AntidepresaN
New member
AKP'nin 22 Temmuz Başarısı Üzerine
Seçim sonuçları ve AKP'nin başarısı, buna karşın muhalefet partilerinin, beklentilerin aksine zayıf bir performans göstermesi, üzerinde sosyolojik, siyasal ve ekonomik açıdan çok yönlü bir şekilde araştırma yapılmasının gerektiği ortaya çıkmıştır.
Bu başarıdaki faktörler de haliyle çok boyutludur ve bunlar da yine ayrıntılı bir şekilde analiz edilmelidir. Seçimlerin hemen ardından sebep-sonuç ilişkilerinin detaylarına girmeden AKP'nin başarısını sağlayan her çeşit etkenin ele alınması doğru olacaktır. Bunları ileride daha derinlere inmek için birer anahtar olarak kullanmak üzere ve ülkemizi yaşamsal açıdan ilgilendiren yönleriyle özetle şu şekilde sıralamak uygundur:
Yerel Yönetimlere İlişkin Hususlar:
• 28 Mart 2004 Yerel Seçimlerine stratejik açıdan büyük önem veren AKP, yoğun seçim çalışmasıyla bu seçimlerden büyük bir başarıyla çıkmasını bildi. 12 büyükşehir, 46 il merkezi, 468 ilçe merkezi ve 1247 beldede belediye başkanlıklarını eline geçirerek almış olduğu yüzde 41,67 oranındaki oya karşılık Türkiye'de neredeyse bütün belediyelere hâkim oldu. 28 Mart seçimlerinde devletin kaynakları kullanılarak elde edilen bu başarı, 22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin bu sefer yerel yönetimlerin bütün kaynaklarından alabildiğine yararlanılması stratejisiyle oylarının yüzde 46,49'a çıkmasını sağladı.
• Belediyelerce dağıtılan erzak, kömür ve para gibi rüşvet vicdanlara ipotek koyan yardımların yanı sıra AKP'li belediyelerin parti örgütlerinin çalışmalarının, vatandaşa iş temin etmelerinin ve işe alma vaatlerinin de taktik olarak 22 Temmuz'daki başarıda payı vardır.
• AKP'li belediyelerin göreceli olarak vatandaşa iyi hizmet verdiğini de belirtmek gerekir. Gerçi bu noktada da "iyi hizmet"in içeriğinin her bölgede farklılaştığını ve AKP'nin bu konuda da birçok konuda olduğu üzere "nabza göre şerbet" stratejisini izlediğini de vurgulamak gerekiyor.
Siyasal, Dini, Devlet ile Kurumsal İlişkiler ve Etnik Hususlar:
• AKP'nin seçim kampanyasında etnik ve dini unsurların alabildiğine kullanılması bugüne kadar hemen hiçbir seçim kampanyasında görülmemiş boyutlarda cereyan etmiştir.
• AKP, söz konusu politikası ile etnik ayrımcılara yakın bir duruş sergilemiş ve bu şekilde bazı Doğu ve Güneydoğu illerinde bağımsız adayları bile geride bırakmıştır.
• AKP, Güneydoğu'da yüzde 53.14, Doğu Anadolu'da yüzde 54.55 oranlarında oy alarak bağımsızlarla seçim yarışına giren DTP'nin bu iki bölgede sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 24'lerde kalmasına neden oldu. AKP'nin bu başarısında diğer etkenlerin yanı sıra İslamcı grupların bölgedeki siyasi etkisinin giderek artması da rol oynamıştır.
• AKP'nin, Silahlı Kuvvetlerimizle ilişkileri de çeşitli bölgelerde alabildiğine kullanılmıştır.
• Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "dindarlara haksızlık yapıldığı" konusu işlenmiş ve bu husus taktik olarak yoğun bir biçimde değerlendirilmiştir. Bu şekilde seçimdeki başarısızlık, "haksızlık yapıldı" söylemiyle başarıya dönüştürülmüştür. 27 Nisan gecesi yayımlanan bildirinin ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına konan tavrın da AKP açısından birçok yerde oy olarak değerlendirilen bir istismar hazinesi olduğu konusu artıları ve eksileriyle tartışılabilir. Ancak bu hususun her halde, AKP'nin mağduru oynamasını ve uzman olduğu istismarı da iyi yapmasını sağladığını bu bağlamda dile getirmemiz abartılı olmayacaktır.
• AKP'nin kullandığı stratejilerden biri de hiç şüphe yok ki kavram kargaşasından yararlanmak ve bu bağlamda kelime oyunları yapmak olmuştur. Nitekim yukarıda dile getirilen süreçte "İslamcılara, şeriatçılara" haksızlık yapıldı denmemiş, halkın genel anlamda hassasiyetini hedef alarak daha geniş bir kitleye hitap edecek şekilde "dindar" kelimesi tercih edilmiş ve meydanlarda "dindarlara" haksızlık yapıldı söylemi kullanılmıştır.
