survivor
New member

Ferrari'nin F1 teknolojisiyle yarattığı F50 modeli teknik özellikleriyle hala dudakları uçuklatıyor
Biraz şans biraz zorunluluk…. İşte bir efsane otomobilin doğuş öyküsü… ’64 yılında FIA kurmayları Ferrari’nin 250 LM modelini pist yarışları için homologe etmeyi reddetmişti. Bu karar Ferrari’nin tüm pist çalışmalarını Formula 1 üzerinde yoğunlaştırmasına sebep oldu. ‘60’lı yıllar sona ererken bu geçiş süreci Ferrari’nin pist ve yol otomobilleri arasında bir tercih yapması gerektiği anlamına geliyordu. Mühendislik işlevleri anlamında bu iki üretim süreci arasında bir köprü kurabilmek için Ferrari firması hem pistlerde boy gösterebilecek nitelikte, hem de yol aracı olarak kullanılabilecek bir otomobil üretmeyi tasarladı. F50, işte bu fikrin meyvesiydi…
Ferrari’nin bu yoldaki ilk adımı özel üretim serisi olan 288 GTO ismini taşıyordu. Araç, selefi 250 GTO’dan tam 22 yıl sonra satışa sunuldu. Aynı ağabeyi gibi 288 GTO da yarış için homologe edilmişti. Bu kez Grup B yarışlarına hazırlanılmıştı ve tam beş farklı GTO bulunuyordu. Ancak 288 GTO, ağabeylerinin boy gösterdiği bu yarışları hiç göremedi. Çünkü 1987 yılı itibariyle yarışlar sona ermişti.
288 GTO’nun ardından ikinci bir yol aracı üretildi. F40 isimli yeni konsept Ferrari markasının 40. yıldönümünü kutlamak amacıyla aynı dönemde kamuoyuna tanıtıldı. Otomobil, ikiz turbo beslemesi, kevlar destekli çelikten yapılmış uzay kafesi ve birleşik kaporta panelleriyle yarış teknolojisine uyum gösteriyordu. Pist aracı olarak düşünülmesi sebebiyle araçta konfor unsuruna rastlamak güçtü. Radyo-teyp, iç döşemeler ya da otomatik cam gibi standart kabul edilen donanımlar F40’ta yer almıyordu.
F40, 1987 senesi itibariyle en hızlı pist aracı olarak otomobil dünyasına damgasını vurdu. 0-100 km/s hızlanması ve son hızıyla üretiminden sonraki on yıl boyunca kırılamayan rekorlara imza attı. Bu parmak ısırtan performans verileri ile F40’ın süper otomobiller sınıfındaki egemenliği mutlaktı. İlk etapta araçtan sadece 279 adet üretilmesine rağmen gelen talep doğrultusunda 1300’ün üzerinden F40 sahipleriyle buluştu.
Aradan geçen 10 yılın ardından firmanın 50. kuruluş yıldönümü için bir başka süper otomobil fikri ortaya atıldı. F40 gibi tüm çıtaları yükselten bir otomobilin halefi çok daha çarpıcı olmalıydı. Firma gene Formula 1 teknolojine odaklandı ve F50 için kolları sıvadı.
Efsane doğuyor
F50’nin şasisinin temelini ön kısımları birleştiren bir karbon fiber tüp ve lastik bazlı bir yakıt tankı oluşturuyordu. Motor, şanzıman ve ön amortisörlerin birleşim noktalarıysa alüminyum malzemeden imal edildi. Otomobilin arka bölümünde ikincil bir şasi kullanılmasına gerek görülmemişti. Ön şasiye destek vermesi için motor ve şanzıman ünitelerinden yararlanıldı. Böylece arka amortisörler direkt olarak ilgili ünitelere bağlantılı olarak yerleştirilmiş oldu.
Otomobilde kullanılan her iki süspansiyon sistemi de lades kemiği formunda tasarlandı. Amortisörlere entegre edilen elektronik sönümleme sistemi yol şartlarına ve otomobilin o anki ivmelenme derecesine göre F50’nin optimum konfor seviyesinde ilerlemesini sağlıyordu. Ayrıca bu sistem sayesinde otomobilin stabilitesi ve aerodinamiği de korunmuş oluyordu. Bu teknoloji Ferrari’nin bundan sonra ürettiği 575M modeli de dahil birçok Ferrari’de kullanıldı.
F50’nin frenaj sistemi dört pistonlu alüminyum kaliperlere sahip Brembro disklerle yaratılmış. Frenlerde otomobilin safkan bir spor otomobil olması için ABS gibi herhangi bir elektronik sistem kullanılmamıştı.
Hem 288 GTO, hem de F40 turbochargerlı V8 üniteleri ile hayat buluyordu. F50 ise bu araçlardan farklı olarak 1994 senesinde geliştirilen ve 412T kodlu Formula 1 aracında da kullanılan motorun bir benzerini taşıyordu. Bu motor, ara açıcısı daha da düşürülmüş bir V12’ydi. Bu versiyonun hacmi daha yüksek tork ve hızlanma değerleri elde etmek amacıyla 4.7 litreye çıkartıldı. Motor bloğu alüminyum silindir başlarına sahipti ve dökme demirden imal edilmişti. Motorun hemen arkasında uzunlamasına yerleştirilmiş bir şanzıman bulunuyordu. Yanma odası beş supapla besleniyordu. Bunların üçü emme yaparken diğer ikisi tahliye görevini görüyordu. Kapakların daha hızlı açılıp kapanması amacıyla supaplar daha küçük boyutlarda imal edildi. Böylelikle F50 10.000 d/d’lik bir devir verisine sahip oldu.
F50’nin tasarımının altında Pininfarina imzası bulunmasına rağmen, dizaynın son hali için rüzgar tüneli testlerinin sonuçları de dikkate alındı. Kaporta özellikle karbon fiber ve kevlardan imal edildi.
Çoğu uzmanın birleştiği nokta F50 projesinin bir başarısızlık öyküsü olduğu üzerine... Ancak bu önyargı tamamen F50’nin yarışlarından uzak kalmasına ve performans verileri anlamında ağabeyi F40’tan geride olmasına dayandırılabilir. Gene de bu özel üretim Ferrari’nin, dinamik sürüş keyfi ve üstün yol tutuşuyla mükemmelin diğer adı olduğu da bir gerçek...
Teknik Özellikler
Motor hacmi: 4700 cc
Maks. Güç: 513 HP - 8500 d/d
Maks. Tork: 470 Nm – 6500 d/d
Çapxstrok: 85x69 mm
Ağırlık: 1320 kg
Uzunluk: 4480 mm
Genişlik: 1986 mm
Yükseklik: 1120 mm