Afganistan'a git, İran'ı vur ... Kürt devletini tanı! (Erdoğan-Dick Cheney Buluşması)

GebzeLi

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
8,268
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
120
Konum
Alcohol
Dick Cheney’den talimatlar:
Afganistan’a git, İran’ı vur,
Kürt devletini tanı!


tayyip-cheney.jpg

cheney-gul.jpg


İran operasyonu konusunda Tayyip ve Gül, Cheney’le anlaştı. Bu konu ABD Büyükelçisi Wilson tarafından şöyle açıklandı: “İran konusunda bir görüş alışverişi oldu. Biz endişelerimizi kendilerine ilettik. Türkler de kendi fikirlerini söylediler. En önemlisi, Türk yetkililerinin nükleer bir İran görmek istemediklerinin mesajını vermesiydi. Ayrıca Türkler bizimle birlikte çalışmak ve bu sorunu diplomatik kanallarla çözme konusundaki isteklerini ifade ettiler.”

---------------------------------------

Rüzgar gibi geçti

Evet, Dick Cheney Türkiye’den geçti.

Geldi demiyoruz, geçti, çünkü rüzgar gibi geçti.

Çünkü 2 günlük kısa ziyaretinde neler konuşuldu, Türkiye’den neler istedi tam olarak belli olamadan, kamuoyu bu konularda tam anlamıyla bilgilenemeden ülkemizi terk etti.

Ancak özellikle Şeriatçı basını, yani gerçekleri değil de AKP’nin istediklerini yazan basını okursak, Cheney’in neden geldiğini değil de neden gelmediğini öğreniyoruz.

Neymiş efendim, Afganistan için gelmemişmiş. Zaten Afganistan gündeme bile gelmemiş. ABD’nin herhangi bir asker talebi olmamış.

İran için de gelmemişmiş. Hatta İran söz konusu olunca Türkiye’nin İran’la yakın ilişkilerinden rahatsız olduğunu ifade etme gereğini duymuş.

Vs... vs…

Halbuki, Cheney’in Türkiye’ye hangi amaçlarla geldiğini ve Türk yetkililerden hangi konularda ne istediğini çocuklar bile biliyor. Daha Cheney ülkemize gelmeden önce gerek yabancı basında, gerekse Türkiye’de bu konuda çok şey yazıldı çizildi. Bu yüzden Amerikancı ve Şeriatçı basınımızın dediklerinin değil de gerçeklerin peşinden gidelim.

Örneğin son bir ayda Türkiye’ye gelen üst düzey ABD’li yetkililere bir bakalım:

Genelkurmay 2. Başkanı James Cartwright,

Adalet Bakanı Michael Mukasey,

Savunma Bakanı Robert Gates,

Ve son olarak şimdi gelen ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney.

“Bayram değil seyran değil, eniştem beni neyi öptü” denir ya, “Bayram değil seyran değil, bu kadar ABD’li niye Türkiye’ye geliyor” diye sormamız gerekiyor.

Listeyi uzatalım. Şöyle son 6 ayı bir hatırlayalım. Özellikle 22 Temmuz sonrasını. Türkiye’ye gelen üst düzey ABD’li askeri yetkilileri bir düşünelim. Tabii burada ayrıntılı bir rakam ve rapor çıkarmamız çok zor, ancak son yıllarda olmadığı kadar çok sayıda ABD’li yüksek rütbeli subayın ülkemizi ziyaret ettiği ortada.

Peki, bizim Genelkurmay 2. Başkanımız kaç kez ABD’ye gitti?

Kaç kez Irak’a gidip Irak’taki ABD’li askeri yetkililerle görüştü?

Bu rakamların da önceki dönemlerin kat kat üstünde olduğu bir gerçek.

