- Katılım
- 2 Ocak 2008
- Mesajlar
- 16,867
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Siyasi partilerin hem Anayasa hem de Siyasi Partiler Kanunu'na göre ticari faaliyette bulunmaları yasaktır. Buna rağmen CHP'nin İş Bankası'na yüzde 28,1'lik ortaklığı bir imtiyaz mı, yoksa bir korunma mı açıklığa kavuşması gerekiyor.
Ülkemizde, siyasi partiler konusu Anayasa ve Siyasi Partiler Kanununda (SPK) ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bunlarda, siyasi partilerin uymaları gerekli usul ve esaslar yanında bazı yasaklara da yer verilmiştir. Bu yasaklamaların demokratik hukuk devleti açısından yerinde olup olmadığı tartışılabilir. Hatta ben bunların birçoğunun anti-demokratik olduğu fikrindeyim. Fakat burada bu hususu ele almak istemiyorum. Bu, ayrı bir tartışma konusu. Burada yasaklayıcı nitelikteki bir Anayasal ve kanuni hükmün bazı partiler hakkında uygulanıp diğer bazıları hakkında uygulanmaması üzerinde durmak istiyorum.
Burada sözünü edeceğim ve tartışmanın da özünü oluşturan konu CHP'nin İş Bankası ve diğer işletmelerle olan ortaklığıdır. CHP, Türkiye'nin en büyük bankalarından birisi olan İş Bankası'nın yüzde 28,1'lik bir hissesinin sahibidir. CHP, İş Bankası yanında, aralarında iki banka, lastik sanayii, finans kuruluşu ve cam sektörünün de bulunduğu 32 şirkete doğrudan, 87 kuruluşa ise dolaylı olarak ortaktır. Banka Yönetim Kurulunda (11 kişi) partiyi temsilen 4 kişi görevlendirilmiştir. Bankacılık, Türk Ticaret Kanunu ve Bankalar Kanunu kapsamında bir ticari faaliyettir. Bunun aksini söylemek mümkün değildir. Fakat ne hikmetse, diğer partilerin, Anayasa ve SPK hükümleri karşısında ticari faaliyete girişmeye cesaret etmeleri bile söz konusu değilken, CHP hakkında bu Anayasal/Kanuni sürecin işletilmemesi, bu partinin ayrıcalıklı bir şekilde korunması anlamına gelmektedir. Buradan elde edilen gelirler, Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak, bir müddet Türk Dil ve Tarih Kurumuna ödenmiş. Daha sonra biriken temettüler, 12 Eylül 1980 sonrasında önce kap atılıp daha sonra O'nların yerine kurulan "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu", Atatürk'ün vasiyet ettiği kurum olmaktan çıktığı belirtilerek, bu Kuruma ödenmemiştir. Bu biriken temettülerin ödenmesi için bu Kurumun dava açtığı, davanın devam etmekte olduğu ve şayet kazanırlarsa, biriken paranın bu Kuruma ödeneceği belirtilmektedir. Fakat bütün bu söylenenler, bu faaliyetin, kanunen yasak olan ticari faaliyet niteliğini ortadan kaldırmamaktadır.
