- Katılım
- 10 Mar 2006
- Mesajlar
- 5,705
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Adım Hüseyin, babam Hasan, ağabeyim ve oğlum Ali
Geçen hafta Ankara'daydım. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e de kısa bir ziyarette bulundum. Havadan sudan konuşurken söz geldi 'Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler' başlıklı araştırmaya.
Oradaki akla, hayale, vicdana sığmayan bazı uç örneklerden bahsedildi. Mesela Kayseri halkı -tıpkı İranlılar için söylenip yazıldığı gibi- şehri terk eder etmez başörtülerini çıkarıp rahat bir nefes alıyormuş, Trabzon'da ev arayanlara "başın açıksa gelme" deniyormuş falan filan... Tabii ki her gün binlerce saçma sembol kavgalarının ve cehaletinin yaşandığı bir ülkede bazı tuhaf işler olabilir. Ancak bunun Türkiye'ye dair bir sosyal gerçek olduğunu söylemek uzayda yaşamakla eşanlamlıdır. Denebilir ki; 'Bu, en uç noktada kendini öteki olarak hisseden bazı vatandaşlarımızın hissiyatıdır'. Eyvallah. Öyle denmiyor ne yazık ki! Türkiye'de son yıllarda toplumun muhafazakârlaştığı, buna altı yıldır ülkeyi yöneten iktidarın sebep olduğu iddia ediliyor ve genellemeler yapılarak korku tacirliği yapılıyor. İtiraz edenlere de engizisyon mahkemeleri kuruluyor.
Her neyse... Söz dönüp dolaşıp Alevilere gelince bilimsel araştırmanın (!) en absürd örneğini hatırlatıyorum Sayın Bakan'a. Güya Aleviler çocuklarına Ali, Hasan, Hüseyin gibi Alevi kimliğini çağrıştıran isimler vermiyormuş; hatta son dönemde bu ismi taşıyan bazı Aleviler çocuklarının adlarını değiştiriyormuş, nitekim bir Alevi, çocuğunun ismini Orkun (Neden Orkun'sa?) yapmışmış. Kuyruklu bir yalan. Bunu söyleyen ne Aleviliği biliyor, ne Sünniliği. Kimse kusura bakmasın ama bu yalana kanıp da bundan sosyal analizler yapmaya kalkanın iyi niyetinden de şüphe etmek lazım.
Ali, Hasan, Hüseyin, Haydar, Cafer, Tayyar gibi isimler hem Aleviler için çok mukaddes hem de Sünniler için. Zaten bu tuhaf örneği duyar duymaz Milli Eğitim Bakanı'nın tepkisi şu oldu: "Benim adım Hüseyin, babam Hasan, ağabeyim ve oğlum Ali." Bakan Bey haklı. Ne diyeceksiniz AK Parti'nin Milli Eğitim Bakanı için? Zaten Bakanlar Kurulu'na göz atmak bile yeterli. Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım. Düşünün ki Bakanlar Kurulu'nda bu kadar 'Alevi ismi' olsun; buna rağmen birileri de kalkıp 'İsimlerimizi değiştirmek zorunda kalıyoruz' desin. Hangi vicdan buna 'evet' der? Birileri Türkiye'yi Jivkov döneminin Bulgaristan'ı gibi göstermek istiyor. Buna itiraz edince de kıyametleri kopartmaya kalkıyorlar.
Meselenin aslı şu: Bazı çevreler Aleviliği kullanmak istiyor; tıpkı daha önce de kullandıkları gibi. Kendini Alevi gösterip de Alevilikten nasibini almamış bir zümre var Türkiye'de. Bunların dine ne kadar soğuk oldukları bilinen bir şey. Bu bizi ilgilendirmez; ancak dinî referanslarla hiçbir şekilde bağdaşmayan bir Alevilik ortaya atıp sonra da bunu siyasî bir kampanyaya dönüştürmeye kalkınca bir şeyler söylemek de boynumuzun borcu oluyor.
Veda Hutbesi'nde Hazreti Muhammed, "Size üç şey emanet ediyorum." diyerek bir manada vasiyetini açıklıyor. O mukaddes üç şey: Kuran, sünnet ve Ehl-i Beyt. Birazcık İslam'ın literatürüne hakim herkes bilir ki Ehl-i Beyt, Hazreti Ali ve onun soyundan gelen kişilerdir. O yüzden İslam dünyasında en yaygın isimler o güzel neslin isimleridir. Fatma adının bu kadar yaygın olmasının sebebi de budur. Ve ne ilginçtir ki Hazreti Hüseyin'i şehit eden Yezit adı hiçbir kimsenin evladına vermediği bir isimdir. Çünkü yara büyüktür ve herkesin kalbini kanatacak kadar derindir.
Muharrem ayına dün girdik. Her müminin yüreğine bir ok saplanır bu mevsimde. Bütün Sünniler aynı acıyı yüreklerinde hisseder. Birkaç senedir Türkiye'de hoş bir âdet ortaya çıktı ve Sünniler (başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere) Alevilerin iftarına katılıyor, ortak acı paylaşılıyor, kardeşlik pekiştiriliyor. Ne var ki birileri yine huzursuz, yine tedirgin, yine hırçın. Başbakan'la aynı davete icabet eden Alevileri "düşkün" ilan ediyorlar. Çünkü onlar Alevilerle Sünnilerin çatışmasını istiyor, kaynaşmasını değil. Ancak daha önce mezhep çatışmalarından çok acı çekmiş bu ülkenin evlatları bu seferki tuzağa düşmeyecek. Bunun için isimlerimiz yeter!
Ekrem DUMANLI