PKK için değil, İran için geldi

Tabii Amerikancılarımız bu durumu ısrarla şöyle anlatmaya çalışıyorlar: “Ziyarette Türkiye-ABD ilişkileri konuşuldu. ABD ile anlık istihbarat paylaşımının önemi ve başarıları hakkında konuşuldu. PKK ile mücadelede ortak hedefler masaya yatırıldı...”

Ancak 5 aydır durmaksızın bize anlatılan masalın pek de gerçeği yansıtmadığı ortada.

Öncelikle sonuçları açısından. Doğru, Türkiye Kuzey Irak’a bir operasyon düzenledi. Hatta yalnızca havadan değil, karadan da Kuzey Irak’a girdik. Ancak tüm bu harekâtlar kısa tutuldu. Ve kısa tutulmasının nedenlerinden birinin ABD’nin kapsamlı bir harekâta izin vermemesi olduğu da ortada. Zaten harekâtlardan sonra ne PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığının azaldığını gördük ne de Türkiye’deki bölücü terörün ve yandaşlarının zayıfladığını. Son hafta Nevruz olaylarında da ortaya çıktı; PKK son süreçten zayıflayarak değil maalesef güçlenerek çıktı. Ve hatta siyasallaşarak. O kadar ki, sürecin sonunda yıllardır aşiret reisi muamelesi yaptığımız Talabani, Türkiye’ye Devlet Başkanı olarak geldi ve PKK’yla masaya oturun çağrıları yapıp Kuzey Irak’tan da Kürdistan diye bahsedip gitti.

Yani şu Amerikancılarımızın dilinden düşürmediği; “ABD ile Türkiye’nin ortak düşman PKK’ya karşı mücadelesi” bir gerçekliği değil, temenniyi yansıtıyor.

Öyleyse son dönemde sıklaşan Türk-ABD görüşmelerinin yalnızca PKK ile ilgili olmadığı ortada.

Amerikancılarımızın bahsettiği gibi bir durum olsa, ABD’li yetkililerin son dönemde yalnızca Türkiye’ye değil, Ortadoğu’ya yönelik ziyaretlerinin sıklaşmasını nasıl açıklayacağız?

Örneğin, Cheney yalnızca Türkiye’ye değil; Umman, Suudi Arabistan, İsrail ve Filistin’e uğradı. Ve tabii Irak’a da… Ve doğal olarak bu ziyaretlerinin hiçbirinde “Ortak düşman PKK”dan bahsetmedi. ABD’nin ajandasında gerçekten de PKK’yı düşman görme, “teröre karşı uluslararası savaş” kapsamında PKK’yı da düşman ilan etme gibi bir durum olsa bu son ziyaretinde bunu dile getirebilirdi. Mesela Irak ziyaretinde, hele hele Kuzey Irak’a gittiğinde PKK’yı gündemine alabilirdi.

Ya da Suriye’ye gidip, PKK terörüne maruz kalan bir başka ülke ile PKK’ya karşı neler yapılabileceğini tartışabilirdi. Ya da İran’a gidip, Kandil Dağı’nda PKK ile savaşan İran ordusunun “terörle mücadele konusundaki” bilgi ve deneyimlerine başvurabilirdi.

Ne kadar komik geliyor değil mi?

Sözde devletin sözde başkanıyla sözde bayrak önünde poz veren Cheney

Sözde devletin sözde başkanıyla sözde bayrak önünde poz veren Cheney şu sözlerle tüm dünyaya Kürt devletini kabul ettirmeye çalışıyor: “Kürdistan’a da gitme fırsatını buldum. Bu, benim Kürdistan’a ilk ziyaretim oldu. Orada Başkan Barzani ile zaman geçirdim. Körfez Savaşı’nın sonunda ABD’nin oraya giderek Çekiç Güç operasyonunu kurması ve daha sonra da uçuşa yasak bölge oluşturmasıyla, Saddam Hüseyin’in etkisinden kurtarılan Irak’ın o bölgesinde neler olduğunu görmek, istisnai ve ilginç bir fırsattı. Kürtler, ekonomilerini kalkındırmada çok başarılı oldu. Bunu ilk defa şahsen görme şansına sahip oldum ve bu da, gezimin özel bir bölümü oldu...”

