Alan Wake İncelemesi. [İnceleme]

W.PiTToN

W.C.ConsuAllen
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
19,043
Reaction score
0
Puanları
0
Alan_Wake-475x315.jpg

Geçtiğimiz yıl Xbox 360’a özel olarak çıkan Alan Wake’in, Microsoft tarafından çok dillendirilmese de PC’ye çıkacağı dedikoduları bizleri heyecanlandırmış, daha sonra yapımcılar tarafından da duyurulunca heyecan yerini sevince bırakmıştı. PC sürümü sadece bizleri değil, Microsoft’u da memnun etti. Daha ikinci günde masraflarını kapatmış, kar etmeye başlamıştı Alan Wake. Bununla birlikte Remedy Entertainment’ın da PC oyunculuğu hakkındaki olumlu açıklamaları, gayet güzel görünen pastanın üstüne krema oldu. Alan Wake, epey bereketli geldi…
Remedy Entertainment’ı, eski dosttan hatırlıyoruz, Max Payne’den. Oyun dünyasına böylesine sağlam bir marka kazıyan firmanın eline güvenmek gayet doğal bir durum. Her ne kadar PC’yi ilk başlarda göz ardı etseler de, bizimle çok fazla küs kalmak istemediler. Belki en başta sadece Xbox için değil PC için de çalışma yapsalardı Alan Wake’in oyun dünyasındaki konumu başka olurdu. Fazla tanıtılamadı, duyulmadı ve bana göre hak ettiğinden epey az değer gördü bu yapım. Umarım bu yazıyla hakkını iade etmeyi başarırım.

O sadece bir yazar

Alan Wake’in özgünlüğü hakkında çok bahsedeceğim, ancak ilk olarak karakterden bahsedeyim. Oyun adını esas oğlandan alıyor; başarılı ve oldukça ünlü bir yazar olan Alan Wake’ten. Bu zamana kadar oynadığınız birçok oyunda, karakteriniz ya süper güçlere sahipti, ya çok zekiydi, ya fiziksel anlamda üstündü, ya da gayet iyi silah kullanan bir asker veya polisti. Alan Wake ise, eli normal şartlarda sadece kalem tutan bir yazar. Tek başına ordulara karşı gelemez, tüm suçluları adalete teslim edecek kadar güçlü değil ve geleneksel başkarakter profilinden uzak bir şekilde tamamen insani korkuları olan biri. Bir başka korku oyunu Dead Space’i aklınıza getirin; Isaac Clarke birçok teçhizata sahipti korku salan düşmanlarına karşı ve olup bitene hakim bir mühendis idi kendisi, gayet iyi silah kullanan bir uzay mühendisi.
İşte Alan Wake’i, korku öğelerinden ziyade, karakter profilinden ötürü verilen çaresizlik hissi başarılı kılıyor. Tamam yine silah kullanıyoruz ama, bir elin parmaklarını geçmiyor sayısal anlamda silahlarımız. Basit bir ‘revolver’, av tüfeği, pompalı tüfek ve işaret fişeği tabancası elimize geçiyor oyun boyunca. Ama Alan’ın en büyük dostu el feneri, çünkü edindiği düşmanlar mermiden çok ışıktan korkuyor ve etkileniyor.

Oyunu özgün kılan bir diğer yanı ise hikayesi ve bu hikayenin sunumu. Alan oldukça başarılı romanlara imza atmış, ancak bir iki yıldır yazı yazamaz hale gelmiştir. Artık eskisi kadar ilham bulamıyor ve işin kötü yanı, yazdığı korku kitaplarını süsleyen esrarengiz ve ürkütücü olaylar Alan’ın kabusları olmaya başlıyor. Hayatını tekrar düzene sokmak için, sevgilisi Alice ile birlikte Bright Falls’a kısa süreliğine tatile geliyor. Ama Bright Falls, güzel ve güneşli günlerin olduğu bir yer değil, sonun başlangıcına ev sahipliği yapan yer olacak.

Yapım 6 bölümden oluşuyor ve Xbox 360’a DLC olarak gelen iki bölüm de ana hikayenin yanında bulunuyor. Hikaye, dizi formatında ilerliyor, her bölümün sonunda müzik giriyor devreye ve sonrasında yeni bölüme başlamadan, yabancı dizilerden bildiğimiz ‘previously on’ kalıbıyla önceki bölümün özeti geçiliyor. Ve her bir bölüm, sanki reyting kaygısıyla hazırlanmış gibi, ilgi çekici ve merak uyandıran yerlerde bitiyor. Oldukça başarılı buldum sunumu ve özellikle kullanılan müzikler çok iyi; Roy Orbison’ın ‘In Dreams’ adlı şarkısı gayet leziz
Ayrıca oyun esnasında Alan arada devreye giriyor, dışarıdan olup biteni anlatıyor. Sanki bir kitap okuyorsunuz ve o size resmediliyor. Yazarın hayal gücünden ortaya çıkan olaylar, ekranda somut olarak sahneleniyor. Hikayeyi okurken yaşıyor gibiyiz.

