aşk aşk aşk


nothing hill Diye Bir Film Vardı EskilerDen Aklıma Geldi Birden ...
he vallayi hazırım :durdurun
 
canım yüksek ihtimalle verilmişti ama arama yapamıyorum şuan =)
yinede ellerine sağlık
 
Tekrar hatırlattıgın için teşekkurler bu güzel konuyu :)
 
Aramada yapılmıyo zaten bide dediğin gibi arada hatırlanması ii olur:D:D
 
Aferin karma uzadımı boyun acaba:D
 
Neyse boşuna uğraşmışsın;) Verilebileceğini biliodum zaten :=)
 
Aşkın Acı Hali



Aşkın Acı Hali

Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Önemli olan sağlık."
"Yaşamak güzel."
"Boş ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksın...

Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan, ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını
kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...

Yalnız kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittiğin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksın...
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
Hiç bir şey oyalamayacak seni...
İlaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...

Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksin...
Bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin...
nafile...

Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
Yüreğin burkulacak...
Canın yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefretedeceksin...
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksın...
Buna yaşamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara...?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
O halde aşık olabilirsin ..
.
 
Senli Düşlerimi Eskitme Sakın


Dilimin ucunda asılı kalan bir sen var ..
Yüreğindeki darağacına asılı bir de ben..


Taşıyorum yokluğunu sırtımda ,ayaklarım titreyerek..
Düşme düşümden diye;
Gözlerimi açmaya korkuyorum her sabaha..

Sensiz;

Sonu olmayan bir hikayede,ardı sıra ne geleceği meçhul üç noktadan ibaret bir cümlenin öznesiyim,yüklemine yenik düşmüş..


Nefesim tenini yakardı bir zamanlar..
O kadar yakındın ki..
Nefes alsam,soluğun düğümlenirdi karşımda..
Yutkunsan beni çekerdin içine..



-Özlediğim,hayalini kurduğum tüm düşlerimi sana veriyorum..


Sevinçlerim,mutluluğum,senin için atan yüreğim..
Emanetimdir sana..
Sıkıca tut,bırakma..


Yıpratma..
Eskitme..
Sakla..

Dilsizliğimdir dilim,tüm haykırışlara inat..
Zehirli kelimelerim kanına karışır her çığlıkta..
Konuşursam akar göz yaşların,kan renginde..
Sana Susadığım kadar..
Sus oluyorum sana...

Susuyorum..
Konuşmaya başladığımda almaya gelirim emanetimi..


Sıkıca tut,bırakma..

Eskitme Sakın..!
 
Seni Bekleyişimin Adı Yok

Aslında bir kibrit kâfi gündüzleri tutuşturup,
Gecenin gerdanına dizi dizi yıldızlar yapmaya.
Hani sabahın boyu yetişse uzanıp öpecek alnından Ay'ı
Bir de hep geç kalınmış ömrün son deminde gelmese ölüm,
Belki böylesi dar gelmez giyindiğimiz mutluluklar

Mevsimlerin peşine takılıp ta,
Hüznü oradan oraya taşıyan yağmurlar gibiyim..
Sıcak avuçlarda buhar olup göğe karışan
Soğuk bakışlarda buz kesip anlamdan alabildiğine uzaklaşan,

Seni bekleyişimin adı yok,

Hasreti çeke çeke uzaklara götüren çok vagonlu trenlerin de.
Hani giden gider de, geçmişi kalır ya geride,
Onu hep yaşlı gözlerle bekleyen.
Zamanla dilindeki özlemi kırıverir zaman, en hassas yerinden…

Çok geçmeden, çok geçiyor yokluğunun üzerinden,
Haram saatler diziliyor boğazıma uzadıkça ,
Tenhasına sere serpe uzandığım düşler de yetmiyor
Yorgun arzularımı kışkırtmaya
Verdiğim sözlere saklanmış militan kılıklı yalanlar yakayı ele veriyor bir bir
Tutuklayıp aynalara hapsediyorum
Sonra vicdanım delil yetersizliğinden serbest bırakıyor

Seni bekleyişimin adı yok



Dursun diye duvarlara çivilediğim zamanın da
Payıma düşen yalnızlığın zirvesinde,
Saçlarımla gizlice siyahını paylaşıyor gece.
O zaman, bu şehir bir kez daha düşüyor gözümden
Kalabalık kaldırımlarında adım adım eziliyor günahlarımın gölgesi,

Sanki ben değildim külçe külçe acıların sahibi
Ağır korkuların ezip yel değirmelerine verdiği
Savrulmuş bedenimin, rüzgarında ölmeden dirildiği
Sanki sen değildin bırakıp giden
Üstüne üstlük hiç gelmemişken

Seni bekleyişimin adı yok..