• Tarikat ilişkileri alabildiğine kullanılmış ve birkaç küçük tarikat veya bunların kolu dışındaki bütün tarikatlar Saadet Partisi'ne teveccüh etmeyerek AKP'den yana tavır koymuş ve küçümsenmeyecek bir oy potansiyelini sandığa yansıtmışlardır. Bu noktada, Saadet Partisi'nin beklenenin altındaki oy oranı AKP'nin özellikle radikal dinci kesime en çok vaat eden parti olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
İç ve Dış Güçlerin Destekleri:
• Cumhuriyet tarihimiz, AKP'den önce, bugüne kadar iç ve dış güçlerin bu denli şevk ve heyecanla destekledikleri bir siyasal partiye şahit olmamıştır. Küresel sermaye, IMF, yerli ve yabancı finans kuruluşları, ABD, İsrail, başta Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere AB ülkeleri, Barzani, Talabani, sözde Kürdistan hayalcileri, yabancı basın, Soros'a bağlı Açık Toplum Enstitüsü, İkinci Cumhuriyetçiler ile yerli ve yabancı Sivil Toplum Kuruluşları (STK) bu bağlamda desteklerini başarıyla sağlamışlardır. Bu noktada sorgulanması gereken ise bütün bu destekçilerin çıkarlarının ne olduğu ve olacağıdır.
• Yerli basın ve medyanın büyük bir kısmı esasen özellikle son günlerde hükümetin kontrolü altına girmiştir. Baskılardan yılan öteki basın ve medya kuruluşlarının birkaçı hariç hemen tamamı AKP'den yana tavır koymaya özen gösteren bir çizgi izlemişlerdir.
• Yerli sermaye ve finans kesimi ile meslek kuruluşları ve STK'lar ağırlıklı ve kararlı bir şekilde AKP'den yana tavır koymuşlardır.
• İşçi sendikaları, Türk Metal Sendikası ve birkaç başka sendika hariç, AKP rejimine ve uygulamalarına ses çıkarmayan bir politika izlemeyi yeğlemişlerdir. Sendikalar, üzerlerindeki yoğun baskılar ve kapatma tehditleri nedeniyle, Türk Metal Sendikası hariç, AKP'nin ekonomiye ve işçi kesimine katkısının olmadığını, bilakis zarar verdiği hususunu işleyememişlerdir.
• Velhasıl bütün küresel güçlerle yerli işbirlikçilerinin AKP'ye desteği bu seçim sürecinde açıkça görülmüş ve bu da AKP'ye "artı puan" olarak geri dönmüştür.
Parti Örgütlerinin Çalışması:
• CHP ve MHP Gençlik ve Kadın kollarının etkin çalışmamasına karşın AKP çok etkin çalışmıştır. Bu noktada muhalefet partilerinin anlaşılamayacak bir şekilde yorgun, heyecansız ve isteksiz olmaları üzerinde durulması gereken bir husustur.
• AKP'nin araştırma kuruluşlarının etkin çalışması hem propagandada üzerinde yoğunlaştıracakları konuları saptamada hem de öteki partileri zayıf noktalarından vurmada başarıya yardımcı olmuştur.
• AKP Siyaset Okulları çok iyi çalışıp gençlikle ilişki kurmuştur. Siyaset okullarında akıllı, yetenekli kişiler seçilip, parti çalışmalarında ön plana getirilmiştir.
• Adayların tespiti konusunda CHP ve MHP'nin daha çok hata yaptığı iddia edilmektedir.
• DYP-ANAP bütünleşememesi ile fiyaskoya dönüşen sağda birlik temalı Demokrat Parti'nin merkez sağ oylarını toplayamamasından sonra merkezin boşalması da AKP için merkez sağ seçmene hitapta eşsiz yarar sağlamıştır. Sonuç itibarı ile geleneksel merkez sağ seçmen başka adres bulamadığı için AKP'ye yönelmiştir.
Propaganda Çalışmaları ve Sloganlar:
• Türk milletinin değişim isteği AKP'ce soyut da olsa daha çok dikkate alınmıştır. Bu bağlamda AKP 160 kadar milletvekilini çizerek değiştirmiş ve sosyal demokrat kesimden önde gelenleri bünyesine alarak değişime açık olduğunu ispatlamaya çalışmıştır.
• Genelde hiçbir parti yeni bir projeyle ortaya çıkamamış, ancak AKP'nin sağlık alanındaki yenilikleri ve Lira'nın sıfırlarının atılmasını bir yenilik olarak göstermesi etkin olmuştur. Hiçbir partinin proje üretememesi ve yeni bir söylemde bulunmamasına en çarpıcı örnek tek değişik propaganda söylemi olan Genç Parti'nin "Mazot 1 YTL" sloganının üzerine hemen bütün partilerin balıklama atlamasında kendini göstermiştir.
• Meydanlarda da en iddialı kampanyayı yine AKP yapmıştır. Başbakan Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ayrı ayrı ve birlikte Osmaniye dışındaki bütün illerde miting düzenlemişlerdir. Başbakan 55 ilde mitinge bizzat katılmıştır.
• Başbakan'ın reklâm panolarında Menderes ve Özal ile ilişki kurup Türk siyasi tarihinin bu iki önemli şahsiyetine hayranlık duyan kesimlere hitap edebilmesi de sağı AKP'de birleştirici bir unsur olarak ortaya çıkmıştır.
