Şarkıların Meyhanesi
Balat’ın en ünlü mekanlarından biri Tarihi Agora Meyhanesi... Şarkılara konu olan ünlü meyhane,1890 yılında Kaptan Asteri tarafından kurulmuş ve yakın zamana kadar torunu Hristo Dulidis tarafından işletilmiş. Yıllar boyu, Hristo’nun Bozcaada’dan getirdiği fıçı şaraplarla şenlenen Agora,şimdilerde terk edilmiş bir halde duruyor.
Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum. beş yüz mumluk ampullerin karanlığında saatlerdir, boş olan kadehlere şarkılarını dolduruyorum. tabağımdaki her zeytin tanesine simsiyah bakışlarını koyuyorum. ve, kaldırıp kadehimi bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum... burada yaşanır aşkların en madarası ve en şahanesi. burada saçların her teline bir galon içilir gözlerin her rengine bir şarkı seçilir, sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin bu sekiz köşeli meyhane seni bilir burası agora meyhanesi burası arzularını yitirmiş insanların dünyası şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam elimde değil, bu da bir nevi namuslu serserilik. dışarıda hafiften bir yağmur var. bu gece benim gecem kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği, gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum ve sana susuzluğumu... birazdan plaklarda şarkılar susar, kadehler boşalır, umutlar tükenir, mezeler biter biraz sonra, bir mavi ay doğar bu sarhoş şehrin üstünde birazdan bu yağmur da diner. sen bakma benim delice efkârlandığıma, mendilimdeki kızıl lekeye de boş ver yarın gelir çamaşırcı kadın her şeyden habersiz onu da yıkar, sen mesut ol yeter ki, ben olmasam ne çıkar. dedim ya burası agora meyhanesi bir tek iyiliğin bütün kötülüklere meydan okuduğu yer burası agora meyhanesi burası kan tüküren mesut insanların dünyası...
Balat’ın en ünlü mekanlarından biri Tarihi Agora Meyhanesi... Şarkılara konu olan ünlü meyhane,1890 yılında Kaptan Asteri tarafından kurulmuş ve yakın zamana kadar torunu Hristo Dulidis tarafından işletilmiş. Yıllar boyu, Hristo’nun Bozcaada’dan getirdiği fıçı şaraplarla şenlenen Agora,şimdilerde terk edilmiş bir halde duruyor.

Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum. beş yüz mumluk ampullerin karanlığında saatlerdir, boş olan kadehlere şarkılarını dolduruyorum. tabağımdaki her zeytin tanesine simsiyah bakışlarını koyuyorum. ve, kaldırıp kadehimi bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum... burada yaşanır aşkların en madarası ve en şahanesi. burada saçların her teline bir galon içilir gözlerin her rengine bir şarkı seçilir, sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin bu sekiz köşeli meyhane seni bilir burası agora meyhanesi burası arzularını yitirmiş insanların dünyası şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam elimde değil, bu da bir nevi namuslu serserilik. dışarıda hafiften bir yağmur var. bu gece benim gecem kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği, gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum ve sana susuzluğumu... birazdan plaklarda şarkılar susar, kadehler boşalır, umutlar tükenir, mezeler biter biraz sonra, bir mavi ay doğar bu sarhoş şehrin üstünde birazdan bu yağmur da diner. sen bakma benim delice efkârlandığıma, mendilimdeki kızıl lekeye de boş ver yarın gelir çamaşırcı kadın her şeyden habersiz onu da yıkar, sen mesut ol yeter ki, ben olmasam ne çıkar. dedim ya burası agora meyhanesi bir tek iyiliğin bütün kötülüklere meydan okuduğu yer burası agora meyhanesi burası kan tüküren mesut insanların dünyası...