Kurulmamış köprülerden geçmeye çalışan benliğimin de
Şiirlerim şahit olsun ki
İki satır arasına sığmıyor yalnızlığım
Ne nokta anlatabiliyor kararsızlığımı
Ne de virgül koyabiliyorum yılların ardına
Yenik düştü keşkelerim oynadığın oyunlara
Yine de teslim olmadım
Ama sen, namluda hüzün
Beni tam on ikiden vurdun
Seni bekleyişimin adı yok

gelmeyisinin de!!!
 
Ayrılık Provası

Kırpmadan gözlerimi bakıyorum güneşe...

susma payım büyük yolculukta !

susuyorum...



...1



aşk beni terk eden bir eylemdi...

terk ettim bizi !

öldüm öldüm dirildim... dirilttim bizi...

ey aşk! öldüren bir katildiniz çoğu zaman

eski beni unuturdum sayenizde, ağlardım hafızamın yenikliğine

hala artıkça yanmalarım, işte öyle, ölüyorum yine..



...2



bir belediye otobüsünün egzozuna takılı hayallerimle düşmüştüm yola

kalabalık şehrin dilini bilmediğim insanlarıyla çürüyordu saçlarım

üşüyordu saçlarım bu sağır yalnızlıkta

üşüyordu içimin sus yanı

tanımlanamıyorum, eski ben değilim belki de



...3



buzlanmış rüzgarda kayar düşer umutlarım...

gözlerinizde ölmeyi özlemişim...

biliriz ki aşklar ölmez... aşık ölür! bir başka aşkta dirilir belki....



...4



şehrime ayak değdirişinizle şehir hıçkırıklara boğuluyordu !

ağlıyordum...

ben bu şehri ağlarken görmemiş miydim?

şaşırıyordum...

ürkek teninizden hızlı adımlarla uzaklaşıyordu umut tacirleri...

canımı acıta acıta...

dışladım umutlarımı... umut etmiyorum ben... u/mutsuzum...



...5



ben bu şehri hiç böyle ağlarken görmemişim...

varlığınızın bu denli yokluk arasında gidip gelişine hem üzülüyor hem de seviniyordum...

çünkü felaketim oluyordu elleriniz... gözleriniz... ve gülümsemeniz...

kuruyordum...

uzağıma çekmiştim sizi... kalbinizi görmüyordum... uzağıma çekmiştim sizi...



bu benim sonum/du,

yazdığım sonlardan çok başkaydı.

böyle acının, tatlı esintisiyle mutluydum ben...

şimdi beni düşünmeyin, elleriniz olmadan ve görmeden gözlerinizi...

dokunamadan gülümsemenize,

size alışan hangi yanımsa, onu oyalarım yalanlarımla...

bilirsiniz güzel yalan söylerim.

kandırırım kendimi, yine aynı hüzünle...



...6



ve...

nasihate itirazım,

şimdiye inancım kalmadı

yarına ! belki...

bir yaz esintisiymişsiniz siz meğer... son/baharım demiştim, aldanmışım...

öyle aldatıcıymış görünüşünüz.

ben aldatmadım.

gülümsemelerimde gitti gidişinizle...

bile bile hazırladım son/umu... bilirsiniz ben u/mutsuz sonlar yazarım...

hiç bir yalan yalanıma inanmanızdan daha yalan değildi... bilirdiniz...

kimsesizliğime alışkınım, bakarım başımın çaresine...

hiç bir sonun arkasına sığınmamıştım ben... bilmediniz...

acıyan yanlarımı gördünüz hep...

bütün suçlar benimdi... failiydim cinayetlerinizin...



bilmiyordunuz...

bir bütününde failiydim ben...

benim olamadınız... çünkü siz... bir ayrılığın gediğinde kalmıştınız...



hem ben / hem de sen... yani siz!



eskittiniz aşkı... ağlamayın; gömün gitsin...



ama ben “baktığıma kördüm”

belki de her şey şairin dediği gibiydi... öyle yalvarır gibi ve öyle gururlu;



"gel" desen gelirdim

"git"

dedin... ve gittin..
 
Geri
Üst