• Başbakan Tayyip Erdoğan gibi halkın diliyle konuşabilecek bir ismin öteki partilerde pek olmaması, taktik olarak halkın karşısında tek başına olduğunda iyi konuşan Erdoğan'ın televizyonlarda Baykal ile karşılaşmaktan kaçınması da seçim kampanyası sürecinde AKP'ye başarı kazandırmıştır. Aksi halde, daha deneyimli olan Baykal'ın Erdoğan'ı yumuşak noktalarından vurabilecek kapasitede olması nedeniyle Erdoğan'ın puan kaybedecek duruma düşmesi söz konusu olacaktı. Genelde çabuk sinirlenebilen ve geçmişe göre çok daha fazla suçlamalarla karşılaşabilecek Erdoğan'ın basın ve medyanın da kendisini kollarcasına bu konunun üstüne düşmeden geçiştirmesi sayesinde televizyona Baykal ile karşı karşıya gelmemesi kendisi açısından en az birkaç puanın kaybını önleyecek bir taktik davranış olmuştur.
• AKP seçim kampanyasında "Durmak yok, yola devam" ve "Yeter karar milletindir" gibi ideolojik olmayan, hatta bir kısmı Demokrat Parti'nin 1946'larda kullanmış olduğu hatırlardaki, siyasi yönleri güçlü sloganları kullanması AKP'nin merkeze taşınmasına ve başarı kazanmasına katkıda bulunmuştur.
• Bütün bu hususlar dikkate alınırsa bu seçimde en profesyonel kampanyayı hiç tartışmasız AKP'nin yürüttüğü söylenebilir.
Medya ile ilişkiler açısından
22 Temmuz seçimlerinin 1946'dan beri yapılan bütün seçimler içinde en baskıcı ve karartılmış olanı olması gerçeği, dolaylı yoldan sansür ve baskıların yoğunluğu, medyanın hemen tamamen güdümlü hale getirilmiş olması dolayısıyla da halkın birçok şeyi yeterince öğrenememesine neden olmuştur. Bu gerçek ve haksız rekabet ortamının AKP'nin yüksek oy almasında payı olduğu tartışma götürmez.
Liderlik Özellikleri ve Takım Çalışması:
• Erdoğan'ın önde gelen bir diğer vasfı da risk almayı bilmesidir. Örneğin aday listelerini belirlerken 150'yi aşkın milletvekilini çizerek AKP'nin genleriyle oynaması ve buna rağmen kazanması önemli bir husustur.
• Siyasi yelpazede merkez sağa iddialı bir şekilde talip olunmuştur.
• Seçim kampanyalarında ikinci adam unsuru kullanılmıştır. Öteki partilerde tek lider üzerine inşa edilmiş kampanyalara karşı Abdullah Gül'ün de joker olarak kullanılması kampanyalara ivme kazandırmıştır. Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinin engellenmesi de bu bağlamda iyi kullanılmıştır. Gül'ün Erdoğan'ın gidemediği bazı il ve ilçelerde, Genel Başkanı'nı yedekleyerek tek başına halka seslenmesi propaganda çalışmalarında öteki partilere karşı marjinal de olsa bir üstünlük kazandırmıştır.
• Takım çalışmasına önem veren, etrafında güçlü ekipler oluşturan ve onlardan son derece verimli bir şekilde faydalanabilen bir lider olan Erdoğan'ın danışmanları hakkında dışardan gelen eleştirilere pek kulak asmamasının kendisine yöneltilen eleştirileri arttırması söz konusuyken bu olguyu her şeye karşın dikkate almaması, danışmanlarından genelde verim sağladığına inanması ve ekip dayanışmasını göstermesi açısından önemlidir.
Halka Sağlanan Hizmetler:
• SSK'lıların doğrudan devlet hastanelerine gitmeleri sağlandı. Kurum eczanelerindeki kuyruklar kaldırıldı.
• AKP'nin 4,5 yıllık iktidarı döneminde sistematik olarak en somut adım attığı alan sağlık alanı oldu. Önce Sağlık Bakanlığı'na bağlı devlet hastaneleri ile Sosyal Sigortalar Kurumu'na ait SSK hastaneleri birleştirilerek, ikinciler aleyhine olan yoğunluk hafifletildi. Bu değişikliklerin çalışan ve yoksul kesimde etkin olması, durumun seçimde de oya dönüşmesini sağladı.
• Toplu Konut İdaresi, AKP iktidarına tekabül eden dönemde 276 bin 511 konut yaptı. TOKİ konut alanında çalışmalar yaparken Kurumun imkânları AKP yararına alabildiğine kullandırıldı.
• AKP iktidarı döneminde 2000-2005 yılları arasında üniversiteyle çeşitli nedenlerle ilişiği kesilenler için "öğrenci affı" çıkarıldı. 32 devlet, 5 vakıf üniversitesi kuruldu, 5 binden fazla okul yapıldı. Bu yapılanlar toplum yararına gibi gözükse de alt yapısız, öğretim kadrosuz hizmete sunulan bu tesislerin sırf oya yönelik olduğu konusunda eleştiriler vardır.