CHP'YE TANINAN AYRICALIKTIR
CHP lehine ayrıcalıklar bununla da sınırlı değildir. Bu parti 16.10.1981 Tarih ve 2533 Sayılı Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanun ile diğer partilerle birlikte kapatılmış ve bütün malvarlığı hazineye devredilmiştir. Siyasi partilere yönelik yasakların kaldırılmasından (24.04.1983) sonra merkez solda Halkçı Parti ile Sosyal Demokrasi Partisi kurulmuştur. CHP'nin tekrardan kurulması daha sonra olmuştur. 20.12.1989 tarihinde Halk Partisi adı ile kurulmuş olan bu partinin adı 13.07.1990 günü Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirmiştir. Bu parti, 1991'de Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından "2820 Sayılı SPK'nun 96. maddesine aykırı olarak kapatılmış bir siyasî partinin adını ve amblemini kullanması ve kapatılan bir partinin devamı olduğunu beyan ve iddia etmesi nedeniyle" kapatılmış ve tekrardan bütün malvarlığı hazineye aktarılmıştır (E. 1990/2, K. 1991/2, KT: 24.09.1991). 19.06.1992 Tarih ve 3821 Sayılı Kanunla, 16.10.1981 Tarihli Kanun ile fesih olunan siyasi partilerin devamı niteliğinde partilerin kurulmasını men eden hükmün kaldırılması üzerine, CHP, 09.09.1992 günü tekrardan kurulmuştur. CHP'nin yeniden kurulması üzerine, İş Bankasının yüzde 28,1'lik hissesi CHP üzerine tekrardan intikal ettirilmiştir.
Burada meseleye ilişkin hukuki durum şu şekildedir: Anayasanın 69/2., SPK'nun 67. maddelerine göre, "siyasi partiler ticari faaliyetlere girişemezler". Burada siyasi partilerin ticari faaliyette bulunmaları "emredici" bir şekilde men edilmektedir. Bu yasağın ihlal edilmesinin yaptırımı SPK'nun 104. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, bir siyasi partinin, SPK'nun 101. maddesi dışında kalan emredici hükümlerine (buna SPK'nun 67. maddesi de dâhildir) aykırılık halinde bulunması sebebiyle o parti aleyhine AYM'ne Cumhuriyet Başsavcılığınca re'sen yazı ile başvurulur. AYM, söz konusu hükümlere aykırılık görürse bu aykırılığın giderilmesi için ilgili siyasi parti hakkında ihtar kararı verir. İhtar yazısının tebliği tarihinden itibaren 6 ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için AYM'ne re'sen dava açabilir.
Burada çok yönlü usulsüzlük söz konusudur. Şöyle ki:
(1) 16.10.1981 Tarihli Kanun ile CHP'nin bütün malvarlığı Hazineye aktarılmıştır. Bu kanunda CHP'nin yüzde 28,1'lik İş Bankası hissesini istisna tutan bir hüküm bulunmamaktadır. Buna rağmen bu intikalin yapılmaması, Fesih hakkındaki kanuna aykırılık teşkil etmektedir.
Belki 1991 yılında kapatıldıktan sonra 1992'de tekrardan kurulan CHP'nin, ilk kez 09.09.1923'de kurulan Cumhuriyet Halk Partisinin mirasçısı olduğunu söyleyebilir. Ama bu mirasçılık meselesi tamamen siyasi bir olgudur. Sırf siyasi bir mirasa sahip olmak, 1992 yılında tekrardan kurulan CHP'nin, eski CHP'nin malvarlığı ile bütünlük içinde mirasına sahip olmasına hukuki bir meşruiyet sağlamaz. Aksi takdirde, aynı uygulamanın diğer partiler hakkında da uygulanması gerekir. Mesela 11 Eylül 1980'de faaliyette olan Milliyetçi Hareket Partisi ile 1961 yılında kapatılan Demokrat Partinin devamı niteliğinde olan partiler bu gün de mevcut oldukları halde bunlara eski partilerin malvarlığı intikal ettirilmemektedir. Bu uygulama, tamamen CHP'ne özgü bir ayrıcalıktan başka bir şey değildir.
(2), CHP'li yöneticiler, İş Bankasından elde edilen gelirleri belli bir dönem Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak Türk Dil ve Tarih Kurumlarına ödediklerini söylemektedirler. Oysa bu vasiyetin yerine getirilmesi, ticari faaliyette bulunma yasağının olmadığı 1924 ve 1961 Anayasaları döneminde kanuni olsa bile, 1982 Anayasası döneminde bu meşruiyetin var olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Çünkü gerek 1982 Anayasasının 69., gerekse SPK'nun 67. maddelerinde açık yasak bulunmaktadır.