Cheney’in Ortadoğu gezisinin hedefi İran

Cheney’in hakkını yemeyelim. İran ve Suriye’ye uğramadı belki ama Ortadoğu gezisi boyunca bu iki ülkenin ismini dilinden düşürmedi. Örneğin, Filistin’e yaptığı ziyaret sırasında yaptığı açıklamada HAMAS’a yönelik desteklerinden ötürü İran ve Suriye’yi eleştirdi.

Zaten Cheney’in İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le görüşmesinin ana gündem maddesi İsrail-Filistin meselesi değil İran’dı.

Peres, Suriye’nin Lübnan’daki Hizbullah’a silah sevkiyatında rol almasından yakındı. Tabii Hizbullah, İran’ın uzantısı olduğu için bir tehdit. Şöyle diyor Peres: “Bu, tıpkı Hamas’ın Gazze Şeridi’nde yaptığı gibi, Suriye’yi, Lübnan’ı ele geçirmeye çalışan bir İran uydusu haline getiriyor.”

İran’ın nükleer silahlarını da gündeme getirdi: “İran’ın nükleer başlıklarla donanmış balistik füzeler geliştirmede tek niyeti, İsrail’i yok etmek ve tüm dünyayı tehdit etmek.”

İsrail muhalefetinin lideri Netanyahu ise Cheney’e şöyle dedi: “İran henüz nükleer silahlara sahip olmadan, bu ülkeden gelen tehdidin ortadan kaldırılması gerekiyor. İran’ın Kudüs’te ve bölgede Gazze’den Lübnan’a yeni üsler inşa etmesini de önlemeliyiz.”

Çok fazla uzatmaya gerek yok. Cheney’in Ortadoğu gezisinde öyle Amerikancılarımızın iddia ettiği gibi İsrail-Filistin barışı gündeme gelmiyor. ABD’nin de, İsrail’in de gündeminde “İran tehdidi” bulunuyor.

Zaten Cheney gezisine çıkmadan önce yaptığı açıklamada şu vurguyu yapmıştı: “Ortadoğu’da var olan tehditlerden birisi İran ve buna karşı dost ve müttefiklerle yapılan güvenlik anlaşmaları ve işbirliği sürecek.”

Beyaz Saray Sözcüsü Dana Perino ise şöyle demişti: “Bush Ocak ayında bölgeye gittiğinde gezisinin her durağında İran kaygı ve ilgi ile izlenen bir konuydu. Son iki ayda da bunun değiştiğini sanmıyorum.”

Bir de Cheney’in İsrail dışındaki diğer duraklarına bir bakalım.

Cheney Umman’a uğradı. Umman, bilindiği gibi, Basra Körfezi’nin hemen girişinde yer alan bir ülke. Ve ABD’nin İran’a saldırısında stratejik bir öneme sahip olduğu ABD’li askeri yetkililer tarafından ifade ediliyor. Çünkü İran, ABD’nin olası bir saldırısında Basra Körfezi’nin girişini kapatacağını duyurmuştu. Ve böyle bir durumda hem Suudi Arabistan hem de Irak, Katar, Kuveyt, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Basra Körfezi’nden başka bir çıkışı olmayan petrol üreticisi ülkeler zor durumda kalacak. ABD’nin de Körfez’deki donanması tehlikeye düşecek.

Cheney’in ziyaret ettiği bir başka ülke ise Suudi Arabistan. Bu ziyaretinde Suudi Kralı’yla 4.5 saat süren ayrıntılı bir görüşme yaptılar. Bu görüşmede nelerin gündeme geldiği resmi olarak tabii ki bilinmiyor. Ancak Suudi Kralı’nın İran’a yönelik operasyon konusunda ABD’ye tam destek verdiği biliniyor. Anlaşılan 4.5 saat boyunca ABD’nin operasyonu ve Arap ülkelerinin buna desteği üzerine ayrıntılı bir görüşme yaptılar.