• İlk ve ortaöğretimde bedava ders kitabı uygulamasına geçildi.
Ekonomi Alanında Verilen Ödün ve Hizmetler:
• Verilen yüksek faizler, garantiler ve vaatler nedeniyle dışarıdaki yüksek faize yönelmiş, risk alabilen yatırım fonlarının getirdikleri büyük miktarlardaki döviz, doları baskı altında tutmuş, ithalatı ucuzlatıp çoğaltmış ve ileriye dönük olarak bütün sülalesinin borçlandığının farkında olmayan seçmende psikolojik bir rahatlık yaratmıştır. Bu rahatlık ve borçlanabilme kolaylığı seçmenin risk altına girmeden borçlanabilme düzeninin devamından yana tavır koymasına neden olarak sandığa yansımıştır.
• Ucuz dolar ile ithalatçılığın altın çağını yaşayan ve bundan ciddi ölçülerde nemalanan ithalatçıların özellikle İstanbul iş çevrelerindeki desteği AKP'yi maddi ve manevi bakımlardan güçlendirmiştir.
- İş çevrelerini son derece hoş tuttuğu bilinen ve zenginliklerini arttırmak için vesileler bulmada mahir olan AKP hükümeti son 4,5 yılda, 2002'de ülkemizde dört olan dolar milyarderi sayısını 2007'de 24'e çıkararak dünya çapında bir rekor kırmamıza neden olmuş ve bu nedenden dolayı milyarder olma yolunda sırada bekleyen öteki iş adamlarımızın, iş çevrelerimizin umut ışığı olurken onlardan da açık bir destek almıştır.
• Ekonomide en başarısız olduğu alan işsizlik olarak gözlemlenen AKP, seçim öncesi süreçte önemli bir adım atmıştır. 20 Nisan'da Köşk'ün onayından geçen yasa ile belediyeler dâhil kamuda çalışan 218 bin geçici işçiye daimi kadro olanağı sağlanmıştır. Bu seçim yatırımı anlamındaki son dakika girişimi de seçmende marjinal bir tutum değişikliğine neden olmuştur.
• 7 Haziran'da açıklanan hububat alım fiyatları enflasyon oranlarını katladı. Alım fiyatı yüzde 13–14 oranlarında artırılan buğdayda destekleme primi tutarları da yüzde 29 oranında yükseltildi. Beyaz arpada alım fiyatı yüzde 21 arttı. Arpa, çavdar ve yulafta ton başına destekleme primi de yüzde 40 oranında yükseldi. Çiftçinin ürünü kota uygulanmadan alındı, ürün bedelinin yüzde 25'i hemen ödendi. Bütün bunların kırsal kesimde özellikle DP ve bir ölçüde MHP'ye olumsuz etkileri oldu.
• Çiftçiye 2007 için öngörülen 5.3 milyar YTL'lik Doğrudan Gelir Desteği (DGD) ödemelerinin tamamı ilk kez yılın ilk yarısında ödendi. Kalite fındık için müdahale alım fiyatı geçen yıla göre yüzde 29 oranında artırıldı. AKP için geçen yıl bu günler kaybedilmiş gibi gözüken Karadeniz bölgesi son dakikada memnun edildi.
• Çiftçiye Ziraat Bankası üzerinden verilecek "hibeli seçim kredisi" de yine son dakikalarda, 3 Mayıs'ta Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya girdi. Karar uyarınca Ziraat Bankası'nın çiftçiye vereceği krediden kaynaklanacak zararının yüzde 60'ının Hazine tarafından üstlenilecek, kalan yüzde 40'ının da Tarım Bakanlığı hibe fonundan karşılanacak olması seçimlerde kırsal kesimde de etkin oldu.
• Hükümet seçim öncesi imar affı niteliğinde bir düzenlemeye imza attı. Bu bağlamda, mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılamayan yerlerin "tahsis amacı değiştirilerek" Hazine adına tescillerinin yapılması ve yapılaşma olan bu bölgelerin bedeli karşılığında hak sahiplerine verilmesini sağlayacak teklif TBMM'nin son mesai gününde yasalaştırılmıştır.
Sonuç:
İşte bütün bu nedenlerin alt alta toplanması ile, muhalefet partilerinin de iş bekleyen, umut bekleyen halka somut bir şeyler vaat edememeleri, hiç birinin toplumu inandıracak projeleri sunamamış olmaları nedeniyle matematiksel olarak sonuç AKP'den yana bir şekilde ortaya çıkmıştır. AKP'nin öteki yumuşak karnı olması gereken günlük hayat ve ekonomi yeterince tartıştırılamamış, bütün bir kampanya adeta terör olgusuna odaklanmıştır. Çok önemli olan terör konusunun ve olası sonuçlarının da bu bağlamda halka iyi anlatılamadığı alınan sonuçlarla ortadadır. Bütün bu nedenlerden dolayı halk muhalefete güvenemeyerek, aslında ince bir ibrişime bağlı, her an bozulabilecek rahatını bir süre daha kaçırmayacak bir yaklaşımla 4,4 yıldır denediği AKP'de karar kılmıştır.