Diğer yandan, yine CHP'nin İş Bankasından elde ettiği gelirleri 1980 yılına kadar Türk Dil ve Tarih Kurumlarına hibe ya da bağış şeklinde yaptığı ödemeler, o dönem kanuni düzenlemelerine göre yasak teşkil etmemekte idi. Şimdi yapılmamakla birlikte, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından açılan dava bu Kurumca kazanılması halinde bu Kuruma yapılacak hibe şeklindeki ödeme de, SPK'nun 116. maddesi kapsamında (6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasını gerektiren) bir suç fiilini teşkil etmektedir. Dolayısıyla, CHP, Anayasa ve SPK hükümlerine aykırı bir şekilde ticari faaliyette bulunmakta ve bu faaliyetten elde edilen gelirler bu partiye irat olarak kaydedilmektedir. CHP'li yöneticiler tarafından ileri sürülen: "efendim biz bu gelirler üzerinde hiçbir müdahalede bulunmuyoruz" şeklindeki söylemler,
bu faaliyetin ve gelirlerin ticari niteliğini değiştirmemektedir.
MAL VARLIĞININ İNTİKALİ YANLIŞ
(3) 16.10.1981 günü diğer partilerle birlikte fesih olunan CHP'nin İş Bankasındaki hissesi de dâhil olmak üzere bütün malvarlığının hazineye intikal etmesi gerekmekte idi. CHP'nin diğer malvarlığı hazineye intikal ettirildiği halde, bu dönem içinde bu hisse ne oldu? 1989'da kurulup, daha sonra 1991 yıllarında tekrardan kapatılan CHP'ne, bu kuruluşu döneminde hisse aktarımı yapılmadı. Hisse aktarımı 1992'de üçüncü kez kurulduğu zaman yapıldı. Dolayısıyla bu hissenin yaklaşık (1981-1982) 11 yıllık dönem içinde CHP üzerinde kalması mümkün değildir. Çünkü o dönemde böyle bir parti ya mevcut değildi, ya da 1989'da kurulduğu zaman üzerine aktarılmamış idi. Burada cevaplanması gereken bir dizi soru sormak istiyorum. CHP 1992'de kurulduğunda bu hisse tekrardan CHP'ye nasıl intikal ettirildi? Acaba bu hisse İş Bankası üzerinde mi bırakıldı? Şayet bu sorunun cevabı evet ise neden hazineye intikal ettirilmedi de İş Bankası üzerinde bırakıldı? Şayet bu hisse İş Bankasında bırakılıp da daha sonra CHP'ne aktarıldı ise bu intikal, İş Bankasının CHP'ye bir bağışı niteliğindedir. Acaba bu hisse önce hazineye intikal ettirilip daha sonra da geri CHP'ye aktarılmış olabilir mi? Şayet bu sorunun cevabı da evet ise, bu da kanuna aykırıdır. Bu intikal hangi usul ile gerçekleşmiş olursa olsun, açıkça Anayasa ve SPK'na aykırılık söz konusudur. O zaman şu can alıcı soruyu sormak istiyorum: Peki bu aykırılık bilindiği halde neden yıllar yılı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının dikkatini çekmemiş; bir kanuni işlem yapmamıştır?
Bütün bu sorular haklı olarak zihinleri meşgul etmekte; haklı olarak "acaba CHP özel ve ayrıcalıklı olarak korunmakta mıdır?" Sorusu akla gelmektedir. Şayet bu sorunun cevabı evet ise o zaman Türkiye'de Anayasa ve hukukun üstünlüğü yok demektir. Bazı yasaklar bazı partiler için uygulanırken bazıları hakkında uygulanmıyor demektir. Yargının CHP'ni koruduğu yönündeki bir izlenim, en başta yargıyı onarılması mümkün olmayacak şekilde yaralar. Bu, Türk demokrasisiaçısından çok vahim bir durumdur. Yapılması gereken, ya bu yasağın her bir parti hakkında kaldırılması, ya da CHP hakkında da uygulanmasıdır.
