıcı, ihbarcının gönderdiği zarfta ve planda aynı şekilde parmak izi, tükürük, hangi postaneden gönderildiği, yazıların ve kâğıdın kullanılma tarihi gibi diğer incelemeler neden yapılmıyor?
Yapılmazsa plan düzmecedir.
Asıl amaç, Albay Dursun Çiçek’i bitirmek değil, Güneydoğu’nun bölünmesine ve Kıbrıs’ın Türkiye’nin elinden gitmesine karşı diklenen Türk Ordusu’na diz çöktürmektir.
Necati Doğru
Bu köşede önceki gün yazdığım; “ölü dövücüler sevindi” başlıklı yazıda içimde her ciddi haber ve olay karşısında her zaman canlı tuttuğum “şüphe meleğini” harekete geçirmiştim.
“Bu imza gerçekse” demiştim.
Albay Dursun, köstebek midir?
Topluma yalan mı söyledi?
Doğruyu söylediyse!
İspat etsin istemiştim.
Beklediğim cevap hemen geldi. Dursun Çiçek adına avukatı İrem Çiçek, bana mektup gönderdi.
İftiradır diyor.
Karalamadır.
Vicdansızlıktır.
Adaletsizliktir.
Dursun Çiçek de bu sahte planı bütün toplum gibi gazetede gördü diyor. Mektup uzun ve detaylı, bu küçük köşede hepsini yayınlayamam. Ancak özünü bozmadan ve “Dursun Çiçek’in doğru söylediğinin ispatı sayılmasını” güçlendirecek bölümleri yayınlıyorum.
Sorular halinde geldi.
Dokunmadan yayınlıyorm.
“(...) Üzerinde hiçbir tarih olmayan ve askeri yazışma usullerine uymayan planın Nisan 2009 ayı içinde Genelkurmay Karargâhı’nda hazırlandığına kim karar verdi?
Aradan geçen dört ay sonra bir ihbarcı tarafından müvekkilimin (Dursun Çiçek’in) odasındaki çift kilitli dolaptan, haberi olmadan imhadan kurtarıldığı iddiası ile bir zarfa konularak İstanbul’daki Cumhuriyet Savcısı’na nasıl ulaştırıldı?
Neden dört ay beklendi?
İmza iddiaları dışında söz konusu planın müvekkilim (Dursun Çiçek) tarafından hazırlandığını ortaya koyan tek bir yasal delil var mı?
Defalarca talep edilmesine rağmen; plan üzerinde, parmak izi, kâğıt, mürekkep, bilgisayar ve yazıcı, ihbarcının gönderdiği zarfta ve planda aynı şekilde parmak izi, tükürük, hangi postaneden gönderildiği, yazıların ve kâğıdın kullanılma tarihi gibi diğer incelemeler neden yapılmıyor?
Bir gizli güç gerçeklerin ortaya çıkmasını ve ısrarla talep edilen imza dışındaki analizlerin yapılmasını önlüyor.
Bu gizli el kimin eli?
Sadece imza analizleri yapılıyor. Çünkü müvekkilimin (Dursun Çiçek’in) imzası teknik imkânları ve yetkileri fazla olan birileri tarafından o kâğıt parçasına imza taklit makinesi kullanılarak itina ile kopyalandı. O yüzden o ıslak imzalı sahte planda tek gerçeğe yakın olan şey, çok iyi takit edilmiş olan imzadır.
Bu komployu hazırlayanlar ve bu oyuna destek verenler işte bu gerçeği çok iyi bildikleri için sadece imza gündemde tutuluyor.
En son yine önce bir gazeteden öğrendiğimiz Jandarma Kriminal raporunda imza ile ilgili alt başlıklarda her şey müvekkilimin (Dursun Çiçek’in) imzasına benziyor diye değerlendirilirken, neden sonuçta da imza müvekkilimin imzasına benziyor denmiyor da eli ürünü olduğu kanaati yazılıyor. Kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi adına bahse konu raporların tamamının açıklanmasını istiyoruz. Öyle içinden seçilmiş özel bölümlerin yargısız infaz için bazı gazetelere sızdırılmasını nefretle kınıyoruz...”
Evet sadece bir imza var.
Jandarma da doğruladı.
Ancak yığınla soru cevapsız.
Soruların gerçek delillere, şahitlere, bilgilere dayandırılmayan cevapları yoksa, “En son darbesini 30 yıl önce yapmış ve kurum olarak darbeciliğini kendisi öldürmüş orduyu karalamak için Dursun Çiçek’i kaba beyin yıkama propagandasıyla” mahkûm etmek adalete, insanlığa, hukuka sığar mı? Ölü dövücülükten demokrasi kahramanlığı çıkar mı?
Şu soru önemli:
Defalarca talep edilmesine rağmen; plan üzerinde parmak izi, kâğıt, mürekkep, bilgisayar ve yazıcı, ihbarcının gönderdiği zarfta ve planda aynı şekilde parmak izi, tükürük, hangi postaneden gönderildiği, yazıların ve kâğıdın kullanılma tarihi gibi diğer incelemeler neden yapılmıyor?
Yapılmazsa plan düzmecedir.
Asıl amaç, Albay Dursun Çiçek’i bitirmek değil, Güneydoğu’nun bölünmesine ve Kıbrıs’ın Türkiye’nin elinden gitmesine karşı diklenen Türk Ordusu’na diz çöktürmektir.
Necati Doğru