Ali Külebi
Seçim sonuçları ve AKP'nin başarısı, buna karşın muhalefet partilerinin, beklentilerin aksine zayıf bir performans göstermesi, üzerinde sosyolojik, siyasal ve ekonomik açıdan çok yönlü bir şekilde araştırma yapılmasının gerektiği ortaya çıkmıştır.
Bu başarıdaki faktörler de haliyle çok boyutludur ve bunlar da yine ayrıntılı bir şekilde analiz edilmelidir. Seçimlerin hemen ardından sebep-sonuç ilişkilerinin detaylarına girmeden AKP'nin başarısını sağlayan her çeşit etkenin ele alınması doğru olacaktır. Bunları ileride daha derinlere inmek için birer anahtar olarak kullanmak üzere ve ülkemizi yaşamsal açıdan ilgilendiren yönleriyle özetle şu şekilde sıralamak uygundur:
Yerel Yönetimlere İlişkin Hususlar:
• 28 Mart 2004 Yerel Seçimlerine stratejik açıdan büyük önem veren AKP, yoğun seçim çalışmasıyla bu seçimlerden büyük bir başarıyla çıkmasını bildi. 12 büyükşehir, 46 il merkezi, 468 ilçe merkezi ve 1247 beldede belediye başkanlıklarını eline geçirerek almış olduğu yüzde 41,67 oranındaki oya karşılık Türkiye'de neredeyse bütün belediyelere hâkim oldu. 28 Mart seçimlerinde devletin kaynakları kullanılarak elde edilen bu başarı, 22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin bu sefer yerel yönetimlerin bütün kaynaklarından alabildiğine yararlanılması stratejisiyle oylarının yüzde 46,49'a çıkmasını sağladı.
• Belediyelerce dağıtılan erzak, kömür ve para gibi rüşvet vicdanlara ipotek koyan yardımların yanı sıra AKP'li belediyelerin parti örgütlerinin çalışmalarının, vatandaşa iş temin etmelerinin ve işe alma vaatlerinin de taktik olarak 22 Temmuz'daki başarıda payı vardır.
• AKP'li belediyelerin göreceli olarak vatandaşa iyi hizmet verdiğini de belirtmek gerekir. Gerçi bu noktada da "iyi hizmet"in içeriğinin her bölgede farklılaştığını ve AKP'nin bu konuda da birçok konuda olduğu üzere "nabza göre şerbet" stratejisini izlediğini de vurgulamak gerekiyor.
Siyasal, Dini, Devlet ile Kurumsal İlişkiler ve Etnik Hususlar:
• AKP'nin seçim kampanyasında etnik ve dini unsurların alabildiğine kullanılması bugüne kadar hemen hiçbir seçim kampanyasında görülmemiş boyutlarda cereyan etmiştir.
• AKP, söz konusu politikası ile etnik ayrımcılara yakın bir duruş sergilemiş ve bu şekilde bazı Doğu ve Güneydoğu illerinde bağımsız adayları bile geride bırakmıştır.
• AKP, Güneydoğu'da yüzde 53.14, Doğu Anadolu'da yüzde 54.55 oranlarında oy alarak bağımsızlarla seçim yarışına giren DTP'nin bu iki bölgede sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 24'lerde kalmasına neden oldu. AKP'nin bu başarısında diğer etkenlerin yanı sıra İslamcı grupların bölgedeki siyasi etkisinin giderek artması da rol oynamıştır.
• AKP'nin, Silahlı Kuvvetlerimizle ilişkileri de çeşitli bölgelerde alabildiğine kullanılmıştır.
• Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "dindarlara haksızlık yapıldığı" konusu işlenmiş ve bu husus taktik olarak yoğun bir biçimde değerlendirilmiştir. Bu şekilde seçimdeki başarısızlık, "haksızlık yapıldı" söylemiyle başarıya dönüştürülmüştür. 27 Nisan gecesi yayımlanan bildirinin ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına konan tavrın da AKP açısından birçok yerde oy olarak değerlendirilen bir istismar hazinesi olduğu konusu artıları ve eksileriyle tartışılabilir. Ancak bu hususun her halde, AKP'nin mağduru oynamasını ve uzman olduğu istismarı da iyi yapmasını sağladığını bu bağlamda dile getirmemiz abartılı olmayacaktır.
• AKP'nin kullandığı stratejilerden biri de hiç şüphe yok ki kavram kargaşasından yararlanmak ve bu bağlamda kelime oyunları yapmak olmuştur. Nitekim yukarıda dile getirilen süreçte "İslamcılara, şeriatçılara" haksızlık yapıldı denmemiş, halkın genel anlamda hassasiyetini hedef alarak daha geniş bir kitleye hitap edecek şekilde "dindar" kelimesi tercih edilmiş ve meydanlarda "dindarlara" haksızlık yapıldı söylemi kullanılmıştır.