ABD’nin Irak’ı işgalinde de Suudi Arabistan istediği desteği vermişti. Ancak İran’a vereceği destek konusunda çok daha istekli olacağı ortada. Çünkü Ortadoğu’da Sünniliğin, hatta Vahhabiliğin liderliği üstlenen Suudi Arabistan, Şiiliğin liderliğini yürüten İran’ın güçsüzleşmesinden memnuniyet duyar.

Suudi Arabistan’la ilgili resmi açıklamada ise Suudi Arabistan’a petrol üretimini artırması çağrısında bulunulduğu söylendi. Bu da Ortadoğu’yu yakından izleyenler için büyük anlam içeriyor. Çünkü işgalin ardından petrol üretiminin düşmesinden korkuluyor. Bu da ABD’nin kontrolü altında olmayan bir krizin çıkmasına neden olabilir. O yüzden ABD, İran saldırısı sonrasında olası bir petrol üretimindeki düşüşün yaratacağı kriz için şimdiden önlem alıyor. ABD aynı çağrıyı Irak işgali öncesinde de yapmıştı.

Cheney’den Türkiye’ye direktifler

Cheney’in Türkiye’ye gelişi, tabii ki direkt olarak İran operasyonu ile ilişkili. Cheney’in Türkiye ziyaretinin gerek öncesinde, gerekse sonrasında yaptığı açıklamalar bunu gösteriyor. Cheney Türkiye ziyaretinde Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’la ayrı ayrı görüştü. Bu görüşmelerde ayrıntı olarak Türkiye’den neler istendiği bilmek tabii ki imkânsız; ancak Türkiye tarafının yaptığı açıklamalarda şu vurguyu atlamamak gerekiyor:

“İran’ın nükleer programını uluslararası denetime açması taraflısıyız.”

Bu tam da ABD’nin istediği açıklama. Geçtiğimiz günlerde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden İran hakkında üçüncü kez yaptırım kararı çıktı. Üstelik bu sefer yaptırımlar daha da sert. Yeni yaptırımlarda bazı İranlı şirket ve yöneticilere seyahat yasağı ve mali kısıtlamalar getiriliyor; diğer ülkelerden de İran’la ticaret yapan şirketleri ihracat kredisi ya da başka yöntemlerle desteklememeleri isteniyor.

Aslında ABD’nin bu yaptırımlardan bir beklentisi yok. Amaç dünya kamuoyunu operasyon için hazırlamak.

Cheney’in ziyaretinin ardından Tayyip ve Gül’den gelen İran açıklamaları konusunda da böyle düşünmek lazım. Tabii ki AKP İran operasyonunu desteklediğini açıktan söylemeyecek. Ama Türk kamuoyunu bu operasyon konusunda ikna etmek için zamana yayacak. Zaten benzer görüşü ABD Büyükelçisi Wilson da açıkladı: “İran konusunda bir görüş alışverişi oldu. Biz endişelerimizi kendilerine ilettik. Türkler de kendi fikirlerini söylediler. En önemlisi, Türk yetkililerinin nükleer bir İran görmek istemediklerinin mesajını vermesiydi. Ayrıca Türkler bizimle birlikte çalışmak ve bu sorunu diplomatik kanallarla çözme konusundaki isteklerini ifade ettiler.”

Füze kalkanı

Tabii, ABD açısından Türkiye’nin tek önemi kamuoyunu ikna etmek değil. Cheney; Romanya, Polonya ve Bulgaristan’da kurulan füze kalkanının Türkiye’ye de yerleştirilmesi çağrısında bulundu. Bu zaten AKP’nin de isteklisi olduğunu belirttiği bir proje.

