!!_ eSRaR iLe iLGiLi DeTaYLı BiLGi _!!

melihbakir

LorD oF The WaReZ
Katılım
18 Haz 2005
Mesajlar
2,195
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Ata'mın İzinden !..
Esrar nedir?

Esrar, kenevir otundan (Cannabis) elde edilen maddenin ismidir. Yetiştirilmesi oldukça kolay ve maliyeti düşük bir bitki olduğundan yüzyıllar boyu Anadolu’nun köylerinde alkole alternatif olarak kullanılmıştır. Kenevir, sanayide, keyif verici olarak, eski toplumlarda dinsel ayinlerde, tıp alanında vb. bir çok alanda binlerce yıldır insanların hayatında var olmuştur. Ancak tüm bunlara rağmen halen üzerinde en çok tartışılan konulardan biridir. Bir kesim uyuşturucu olarak nitelerken, diğer bir kesim esrarın uyuşturucu olmayıp, keyif verici bir madde olduğunu ve hatta sigara ve alkolden daha zararsız olduğunu savunur. Esrar üzerine tartışmalar ve savunanların yasallaştırma çalışmaları tüm dünyada sürmektedir. Bir çok ülkede esrar belli miktarda “kullanım amaçlı” olarak serbest bırakılmıştır.

Kenevir bitkisinin boyu yetiştirildiği yere göre değişir ve bazen 1-2 metreye kadar uzar. Liflerinden ip, halat, çuval vb. yapılır. Kenevir bitkisi dişi ve erkek olarak ikiye ayrılır. Esrar dişi kenevirden elde edilir. Esrardaki temel aktif içerik THC (Tetrahidrokannabiol)’dür.

bitki_1.jpg


Dişi kenevir Bitkisi

Esrarın tüketilen farklı çeşitleri mevcuttur. En yaygın tüketilen çeşitleri sırasıyla ot, gubar ve afgandır. Bunlar kenevir bitkisinden farklı işlemler sonucu elde edilir. Esrar Türkiye’de genellikle tütünle birlikte sarılarak içilir.
Türkiye’de esrar en fazla ot halinde olarak tüketilir. Olgunlaşmış dişi kenevir bitkisinin kurutularak kullanılmasıdır ve en doğal halidir.

kuru_ot_2.jpg


Kurutulmuş Kenevir Bitkisi

Bununla birlikte Türkiye’de toz (gubar) olarakta kullanımı yaygındır. (Gubar arapça kökenlidir, “toz” demektir.) Toz esrar (Gubar) Kenevir bitkisinin baş kısımlarının (sömek) çok ince elekten geçirilmesiyle elde edilir. Kınaya benzer ve kalitesine göre farklı renk ve kokulardadır. Toz esrar kullanılmadan önce “basma” olarak nitelendirilen bir işlemden geçirilir. Bu, toz halindeki esrarın nemli kağıt ve aluminyum folyoya sarılarak ateşte ısıtıldıktan sonra, preslenerek plaka haline getirilmesi işlemidir.


gubar.jpg


Basılmış Toz Esrar

Afgan olarak isimlendirilen türüde fazla olmasada kullanılmaktadır. Afgan cam macunu rengi ve kıvamındadır, Afganistan, Fas, Suriye, Pakistan gibi ülkelerde yaygındır ve Türkiye’ye de buralardan gelir. Afgan toz halindeki esrara farklı karışımlar katılarak elde edilir. Zaten afgan çeşidinin tutulmamasının bir sebebi de içinde kimyasal maddelerin bulunabileceği ihtimalidir.

afgan.jpg


Afgan

Dişi kenevir bitkisinin çiçekli tepe kısımlarında reçine denilen koyu bir sıvı vardır, buna da reçine esrar denir.

Türkiye’de esrar kullanımı ve satışı yasaktır. Türkiye’nin belli bölgelerinde kaçak yollardan yetiştirilen kenevir, kurutullarak ya da toz haline getirilerek (gubar) yine kaçak olarak piyasaya sunulur.

Türkiye’de yoğun olarak Hatay, Mersin, İzmir/Ödemiş, Samsun/Bafra’da yetiştirilir. Sanayide ve tıpta kullanımı için kenevir bitkisinin ekimi denetimli olarak yapılmaktadır.

Doğudan Batıya Yolculuğu

Napolyon 1798-99 yıllarında Arap yarımadasına geçmek için Mısır’da kamp kurduğunda, askerler arasında esrar kullanımının giderek yayıldığını görmüş, bir emirle bunu yasaklayarak kullananların şiddetle cezalandırılmalarını istemiştir.

Bütün bu sıkı önlemlere karşın, esrar askerler arasında yayılmaya devam etmiştir.

Askerler yurda döndüklerinde, alışkanlıklarıyla birlikte esrarı da Fransa’ya sokmuşlar, ayrıca Orta ve Yakındoğu’ya seyahat eden ya da orada çalışan Fransızlardan bazıları bu maddeyi Fransa’ya dönüşlerinde beraberlerinde getirmişlerdir.

Zamanla Avrupa’da Cannabis (esrar) başlı başına bir sektör olmuştur. Konu hakkında yapılmış sağlığından, eğlencesine, yetiştirilmesinden, satışına, televizyonundan, müzik gruplarına hatta parti organizasyonlarına kadar bir çok oluşum ve internet sitesi mevcuttur. Özellikle serbestliğin bulunduğu ülkelerde evde kenevir yetiştirmek yaygındır.

Evde yetiştirme (indoor) hakkında bilgi içeren bir çok site mevcuttur ve bu sitelerde yetiştirme aletleri ve farklı ırklardan kenevir tohumları satılmaktadır.

Avrupa’da esrar genellikle ot şeklinde kullanılır.

Pipe, bong gibi ot içmek için materyaller Avrupa’da yaygın olarak kullanılır.

Ayrıca Avrupa’da esrarın çok etkili bir çeşidi olan skunkta yaygındır.

Tarihi Süreç

Esrara ilk olarak milattan önce 2700 yıllarında yazılan Çin metinlerinde esrara rastlanmaktadır. Perslerin kitabı olan “Zerdüşt” te esrardan bahsedilmektedir. Hint kaynaklarında da yaygın olarak esrar adı geçmektedir. Bergamalı Galen de (MS 131-201) kenevirin etkilerinden sözetmiştir. Esrarın Arap dünyasına girişi Müslümanlık’tan çok sonra olmuştur.

Esrar Uzakdoğu, Çin ve Hindistan’dan gelmiştir. Ibn-i Sina kunnaptan nasıl ilaç yapılabileceğini anlatmıştır.

Birçok tarikatta ilaç ve keyif amacıyla kullanılmıştır. Esrar Avrupa’ya ilk olarak gezginlerin seyahatleri, daha sonra ise Napolyon’un seferleri sırasında askerler aracılığıyla girmiş ve çok hızlı bir biçimde yaygınlaşmıştır.

Bu bilgilere ayrıntılı olarak nostalji bölümünden ulaşabilirsiniz.

Esrarın öfori (neşe, keyil) etkisi binlerce yıldır bilinmektedir. Ağrı kesici ve uyku verici etkisi 19. ve 20. yüzyılda keşfedilmiş ve tıpta kullanılmaya başlanmistir.

Kenevir asırlar boyu tıp için en önemli kaynaklardan biri olmuştur. Esrar, kanser tedavisi sırasında oluşan kusmayı azaltmak, AlDS’li hastalarda iştahı artırmak amacıyla ve glokom adı verilen göz tansiyonunun arttığı durumların tedavisinde kullanılmaktadır.

Çin ve Hindistan�da İÖ 3. binden beri kullanılmaktadır.

