800 yıLdır ufukLarı aşan ışık

ikRa

Banned
Katılım
29 Ağu 2006
Mesajlar
4,113
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Küfür Tek Millettir..!
gtam_byk4e06ab914dde474c.jpg

Konya demek Mevlana demek. Bu güleryüzlü kentteyseniz; hikmete, tarihe ve kültüre dair karşılaştığınız her ayrıntı sizi bulunduğunuz zamandan alıp, Mevlana'nın yaşadığı yüzyılın derinliklerine götürür. Gönlünüze “yakıcı bir ateş” oturur. Safi “aşk” kesilirsiniz. Neden bugüne kadar hayata “hamdım, piştim, yandım” anlayışıyla bakmamışım diye hayıflanırsınız. İniltisi ruhun hücrelerine işleyen hazin bir ney'e dönersiniz ve “ayrılık şikayet” etmenin sırrını çözmeye çalışırsınız. Bazen yerinde yeller esen ve geçmişin derinliklerine gömülmüş bir medrese kalıntısı, yıkık eski bir duvar, bir kümbete ait taşlar tarihi değere sahip belgelere dönüşür ve sizi harika iklimlerle yüzyüze getirir, kalbinizi ilham sağanaklarına tutar.

YILDIZLARLA DOLU DÖNEM

13. yüzyıl İslam medeniyetinin uçsuz-bucaksız göğünün birbirinden parlak yıldızlarla dolu olduğu bir dönem. İbn Arabi'den (üvey oğlu) Sadreddin Konevi'ye, Hacıbektaş-ı Veli'den, Hacıbayram-ı Veli'ye, Yunus Emre'den Sadi Şirazi'ye, Ferideddin Attar'dan Sühreverdi'ye kadar birbirinden ünlü bilgelerin, şairlerin, yol göstericilerin karşısında bulursunuz kendinizi. Ve Mevlana'nın, kendi ışığı ve parlaklığı oranında işaret olan topluluğun ortasında, yani göğün en yükseğinde, en ışıl ışıl, en parlayan yıldız olduğunu görürsünüz.

İÇİ ALLAK-BULLAK EDEN ŞEMS

Konya'yı gezerken, Aziz Pir'in, Şems'le nerede ve nasıl karşılaştığını merak edersiniz. Şems, Mevlana'nın hayatında yeri doldurulamayan çok özel bir zat. Tanışmaları şöyle anlatılır: Hazreti Mevlana, atın sırtında, talebeleriyle birlikte çarşıdan geçmektedir. Manevi alemin derinliklerine dalmış. Birden karşısına çıkan garip adam, ilginç bir soru sorar: “Peygamber Efendimiz mi büyük, Bayezid-i Bistami mi?” Hazret ürperir. “Elbette ki Peygamber Efendimiz” diye cevap verirken, veli insan ile nebi arasındaki benzerliklere ve farklılıklara dikkat çeker. Sonraki yıllar malum.

“BEN O'YUM O BEN”

Şems, çevredeki bazı çekememezlerin yüzünden ortadan kaybolur. Birisi, “Şems'i Şam'da gördüm” der. Mevlana, çok sevinir ve üstünde nesi varsa bağışlar. Kendisine “Bu adam yalan söylüyor; Şems'i hiç görmemiş” denildiğinde ise cevabı şu olur: “Onun bu yalan haberi için üstümde neyim varsa verdim. Eğer doğru olsaydı canımı verirdim.” Bir başka anekdot da şöyle: Mevlana, Şeyh Selahaddin'in Kuyumcular Çarşısı'ndaki dükkânının önünden geçer. İçeride varak yapmak için çekiçle altın döğmekte olan Kuyumcu Selâhaddin ve çıraklarının çekiç darbelerinden çıkan seslerin hoş ahengiyle cezbelenir, sema etmeye başlar.

'VUSLAT'I

Aziz Pir, hasta yatağında. Konya'da derin bir sessizlik. Halk, akın akın şifalar dilemeye ve duasını almaya geliyor. Onu ziyaret edenlerden biri de, çağının tanınmış alimlerinden Sadreddin Konevi. Aralarında şöyle bir konuşma geçer. Sadreddin Konevi der ki: “Allah yakın zamanda şifalar versin. Hastalık, ahirette derecenizin yükselmesine sebeptir. Siz alemin canısınız, inşallah yakın zamanda sağlığınıza kavuşursunuz.” Mevlana, buna karşılık şunlara söyler: “Aşıkın maşukuna kavuşmasını ve nurun nura ulaşmasını istemiyor musunuz?” Sadreddin, ağlayarak, huzurundan ayrılır.