Ancak füze kalkanının tek hedefi İran değil. Kalkanın hangi ülkelere kurulduğunu bir harita üzerinde şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Polonya’dan Türkiye’ye uzanan bir yayla karşılaşacaksınız. Bu yay yalnızca İran düşünülerek hazırlanmış bir savunma hattı değil. Avrupa’yı ve şu anda ABD’nin kontrolü altındaki Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu (yani BOP haritasını) koruyan bir savunma hattı. Savunulan bölgenin tam zıddına bakalım, o zaman kime karşı kurulduğunu rahatlıkla görebiliriz: Rusya…

Kısacası ABD açısından Türkiye de, Doğu Avrupa’da klasik Soğuk Savaş dönemi Rusya-ABD çatışmasının cephesi olma yoluna girmiş durumda. ABD Rusya’nın olası saldırılarını bu bölgede karşılamaya hazırlanıyor. Ve füze kalkanıyla da İran’dan Çin’e, Asya coğrafyasından Avrupa ya da Ortadoğu’daki Amerikan üslerine yönelik bir saldırıya karşı hazırlık yapılıyor.

“Kürdistan”ı kabul ettirme operasyonu devam ediyor

Son dönem moda oldu. Ne zaman bir ABD’li üst düzey devlet yöneticisi Ortadoğu’ya gelse kesinlikle Irak’a uğruyor. Bunu doğal karşılamak lazım. Sonuçta Irak 5 yıldır ele geçirmeye çalıştıkları bir ülke. Ama Irak ziyaretlerini Bağdat’la sınırlı tutmuyorlar. Mutlaka Kuzey Irak’a da uğruyorlar. Ve Barzani’yle görüşüyorlar.

Verdikleri pozlar, kullandıkları üslup ve söylemler de Barzani’ye devlet başkanı sıfatıyla yaklaştıklarını gösteriyor. Arka fona da sözde devletin sözde bayrağını koymayı unutmuyorlar.

Adeta bir “Kürdistan”ı cümle aleme kabul ettirme merasimi anlayacağınız.

Aynısını Cheney de yaptı. Ancak konuyu bir de Cheney’in ağzından dinleyelim. Cheney İsrail’den ayrılıp Türkiye’ye geçmeden önce Ortadoğu gezisi hakkında kısa bir değerlendirme metni dağıtıyor basına. Aynen şöyle diyor:

“Kürdistan’a da gitme fırsatını buldum. Bu, benim Kürdistan’a ilk ziyaretim oldu. Orada Başkan Barzani ile zaman geçirdim. Körfez Savaşı’nın sonunda ABD’nin oraya giderek Çekiç Güç operasyonunu kurması ve daha sonra da uçuşa yasak bölge oluşturmasıyla, Saddam Hüseyin’in etkisinden kurtarılan Irak’ın o bölgesinde neler olduğunu görmek, istisnai ve ilginç bir fırsattı. Kürtler, ekonomilerini kalkındırmada çok başarılı oldu. Bunu ilk defa şahsen görme şansına sahip oldum ve bu da, gezimin özel bir bölümü oldu...”

Yıllardır söylediklerimizin ABD’li bir yetkili tarafından bizzat ilk ağızdan teyit edilmesi ne güzel bir şey.

İlk Körfez Savaşı’ndan bu yana ABD’nin adım adım Kuzey Irak’ta bir Kürt devletini nasıl kurduğu daha güzel özetlenemez herhalde.

Ancak bu açıklamada çok çok önemli bir nokta daha var.

ABD Başkan Yardımcısı Irak’ın kuzeyinden “Kürdistan” diye bahsediyor. Ve Barzani’yi de açıkça “Devlet Başkanı” olarak tanımlıyor.

Halbuki Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti bildiğimiz kadarıyla resmen kurulmadı. Öyleyse Barzani hangi devletin başkanı acaba? Ama daha da ötesi var. Türkiye, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını savaş nedeni olarak açıklamıştı. Ve böyle bir devleti fiilen kabul eden, hatta kurulması için yıllardır çabaladığını gururla ifade eden bir devlet yetkilisini biz Ankara’da konuk ettik.