• Tarikat ilişkileri alabildiğine kullanılmış ve birkaç küçük tarikat veya bunların kolu dışındaki bütün tarikatlar Saadet Partisi'ne teveccüh etmeyerek AKP'den yana tavır koymuş ve küçümsenmeyecek bir oy potansiyelini sandığa yansıtmışlardır. Bu noktada, Saadet Partisi'nin beklenenin altındaki oy oranı AKP'nin özellikle radikal dinci kesime en çok vaat eden parti olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
İç ve Dış Güçlerin Destekleri:
• Cumhuriyet tarihimiz, AKP'den önce, bugüne kadar iç ve dış güçlerin bu denli şevk ve heyecanla destekledikleri bir siyasal partiye şahit olmamıştır. Küresel sermaye, IMF, yerli ve yabancı finans kuruluşları, ABD, İsrail, başta Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere AB ülkeleri, Barzani, Talabani, sözde Kürdistan hayalcileri, yabancı basın, Soros'a bağlı Açık Toplum Enstitüsü, İkinci Cumhuriyetçiler ile yerli ve yabancı Sivil Toplum Kuruluşları (STK) bu bağlamda desteklerini başarıyla sağlamışlardır. Bu noktada sorgulanması gereken ise bütün bu destekçilerin çıkarlarının ne olduğu ve olacağıdır.
• Yerli basın ve medyanın büyük bir kısmı esasen özellikle son günlerde hükümetin kontrolü altına girmiştir. Baskılardan yılan öteki basın ve medya kuruluşlarının birkaçı hariç hemen tamamı AKP'den yana tavır koymaya özen gösteren bir çizgi izlemişlerdir.
• Yerli sermaye ve finans kesimi ile meslek kuruluşları ve STK'lar ağırlıklı ve kararlı bir şekilde AKP'den yana tavır koymuşlardır.
• İşçi sendikaları, Türk Metal Sendikası ve birkaç başka sendika hariç, AKP rejimine ve uygulamalarına ses çıkarmayan bir politika izlemeyi yeğlemişlerdir. Sendikalar, üzerlerindeki yoğun baskılar ve kapatma tehditleri nedeniyle, Türk Metal Sendikası hariç, AKP'nin ekonomiye ve işçi kesimine katkısının olmadığını, bilakis zarar verdiği hususunu işleyememişlerdir.
• Velhasıl bütün küresel güçlerle yerli işbirlikçilerinin AKP'ye desteği bu seçim sürecinde açıkça görülmüş ve bu da AKP'ye "artı puan" olarak geri dönmüştür.
Parti Örgütlerinin Çalışması:
• CHP ve MHP Gençlik ve Kadın kollarının etkin çalışmamasına karşın AKP çok etkin çalışmıştır. Bu noktada muhalefet partilerinin anlaşılamayacak bir şekilde yorgun, heyecansız ve isteksiz olmaları üzerinde durulması gereken bir husustur.
• AKP'nin araştırma kuruluşlarının etkin çalışması hem propagandada üzerinde yoğunlaştıracakları konuları saptamada hem de öteki partileri zayıf noktalarından vurmada başarıya yardımcı olmuştur.
• AKP Siyaset Okulları çok iyi çalışıp gençlikle ilişki kurmuştur. Siyaset okullarında akıllı, yetenekli kişiler seçilip, parti çalışmalarında ön plana getirilmiştir.
• Adayların tespiti konusunda CHP ve MHP'nin daha çok hata yaptığı iddia edilmektedir.
• DYP-ANAP bütünleşememesi ile fiyaskoya dönüşen sağda birlik temalı Demokrat Parti'nin merkez sağ oylarını toplayamamasından sonra merkezin boşalması da AKP için merkez sağ seçmene hitapta eşsiz yarar sağlamıştır. Sonuç itibarı ile geleneksel merkez sağ seçmen başka adres bulamadığı için AKP'ye yönelmiştir.
Propaganda Çalışmaları ve Sloganlar:
• Türk milletinin değişim isteği AKP'ce soyut da olsa daha çok dikkate alınmıştır. Bu bağlamda AKP 160 kadar milletvekilini çizerek değiştirmiş ve sosyal demokrat kesimden önde gelenleri bünyesine alarak değişime açık olduğunu ispatlamaya çalışmıştır.
• Genelde hiçbir parti yeni bir projeyle ortaya çıkamamış, ancak AKP'nin sağlık alanındaki yenilikleri ve Lira'nın sıfırlarının atılmasını bir yenilik olarak göstermesi etkin olmuştur. Hiçbir partinin proje üretememesi ve yeni bir söylemde bulunmamasına en çarpıcı örnek tek değişik propaganda söylemi olan Genç Parti'nin "Mazot 1 YTL" sloganının üzerine hemen bütün partilerin balıklama atlamasında kendini göstermiştir.
• Meydanlarda da en iddialı kampanyayı yine AKP yapmıştır. Başbakan Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ayrı ayrı ve birlikte Osmaniye dışındaki bütün illerde miting düzenlemişlerdir. Başbakan 55 ilde mitinge bizzat katılmıştır.
• Başbakan'ın reklâm panolarında Menderes ve Özal ile ilişki kurup Türk siyasi tarihinin bu iki önemli şahsiyetine hayranlık duyan kesimlere hitap edebilmesi de sağı AKP'de birleştirici bir unsur olarak ortaya çıkmıştır.
