Al sana SANSÜR!

Sonuna kadar inanıyorum kardeşim gerekirse istiklal mahkemeleri yeniden kurulur o hesap son noktasına kadar alınır.çünkü şu an o mahkemelerin kurulduğu dönemden daha kötü koşullar yaşıyor ülkemiz.Ya o hesap sorulacak ya ortada ne vatan toprağı ne bağımsızlık kalmayacak.Bu gidişe 5 yıl daha dayanmaz bu güzel vatan.

İstiklal mahkemesimi
Bide iskilipli hocaa verelim size asarsınız tekrar ne için
Sevgi dolu bir dünya için barış için yere batsın böyle sevgide barışta..
Zihniyete bak istiklal mahkemesiymiş
Sweet Dreams..
 
Eeee atalar boşa dememiş

Nus ile uslanmayanı etmeli tekdir (Valilik bu tekdiri 1 aydır türkü olarak söylüyordu)
Tekdir ile uslanmayanın hakkı İstanbul Polisinin Cop'udur...

Tek tesellim oraya gelen komandoların olaylara karışmamış olmasıdır.İşte onlarda karışsalardı müdahaleye,tam amacına ulaşacaktı provokasyon.

Zaten dansöz medya ilk haberden şöyle geçti:
İstanbul'da bot sesleri !!! koşun darbe oluyor hesabı...
 
’Vurun ulan, ben kolay ölmem’

"BURASI Madımak Oteli gibi. Yanıyoruz, bayılanlar var, pencereleri açmak istiyoruz, açamıyoruz, çünkü bu sefer dışardan gelen gaz, içerdeki gazla birleşiyor, gözlerimiz yanıyor, boğazımız yanıyor, nefes alamıyoruz."

Burası DİSK Genel Merkezi. Tarih 1 Mayıs 2008. Polis DİSK Genel Merkezi’ne biber gazı ve gaz bombası atıyor. Gaz öyle güçlük ki, hava, su, her yer gaz.

Biberli gaz, gaz bombası, boyalı su, basınçlı su.

Karşıda düşman var, Türkiye’nin işçileri. Türk polisi, aldığı emri hakkıyla yerine getiriyor, o düşmana karşı savaşıyor.

Oysa, düşmanda ne top var, ne tüfek. Düşmanda çakı bile yok. Düşmanın elinde kucak dolusu karanfil var.

166 ülkede şenliklerle, coşku içinde kutlanan işçilerin bayram günü, İstanbul’da tam anlamıyla devlet terörüne sahne oluyor. Güney Amerika diktatörlükleri gibi. Askeri darbe dönemlerindeki sıkıyönetimler gibi.

GÜLER VE KARA LEKE

İşçilerin Taksim’e çıkmasına izin vermeyen hükümetin gerekçesi,"provokasyon ihbarı".

İhbar doğru çıkıyor, provokasyon dün devlet eliyle gerçekleşiyor.

Tavır öyle insanlık dışı ki, biber gazı nedeniyle, DİSK Genel Merkezi’nde nefesleri kesilen, ölümle burun buruna gelen insanları kurtarmak amacıyla, orada bulunan CHP’li milletvekiller, bakanları ve İstanbul Valisi’ni arıyor.

Bakanlara ve valiye ulaşmak mümkün değil. Uzun süre telefona çıkmıyorlar. Sonunda Vali Muammer Güler lütfediyor ve telefona çıkıyor.

Vali Güler, dün işçilere karşı kullandığı orantısız güçle, adını, İstanbul Valileri Tarihine kara bir leke bırakarak geçiyor.

Karşıda düşman var, Türkiye’nin işçileri. Türk polisi o düşmana karşı savaşıyor. Oysa, düşmanda çakı bile yok. Düşmanda kucak dolusu karanfil.

GENÇ AVI

Biber gazı, gaz bombaları, boyalı ve basınçlı su sınır tanımıyor.