Halbuki sınırdan içeri dahi sokmamak gerekirdi.

Bir devlet başkan yardımcısı Türkiye’ye girmeden önce “Kürdistan”dan bahsediyor. O sözde “Kürdistan”ın sözde başkanıyla sözde bayrağı önünde pozlar vererek görüşüyor… Ve sonra ülkemize giriyor, ama tüm bunlara Türkiye sesini çıkarmıyor. Bu, Kürt devletini kabullendiğimizden başka bir şey göstermez.

Amerikancı basınımız ise aynı masalı okumaya devam etti: “PKK’ya karşı mücadelede işbirliğinin öneminden bahsedildi.”

PKK’ya karşı ABD’yle işbirliğinin sonuçlarını Nevruz eylemlerinde gördük. PKK Türkiye’nin dört bir yanında ayaklanma provası yapacak güce erişmiş durumda.

Kuzey Irak’taki askeri varlığının hâlâ devam ettiği de bizzat Amerikan gazetelerinin KK kamplarına ziyaretleriyle ortaya çıktı.

Yani ABD’nin PKK’ya karşı birlikte kararlı mücadeleden bahsettiği falan yok. Zaten AKP’nin de PKK’ya karşı kararlı bir mücadele yürüttüğünü herhalde kimse düşünmüyordur. Öyleyse AKP’yle “birlikte” mi mücadele edilecek?

PKK’ya karşı ortak mücadele derken neyin anlaşıldığını ise Cheney’in ayrılmasının ardından ABD Büyükelçisi şu açıklamayı yaparak gösterdi:

“Iraklı Kürt otoriteler, PKK ile mücadele konusunda Türkiye’yle bir diyaloğa girme isteklerini ifade ettiler.” Wilson bu açıklamasının ardından gazetecilerin; “Cheney bu mesajı mı getirdi? Siz bunu destekliyor musunuz?” sorusu üzerine şöyle dedi: “Biz her zaman böyle bir diyaloğu destekliyoruz. Çok uzun zamandır bunu destekliyoruz.”

Kısacası Cheney’in Türkiye’ye getirdiği ikinci direktif de “Kuzey Iraklı Kürtlerle masaya oturun.”

Zaten Türkiye’ye gelmeden önce son olarak Barzani’nin masasına oturan Cheney’in, o masadan kalkıp Türkiye’de masaya oturması da bir mesaj olarak algılanmalı.

Bu mesajı AKP tarafının çok iyi anladığı da ortada. Bakın Gül ne diyor: “Irak’taki Kürt grup ile hiçbir sorunumuz yok. Onlarla aramızdaki tek sorun PKK. O çözülsün bir sorun kalmaz.”

Afganistan’a buyurun…

Cheney’in gündeminde olan bir başka madde ise Afganistan’dı. Bilindiği gibi ABD Afganistan’da zor günler yaşıyor. Bu yüzden ABD, NATO’nun askeri gücünü artırma çağrısında bulundu. Nisan başında Bükreş’te yapılacak NATO toplantısında bu konu gündeme gelecek ve gerekli karar alınacak. Cheney’in Ortadoğu’dan önce Afganistan’a yaptığı ziyaret de bunun bir göstergesi.

Tabii Şeriatçı basın her zaman yaptığı gibi AKP’nin işbirlikçiliğini maskelemeye çalıştı. Türkiye’nin, ABD’nin Afganistan’a asker gönderilmesi çağrısına olumsuz yanıt verildiği propagandası yapıldı. Ancak bu çağrının şimdi değil Nisan ayında yapılacağını hatırlatalım. Zaten Türkiye açıkça “Biz Afganistan’a asker göndermeyeceğiz” demiyor ki... Örneğin Büyükanıt’ın şu açıklamasına bir bakın: “NATO müttefiki olarak elden gelen, bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da yapılacak.”