Geçmişte lifleri giysi, yay, kağıt yapımında kullanılmıştır.

Taoizm�de zevk almak için kullanımı yasaklanmıştır.

Dinsel ve büyü törenlerinde kullanılmıştır.

Hindu Veda�larında tanrı Siva�nın esrarı bulduğu söylenmektedir.

11. yy�da Orta Doğu�da Sufiler vecd için kullanıyordu.

Orta Doğu�da Sabbahiler denilen grup esrarı yoğun biçimde kullanıyordu.

Devrin büyüklerüne yaptıkları suikastlarla ünlü olan bu grup verilen �Ashishin� adı, haçlılar vasıtasıyla batı dillerine �assassin� yani suikastçi olarak geçti.

Doğuda esrar, binlerce yıldır batıda alkolün bulunduğu sosyal rolde olmuştur.

Afrika tarihinde de popülerdir. Napolyon�un Mısır�ı almasından sonra esrar Fransa�ya yayıldı.

19. yy�ın ortasında Paris�teki �Club des Hachichins� üyeleri arasında Victor Hugo, Alexandre Dumas, Theopile Gautier vardı.

18. yy�da ABD�de lifleri için yetiştirildi.

19. yy�da ilaç rehberinde nevralji, gut, tetanoz, hidrofobi, kolera, epilepsi, kore, depresyon, histeri, delilik ve uterus kanaması için tavsiye ediliyordu. Migren ve morfin bağımlılığı için de öneriliyordu.

Amerika�da 1920�lerde yasaklandı. Meksikalılar ve cazcı zenciler (Louis Armstrong vs) yoluyla popularize olması yasaklanmasında ırkçılığın etkili olduğu iddalarını doğurdu.
Tedavi Alanından Çıkartılıp Yasaklanıyor.

Tedavi alanından çıkarılıp yasaklanıyor

1860 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde esrar üzerinde yapılan araştırmaların sonucunda, bu maddenin uzun süreli öksürükve belsoğukluğu tedavisinde etkili olduğu belirtilmiştir. Bu araştırmalara dayanarak, 1902 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde esrar ilaç olarak kabul edilmiş, tedavi alanına girmiştir.

Esrar Birinci Dünya Savaşı sırasında başağrısı, durgunluk, iştahsızlık, zayıflama gibi bedensel-ruhsal yakınmalarda, döl yatağının gevşemesi sonucu görülen kanamalarda ve sara hastalığında ilaç olarak kullanılmıştır.

1937 yılında esrar Amerika Birleşik Devletleri ilaç kodeksinde yer almış, ancak aynı yıl çıkarılan bir yasayla esrar içeren otuz sekiz ilacın satışı yasaklanmıştır.

1937 yılına kadar birçok Avrupa ülkesinin ilaç kodekslerinde yer alan esrar içeren ilaçlar yavaş yavaş kodeksten çırkarılmış, satışları yasaklanmıştır.

Türk ilaç kodeksinde “Herba Cannabis Indica” ve “Extra Cannabis Indica” adıyla yer alan ilaçlar 1940 yılından sonra kodeksten çıkarılmış, satışı yasaklanmıştır.

1990′lı yıllarda esrarın ve etkili maddesi olan tetrahîdrokanabinolün kesin tedavisi olmayan hastalıklarda ağrı kesici olarak kullanılmasının yararlı olduğuna ilişkin yayınlar yapılmış; yeniden tedavi alanına girmesi, ilaç kodekslerine alınması konusunda öneriler olmuştur.​

EsRaR TaRiHi

Mitoloji, Din, Edebiyat
Hintililere göre, kenevir Tanrı Visnu’nun sırtında bulunan tüylerden meydana gelmiştir. Hint rahipleri bu bitkiye başarı ve mutluluk anlamına gelen “Vijemia”; doğuran, yaratan anlamına gelen “Ananda” adını vermişlerdir.

Göklere egemen olan Tanrı İndra savaşçılarına tanrısal bir güç verebilmek için Hint kenevirinden yapılmış “Soma” içkisini sunmuştur. “Soma” havanda ezilen bitkinin mayalanmış olan özsuyudur. Tanrı’ya kurban edilecek olanı beslemek, sarhoş etmek ve güçlendirmek için kullanılmıştır.

Perslerin kutsal kitabı olan Zerdüşt’tie kenevir bitkisinin insana mutluluk ve neşe verdiği, keder ve üzüntüyü dağıttığı yazar.

Herodot (M.Ö. 480-425) gerek Mezopotamya’da yaşayan Asur ve Sümerlilerin, gerek Aral ve Hazer bölgesinde yaşayan İşkillerin kenevir olduğunu düşündüğü bir bitkinin yapraklarını ateşe atarak çıkan dumandan sarhoş olduklarını yazmıştır. İskitler kenevir tohumlarını sıcak suya atıp havaya karışan buharı soluyarak neşelenirlermis.

Farsçadan Arapçaya geçmiş olan ve kenevir karşılığı kullanılan “Şah Tohumu” (Şah Danaç) adı da bu bitkiye verilen önemi göstermektedir.


Esrarın Doğu’dan Batı’ya Yolculuğu
Ortaçağ İslam döneminin ortak bir görüşünü aktaran Binbir Gece Masalları’nda (X. yüzyıl) Hint kenevirinin İran, Mısır ve Bağdat’ta bilindiği ve kullanıldığı anlatılmaktadır. Bu masalların Batı dillerine çevrilmesiyle ve Marco Polo’nun (1254-1323) Uzakdoğu yolculuğuyla, esrar ya da haşiş Batı’ya tanıtılmış, böylece tüm dünya Tanrı İndra’nın ünlü Soma içkisinden ve onun yarattığı mucizelerden haberdar olmuştur.
Hint keneviri XVI. yüzyılda Spamiaros tarafından Avrupa’da da kullanılmaya başlamıştır. İspanyol farmakolog Nicolas Mo-nardes (1493-1588) Cannabis Saîiva bitkisinden elde edilen ve Hintlilerin “Bhang” dedikleri maddenin çok yaygın olarak kullanılmasına karşın, tedavide pek ise yaramadığını yazmıştır.
VII. yüzyılda Güney İran’da yetişen bitkiler üzerinde araştırma yapan Alman botanikçisi ve hekimi Engelbert Kapfer 1685′ te Hint kenevirini inceleyerek, bunun “erkek ve dişi bitkilerin yapısı bakımından bir yumurtanın başka bir yumurtaya benzemesi gibi, Avrupa kenevirine benzediğini” göstermiştir. Hatta çok sıcak bir bölge oian Bandar Abtaas’dan getirdiği kenevir tohumlarını İsfahan’ın en yüksek ve soğuk bölgesine ekince, bunların “uyuşturucu” etkisinin kaybolduğunu görmüş, bunu daha başka deneylerle de doğrulamıştır.
Napolyon 1798-99 yıllarında Arap yarımadasına geçmek için Mısır’da kamp kurduğunda, askerler arasında esrar kullanımının giderek yayıldığını görmüş, bir emirle bunu yasaklayarak kullananların şiddetle cezalandırılmalarını istemiştir. Bütün bu sıkı önlemlere karşın, esrar askerler arasında yayılmaya devam etmiştir. Askerler yurda döndüklerinde, alışkanlıklarıyla birlikte esrarı da Fransa’ya sokmuşlar, ayrıca Orta ve Yakındoğu’ya seyahat eden ya da orada çalışan Fransızlardan bazıları bu maddeyi Fransa’ya dönüşlerinde beraberlerinde getirmişlerdir.