* Yrd. Doç. Dr. Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
kaynak
Ülkemizde, siyasi partiler konusu Anayasa ve Siyasi Partiler Kanununda (SPK) ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bunlarda, siyasi partilerin uymaları gerekli usul ve esaslar yanında bazı yasaklara da yer verilmiştir. Bu yasaklamaların demokratik hukuk devleti açısından yerinde olup olmadığı tartışılabilir. Hatta ben bunların birçoğunun anti-demokratik olduğu fikrindeyim. Fakat burada bu hususu ele almak istemiyorum. Bu, ayrı bir tartışma konusu. Burada yasaklayıcı nitelikteki bir Anayasal ve kanuni hükmün bazı partiler hakkında uygulanıp diğer bazıları hakkında uygulanmaması üzerinde durmak istiyorum.
Burada sözünü edeceğim ve tartışmanın da özünü oluşturan konu CHP'nin İş Bankası ve diğer işletmelerle olan ortaklığıdır. CHP, Türkiye'nin en büyük bankalarından birisi olan İş Bankası'nın yüzde 28,1'lik bir hissesinin sahibidir. CHP, İş Bankası yanında, aralarında iki banka, lastik sanayii, finans kuruluşu ve cam sektörünün de bulunduğu 32 şirkete doğrudan, 87 kuruluşa ise dolaylı olarak ortaktır. Banka Yönetim Kurulunda (11 kişi) partiyi temsilen 4 kişi görevlendirilmiştir. Bankacılık, Türk Ticaret Kanunu ve Bankalar Kanunu kapsamında bir ticari faaliyettir. Bunun aksini söylemek mümkün değildir. Fakat ne hikmetse, diğer partilerin, Anayasa ve SPK hükümleri karşısında ticari faaliyete girişmeye cesaret etmeleri bile söz konusu değilken, CHP hakkında bu Anayasal/Kanuni sürecin işletilmemesi, bu partinin ayrıcalıklı bir şekilde korunması anlamına gelmektedir. Buradan elde edilen gelirler, Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak, bir müddet Türk Dil ve Tarih Kurumuna ödenmiş. Daha sonra biriken temettüler, 12 Eylül 1980 sonrasında önce kap atılıp daha sonra O'nların yerine kurulan "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu", Atatürk'ün vasiyet ettiği kurum olmaktan çıktığı belirtilerek, bu Kuruma ödenmemiştir. Bu biriken temettülerin ödenmesi için bu Kurumun dava açtığı, davanın devam etmekte olduğu ve şayet kazanırlarsa, biriken paranın bu Kuruma ödeneceği belirtilmektedir. Fakat bütün bu söylenenler, bu faaliyetin, kanunen yasak olan ticari faaliyet niteliğini ortadan kaldırmamaktadır.
CHP'YE TANINAN AYRICALIKTIR
CHP lehine ayrıcalıklar bununla da sınırlı değildir. Bu parti 16.10.1981 Tarih ve 2533 Sayılı Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanun ile diğer partilerle birlikte kapatılmış ve bütün malvarlığı hazineye devredilmiştir. Siyasi partilere yönelik yasakların kaldırılmasından (24.04.1983) sonra merkez solda Halkçı Parti ile Sosyal Demokrasi Partisi kurulmuştur. CHP'nin tekrardan kurulması daha sonra olmuştur. 20.12.1989 tarihinde Halk Partisi adı ile kurulmuş olan bu partinin adı 13.07.1990 günü Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirmiştir. Bu parti, 1991'de Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından "2820 Sayılı SPK'nun 96. maddesine aykırı olarak kapatılmış bir siyasî partinin adını ve amblemini kullanması ve kapatılan bir partinin devamı olduğunu beyan ve iddia etmesi nedeniyle" kapatılmış ve tekrardan bütün malvarlığı hazineye aktarılmıştır (E. 1990/2, K. 1991/2, KT: 24.09.1991). 19.06.1992 Tarih ve 3821 Sayılı Kanunla, 16.10.1981 Tarihli Kanun ile fesih olunan siyasi partilerin devamı niteliğinde partilerin kurulmasını men eden hükmün kaldırılması üzerine, CHP, 09.09.1992 günü tekrardan kurulmuştur. CHP'nin yeniden kurulması üzerine, İş Bankasının yüzde 28,1'lik hissesi CHP üzerine tekrardan intikal ettirilmiştir.