Büyükanıt, Afganistan konusunda topu AKP’ye atarak asker göndermeye karşı olmadığını da belirtmiş oldu: “Karar Silahlı Kuvvetler’in değil devletin.”

Bu üçgen Türkiye’yi böler: İran-Kuzey Irak-Afganistan

Cheney’in Türkiye ziyaretinin gündemi aslında ABD’nin kısa ve orta vadedeki planlarının da bir göstergesi. Ancak bu planlara alet olmak, Türkiye’ye pahalıya patlayacak. Bir yandan Türk Ordusu Afganistan’a gönderilirken, diğer yandan da İran operasyonu için hazırlıklar yapılıyor. Tüm bunlar olurken ABD’nin bize yönelik bir başka dayatması ise Kuzey Irak’taki Kürt devleti.

Hem Kosova’dan Afganistan’a ABD’nin emrine girmemiz isteniyor, hem de savaş nedeni saydığımız Kürt devletini kabullenmemiz. Son bir aydır yaşananlar göz önüne alınırsa, ABD’yle yakınlaşan ilişkilerin Kürt sorununda Türkiye’nin elini güçlendirmediğini, tersine zayıflattığını da görüyoruz.

Amerikan işbirlikçiliğine soyunmak, Kürt devletini daha büyük bir gerçeklik haline getiriyor. Türkiye’deki PKK’nın da siyasal düzlemde önünü açıyor.

ABD ile işbirliğini artırarak AKP’den de PKK’dan da kurtulacağını sananların uykudan uyanma zamanı gelmiştir.

Cheney’inden Bush’una hiçbir ABD’li bugüne kadar Türkiye’nin çıkarına bir şey savunmadı ki...

Bu yüzden bölünmeden uzak durmak istiyorsanız, ABD’den uzak duracaksınız.

Ama millete de o kadar yakın olacaksınız.

cheney-barzani.jpg


Sözde devletin sözde başkanıyla sözde bayrak önünde poz veren Cheney şu sözlerle tüm dünyaya Kürt devletini kabul ettirmeye çalışıyor: “Kürdistan’a da gitme fırsatını buldum. Bu, benim Kürdistan’a ilk ziyaretim oldu. Orada Başkan Barzani ile zaman geçirdim. Körfez Savaşı’nın sonunda ABD’nin oraya giderek Çekiç Güç operasyonunu kurması ve daha sonra da uçuşa yasak bölge oluşturmasıyla, Saddam Hüseyin’in etkisinden kurtarılan Irak’ın o bölgesinde neler olduğunu görmek, istisnai ve ilginç bir fırsattı. Kürtler, ekonomilerini kalkındırmada çok başarılı oldu. Bunu ilk defa şahsen görme şansına sahip oldum ve bu da, gezimin özel bir bölümü oldu...”
 
Kahrolsun Amerika !
Bunlar ve diyerleri dunyada oldukca mahvetmeye devam edicekler.İStedikleri seylere bak adamların.Kürdistanmıs , kafalarına gore devlet kuruyorlar.Lanet olsun...Haber icin saol.
 
bu yazdıkların veya yazılanlar teoriden başka bişey değil ayrıca iranın vurulmasını istiyecek en son ülke türkiye irandan sonra sıra türkiyede bunu herkez çok iyi biliyor
 
herseyide biliyoz zati bilmediğimiz yok nedense bu bilgiler hep yalan cıkıyo nerden nasıl alıyolar oda ayrı bir soru:D ama önemli diil bi tane akp düşmanı gtazete yazsın hakiki delilden bile daha kesindir:D
 
Kahrolsun kapitalist düzen..Bizi bize vurduracaklar...Bize büyük lider(ler) lazım.Korktuğumuz olabilir.
 
herseyide biliyoz zati bilmediğimiz yok nedense bu bilgiler hep yalan cıkıyo nerden nasıl alıyolar oda ayrı bir soru:D ama önemli diil bi tane akp düşmanı gtazete yazsın hakiki delilden bile daha kesindir:D

yok acaba şimdi planlarında ne var napmayı düşünüyolar gibi sorularlar kalkıyoruz hergün tahmin bile edemicemiz oyunlar oynanıyor üzerimizde ama sanmıyorum boyle birşey olcanı...
 