Esrar Macunu Satan Dükkanlar
1611-1682 yıllan arasında yasayan Evliya Çelebi, Seyahat-name’sinde, İstanbul’da esrar yapan ve satan dükkânların bulunduğunu yazmıştır, “Esnafi Benkciyan” denilen bu dükkânların sayısı on altı olup, buralarda altmış “Nefer” çalısmaktaymış. En çok Süleymaniye’deki tiryakiler çarşısında bulunan bu dükkânlardan kolayca “Esrar Macunu” sağlama olanağı varmış.
IV. Murad’dan sonra da zaman zaman yasaklar çıkmasına karşın, İstanbul’da, Batı ve Güney Anadolu’da esrar kullanımı yayılmaya devam etmiştir. O dönemlerde, özellikle Bursa bölgesinde yetişen Hint keneviri günümüzde bile en iyi cins olarak kabul edilmiştir. Hint keneviri daha sonra Konya ovasında da yetiştirilmiştir. Orada bu bitkiye verilen ad “Ban Otu” ya da sadece “Ban”dif. Osmanlılar devrinde afyon alışverişi önemli olmakla birlikte, afyon içimi esrar kadar yaygın değilmiş.


İstanbul’un esrar Tekkeleri
XV. yüzyılda “Macunu Müferriha” ve XVIII, yüzyılda “Cevahir Macunu” adı verilen ve afyon içeren macunlara, daha sonra yalnızca esrar karıştırılmıştır. Esrar, bal ve baharatla karıştırılarak “Devaimisk” (güzel kokulu deva) adı altında satılırmış. Zamanla Avrupa’ya da yayılan bu macunlar “Devamesk” ya da “De-vamsk” olarak tanınmıştır.

Bu macunlan çok kullanan ünlü şair Baudelaire, onları “ye-şil renkli, özel ve garip kokulu bir reçel” olarak tanımlamış ve çok zevk verdiğini yazmıştır.

Ülkemizde uyuşturucu maddeler ve esrarla ilgili araştırma-^. lar yaparak Hachisch adlı bir kitap yazan P.Broüeau’ya görs, ^ XIX. yüzyıl sonlarında istanbul’da esrar kullananların çoğunluğunu “yoksul sınıftan” gelenler oluşturmakta, az olarak da zenginler arasında kullananlara rastlanrnaktayrnıs. Esrar kullanan zenginler üçer, beşer toplanarak kentin uzak ve kenar semtlerine giderler, evlere kapanıp kapıya gözcüler koyarak esrar âlemleri yaparlarmış. Büyük kentlerde, özellikle istanbul’da seyyar satıcılar, hammaflar, kahveciler, berberler, manavlar, kayıkçılar, balıkçılar arasında esrar kullananlar çoğunluğu oluşturuyormuş. Esrarkeşler çoğu kez gizli ve kuytu yerlerdeki kahvelere toplanıp “Keyif Âlemi”ne geçerlermiş. Özellikle istanbul’da bu şekilde esrar içilen yerler çok olup bunlara “Esrar Tekkeleri” deniimek-teymiş. Ancak esrar tekkelerini bazı mezheplere ait tekkelerden ayırmak gerekir. Gerçi Bektaşi ve Nakşibendi tekkelerinde de esrar içildiği olmuştur, ama bizim burada sözkonusu olan “Esrar Tekkeleri”dir. Gizli olan bu evlere parola verilerek girilir, tekke sahibi para karşılığı nargile ya da kabak denilen kabın içine “Cuk” adı verilen siyah ve kıvamlı bir madde halindeki esrar otu tozunu koyup ateş üzerinde hazıriarmış.


İlk örgütlü terör: Haşşaşin Devleti
Tarihte, Haşşaşin, Haşhaşiler, Haşii, Batmiye, Melahide, El-mutiye gibi adlarla anılan ve 1091-1276 yılları arasında İran’da yüksek bir dağ üzerinde bulunan Alamut kalesinde yaşayan ilginç bir devlet vardır.

Devletin kuruluşu Alamut kalesinin 1091 yılında Hasan Sabbah (1056-1124) tarafından alınmasıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak Hasan Sabbah’tan önce, Haşşaşin Devleti’nde geçerli olan değerlerin, ilkelerin ve kuralların geliştiği uzun bir dönem yaşanmıştır. Bu gelişme İslam dininde İsmaili tarikatının çıkmasıyla başlamışîır.

Alamut kalesinde otuz üç yıl egemen olan Hasan Sabbah devletini İsmaili tarikatındaki derecelere göre örgütlemiş; alkol, esrar ve telkinden yararlanarak uyguladığı “beyin yıkama” yöntemiyle yetiştirdiği fedailere tarihte önemli yeri olan birçok ünlü kişiyi öldürtmüştür. Fedailerle doğrudan doğruya ilişki kuran, üçüncü derecede olan Dailer’le, dördüncü derecede bulunan büyük Dailer’di. Hasan Sabbah bunlarla ya doğrudan doğruya ilişki kurar ya da beşinci ve altıncı derecede bulunan kişiler aracılığıyla ilişkisini sürdürür, isteklerini yaptırırmış.

Hasan Sabbah ve Haşşaşin Devleti, daha sonra değişik biçimlerde karşımıza çıkan gizli örgütlenme ve militan yetiştirme, beyin yıkama açısından üzerinde önemle durulacak tarihi bir olgudur.

Hasan Sabbah’ın ilk ve en önemli siyasi cinayeti, eski medrese arkadaşı, yakın dostu Selçuk Veziri Nizam-ül Mülk’ü öldürtmek olmuş; bunu birçok siyasi cinayet izlemiş, Hasan Sab-bah’a ve İsmaili tarikatına karşı olan birçok bilim, devlet ve sanat adamları acımasızca ortadan kaldırılmıştır.


Esrar Dede ve Esrar Baba
XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış ünlü bir sair ve mev-levî dervişi ofan Esrar Dede yaşamını Galata Mevlevîhanesi’nde geçirmiştir. Çağdaşı Şeyh Galip’in yakın dostu otan Esrar De-de’nin 1797′de Ölümü üzerine Sururİ şu tarihi düşürmüştür.

“Hayflar göz yumup Esrar Dede sır oldu.” (Hicri 1211), Esrar Dede’nin bir gazeli şöyle sontanmaktadır;

Senin şevki kudûmunla kadeh/er başladı devre

Meyin de aksi tâyinle biraz benzine han geldi

O şühin nâiü azan olmtış gaaliba esrar

Deri dildardan zira bugün pek şâdüman geldi.

İstanbul Belediyesi 1934 yılında hazırladığı şehir rehberinde Haliç Feneri Haydar Mahallesi sokaklarından birine “Esrar Dede Sokağı” adını vermiştir.

XIX. yüzyılın i!k yarısında yaşamış olan Esrar Efendi de en-derunda yetişmiş, güzel sesli musikişinas bir şeyh olarak tanınmıştır. 1834 yılında ölen Esrar Efendi, Aydınoğlu tekkesine gömülmüştür.

XIX. yüzyılın ikinci yansında yaşamış olan, gerçek adı bilinmeyen, Kalkandereli Esrar Baba adıyla tanınan Bektaşi babası şiirlerinde “Esrar” takma adını (mahlas) kullanmış, 1904 yılında seksen yaşında Kadıköy’de Aziziye hamamında yıkanırken ölmüştür. Esrar Baba’nın ölümü üzerine onun hizmetinde çalışan derviş Haydar su dörtlüğü yazmıştır:

Germâbei safâde bir dellâki pâkize

Yıkar iken o piri göçdü Esrar Baba hû

Mücevher târihini o mahbûba söylettim

Ağuuşİmde Esrarım bir dem sır oldu yahu. (Hicri 1322)


Osmanlı dönemindeki yasa ve yasaklar
Ülkemizde haşhaş ekimi, afyon üretimi ve uyuşturucu madde kullananlarla bunları sağlayanlara ilişkin olarak yasal Önlemler alınması için yapılan girişimler Osmanlı imparatorluğu döneminde başlamıştır.