Burada meseleye ilişkin hukuki durum şu şekildedir: Anayasanın 69/2., SPK'nun 67. maddelerine göre, "siyasi partiler ticari faaliyetlere girişemezler". Burada siyasi partilerin ticari faaliyette bulunmaları "emredici" bir şekilde men edilmektedir. Bu yasağın ihlal edilmesinin yaptırımı SPK'nun 104. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, bir siyasi partinin, SPK'nun 101. maddesi dışında kalan emredici hükümlerine (buna SPK'nun 67. maddesi de dâhildir) aykırılık halinde bulunması sebebiyle o parti aleyhine AYM'ne Cumhuriyet Başsavcılığınca re'sen yazı ile başvurulur. AYM, söz konusu hükümlere aykırılık görürse bu aykırılığın giderilmesi için ilgili siyasi parti hakkında ihtar kararı verir. İhtar yazısının tebliği tarihinden itibaren 6 ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için AYM'ne re'sen dava açabilir.
Burada çok yönlü usulsüzlük söz konusudur. Şöyle ki:
(1) 16.10.1981 Tarihli Kanun ile CHP'nin bütün malvarlığı Hazineye aktarılmıştır. Bu kanunda CHP'nin yüzde 28,1'lik İş Bankası hissesini istisna tutan bir hüküm bulunmamaktadır. Buna rağmen bu intikalin yapılmaması, Fesih hakkındaki kanuna aykırılık teşkil etmektedir.
Belki 1991 yılında kapatıldıktan sonra 1992'de tekrardan kurulan CHP'nin, ilk kez 09.09.1923'de kurulan Cumhuriyet Halk Partisinin mirasçısı olduğunu söyleyebilir. Ama bu mirasçılık meselesi tamamen siyasi bir olgudur. Sırf siyasi bir mirasa sahip olmak, 1992 yılında tekrardan kurulan CHP'nin, eski CHP'nin malvarlığı ile bütünlük içinde mirasına sahip olmasına hukuki bir meşruiyet sağlamaz. Aksi takdirde, aynı uygulamanın diğer partiler hakkında da uygulanması gerekir. Mesela 11 Eylül 1980'de faaliyette olan Milliyetçi Hareket Partisi ile 1961 yılında kapatılan Demokrat Partinin devamı niteliğinde olan partiler bu gün de mevcut oldukları halde bunlara eski partilerin malvarlığı intikal ettirilmemektedir. Bu uygulama, tamamen CHP'ne özgü bir ayrıcalıktan başka bir şey değildir.
(2), CHP'li yöneticiler, İş Bankasından elde edilen gelirleri belli bir dönem Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak Türk Dil ve Tarih Kurumlarına ödediklerini söylemektedirler. Oysa bu vasiyetin yerine getirilmesi, ticari faaliyette bulunma yasağının olmadığı 1924 ve 1961 Anayasaları döneminde kanuni olsa bile, 1982 Anayasası döneminde bu meşruiyetin var olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Çünkü gerek 1982 Anayasasının 69., gerekse SPK'nun 67. maddelerinde açık yasak bulunmaktadır.
