ße YouRSeLF
New member
'Bütün bu yaşananlar...
‘Kapatma davası’ falan.
Türban...
Şeriat...
Dincilik...
Memleketin geri gitmesi...
Laik Cumhuriyetin tehlikede olması...
Malezyalaşmak...
İranlaşmak... Filan...
Bütün bu söylemlerin hepisinin ‘dümen’ olduğunu itiraf edelim.
Tek derdimizin ‘mangır’ olduğunu açık açık söyleyelim.
Söyleyelim ki, ‘enayi’ sandığımız insanlar bizi inandırıcı bulsun.
Söyleyelim ki, AK Parti’ye oy verenler lafımızı dandikten bi laf gibi dinlemesinler.
Söyleyelim ki, Ali Kırca bir daha, sesi titreyerekten ‘AK Parti’nin oy oranı yüzde yetmiş görünüyor, ama bu bir ‘SMS’ katılımı, ciddiye almayın’ falan deyip komik durumlara düşmesin.
Haydi söyleyelim...
Evveeet!
Hep bir ağızdan itiraf ediyoruz.
Bir... ki... üüüççç!
Neymiiiş;
‘Tek derdimiz mangııırrrr!’
Neymiiiş;
‘Tek derdimiz, mangırın bizim elimizden uçmasıııı!’
Neymiiiiş;
‘Tek derdimiz, daha önceleri kapımızın önünü süpüren baldırıçıplakların para sahibi olması.’
Neymiiiş;
‘Tek derdimiz, eskiden eline bahşiş sıkıştırdığımız ‘hanzo’nun bizim patronumuz olması!’
İtiraf ettik mi?
Ettik...
Oh bee, bi kere yatın kalkın dua edin bana, en azından psikolojik olarak rahatladınız.
En azından gazınızı aldım...
Artık;
‘Ülke gitgide İslamileşiyor’
‘Gitgide dindarlaşıyor’ laflarından vazgeçiyoruz.
Biliyoruz ki, ‘yurdum insanı’nın ‘Müslüman’ gördüğümüz büyük bir kısmı ‘şeklen’ Müslümandır.
Biliyoruz ki, yaşadıkları ‘Hakikat-ı İslam’ değil, yüzeysel bir tapınma biçimidir.
Biliyoruz ki, çoğunun yaptığı ‘Allah’a kulluk’ değil ‘dünya’ya kulluk’tur.
Biliyoruz ki, İslam’ı ‘türban’ gibi, ‘don’ gibi bir takım nesnelerin içine hapsetmişlerdir.
Biliyoruz ki, Allah’tan değil, savcıdan falan daha çok korkmaktadırlar.
Biliyoruz ki;
Şarap içmezler.
Rakı içmezler.
Votka içmezler.
Konyak içmezler.
Şampanya patlatmazlar.
Karı-kız peşinde koşmazlar. (Anti parantez, yatın kalkın dua edin enayiler. Bunlara da ortak olsalardı daha mı iyiydi? İçecek şarap, yiyicek manita bulamazdınız be. Baksana sayıları kum gibi.)
Şarap içmezler amma en sarhoş edici şey olan ‘dünya’yı lıkır lıkır içerler.
Dedikodu yaparlar...
Kalp kırarlar...
Gönül yıkarlar...
Kul hakkı yerler hem de afiyetle...
Bir gün gelip sayılarının kum gibi olacağını, amma dünyayı çok sevip, ölümden çok korkacaklarını duymuşlar, amma unutmuşlardır.
Her köşe başında gördüğümüz camilerde yatıp kalkıp namaz kılanların büyük bir kısmı, secdede para saymaktadır...
O yüzdeeen haydin, bir daha itiraf ediyoruuz!
‘Eveeet... Eveeet... İşte o yüzden korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Bize benzedikleri için korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Bizden biri gibi oldukları için korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Mangırımıza ortak çıktıkları için korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Dünyamıza ortak çıktıkları için korkuyoruz!’