Osmanlı imparatorluğu döneminde uyuşturucu maddelerin yasaklanmasına ilişkin ilk yasa, Fatih Sultan Mehmet’in (1432-1481) çıkardığı Fatih Sultan Mehmet Kanunnamesi’nde yer alır ve aynen şöyledir: “Eğer biregü hamşr içse. köylü ya da kentil de olsa bin akçe cereme alına.” Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) Kanunnamesi’nde de benzer yasaklar bulunmaktaydı.

IV. Murat (1612-1640) içki, afyon, tütün ve kahve kullanılmasın! yasaklayarak İstanbul’un bütün kahvehane, meyhane ve esrar içilen yerlerini kapatmış, yasaklara uyulup uyulmadığını denetlemek için kılık değiştirerek bütün kenti dolaşmıştır.

Osmanlı İmparatorluğumda XIX. yüzyıl başlangıcında haşhaş ekimini sınırlayan yasaklar konmuştur. Başbakanlık arşivinde bulunan 1811 tarihli bir belgede Anadolu’da naşhaş ekilen yerlerde bu bitkinin yerine buğday ve arpa ekilmesinin gerekli olduğu yazılmış, neden olarak Çin’de afyon satışının yasaklanması sonucu fiyatların düşmesi gösterilmiştir.

1826 yılında başta afyon olmak üzere birçok ürünün alım satımı üzerine devlet tekeli konmuştur. “Yed-i vahid” denilen bu tekelin amacı bir yandan aracılar tarafından üreticinin aldatılmasını önlemek, Öte yandan yeni kurulmuş olan Asâkir-ı Mansurei Muhammedi’nin giderlerini karşılamaktı.

1830 yılında haşhaş ekimi yapan çiftçinin ve afyon alım sa-[ timi yapan tüccarın belediye işlerine bakan daireden belge alması koşulu getirilmiştir. Böylece afyon alım satımı yapan tüccarlara birer belge verilerek, belgesiz olanların bu işi yapması yasaklanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde uyuşturucu madde kullananlara karşı alınması gereken önlemlere ilişkin ilk çalışmalar “Cemiyeti Tıbbiye-i Mülkiye”nin girişimiyle başlamıştır. Cemiyetin çalışmalarında öncelikle esrar üzerinde durularak bu maddenin tedavideki yerinin çok sınırlı olduğu, buna karşılık keyif veri-; ci niteliği yüzünden yaygın biçimde kullanıldığı belirtilip alım sa-: timinin yasaklanması, afyon alırn satımına da sıkı bir denetim ! konması istenmiştir. Cemiyetin sık sık tekrarladığı bu öneriler üzerine 1 Mart 1872 tarihinde yayınlanan “Sadaret Tezkeresiyle Hint kenevirinin ekimi yasaklanmış, haşhaş ekimi ve afyon alım ‘. satımı sıkı bir denetim altına alınmıştır.

1912 yılı ocak ayında La Haye’de yapılan uluslararası toplantılara Osmanlı İmparatorluğu da katılmış ve anlaşmayı imzalamıştır. Anlaşmaya göre: haşhaş ekimi sınırlarımızın altmış kilometre içinde yapılabilecek, üretim, afyon alım satımı devlet denetimi altında olacaktı.


Cumhuriyetin ilk dönemindeki uygulamalar
Cumhuriyet döneminde ülkemiz afyon ve diğer uyuşturucu maddelerle ilgili bütün uluslararası toplantılara katılmış ve alınan kararları benimsemiştir.


Esrarkeş Bektaşî dervişleri
Hacı Bektaş-ı Veli’nin (1247-1337) kurduğu Bektaşilik bir Batınilik türüdür. Bektaşi tekkelerinden bir bölümü zamanla esrar tekkesi durumuna gelerek çevreyle ilgisini kesmiş olan dervişlerle dolmuştur. Bektaşiler arasında esrar kullanan ve “Bektaşi taslağı” diyebileceğimiz bazı dervişlerin, şeyhlerin, babaların da adı karışmış, hatta bunların bazıları mündlerine esrar çekmeyi Öğütle mislerdir.

Esrarı anlatan bir Bektaşi tekerlemesi şöyledir:

Aşere kimden kaldı?

Pirimiz Sultan Bektaş Veli’den

Kabak kimden kaldı?

Serendibli Şeyh Uryani’den

Dalga kimden kaldı?

Kafa/ Kahkaha ‘da Dalyan Baba Zındâni’den

Duman kimden kaldı?

O dahi Şeyh Zındâni’den

Şorolo yar kimden kaldı?

Eflâtûni ilâhiden

Kavga kimden kaldı?

Hâbii ile Kabil’den

XIX. yüzyıl ortalarında esrar kullanırken onun yarattığı “Dalga” âlemi içinde adam öldürmüş olan Server Baba adında esrarkeş bir dervişin “Nefesleri, esrarın bazı Bektaşi tekkelerine girdiğini gösteren başka bir kanıttır. “Nefes”ten anlaşıldığına göre, katil suçuyla zindana atılan Server Baba orada da esrar kullanmayı sürdürmüştür.

Esrar sırrın cemidir

Sır tutarız dervişiz

Dalga duman esrarla

Mertebeye ermişiz

Libâsımız çul gaput

Güzellen yaptık put

Aşk ile olduk bulut

Maşuka can vermişiz

“Zindan Şiirleri”

XIX. yüzyılın sonlarında yaşamış olan haik ozanı ve ressamı Kahveci Gürcü Nusret’in Zindan Şiirleri adındaki yapıtında esrar üzerine yazılar vardır.

Kahveci Gürcü Nusret, Hasköy iskelesindeki kayıkçı kahvesinin sahibi ve Hasköy Yangın Tulumbası Sandığı’nın ikinci başkanı olan arkadaşını öldürdüğü için küreğe mahkûm olup zindana atılmıştır. Ozan zindanda kaldığı süre içinde şiir, düzyazı yazan ve resim yapan suçluların yaşam Öykülerini ve eserlerini toplayarak eşine az rastlanan, değerli bir antoloji hazırlamıştır.

Eserine, zindan yaşamına ilişkin notlar ve kendisi tarafından yapılmış resimler de eklenmiştir. Özellikle genç mahkûmlara ilişkin olan resimlerin çoğunun çevresinde birtakım tılsımlı yazılar ve dualar vardır. Yaşam öykülerinde, notlar ve resimlerin çevresinde esrar hakkında pek çok şey yazılmıştır. Bunlardan II, Abdülhamit devrinde, özellikle ağır suçlar yüzünden zindanda yatanların esrar kullanmalarına göz yumulduğu anlaşılmaktadır, Hatta esrarın zindana bilinçli olarak sokulduğu, böylece azılı katillerin uyuşturulduğu da yazılmıştır. Zindan Şiirleri’nde her koğuş bir esrar tekkesi olarak anlatılmıştır.