Bright Falls’un iki farklı yüzü

Gecesi ve gündüzü oldukça farklı bu küçük yerleşim biriminin. Gün ışığında doğa harikası nehirleri, gölleri ve dağları göreceksiniz. Doğanın tam orta yerinde ahşap ve mükemmel manzaraya sahip binalara adım atacaksınız. Crysis’in meşhur tropik adası ne kadar göz alıcısı ise, Bright Falls da bir o kadar güzel. Yapımcılar mekan ile hikayeyi çok iyi bağlamışlar ve kaliteli grafikler bu bağlantıyı güçlendiriyor.
Güneş battığı zaman ise bambaşka bir atmosfer karşılıyor Alan’ı. Sanki her an üstümüze devrilecekmiş gibi duran ağaçlar, beklenmedik bir anda hareketlenen kargalar ve ışıktan yoksun ormanlara komşuluk eden dağlar, oyunu akşam saatlerinde ve ışık kapalı bir şekilde oynadığınız zaman sizi yeterince korkutacak. Onlar korkutmasa bile, sadece gece ortaya çıkan eli baltalı karanlık arkadaşlar sizi tedirgin etmeyi başaracaktır.

Düşmanlarınızı alt etmek için öncelikle fenerinizle onların karanlık zırhını ortadan kaldırmanız gerekiyor. Işıkla saldırmadıktan sonra istediğiniz kadar mermi yağdırın, onları öldüremezsiniz. El fenerinizin pillerini ve silahlarınızın mermileri harcamamak için kaçmayı deneyebilir, herhangi bir ışığın altına girip, karanlığı seven düşmanlarınızın ortadan kaybolmasını sağlayabilirsiniz. Bunun yanında arada sırada araç sürme şansı sunuyor yapım size. Alan Wake özgür bir oynanış sunan ‘open-world’ oyunu değil ve bu nedenle bölgeyi istediğiniz gibi dolaşamıyorsunuz elbette araçlarla. Ancak yeri geldiğinde sizi korkutmaya çalışan yaratıklara, korku salabiliyorsunuz araçlarla.

Tipik bir ‘horror-survival’ özelliği olan ‘sınırlı mermi – sınırsız düşman’, Alan Wake’te de karşınıza çıkıyor haliyle. Mermi bulmakta zorlanacak, el fenerinizi idareli kullanmak zorunda kalacak ve ışık kaynaklarına ulaşmak için uzun yollar tepeceksiniz. Tüm bunlarla uğraşırken bir de bol bol düşmanla yüzleşeceksiniz. Gündüz manzaranın tadını çıkarıp soluklanırken, gece bölgenin korkunç yüzüyle ölüm-kalım mücadelesi vereceksiniz. Şunu belirteyim; genel olarak geceleri kontrol edeceksiniz Alan’ı.
Alan Wake’in en zayıf noktası işte tam olarak bu; oyun genel olarak gece geçiyor ve karşılaştığımız düşmanlar hep aynı. Bazen eli baltalı ve üzerinde oduncu gömleği olan karanlığın kontrolüne girmiş insanlar tarafından kovalanıyor, bazen de kuş sürüsünün saldırısına uğruyoruz. Onlarla baş ederken de el fenerini kullanıyor ve sonrasında ateş açıyoruz, zaman zaman kaçıp herhangi bir ışığın altına atıyoruz kendimizi. Oyun boyunca hep aynı şeyleri yapıyorsunuz yani. Böyle bir durumda, sürekli aksiyon, hareket ve farklı heyecanlar bekleyen oyuncular sıkılabiliyor. Yapımın hitap ettiği kitle daralıyor yani.

Sonuç

Yapımcılar, hikayede önemli bir yeri olan gece-gündüz ve aydınlık-karanlık ayrımlarını mükemmel ışık efektleriyle vurgulamışlar. Ayrıca görsel ziyafet sunan bir harita mevcut ve gece-gündüz atmosferleri oldukça farklı. Oyuncuya çaresizlik hissini çok başarılı bir şekilde veriyor yapım.
Sürekli olarak aynı düşmanlarla karşılaşmak ve aynı süreçleri tekrar tekrar yaşamak Alan Wake’in en zayıf noktası, fakat özgün sunumuyla ve merak uyandıran hikayesiyle yapım bu açığını kapatıyor bana göre. Kontrol konusunda konsoldan PC’ye geçişin sorunları rahatsızlık veriyor sadece.
Her bir bölümü oldukça kaliteli olan bir dizi gibi Alan Wake. Ve yazarın anlatımıyla ekranda şekillenen olayları bize yaşatan bir kitap gibi… İyisi mi, ben daha fazla saçmalamadan siz oynamaya başlayın, pişman olmayacaksınız.
 
Geri
Üst