Kanadı kırık kuş
Aklıma bir hikaye geldi, durun anlatayım.
Süleyman Aleyhisselam’ın huzuruna yaralı bir kuş gelir.
Kanadını kıran bir adamdan davacıdır.
Hz. Süleyman, yaralı kuşun davacı olduğu adamı çağırtır ve sorar;
‘Bu kuşun kanadını niye kırdın?’
‘Ey Allah’ın peygamberi, ben bir avcıyım. Elimde silahımla bu kuşa yaklaştım. Tabiatı icabı beni görünce kaçması lazımdı, kaçmadı. Ben de okumu savurdum, kanadına denk geldi, kırıldı.’
Hz .Süleyman, kuşa; ‘Bak adam böyle böyle söylüyor, ne diyorsun’ der.
Kuş;
‘Ya Nebi, avcı doğru söyler. İnsandan kaçmam gerekirdi. Amma bu insanın üzerinde Müslüman elbisesi vardı.
Ben ‘Müslümandan hiçbir mahlukata zarar gelmez’ diye bildiğim için kaçmadım’ der.
Bunun üzerine, Hz. Süleyman kısas olarak, kuşun kanadını kıran adamın da kolunun kırılması hükmünü verir.
Kuş itiraz eder;
‘Ey Allah’ın peygamberi, ben bu adamın kolunun kırılmasına razı değilim.’
Hz. Süleyman şaşırır ve sorar.
‘Peki ne istiyorsun?’
‘Bu insanın üzerindeki Müslüman kisvesini çıkar! Ben kisvesine aldandım kaçmadım. Başka mahlukat da benim gibi aldanmasın.’
Dehşet bir hikaye dii mi?
Not: Buyrun; bugün de Cuma hutbesi gibi bi yazı oldu. Ulan ‘Kurtlar Vadisi’nin ‘Ömer Baba’sına mı özendim nedir?
Allah sonumuzu hayır etsin. '
Hasan Kaçan da bunları yazıyor ya, varın halimizi siz düşünün.
‘Kapatma davası’ falan.
Türban...
Şeriat...
Dincilik...
Memleketin geri gitmesi...
Laik Cumhuriyetin tehlikede olması...
Malezyalaşmak...
İranlaşmak... Filan...
Bütün bu söylemlerin hepisinin ‘dümen’ olduğunu itiraf edelim.
Tek derdimizin ‘mangır’ olduğunu açık açık söyleyelim.
Söyleyelim ki, ‘enayi’ sandığımız insanlar bizi inandırıcı bulsun.
Söyleyelim ki, AK Parti’ye oy verenler lafımızı dandikten bi laf gibi dinlemesinler.
Söyleyelim ki, Ali Kırca bir daha, sesi titreyerekten ‘AK Parti’nin oy oranı yüzde yetmiş görünüyor, ama bu bir ‘SMS’ katılımı, ciddiye almayın’ falan deyip komik durumlara düşmesin.
Haydi söyleyelim...
Evveeet!
Hep bir ağızdan itiraf ediyoruz.
Bir... ki... üüüççç!
Neymiiiş;
‘Tek derdimiz mangııırrrr!’
Neymiiiş;
‘Tek derdimiz, mangırın bizim elimizden uçmasıııı!’
Neymiiiiş;
‘Tek derdimiz, daha önceleri kapımızın önünü süpüren baldırıçıplakların para sahibi olması.’
Neymiiiş;
‘Tek derdimiz, eskiden eline bahşiş sıkıştırdığımız ‘hanzo’nun bizim patronumuz olması!’
İtiraf ettik mi?
Ettik...
Oh bee, bi kere yatın kalkın dua edin bana, en azından psikolojik olarak rahatladınız.
En azından gazınızı aldım...
Artık;
‘Ülke gitgide İslamileşiyor’
‘Gitgide dindarlaşıyor’ laflarından vazgeçiyoruz.
Biliyoruz ki, ‘yurdum insanı’nın ‘Müslüman’ gördüğümüz büyük bir kısmı ‘şeklen’ Müslümandır.