“Yaman ve bîamandır / Tesellisi dumandır”

“Bizim üçüncü koğuş tekâyanın birincisidir. Cümle bisâtı pak olduğundan ve cümle dört duvar karındaşları canlarımız ehli hâl ve cümle can yoldaşları tazelerimiz sahibi cemal olduğundan, birincidir. Kabak dahi gümüş pullu olup, Yedikule-li Mastor Hakkı Usta işi olup birincidir. Dumanı Somuncu Babamız alıştırıp nefeslendikte, kanundur ki, dizi dibinde diz çökmüş muntazır Emin Bey’e verip, o bey dahi aiup, nefes/ey/p ayağa kalkar ve Pâbürehne Uvusî reftâr ile, nazikâne hıram ve ranzada, döşeklerde edibâne teşrifine muntazır karındaş canları dolaşıp cümlesini nefestendirir ve bu minval üzere dört devirden sonra karındaşlarımız yârı gaan can yoldaşları ile tamam dalgaya vardığında, Somuncu Baba’mız çerâğı uyutur…”

…Aşereye girmeyen karındaşa tazyik olmaz. Onlar ranzada ayrı yerde olurlar. Amma onları zindancılar alır. Tekâyadan olmayan bir koğuşa verirler. Lâkin zindanda cümle kavgalarda oradan çıkmıştır, zira lekârâya pirimiz Sultânımız Hacı Bek-taş Veli’nin nefesi sinmiştir. Tekârâde senlik benlik olmaz, kavga da olmaz. Tazelere tasarruf da olmaz. Dalga duman âlemidir. Senin benimdir. Senin benim yoksa bu minnet ve zulmeti zindan çekilmez.


Mısır ve Hindistan ‘da esrar kullanımı yaygın
Hekim ve aynı zamanda sair olan İbn-Daniyal tarafından yazıimış bir hayal oyunundan öğrenildiğine göre, esrar Mısır’da, Sudanlılar tarafından yapılan darı bozasıyla birlikte içkiye katılarak onun sarhoş edici etkisini artırmak için kullanılırmış.

Mısır ve Arap ülkelerinde esrar kullanımı hakkında bilgi veren Avrupalı hekimler de vardır. Bunlardan 1581-1584 yılları arasında Kahire’de Venedik Konsoloshanesi hekimi Prospero Alpi-no, esrarın ot ya da macun biçiminde ve boza içinde kullanıldığı zaman ortaya çikan etkisi hakkında bilgi vermiş; “bu şekilde tutku gösterenlerin günlerce kendilerinden geçmiş halde kaldıklarını” yazmıştır.

Bugün bile Mısır’da küçük kentlerde ve köylerde esrar alışkanlığı yüzünden perişan olmuş, ancak halk tarafından “Meczup” diye saygı gösterilen derviş ve şeyhlere rastlanmaktadır.

Garcia da Ortağa, Hindistan’a yaptığı seyahatte, “Bangue” bitkisini ve bunun çeşitli biçimlerde içildiğinde yaptığı ruhsal değişimleri uzun uzun gözlemleyip anlatmıştır. Hindistan’da uyuşturucu maddeler, özellikle esrar, dervişler ve fakirler arasında yaygın olarak kullanılıyormuş. Ama bazı Hint hükümdarları ve ileri gelen eşraf arasında da esrar kullananlardan söz edilmiştir.

Büyük Hint şairi Haydar Bakeh (1750-1816) bir kitabında eski devirlerde Hindistan’da kullanılan ve neşe veren bir bitkiyi şöyle anlatmaktadır: “Yanan sıcak bir yaz gününde alevli güneş parladı. Göz kamaştırıcı şekilde bütün sıcaklığını onun üstünde duymak olanağı vardı. Sanki tanrılar onun kurumasını istiyorlardı… Manastırın dışında durdu. İçeri kadar yalnız yürüdü. Orada yetişmiş bir bitkinin yapraklarından yedi. Eve mutlu döndü.” Yoruma göre, bu bilki “Cannabis Sativa”, yani Hint keneviridir. Yine aynı kaynaktan öğrenildiğine göre, Hintliler “Plinius” denilen bir bitkinin tohumlarını şaraba katıp içerlermiş.


Fuzuli’nin “Beng-ü Bade”si
XVI. yüzyılın en ünlü divan sairlerinden olan Fuzuli (1495 -1556) Beng-ü Bade’sinde şarap (bade) ile esrarı (beng) karşılaştırmış ve bu eseri Şah İsmail’e sunmuştur.

Mey eydur Ben nebirei tâkim

Beng eydur Sen pelit ben pâkim

Mey eydur: Ben çırağı encümenim

Beng eydur: Riski sebze/ çimenim

Yine Beng-ü fiade’de Fuzuli ünlü kişilerin esrar kullandığından söz ederek şöyle demekteydi:

Basrada bir müridi ruşendil

Benge olmuştu ruzuşeb mail

Tahir Ongun, Beng-ü Bade’nm anlamını söyle dile getirmiştir:

Hayalî bir savaş bengübadesi

Kaçar dayanmaz şiddeti harbe

Zannımca Fuzulî bu manzum ile

Zaferi badeye vermekte çünki

Kısıktır orada esrarın sesi

Şarabın eline geçer galebe

Göstermiş Cemile Şah İsmail’e

Şah şarap içerdi - Beyazıt bengi.


Hüzün ve elemleri dinlendirici…
Milattan önce 2700 yıllarında, Çin imparatoru Shen Nung zamanında hazırlanan, ilk farmakoloji kitabı olarak kabul edilen kırk ciltlik eserde 265 sifali bitkiye ve devaya ilişkin bilgi verilmiş, bu arada Hint kenevirinin de etkileri, özellikleri anlatılmıştır. Kitapta Hint keneviri “Günahlardan Kurtaran Madde” olarak tanımlanmış; “yoksul insanın gökyüzü”, “ilahi yol gösterici”, “hüzün ve elemleri dindirici” olarak anlatılmış; beriberi, gut. romatizma, sıtma, zayıflama gibi bedensel; duygu ve düşünce bozukluğu gibi ruhsal hastalıklar için ilaç olarak önerilmiştir.

Milattan önce 1600 yıllarında Hint kaynakları Hint kenevirinin huzur ve mutluluk veren etkisine değinmiş, aşırı alındığında coşku ve taşkınlık yaptığını, insanı zehirlediğini belirtmişlerdir.

Milattan önce 1500 yıllarında Çin’de yazılmış olan Rhy-Ya adlı kitapta Hint kenevirinin çok dayanıklı bir bitki olduğundan söz edilmiş; ayrıca ağrı kesici, besleyici eîkiieri anlatılmış; bu bitkinin meyvesinden elde edilen yağın özellikle kulak ağrılarında damla olarak kullanılması önerilmiştir.

Bergama’da doğan, hekimliğin ternel taşlarından bîri olan, anatomi uzmanı ve hekim Galen (M.S. 131-201} yaşamının uzun yıllarını bitkileri incelemekle geçirmiştir. Roma ordusuyla birlikte Rorna’ya giderek, bir yandan bilgisini, görgüsünü artırmış, öte yandan Roma imparatorlarının hekimliğini yapmıştır.

Çağdaş tıp alanında etkisi süren Galen, ilaç olarak kullanılan bütün maddelerin insanda yaptığı bedensel, ruhsal değişmeleri incelemiş; haşhaş, afyon, Hint keneviri ve skopolamin gibi ilaçların tedavide kullanımına ilişkin bilgiler vermiştir. Bu bilgiler arasında, Hint kenevirinin tohumlarından e!de edilen yağın kulak ağrısına iyi geldiğini, cinsel isteği artırdığını, aşırı miktarda alındığında sersemlik, şaşkınlık yaptığını belirtmiştir.

İbn-i Sina ‘ya göre çok alınan esrar öldürücü olabiliyor
Buhara kenti yakınlarında, Kurmeydan’da (Güneş kenti) doğan büyük İslam hekimi İbn-i Sina (M.3. 980-1030), önce din eğitimi almış; sonra doğa felsefesi ve tip alanlarıyla ilgilenmiş, eski Yunan tıbbına ilişkin bilgiler edinmiştir. Sürekli olarak araş tiran, çalışan, düşünen, yazan İbn-i Sina, anadilinin Acemce olmasına karşın, kitaplarının çoğunu Arapça yayınlamıştır.