Sema, olgunluğa dönen manevi yol

Allah'ın mahlukata “Ben Rabbiniz değil miyim?” sorusuna hücrelerin: “Evet Rabbimizsin” deyişini duymak ve mest olmak. Zerreler, güneşin ışığında sema eder, ama nasıl bir enstrümanla sema ettiklerini bizler bilmeyiz. Sema, diri insanların canlarına dinginliktir, huzurdur. Sema ehlinin biri doğuda, öbürü batıda da olsa, birbirlerinin hallerinden haberdardır. Mevlana'nın ilhamıyla oluşan ve gelişen sema, olgunluğa doğru yapılan manevi yolcuğu temsil eder. Ruhun adeta miracıdır. Yedi bölümdür. Her bölümün ayrı bir anlamı vardır. Sema, kulun hakikate yönelip, akılla, aşkla yücelip, Hakkta yok oluşu ve olgunluğa ermiş, kamil bir insan olarak tekrar kulluğuna dönüşüdür. Bütün valığa, bütün yaratılanlara yeni bir ruhla, sevgi için hizmet için dönüşüdür. Semazen hırkasını çıkarmakla, manen ebedi aleme, hakikate doğar, orada yol alır. Başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, üstündeki tennuresi nefsinin kefenidir.

Belh'ten göçtü Konya'ya yerleşti

Asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Bugünkü Afganistan'ın kuzey sınırında bulunan Belh'te doğdu. Çocuk yaştayken, ailesiyle birlikte Belh`ten göç etti. Babası Sultanü`l-Ulema Bahaeddin Veled, saygın bir ilim adamıydı. Düz yazılardan oluşan Fihi Mafih adlı kitabında, Semerkant`ın Moğollar tarafından kuşatılmasını izleyen çağda çocuk olduğuna dair bilgilere rastlarız. Belh şehri tarumar edildiğinde, Mevlana, ailesiyle birlikte Ortadoğu coğrafyasındaydı. Ailenin yolculuğu anlatılırken, Nişabur`da yaşayan bilge ve şair Ferideddin Attar`dan söz edilir. Bahaeddin Veled`in, ailesiyle birlikte Konya`ya yerleşmeden önce Hacca gittiğini ve dönüşte bir süre Şam'da yerleştiğini öğreniyoruz. Yıllar sonra Mevlana ailesi, Anadolu`yu geldiğinde o zamanlar adı Larende olan Karaman`da konaklar. Dönem Selçuklu dönemidir. Konya, başkenttir.

Alıntı
 
bi cok kez tanık oLdum dönüorlar ya durmadan
nasıl başları dönmüo hayret edici bisey ya:eek:ha

ama cokta huzur veRiyo..:goz:
 
sendemi dönüosun yoksa:eek:ha
 
sadece mevlana değil mimariside büyüleyici konyanın özellikle konya alaattin camii inanılmaz bir yapı...
 
sendende bu beklenirdi zaten ikra döktürmüşsün yine Allah yar ve yardımcın olsun.

εگмεя' Alıntı:
bi cok kez tanık oLdum dönüorlar ya durmadan
nasıl başları dönmüo hayret edici bisey ya:eek:ha

ama cokta huzur veRiyo..:goz:

Başlarındaki kalpak (özel bi adı vardı hatırlamıyorum) yan duruyor farkettiysen hem yan duruşu hemde malzemesinden dolayı ayakta durabiliyorlar başları dönüyor dönmüyor değil ama alışkınlar.Bide dönmek için yaptıkları ayak hareketininde önemi varmış yani çocukluğumuzda yaptığımız gibi olduğu yerde dönmüyorlar çapraz ayak hareketi diye bihareket var o şekilde.Konyada yaşadım Mevlanayı anma töreninden sonra bende çok merak etmiştim ve grup çalıştırıcılarından haber almıştım.Artık ne kadar doğru bilmiyorum

(SENİ ÇOK ÖZLEDİM KONYAAAAAAA HELE HELE ŞU ZAMANLARI TAMDA MEVLANAYI ANMA TÖRENLERİNİN BAŞLADIĞI DÖNEM :( :( :( )
 
Başlarına taktıkları kalpak (yada külah) mezar taşını,
Sırtlarında ki hırka mezarı,
Hırkanın altına giydikleri de (adını hatırlayamadım) kefeni
temsil eder.

Mevlana ölüm gününü "Düğün Günü" kabul eder çünkü tek Aşk'ı Allah'a kavuşacaktır.

Keşke herkes Mevlana'yı anlayabilse!
 
Mevlananın 1000 de biri olabilsek keşke.O zaman belki memleket ve insanlarımız bu kadar yozlaşmış olmazdı
 
Geri
Üst