• Başbakan Tayyip Erdoğan gibi halkın diliyle konuşabilecek bir ismin öteki partilerde pek olmaması, taktik olarak halkın karşısında tek başına olduğunda iyi konuşan Erdoğan'ın televizyonlarda Baykal ile karşılaşmaktan kaçınması da seçim kampanyası sürecinde AKP'ye başarı kazandırmıştır. Aksi halde, daha deneyimli olan Baykal'ın Erdoğan'ı yumuşak noktalarından vurabilecek kapasitede olması nedeniyle Erdoğan'ın puan kaybedecek duruma düşmesi söz konusu olacaktı. Genelde çabuk sinirlenebilen ve geçmişe göre çok daha fazla suçlamalarla karşılaşabilecek Erdoğan'ın basın ve medyanın da kendisini kollarcasına bu konunun üstüne düşmeden geçiştirmesi sayesinde televizyona Baykal ile karşı karşıya gelmemesi kendisi açısından en az birkaç puanın kaybını önleyecek bir taktik davranış olmuştur.
• AKP seçim kampanyasında "Durmak yok, yola devam" ve "Yeter karar milletindir" gibi ideolojik olmayan, hatta bir kısmı Demokrat Parti'nin 1946'larda kullanmış olduğu hatırlardaki, siyasi yönleri güçlü sloganları kullanması AKP'nin merkeze taşınmasına ve başarı kazanmasına katkıda bulunmuştur.
• Bütün bu hususlar dikkate alınırsa bu seçimde en profesyonel kampanyayı hiç tartışmasız AKP'nin yürüttüğü söylenebilir.
Medya ile ilişkiler açısından
22 Temmuz seçimlerinin 1946'dan beri yapılan bütün seçimler içinde en baskıcı ve karartılmış olanı olması gerçeği, dolaylı yoldan sansür ve baskıların yoğunluğu, medyanın hemen tamamen güdümlü hale getirilmiş olması dolayısıyla da halkın birçok şeyi yeterince öğrenememesine neden olmuştur. Bu gerçek ve haksız rekabet ortamının AKP'nin yüksek oy almasında payı olduğu tartışma götürmez.
Liderlik Özellikleri ve Takım Çalışması:
• Erdoğan'ın önde gelen bir diğer vasfı da risk almayı bilmesidir. Örneğin aday listelerini belirlerken 150'yi aşkın milletvekilini çizerek AKP'nin genleriyle oynaması ve buna rağmen kazanması önemli bir husustur.
• Siyasi yelpazede merkez sağa iddialı bir şekilde talip olunmuştur.
• Seçim kampanyalarında ikinci adam unsuru kullanılmıştır. Öteki partilerde tek lider üzerine inşa edilmiş kampanyalara karşı Abdullah Gül'ün de joker olarak kullanılması kampanyalara ivme kazandırmıştır. Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinin engellenmesi de bu bağlamda iyi kullanılmıştır. Gül'ün Erdoğan'ın gidemediği bazı il ve ilçelerde, Genel Başkanı'nı yedekleyerek tek başına halka seslenmesi propaganda çalışmalarında öteki partilere karşı marjinal de olsa bir üstünlük kazandırmıştır.
• Takım çalışmasına önem veren, etrafında güçlü ekipler oluşturan ve onlardan son derece verimli bir şekilde faydalanabilen bir lider olan Erdoğan'ın danışmanları hakkında dışardan gelen eleştirilere pek kulak asmamasının kendisine yöneltilen eleştirileri arttırması söz konusuyken bu olguyu her şeye karşın dikkate almaması, danışmanlarından genelde verim sağladığına inanması ve ekip dayanışmasını göstermesi açısından önemlidir.
Halka Sağlanan Hizmetler:
• SSK'lıların doğrudan devlet hastanelerine gitmeleri sağlandı. Kurum eczanelerindeki kuyruklar kaldırıldı.
• AKP'nin 4,5 yıllık iktidarı döneminde sistematik olarak en somut adım attığı alan sağlık alanı oldu. Önce Sağlık Bakanlığı'na bağlı devlet hastaneleri ile Sosyal Sigortalar Kurumu'na ait SSK hastaneleri birleştirilerek, ikinciler aleyhine olan yoğunluk hafifletildi. Bu değişikliklerin çalışan ve yoksul kesimde etkin olması, durumun seçimde de oya dönüşmesini sağladı.
• Toplu Konut İdaresi, AKP iktidarına tekabül eden dönemde 276 bin 511 konut yaptı. TOKİ konut alanında çalışmalar yaparken Kurumun imkânları AKP yararına alabildiğine kullandırıldı.
• AKP iktidarı döneminde 2000-2005 yılları arasında üniversiteyle çeşitli nedenlerle ilişiği kesilenler için "öğrenci affı" çıkarıldı. 32 devlet, 5 vakıf üniversitesi kuruldu, 5 binden fazla okul yapıldı. Bu yapılanlar toplum yararına gibi gözükse de alt yapısız, öğretim kadrosuz hizmete sunulan bu tesislerin sırf oya yönelik olduğu konusunda eleştiriler vardır.