Diğer yandan, yine CHP'nin İş Bankasından elde ettiği gelirleri 1980 yılına kadar Türk Dil ve Tarih Kurumlarına hibe ya da bağış şeklinde yaptığı ödemeler, o dönem kanuni düzenlemelerine göre yasak teşkil etmemekte idi. Şimdi yapılmamakla birlikte, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından açılan dava bu Kurumca kazanılması halinde bu Kuruma yapılacak hibe şeklindeki ödeme de, SPK'nun 116. maddesi kapsamında (6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasını gerektiren) bir suç fiilini teşkil etmektedir. Dolayısıyla, CHP, Anayasa ve SPK hükümlerine aykırı bir şekilde ticari faaliyette bulunmakta ve bu faaliyetten elde edilen gelirler bu partiye irat olarak kaydedilmektedir. CHP'li yöneticiler tarafından ileri sürülen: "efendim biz bu gelirler üzerinde hiçbir müdahalede bulunmuyoruz" şeklindeki söylemler,
bu faaliyetin ve gelirlerin ticari niteliğini değiştirmemektedir.
MAL VARLIĞININ İNTİKALİ YANLIŞ
(3) 16.10.1981 günü diğer partilerle birlikte fesih olunan CHP'nin İş Bankasındaki hissesi de dâhil olmak üzere bütün malvarlığının hazineye intikal etmesi gerekmekte idi. CHP'nin diğer malvarlığı hazineye intikal ettirildiği halde, bu dönem içinde bu hisse ne oldu? 1989'da kurulup, daha sonra 1991 yıllarında tekrardan kapatılan CHP'ne, bu kuruluşu döneminde hisse aktarımı yapılmadı. Hisse aktarımı 1992'de üçüncü kez kurulduğu zaman yapıldı. Dolayısıyla bu hissenin yaklaşık (1981-1982) 11 yıllık dönem içinde CHP üzerinde kalması mümkün değildir. Çünkü o dönemde böyle bir parti ya mevcut değildi, ya da 1989'da kurulduğu zaman üzerine aktarılmamış idi. Burada cevaplanması gereken bir dizi soru sormak istiyorum. CHP 1992'de kurulduğunda bu hisse tekrardan CHP'ye nasıl intikal ettirildi? Acaba bu hisse İş Bankası üzerinde mi bırakıldı? Şayet bu sorunun cevabı evet ise neden hazineye intikal ettirilmedi de İş Bankası üzerinde bırakıldı? Şayet bu hisse İş Bankasında bırakılıp da daha sonra CHP'ne aktarıldı ise bu intikal, İş Bankasının CHP'ye bir bağışı niteliğindedir. Acaba bu hisse önce hazineye intikal ettirilip daha sonra da geri CHP'ye aktarılmış olabilir mi? Şayet bu sorunun cevabı da evet ise, bu da kanuna aykırıdır. Bu intikal hangi usul ile gerçekleşmiş olursa olsun, açıkça Anayasa ve SPK'na aykırılık söz konusudur. O zaman şu can alıcı soruyu sormak istiyorum: Peki bu aykırılık bilindiği halde neden yıllar yılı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının dikkatini çekmemiş; bir kanuni işlem yapmamıştır?
Bütün bu sorular haklı olarak zihinleri meşgul etmekte; haklı olarak "acaba CHP özel ve ayrıcalıklı olarak korunmakta mıdır?" Sorusu akla gelmektedir. Şayet bu sorunun cevabı evet ise o zaman Türkiye'de Anayasa ve hukukun üstünlüğü yok demektir. Bazı yasaklar bazı partiler için uygulanırken bazıları hakkında uygulanmıyor demektir. Yargının CHP'ni koruduğu yönündeki bir izlenim, en başta yargıyı onarılması mümkün olmayacak şekilde yaralar. Bu, Türk demokrasisiaçısından çok vahim bir durumdur. Yapılması gereken, ya bu yasağın her bir parti hakkında kaldırılması, ya da CHP hakkında da uygulanmasıdır.
* Yrd. Doç. Dr. Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
kaynak