İbn-i Sina tıpla ilgili araştırma ve çalışmalarını ilk olarak Mecmua adı altında bir kitapta toplamış; daha sonra Ei Kanun (Hekimlik Yasası) adlı ünlü yapıtını yazmıştır. Yirmi büyük ciltten oluşan bu yapıt Ortaçağ’ın sonlarına kadar İslam dünyasında ve Latince cevirileriyle Avrupa’da tıp eğitimi sırasında okutulmus-tur.

İbn-i Sina bu kitabında tedavi alanında kullanılan ilaçlar arasında “Kunnab” adı altında Hint kenevirine de yer vermiş ve ilaç elde etmek için iki yöntem önermiştir: Yaprakları iyice kaynatıldıktan sonra yumuşayan kısımları hamur haline getirilir. Bu hamurdan pastil yapılır. Ya da yaprakları kurutulur, ısıtılıp toz haline getirilir, susam tohumu ve şekerle karıştırılıp macun yapılır.

XIV. yüzyılda yasayan Malağa!) hekim Ebu Muhammed Abdullah Bin Ahmet, Mısır’da yetişen “AI-Haşişa” bitkisinin çiçeklerinden ve yapraklarından yapılan hapların, macunların insanı sarhoş ettiğini, kendinden geçirdiğini, çok miktarda alındığında gevşeme ve felç yaptığını, hatta öldürücü olduğunu yazmıştır. Ayrıca Mısır’da gezici dervişlerin (fukara) bu hapları, macunları kullandıklarını, uzun süre kullananlarda da akıl hastalığı görüldüğünü eklemiştir.


Ağrı kesici, kas gevşetici, ruhsal sıkıntı giderici
Ağrı kesici, kas gevşetici, ruhsal sıkıntı giderici
XIV. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde hekim Marion, yeni doğan bebeklerde görülen tetanoz vakalarında afyonla birlikte esrar verilmesini önermiş, esrarın astma, başağrısı, migren, öksürük, sıkıntı gibi yakınmalarda iyi geldiğini de belirtmiştir.

Ünlü İngiliz Kraliçesi Victoria (1819-1901) döneminde yaşayan ve kraliçenin hekimi olan Sir VVilliams Osler, Hint keneviriyle bilimsel açıdan ilgilenmiş, ruhsal gerginliklerden kaynaklanan

başağrıları ve migrende tedavi etkisinin olduğunu göstermiştir.

Çalışmalarını sürdüren araştırıcı esrarın sara krizlerini önlediğini, belsoğukiuğunda antiseptik etkisinin olduğunu, narkotiklerin kesilmesi sonucu görülen yoksunluk belirtilerini denetim altına

aldığını da yazmıştır.

Aynı yıllarda Hindistan’da çalışan Shougnesst adlı bir İngiliz hekimi, eski İngiliz halk ozanlarının esrarla ilgili dizelerinden esinlenerek Hindistan’da yetişen Hint kenevirinden elde edilen,

“Bhang” ya da “Ganja” adını alan esrar üzerinde araştırmalar yaparak bu maddenin ağrı giderici, kas gevşetici, kasılmaları ve spazmı çözücü etkilerini Hint Keneviri Müstahzarları Hakkında

adında bir kitapta yayınlamıştır.

Shougnesst’in araştırmalarına esin kaynağı olan dizelerden

bir örnek şöyledir:

Yaz ortasında.

Sol omzunda tırmık taşıyan.

Bir genç kız,

Sağ eliyle,

Kenevir tohumu atarak

Bahçede dolaştı.

Gelecekte bir gün,

Kızın evleneceği adam

Elinde orakla çtkagelip

Olgunlaşan keneviri biçecek.

Shougnesst’in Hint keneviri üzerinde yaptığı araştırmalar ve f yayınladığı kitap Avrupa ve Amerika’da Hint kenevirinin tedavi | amacıyla tıpta kullanılma alanlarının yeniden gözden geçirilmesine ve bu maddenin tarihçesinin iyi tanınması için yeni araştır-| malara başlanmasına yol açmıştır.


“Eritilmiş zümrüt” ve “Islak yakut”
Şah İsmail’in oğlu olan Birinci Tahmasp, (1510-1575) hem şarap, hem de esrar kullanırmış. Tarihe “ayyaş” lakabıyla geçmiş olan l. Tahmasp’a atfedilen ünlü rubaisinde şöyle yazılmaktadır:

Bir müddet eritilmiş zümrütün

Yani Bengin peşinde dolaştık

Bir müddet ıslak yakuta

Yani şaraba bulaştık

Hangi renk olursa olsun

İkisi de bulaşıktı idi

Tövbe suyu yani göz yaşı ile

Onları yıkadık

Ve mülevveslikten kurtulduk.

Doğum tarihi belli olmayıp, 1587′de Edirne’de ölen, Hayatî takma adıyla tanınan ünlü divan şairi de esrar kullanmış, daha sonra bu alışkanlığı bırakarak şarap içmeye başlamıştır.

Yeter olduk gubân gamla bengi

Getir saki şarabî lâle rengi.

Bu kötü alışkanlığa karşın, Kanuni Sultan Süleyman devrinin ünlü şairi olan Hayali, bir Osmanlı şairinin ulaşacağı son basamak olan Haydarî Dervişi kademesine ulaşmış, kalender, samimi, alçakgönüllü anlatımıyla çok sayıda gazel ve kasideler yazmıştır.

Gerçek adı Ataullah olan Rev’İ Zade Atai XVII. yüzyılda yetişmiş ünlü bir yazar ve divan sairidir. İstanbul’da doğan ve zamanın modasına uyarak esrar kullanan şair, Salname’s inde söyle demektedir:

Keyif için esrara oldu müptelâ

Etti temamiyle şuurin heba

Aynı yüzyılda yaşayan ve şaraba düşkün olan Meliki ona övgüler düzmekte, bengi yani esrarı kötülemektedir.

Aferinler şarabı gül renge

Lanet olsun boza vü benge.

1572-1635 yılları arasında yaşamış olan, asıl adı Ömer olup, “Nef’i” takma adıyla tanınan ünlü divan sairi Satûnâ-me’sinde şu dizeyle esrar kullandığını açığa vurmuştur.

Sana hâşâ benzeden afyonu bengin neşesin

Anların dahi hususa keyfini kem bulmadım.

Bununla birlikte, başka dizede esrarın zararlarını da anlatmaktadır.

Akıllı husyar bu/san gam yeme

Bengi ve tiryakiye âdem deme.


“Düşünceleri Gıdıklayan Maddeleri” ve “Esrar Kullananlar Kulübü”
1840 yılında Paris’te yeni kuşağı temsil eden bir grup ressam, şair, tiyatro oyuncusu ve yazar Ouartier Latin’deki Pirno-dan Oteli’nde toplanıp “Düşünceleri Gıdıklayan Maddeler” diye adlandırdıkları afyon ve esrarı grup halinde kullanmaya başlamışlardır.

Zamanla hepsi kendi alanlarında ün yapan bu gruptan Te-ophiie Gautier (1811-1872) genç yaşta Paris’e resim öğrenimi için gelmiş, çeşitli çevrelere girerek gazeteci ve eleştirmen olarak çalışmıştır. Önce Romantik akım yazarları arasına girerek, güzelliğin duyarlılık biçimlerine oian üstünlüğünü anlatan Mineler ve Akikler adlı yapıtını vermiştir. Bu eser Parnasse grubu şairleri üzerinde büyük etki yapmış, Baudelaire’i kendine hayran bırakmıştır. 1840 yıllarında Romantik akımdan uzaklaşmaya başlayan Gautier Esrar Kullananlar Kulübü adlı bir eser yayınlamıştır. Gautier bu yapıtta afyon ve esrar kullanmak için gruba katılan, zamanla üne ulasan birçok sanatçının kişiliklerini, uğraşlarını ve sanat çalışmalarını anlatmaktaydı.

