g.haneli
Banned
- Katılım
- 4 Eki 2007
- Mesajlar
- 388
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Nuh Gönültaş, kendi sitesindeki (Sonsaniye.net) köşesinde Çölaşan'ın kovultuktan sonra çıkan kitabında Aydın Doğan hakkında yer alan iddialarını gündeme aldı. Kitapta yer alan iddiaya göre Aydın Doğan POAŞ nedeniyle Ak Parti'ye yalakalık yapıyor ve bu nedenle de Çölaşan'ı gönderiyor. Hatta Aydın Doğan, Emin Çölaşan'a bir de dert yanıyor. İleride bunların hesabını soracaklarını, er geç AK Parti'ye dünyayı dar edeceğini söylüyor. Aydın Doğan bu iddiaları kabul eder mi bilinmez ama bu iddialar su götürür türden değil.
İşte Nuh Gönültaş'ın yazısı...
***
Emin Çölaşan’ın beklenen kitabı çıktı. Doğrusunu isterseniz dağ fare doğurdu. Herkes Çölaşan’ın Aydın Doğan’ın sırlarını ortaya dökeceğini düşünüyordu. Oysa Çölaşan daha çok Ertuğrul Özkök ile arasında geçen sansür diyaloğlarını yazmış.
Elbette dikkate değer şeyler yok değil. Bir kere kitabı okuyunca Ertuğrul Özkök’ün ne denli bir takiyyeci, ne denli bir “cambaz” ve ne denli bir “jonglör” (bir tür hokkabaz) olduğunu, 16 yıldır nasıl olup da Hürriyet’in başında kalabildiğini çok iyi anlıyorsunuz. Hatta Hürriyet Gazetesi’ni yönetmenin “Türkiye’yi yönetmekten daha zor” olduğunu görüyorsunuz.
Kitabın birkaç yerinde Çölaşan, Özkök’ün kendisine “Ben gazeteci değilim cambazım cambaz, jonglörüm. Elimdeki beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutuyorum… Rüzgar nereden eserse oraya eğilen kavak ağacı gibiyim…” dediğini anlatıyor.
Kitabın bir özeti Akşam Gazetesi’nde yayınlandı. Ama dikkat ettim kitapta geçen ve bence kitapta anlatılan ve asla es geçilmemesi gereken bazı notlar var.
Ertuğrul Özkök Emin Çölaşan’ın AK Parti iktidarını eleştiren yazılarını biraz yumuşatmasını, hatta bu konuda hiç yazmamasını isterken diyor ki, “… Hükümeti az yaz, yazdıkça inandırıcılığını kaybediyorsun. Az eleştir. Beyler, hiç merak etmeyin biz bu iktidarla er geç papaz olacağız…”
Özkök çeşitli vesilelerle bu sözü neredeyse Emin Çölaşan ile yaptığı her görüşmede tekrarlıyor. Kitapta bu ve benzeri cümleler üç ya da dört yerde geçiyor.
Tabii ki Emin Çölaşan “İktidarla papaz olma” konusunda aceleci. “Ne zaman olacağız? Olacaksak şimdi olalım” diyor. Özkök’de “Şimdi erken, zamanı gelecek. Biz onlara dünyayı dar edeceğiz. Kimse merak etmesin” diyor. Çölaşan “Peki niye korkuyorsunuz” diye sorunca Özkök “Aydın Doğan’ın hükümetle bir çok işi olduğunu, hükümetin isterse anında grubun bir kısım işlerini anında yok edebileceğini” anlatıyor. Özellikle de POAŞ konusuna vurgu yapıyor. Emin Çölaşan bir başka görüşmede “Bunlardan bu kadar korkmanın anlamı yok. Siz isterseniz bunları duman edersiniz” diyor hükümeti kastederek. Özkök yine yukarıda söylediği sözlerin bir benzerini söylüyor:
“Sen merak etme abicim. Biz bunları ergeç yapacağız. Zamanı henüz gelmedi, sen içini rahat tut.biraz sessiz git…”
“Arkadaş hükümetin POAŞ’da üzerimize nasıl geldiğini görüyorsun. Biz de önlem almak zorundayız… Bunlar bizi batıracak. Tahkikat komisyonları kurdular. POAŞ olayında korkunç para cezaları var. Dava açsak bile cezayı ödemek zorundayız. O yüzden yayın politikasını biraz yumuşatmak zorundayız… Öbür yanda sabahı koruyorlar. Akşam grubuna bir sürü kıyak yapıyorlar.
Bu sözler grubun gazeteleri televizyonları ve diğer yayın organları ile hükümete yayın yoluyla ne tür mahalle baskıları yapıldığının açık ispatı.
Ha.. Yarın Özkök çıkar, “Ben Emin’e bunları söylemedim” diyebilir! O zaman da onun dediklerini buraya yazarız.
Ertuğrul Özkök Aydın Doğan’ın kendisini nasıl ihya ettiğini de şöyle ifade ediyor:
“Arkadaş ben Aydın bey dönemine kadar parasız biriydim. İyi şarap alacak param bile yoktu. Aydın bey bizi ihya etmedi mi, bizi refaha kavuşturmadı mı? Bizi bu AKP döneminde çok sıkıyorlar, lütfen biraz yardımcı ol…”
Şimdi… Şu gazete genel yayın yönetmenliği gerçekten zor iş. Allah bu adamlara yardım etsin. Bir zamanlar Hakkı Devrim yayın yönetmenleri için “Bu çocuklara yazık, hükümetle patronu arasında sıkışıp kalıyorlar” demişti.