Biliyoruz ki, yaşadıkları ‘Hakikat-ı İslam’ değil, yüzeysel bir tapınma biçimidir.
Biliyoruz ki, çoğunun yaptığı ‘Allah’a kulluk’ değil ‘dünya’ya kulluk’tur.
Biliyoruz ki, İslam’ı ‘türban’ gibi, ‘don’ gibi bir takım nesnelerin içine hapsetmişlerdir.
Biliyoruz ki, Allah’tan değil, savcıdan falan daha çok korkmaktadırlar.
Biliyoruz ki;
Şarap içmezler.
Rakı içmezler.
Votka içmezler.
Konyak içmezler.
Şampanya patlatmazlar.
Karı-kız peşinde koşmazlar. (Anti parantez, yatın kalkın dua edin enayiler. Bunlara da ortak olsalardı daha mı iyiydi? İçecek şarap, yiyicek manita bulamazdınız be. Baksana sayıları kum gibi.)
Şarap içmezler amma en sarhoş edici şey olan ‘dünya’yı lıkır lıkır içerler.
Dedikodu yaparlar...
Kalp kırarlar...
Gönül yıkarlar...
Kul hakkı yerler hem de afiyetle...
Bir gün gelip sayılarının kum gibi olacağını, amma dünyayı çok sevip, ölümden çok korkacaklarını duymuşlar, amma unutmuşlardır.
Her köşe başında gördüğümüz camilerde yatıp kalkıp namaz kılanların büyük bir kısmı, secdede para saymaktadır...
O yüzdeeen haydin, bir daha itiraf ediyoruuz!
‘Eveeet... Eveeet... İşte o yüzden korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Bize benzedikleri için korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Bizden biri gibi oldukları için korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Mangırımıza ortak çıktıkları için korkuyoruz!’
‘Eveeet... Eveeet... Dünyamıza ortak çıktıkları için korkuyoruz!’
Kanadı kırık kuş
Aklıma bir hikaye geldi, durun anlatayım.
Süleyman Aleyhisselam’ın huzuruna yaralı bir kuş gelir.
Kanadını kıran bir adamdan davacıdır.
Hz. Süleyman, yaralı kuşun davacı olduğu adamı çağırtır ve sorar;
‘Bu kuşun kanadını niye kırdın?’
‘Ey Allah’ın peygamberi, ben bir avcıyım. Elimde silahımla bu kuşa yaklaştım. Tabiatı icabı beni görünce kaçması lazımdı, kaçmadı. Ben de okumu savurdum, kanadına denk geldi, kırıldı.’
Hz .Süleyman, kuşa; ‘Bak adam böyle böyle söylüyor, ne diyorsun’ der.
Kuş;
‘Ya Nebi, avcı doğru söyler. İnsandan kaçmam gerekirdi. Amma bu insanın üzerinde Müslüman elbisesi vardı.
Ben ‘Müslümandan hiçbir mahlukata zarar gelmez’ diye bildiğim için kaçmadım’ der.
Bunun üzerine, Hz. Süleyman kısas olarak, kuşun kanadını kıran adamın da kolunun kırılması hükmünü verir.
Kuş itiraz eder;
‘Ey Allah’ın peygamberi, ben bu adamın kolunun kırılmasına razı değilim.’
Hz. Süleyman şaşırır ve sorar.
‘Peki ne istiyorsun?’
‘Bu insanın üzerindeki Müslüman kisvesini çıkar! Ben kisvesine aldandım kaçmadım. Başka mahlukat da benim gibi aldanmasın.’
Dehşet bir hikaye dii mi?
Not: Buyrun; bugün de Cuma hutbesi gibi bi yazı oldu. Ulan ‘Kurtlar Vadisi’nin ‘Ömer Baba’sına mı özendim nedir?
Allah sonumuzu hayır etsin. '
Hasan Kaçan da bunları yazıyor ya, varın halimizi siz düşünün.