Bu yapıtın yayınlanmasından sonra esrarın yaptığı ruhsal değişmeler ve yarattığı fantastik dünya, çeşitli sanat çevrelerinin ilgisini çekmeye başlamıştır. Öncelikle şiir ve plastik sanat çevrelerinde yansımaları olmuş, birçok izlenimci ressam ve romancı yeni esin kaynağı kazanmıştır. Onların yeni yaşantılar ve yaratıcı güçler aramalarında, dış dünyayı değerlendirmelerinde, esrar vazgeçilmez bir madde niteliği almıştır. Bu grup üyelerinden olan Charles Baudelaire başlangıçta afyon ve esrar kullanmaya karşı çıkarak bu maddelerin yaratıcı gücü bozduğunu ileri sürmüş, ancak zamanla, özellikle Gautier’in etkisi altında bu akıma kapılmıştır.​

EsRaRıN eTKiLeRi

Esrarın insan üstündeki etkisi, esrarın cinsine, kullanım miktarına, kullanılış tarzına, çevresel koşullara, kullanan kişinin ruhsal durumuna göre değişiklik gösterir.

Esrarın fizyolojik ve pisikolojiye etkileri şeklinde ayrım yapmak gerekir. Bunlardan psikolojiye olan etkileri, fizyolojik etkilerinden daha önemli bir konumdadır. Psikolojik etkileri konusunda araştırmalar dünyada halen devam etmektedir.

Esrarın etkileri konusuna bir çok internet sitesinden ulaşabiliriz. Ancak bu bilgilerin çoğu yanlıştır. Özelliklede esrarın uyuşturucu maddelerle bir zikredildiğini ve etkileri konusunda, bağımlılık adı altında ortak başlıkta yer verildiğini görüyoruz. Esrarın etkileri konusunda verilen bilgilerde kullanım miktarının baz alınmaması en büyük yanlıştır. Türkiye’de esrarın etkileri konusunda aktarılan bilgiler hangi kullanım şekli ve miktarı için yazılmıştır bilinmez.

Bu ayrım çok önemlidir çünkü, arada bir (15 günde bir gibi) esrar kullanan ile kullanmayan kişi arasındaki fark, arada bir esrar kullanan ile hergün kullanan kişi arasındaki farktan daha azdır.

Marihuananın içindeki başlıca aktif madde keyif verici, THC (delta-9-tetrahydrocannabinol)’dir. THC, kanabinoidler denen maddeler arasında yer alır.

Esrar kullanıldığında, cinsi ve kullanım şekline göre, keyif verici etkisi birkaç dakika içinde vücudu sarar. Yarım saat içinde etkisi en üst düzeye gelir ve bu etki 2-4 saat devam eder.

Gelen olarak;

Gözlerde kırmızılık, gözbebeklerinin genişlemesi, kalp atışının hızlanması, iştah artışı, ağız kuruluğu esrar kullanımı sonrasında ortaya çıkan belirtilerdir. Kişinin dışarıdan gelen uyanlara duyarlılığı artar, yeni ayrıntılar keşfeder, renkleri daha parlak ve canlı görür, zamanın akışı yavaşlar. Kişinin hareket becerilerini ve motor performansını düşürür. Zamana ve yere karşı yönelim bozulur. Esrar yağ dokusunda birikir. Bunlar daha çok beyin ve üreme organlarıdır. 30 güne yakın burada depolanabilir.

Yoksunluk:

Aş erme (craving), yeniden esrar kullanmak için ani bir arzu oluşabilir.
Esrar kullanımı kesildiğinde, kısa dönemde, sinirlilik, rahatlayamama, uykusuzluk, iştahsızlık ortaya çıkabilir.
Esrarın Fizyolojik Etkileri

Akciğere etkisi:
Bu noktada esrarın kullanım şekli ön plana çıkar. Eğer esrar sürekli, tütün ile sarılıp kullanılıyorsa tütünün neden olduğu, kuru öksürük, balgam, kuru bronşit gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Buradaki etkilerde tütün başroldedir. Esrarlı sigara genellikle hava ile sert şekilde ciğerlere çekildiğinden tütünün etkiside normal sigaradan fazla olacaktır. Şaşal, bong, kova diye tabir edilen kullanım yöntemleri akciğer için daha zararlıdır. Özellikle “kova” yani, dumanın pet şişeye doldurulup, birden çekilmesi uzun süreli tekrarlanmada akciğer için oldukça tehlikelidir.

Bir süre esrar kullananlarda burun mukozasında ve konjuklivalarda kuruma olur.

Kalbe Etkisi:

Esrar, kalp hızı ve kan basıncını arttırır.

Beyne etkisi:

Esrar, algısal bilgilerin hipokampusa girişini ve işlenmesini baskılar.
Böylece öğrenme, bellek, ve algıların duygu ve motivasyonla entegre olmasını sağlayan limbik sistem etkilenir. Ayrıca hipokampusa bağlı olan öğrenilmiş davranışlar bozulur.
Beyinde küçülme (serebral atrofi) görülebilir. Unutkanlığa sebep olur.

İştaha etkisi;

Nature dergisinin 2001 Nisan sayısındaki bir çalışma, marihuananın neden iştah artırdığını daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Endokanabinoidler denen moleküller, yani beynimizde zaten var olan marihuana benzeri kimyasalların görevi, beyindeki resöptörlere bağlanıp açlığı harekete geçirmektir. Beynin hipotalamus bölgesinde yer alan bu endokanabinoidler, gıda alınımından sorumlu olan kanabinoid reseptörlerini uyarırlar. Marihuanadan gelen kimyasallar ise bu kanabinoid reseptörlerine bağlanıp açlığa neden olurlar. Biraz karmaşık değil mi? Belki de kafanız bunu almayacak kadar iyidir.
Esrarın Psikolojik Etkileri

Esrar kullanıldıktan kısa süre sonra keyif verici etkisini gösterir. Esrar Önce sempatik sistemin etkinliğini artırır. Bu anda kişinin yaşadıkları kullandığı esrarın cinsi, kalitesi ve miktarına göre farklılık gösterir. Esrar alındıktan sonra duygu durumu değişiklikleri ortaya çıkar. Bu değişiklikler elemle haz arasında yer alan geniş bir duygulanım yelpazesi içinde bulunur. Kimi kez bunlara algı ve düşünce değişiklikleri de eklenir.

Duygulanım ve coşkuda haz yönüne doğru artma olabilir. Aşırı neşeyle birlikte konuşma ve hareket artar. Çağrışım ve düşünce akışı hızlanır. İmgeleme ve tasarım gücü canlanır. Çevreyle ilişki artar.
Neşe dönemini algı ve düşünce bozukluklarının bulunduğu dönem izleyebilir. Görme hallüsinasyonları olabilir. Zaman ve mekân algısı bozulur. İrade zayıflar, cinsel istekte artma olabilir. Cinsel sapmalarla ilgili davranışlara rastlanır.

Esrar kullanan kişi her kullanışında aynı psikoloji ve duygular içerisinde olmayabilir. Kullanan kişi “good trip” diye adlandılan mutlu ruh haline bürünür. Bununla birlikte “bad trip” olarak adlandırılan kötü bir ruh haline girildiğide görülebilir. Bunlardan birinin etken olması kullanan kişinin o anki psikolojik durumuna göre değişkendir.