• İlk ve ortaöğretimde bedava ders kitabı uygulamasına geçildi.
Ekonomi Alanında Verilen Ödün ve Hizmetler:
• Verilen yüksek faizler, garantiler ve vaatler nedeniyle dışarıdaki yüksek faize yönelmiş, risk alabilen yatırım fonlarının getirdikleri büyük miktarlardaki döviz, doları baskı altında tutmuş, ithalatı ucuzlatıp çoğaltmış ve ileriye dönük olarak bütün sülalesinin borçlandığının farkında olmayan seçmende psikolojik bir rahatlık yaratmıştır. Bu rahatlık ve borçlanabilme kolaylığı seçmenin risk altına girmeden borçlanabilme düzeninin devamından yana tavır koymasına neden olarak sandığa yansımıştır.
• Ucuz dolar ile ithalatçılığın altın çağını yaşayan ve bundan ciddi ölçülerde nemalanan ithalatçıların özellikle İstanbul iş çevrelerindeki desteği AKP'yi maddi ve manevi bakımlardan güçlendirmiştir.
- İş çevrelerini son derece hoş tuttuğu bilinen ve zenginliklerini arttırmak için vesileler bulmada mahir olan AKP hükümeti son 4,5 yılda, 2002'de ülkemizde dört olan dolar milyarderi sayısını 2007'de 24'e çıkararak dünya çapında bir rekor kırmamıza neden olmuş ve bu nedenden dolayı milyarder olma yolunda sırada bekleyen öteki iş adamlarımızın, iş çevrelerimizin umut ışığı olurken onlardan da açık bir destek almıştır.
• Ekonomide en başarısız olduğu alan işsizlik olarak gözlemlenen AKP, seçim öncesi süreçte önemli bir adım atmıştır. 20 Nisan'da Köşk'ün onayından geçen yasa ile belediyeler dâhil kamuda çalışan 218 bin geçici işçiye daimi kadro olanağı sağlanmıştır. Bu seçim yatırımı anlamındaki son dakika girişimi de seçmende marjinal bir tutum değişikliğine neden olmuştur.
• 7 Haziran'da açıklanan hububat alım fiyatları enflasyon oranlarını katladı. Alım fiyatı yüzde 13–14 oranlarında artırılan buğdayda destekleme primi tutarları da yüzde 29 oranında yükseltildi. Beyaz arpada alım fiyatı yüzde 21 arttı. Arpa, çavdar ve yulafta ton başına destekleme primi de yüzde 40 oranında yükseldi. Çiftçinin ürünü kota uygulanmadan alındı, ürün bedelinin yüzde 25'i hemen ödendi. Bütün bunların kırsal kesimde özellikle DP ve bir ölçüde MHP'ye olumsuz etkileri oldu.
• Çiftçiye 2007 için öngörülen 5.3 milyar YTL'lik Doğrudan Gelir Desteği (DGD) ödemelerinin tamamı ilk kez yılın ilk yarısında ödendi. Kalite fındık için müdahale alım fiyatı geçen yıla göre yüzde 29 oranında artırıldı. AKP için geçen yıl bu günler kaybedilmiş gibi gözüken Karadeniz bölgesi son dakikada memnun edildi.
• Çiftçiye Ziraat Bankası üzerinden verilecek "hibeli seçim kredisi" de yine son dakikalarda, 3 Mayıs'ta Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya girdi. Karar uyarınca Ziraat Bankası'nın çiftçiye vereceği krediden kaynaklanacak zararının yüzde 60'ının Hazine tarafından üstlenilecek, kalan yüzde 40'ının da Tarım Bakanlığı hibe fonundan karşılanacak olması seçimlerde kırsal kesimde de etkin oldu.
• Hükümet seçim öncesi imar affı niteliğinde bir düzenlemeye imza attı. Bu bağlamda, mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılamayan yerlerin "tahsis amacı değiştirilerek" Hazine adına tescillerinin yapılması ve yapılaşma olan bu bölgelerin bedeli karşılığında hak sahiplerine verilmesini sağlayacak teklif TBMM'nin son mesai gününde yasalaştırılmıştır.
Sonuç:
İşte bütün bu nedenlerin alt alta toplanması ile, muhalefet partilerinin de iş bekleyen, umut bekleyen halka somut bir şeyler vaat edememeleri, hiç birinin toplumu inandıracak projeleri sunamamış olmaları nedeniyle matematiksel olarak sonuç AKP'den yana bir şekilde ortaya çıkmıştır. AKP'nin öteki yumuşak karnı olması gereken günlük hayat ve ekonomi yeterince tartıştırılamamış, bütün bir kampanya adeta terör olgusuna odaklanmıştır. Çok önemli olan terör konusunun ve olası sonuçlarının da bu bağlamda halka iyi anlatılamadığı alınan sonuçlarla ortadadır. Bütün bu nedenlerden dolayı halk muhalefete güvenemeyerek, aslında ince bir ibrişime bağlı, her an bozulabilecek rahatını bir süre daha kaçırmayacak bir yaklaşımla 4,4 yıldır denediği AKP'de karar kılmıştır.
Ali Külebi