Hakikaten öyle. Ama Allah aşkına söyleyin, daha iyi şarap içebilmek için de bu kadar cambazlık, jonglörlük, takiyyecilik yapmaya, her rüzgarın önünde eğilen kavak ağacı olmaya değer mi?
WWW.MORALHABER.NET
İşte Nuh Gönültaş'ın yazısı...
***
Emin Çölaşan’ın beklenen kitabı çıktı. Doğrusunu isterseniz dağ fare doğurdu. Herkes Çölaşan’ın Aydın Doğan’ın sırlarını ortaya dökeceğini düşünüyordu. Oysa Çölaşan daha çok Ertuğrul Özkök ile arasında geçen sansür diyaloğlarını yazmış.
Elbette dikkate değer şeyler yok değil. Bir kere kitabı okuyunca Ertuğrul Özkök’ün ne denli bir takiyyeci, ne denli bir “cambaz” ve ne denli bir “jonglör” (bir tür hokkabaz) olduğunu, 16 yıldır nasıl olup da Hürriyet’in başında kalabildiğini çok iyi anlıyorsunuz. Hatta Hürriyet Gazetesi’ni yönetmenin “Türkiye’yi yönetmekten daha zor” olduğunu görüyorsunuz.
Kitabın birkaç yerinde Çölaşan, Özkök’ün kendisine “Ben gazeteci değilim cambazım cambaz, jonglörüm. Elimdeki beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutuyorum… Rüzgar nereden eserse oraya eğilen kavak ağacı gibiyim…” dediğini anlatıyor.
Kitabın bir özeti Akşam Gazetesi’nde yayınlandı. Ama dikkat ettim kitapta geçen ve bence kitapta anlatılan ve asla es geçilmemesi gereken bazı notlar var.
Ertuğrul Özkök Emin Çölaşan’ın AK Parti iktidarını eleştiren yazılarını biraz yumuşatmasını, hatta bu konuda hiç yazmamasını isterken diyor ki, “… Hükümeti az yaz, yazdıkça inandırıcılığını kaybediyorsun. Az eleştir. Beyler, hiç merak etmeyin biz bu iktidarla er geç papaz olacağız…”
Özkök çeşitli vesilelerle bu sözü neredeyse Emin Çölaşan ile yaptığı her görüşmede tekrarlıyor. Kitapta bu ve benzeri cümleler üç ya da dört yerde geçiyor.
Tabii ki Emin Çölaşan “İktidarla papaz olma” konusunda aceleci. “Ne zaman olacağız? Olacaksak şimdi olalım” diyor. Özkök’de “Şimdi erken, zamanı gelecek. Biz onlara dünyayı dar edeceğiz. Kimse merak etmesin” diyor. Çölaşan “Peki niye korkuyorsunuz” diye sorunca Özkök “Aydın Doğan’ın hükümetle bir çok işi olduğunu, hükümetin isterse anında grubun bir kısım işlerini anında yok edebileceğini” anlatıyor. Özellikle de POAŞ konusuna vurgu yapıyor. Emin Çölaşan bir başka görüşmede “Bunlardan bu kadar korkmanın anlamı yok. Siz isterseniz bunları duman edersiniz” diyor hükümeti kastederek. Özkök yine yukarıda söylediği sözlerin bir benzerini söylüyor:
“Sen merak etme abicim. Biz bunları ergeç yapacağız. Zamanı henüz gelmedi, sen içini rahat tut.biraz sessiz git…”
“Arkadaş hükümetin POAŞ’da üzerimize nasıl geldiğini görüyorsun. Biz de önlem almak zorundayız… Bunlar bizi batıracak. Tahkikat komisyonları kurdular. POAŞ olayında korkunç para cezaları var. Dava açsak bile cezayı ödemek zorundayız. O yüzden yayın politikasını biraz yumuşatmak zorundayız… Öbür yanda sabahı koruyorlar. Akşam grubuna bir sürü kıyak yapıyorlar.
Bu sözler grubun gazeteleri televizyonları ve diğer yayın organları ile hükümete yayın yoluyla ne tür mahalle baskıları yapıldığının açık ispatı.
Ha.. Yarın Özkök çıkar, “Ben Emin’e bunları söylemedim” diyebilir! O zaman da onun dediklerini buraya yazarız.
Ertuğrul Özkök Aydın Doğan’ın kendisini nasıl ihya ettiğini de şöyle ifade ediyor:
“Arkadaş ben Aydın bey dönemine kadar parasız biriydim. İyi şarap alacak param bile yoktu. Aydın bey bizi ihya etmedi mi, bizi refaha kavuşturmadı mı? Bizi bu AKP döneminde çok sıkıyorlar, lütfen biraz yardımcı ol…”
Şimdi… Şu gazete genel yayın yönetmenliği gerçekten zor iş. Allah bu adamlara yardım etsin. Bir zamanlar Hakkı Devrim yayın yönetmenleri için “Bu çocuklara yazık, hükümetle patronu arasında sıkışıp kalıyorlar” demişti.
Hakikaten öyle. Ama Allah aşkına söyleyin, daha iyi şarap içebilmek için de bu kadar cambazlık, jonglörlük, takiyyecilik yapmaya, her rüzgarın önünde eğilen kavak ağacı olmaya değer mi?
WWW.MORALHABER.NET