Kişinin dışarıdan gelen uyanlara duyarlılığı artar, yeni ayrıntılar keşfeder, renkleri daha parlak ve canlı görür, zamanın akışı yavaşlar.

Esrar kısa vadedeki bu etkileriyle birlikte yaşam tarzı olarak insan üzerinde oldukça etkilidir. Bu noktada esrar kullanım miktarı çok önemlidir. Belli aralıklarla düzenli şekilde ömür boyu esrar kullanıp, normal bir aile ve iş yaşantısı sürdüren kişiler azımsanamaz. İlk esrar kullanmaya başlandıktan sonra aşama aşama farklı bir psikoloji ve yaşam tarzına girilebilir. Sosyal çevresi esrar kullandığını bilmesede, bu kişinin iş hayatında, ortaya koyduğu eserlerde, aile yaşantısında esrar etkilidir. Geçmişten günümüze bir çok sanat erbabının esrarın bu etkisiyle harmanlanıp, eserler icra ettiği görülmüştür.

Düşünme yeteneğini artırarak, düşüncede boyutlanmaya sebep olur ve farklı fikirler doğmasında etkendir.

Bazı kullanıcıların normali yakalamak için belli aralıklar ve düzenle kullanarak, bunu bir hayat biçimi haline getirmeleri görülebilir.

Düzenli esrar kullanımı ile birlikte şüpheci, mantıklı ve sorgulayıcı düşünce yapısı gelişir. Bu durum kullanan kişinin psikolojik yapısına göre bazen tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Burada bahsedilen tehlike boyutunu şu şekilde açıklayabiliriz; Düzenli esrar kullanan kişi bu şüpheci düşünce yapısını artık hayatının belli kademelerine yayar. Bu zamanla bazı olaylar hakkında takıntı haline dönüşebilir. Örneğin bu durum yani şüpheci ve mantıklı yaklaşım kişiyi inançla ilgili konularda inançsızlığa götürebilir.

Sosyal açıdan pasif olan, kişilerde özgüvenin arttığı ve sosyalleşme açısından olumlu gelişmeler gözlenmiştir.

Esrarın kendisinin agresyona ya da �amotivational syndrome� denilen isteksizlik ve uyuşuklukla giden bir hale neden olup olmadığı tartışmalıdır.

Esrar kullanımının yol açtığı ruhsal durumlar ilk kez 1845 yılında Fransa’da, Moreau de Tours tarafından tanımlanmıştır. Moreau de Tours ruhsal bozukluk tablosu içinde aşırı neşe, duygusal bozukluk ve dengesizlik, algı bozuklukları, düşüncede taşkınlık, sapma, saplantı, takıntı, sabuklama, bellek karışıklığı ve kaybı gibi belirtileri saptamıştır.
Hey ve Porot, Moreau de Tours’un saptadığı belirtilerin kişisel Özellikler ve kullanılan esrar miktarına göre değiştiğini belirtmemistir.
Esrar Psikozu

İngiltere’de birçok uzmanın katılmasıyla sürdürülen uzun araştırma ve çalışmalar 1968 yılında, Home Office tarafından Cannabis raporu olarak yayınlanmıştır.
Bu raporda, esrarın uzun süre kullanılması sonucu ruhsal bozuklukların ve hastalıkların ortaya çıkabileceği görüsü kabul edilmiş, esrarın neden olduğu davranış bozuklukları akut (esrar kullanımı sırasında) ve kronik (uzun süre esrar kullanımından
sonra) olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Raporda bu tür bozukluklara ilişkin olarak şu bilgiler verilmiştir:

Akut bozukluklar çoğunlukta esrar kullanmaya yeni başlayanlar arasında sık görülür. Bilinç bulanır. Yer ve zaman yönelimi karışır. Korku, sıkıntı ve panik durumu olur. Bu dönem geçtikten sonra yeniden anımsanmaz. Tam bir unutkanlık olabilir. Bu tablo içinde korku, endişe, düşünce sapmaları ve sabuklamalar olabilir. Ender de olsa şizofreninin katatoni tipini andıran belirtiler gözlenmiştir.

Uzun süre esrar alanlarda topluma ve kişiye bağlı olarak değişik belirtileri ortaya çıkan ruh hastalıkları görülebilir. Bu tablolara “Esrar Psikozu” (Cannabis Psychosis) adı verilir. En Çok basit ve katatoni tipinde şizofreniyi andıran belirtiler görülür. Ayrıca bunama, durgunluk, mani, melankoli ve paranoid ruh hastalıklarını andıran tablolar da yazılmıştır. Uzun süre esrar kullananlarda görülen bu ruhsal durumlara karşın, esrarın ciddi bir ruh hastalığına, özellikle şizofreni ve erken bunamaya neden olup olmadığı sorunu henüz açıklığa kavuşmamıştır.
Genel olarak esrar kullanıcılarında görülen şizofreni ve erken bunama tablolarının daha çok bu hastalığa eğilimi olanlarda ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Ancak bu görüşün değer kazanabilmesi için henüz yeterli araştırma yapılamamış ve veri toplanamamıştır.
Özetle, uzun süre esrar kullananlarda, Esrar Psikozu adı verilen, belirtileri bakımından şizofreniyi andıran, ayırıcı tanısı güç olan ruh hastalıkları sıklıkla görülebilir. Son yıllarda ülkemizde, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde de uzun süre esrar alanlarda ruh hastalıklarının, şizofreni ve erken bunamaya benzer tabloların daha sık ortaya çıktığını belirten araştırmaların sayısı artmıştır.
Esrarın Tıpta Kullanımı

Tıbbi kullanımları:

Antikonvülzan: epilepsi nöbetlerini azaltır.
Antiemetik: bulantıyı giderir
Analjezik: ağrı kesicidir
Kanserli hastalarda öforizan (neşe verici)
Astımda brokodilatör (solunum yollarını açıcı)
Glokom (göz tansiyonu) tedavisinde göz içi basıncını azaltır.
Aidisli hastalarda iştah artırıcı olarak kullanılır.

Unutmayalım ki esrar, kullanan kişinin bünyesine, psikolojik yapisina ve daha bir çok faktöre göre değişik etkiler gösterir. Bu yüzden, yaşadığınız farklı durumları bildiriniz ve paylaşmaktan çekinmeyiniz.​
 
Adam esrar destanı yazmış mübarek, yararlı bi maddenin bi ilacın hikayesini yaz desen yazmaz he:)
 
Kim ne derse desin uyuşturucudur... Esrarla başlar, kimyasala gider... Boş işler bunlar... Esrar içtikçe en fazla kafanızda "ampül" yanar...
 
DaLGanıZa BaKıN BaŞkAN BunLarı TORBA TUTANLAR BİLSİN
 

BitkiseL KuLLanan KimyasaL MaddeyLe Uğraşmaz.. İkisinin Kafası FarkLı..

KimyasaLa Karşıyız :)

aynen arkadas guzel açıklams =) Şahsen ben ilaç kullanmam niye.İlac icin gidip gasp yaparsınız.Gidip adam vurusunuz ayrıca ilaç kullandınz zaman.Daha fazlasını istersiniz çunki kimyasal.Öle bi hale gelirsinizki günde 6-7 tane ilaç yer hale gelmiş olursunuz.Ve tabi onun içinde para lazım para içinde neler yaparsınız Allah bilir.Ve bırakmaya karar verdiniz.Okadar çok kötü olursunuzki anlatamam çok arkadaşım var ilacı bırakmış.Hallerini hala hatırlıyorum.Duvarlara kafasını vuranmı ararsın.Para için gasp yapanlarımı ararsın.Ama sonunda bıraktılar.O yüzden ilaç tavsiye etmem.
 
Geri
Üst