ırakın kuzey bölgesinde yönetim boşluğundan faydalanıp yeni bir devlet kurma hayalinde olanlar önce bu toprakları hak etmeleri gerekiyor
hak edebilmesi için Türkiyeye düşmanlığı gözönüne alması gerekli.Türkiyenin kuzey ırakta hakları vardır ve bu haklar ırak yönetimince kabul edilip garanti altına alınmıştır.
yeni bir oluşumda eğer Kerkük-Musul bölgelerindeki Türklerin olduğu yok sayılırsa yada yok edilmeye çalışılırsa kuzey ırak bizim olur
 
bu yazdıkların veya yazılanlar teoriden başka bişey değil ayrıca iranın vurulmasını istiyecek en son ülke türkiye irandan sonra sıra türkiyede bunu herkez çok iyi biliyor

Bizi vurmaLarına gerek yok zaten Amerikan u$ağı oLmu$ hükümet.İran ı bizim üzerimizden vurduktan sonra bize ıLımLı isLam modeLini getirecekLer kendi kafaLarında ama oda oLmayacak.Görüyoruz $u anki durumu.Kısaca amerikanın büyük orta doğu projesi fos çıkacak arkada$Lar artık Rusya'da uyandı.Kosova sadece bahanedir Amerika'nın kar$ısında büyük rakipLeri war.Çin,Rusya,İran vs.
 

Bizi vurmaLarına gerek yok zaten Amerikan u$ağı oLmu$ hükümet.İran ı bizim üzerimizden vurduktan sonra bize ıLımLı isLam modeLini getirecekLer kendi kafaLarında ama oda oLmayacak.Görüyoruz $u anki durumu.Kısaca amerikanın büyük orta doğu projesi fos çıkacak arkada$Lar artık Rusya'da uyandı.Kosova sadece bahanedir Amerika'nın kar$ısında büyük rakipLeri war.Çin,Rusya,İran vs.

ya anlamıyorum tayyib adam abd ile israil ile ticaretler anlaşmalar yaptı israilci abd ci yaptınız ye türkiyeyi ab ye üye yapmak istedi avrupacı yaptınız irana gidip geldi islamcı şeriatçı yaptınız güneydoğuda kürtleri sahiplendi kürtçü komünist yaptınız hem abd ci hem islamcı hem abd ci hem kürtçü komünist bu nasıl oluyor hepside birbirine zıt kavramlar aslında tayyip bir çok partinin kuyruğuna basıyor türklerin üzerinden siyaset yapanlar ( mhp ) atatürkün üzeriden siyaset yapanlar ( chp ) kürtçülük üzerinden siyaset yapanlar ( dtp ) nin işine bu tayyip hiç gelmedi adam herkezi islam dini altında birleştiriyor ve bazılarının hortumlarını kesiyor ( uzan ergenekon pkk ) gibileri tayyibi hiç sevmiyor hem demokrasi diyorsunuz cumhuriyet diyorsunuz hemde ülkenin yarısına yakın insanın oy verdiği bir partiyi kapatmaya çalışıyorsunuz daha cumhuriyetin anlamını bilmiyorsunuz atatürk bile havza genelgesinden sonra istanbula çağırılmış ve halkın desteğini sağladıktan sonra milli hareketi başlatmıştır aslında atatürkle uzaktan yakından hiç bir ilginiz yok sizin amacınız tayyibin merkez bankasındaki biriktirdiği paraları indiregandi yapmak hadi ordan
 
Geri
Üst