Akıl almaz bu düşmanca tavır, işçi liderlerinin sağduyusunu yine de bozmaya yetmiyor. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi son derece akıllı ve soğuk kanlı bir mantıkla, Taksim’e yürüyüşten vazgeçtiklerini açıklıyor. Çok daha ürkütücü sonuçları engellemek amacıyla.

Buna rağmen...

Süleyman Çelebi yürüyüşe nokta koyduklarını açıklamasından iki saat sonra, polis sokaklarda hálá genç avına çıkmış gibi.

Birer, ikişer kişilik gruplar halinde yürüyen genç insanlar polisin coplarından kendini kurtaramıyor.

Bu ne kin, bu ne nefret, ne bu garez, bu ne hınç? Nedir bu düşmanca tutumun kaynağı? Masum bir yürüyüş isteğine, demokratik bir hakkın kullanılmak istenmesine orantısız karşılık vermek hangi duygunun eseri? Düşünce olamaz, çünkü düşünce kırıntısında bile, bir mantık var. Burada mantık iflas ediyor. Bu iflas bilinmeyen değil.

Ben devletin döverim, ben devletim vururum, ben devletim işkence yaparım, ben...

AKIL ARANIYOR

AKP aldığı darbelere bir yenisini ekliyor. Türbanla başlayan toplumsal bölünme, şimdi farklı bir frekansla hız kazanıyor.

DİSK Genel Merkezi’nde gazdan boğazı yanan bir işçi, Ahmet Arif’in şiirini anımsıyor:

"Vurun ulan vurun, ben kolay ölmem, ocakta küllenmiş közüm, karnımda sözüm var."

Bugün 2 Mayıs 2008. Türkiye artık eski Türkiye değil. Nereye koştuğu belli olmayan, aklını arayan bir ülke.

Yalçın Doğan
 
O joplardan bende yedim rahat ol.
Sen hakkını nasıl savunuyorsun ?
Seçim vakti gelince 1 çuval kömür verene oyunu ver , her 5 senede 1 oy ver ben "vatandaş"ım de.
Onlar siz bilmesenizde sizide temsil ediyor orda
Onlar Millet , onlar vatandaş , onlar işçi , emekçi..
165 ülke "insan" gibi kutlarken 77'de 92'de ne olduysa şimdide amaç o.

Bu arada "Devlet Terör"ü diyen senin sayın "başbakan"ın... 18 sene evvel kürt raporu sunmuş şeyh'ine..

[VIDEO]_cU22nQc2ag[/VIDEO]

Delil'li ispatlı.
Neyi savunduğunuzu bile bilmiyorsunuz.
Size acımaktan başka bişey gelmez elimden...


O KadaR jopu yedin eLine ne qeçti ,
Hakkını aLabiLdin mi
ßu arada oy vermek için yaşım yetmiyo yetse de vermem, kimseden kömür yağ da aLmadım
165 üLke insan qibi kutLuyor , bizim üLkemizde böyLeyse bunun suçLusu sizLersiniz
Demek ki hakkınızı doğru aramayı ßiLmiyorsunuz....
 
gene 1 Mayıs muhabbetleri ve gene hükümeti kabahatli görenler var bu kdarda olmaz artık.

1 MAYIS'IN TÜM SORUMLUSU TAKSİM'DE DİRETEN SENDİKALARDIRRRRRRRRRR.

Başbakan kaç gün önceden gerekçeleriyle birlikte dedi Taksim olmaz diye, bununla birlikte alternatif yerlerde gösterdi. Hatta bi kaç vekilimide yollayayım dedi yanınıza anlatın dedi derdinizi. Bu da yetmedi sendikalar biz illa taksime çelenk koyucaz dediler. Başbakan ozamn 100-150 kişi bi grup gein koyun çelenginizi gidin dendi gene dinlemediler sonra olanla oldu.

Sonra polis bize böle davrandı dediler. Bırakın bi işlei yaa az bile yaptılar bence. Ben orada arada kaynayan masum halka acıyorum sadece ama masum halka zarar gelemsininde sorumlusu sendikalardır. Hükümetin hiç bir kabahati yok
 
Geri
Üst