tıesto
New member
- Katılım
- 13 Ocak 2006
- Mesajlar
- 12,015
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

ATATÜRK'ÜN EN NEŞELİ OLDUĞU BAYRAM; CUMHURİYET BAYRAMI..
Cumhuriyet bayramı geldi mi, daha doğrusu yaklaştı mı, köşkü büyük bir heyecan dalgası kaplardı. Hiçbir bayramda Atatürk’ün bu derece neşeli ve yerinde duramaz bir halde olduğunu görmemişimdir. Çocuklar kadar mutlu çocuklar kadar şen olurdu cumhuriyet bayramlarında.. Sanki yeniden hayata gelmiş gibi tüm sorunlardan uzaklaşır arınır, kendisini sadece bu kutsal günün anlam ve önemine verirdi. 29 Ekim geldiğinde herkesten evvel kalkar, en güzel tören giysilerini giyer, bunu yaparken de dudaklarından çok sevdiği türküleri eksik etmezdi. 1937 yılının Cumhuriyet Bayramı yaklaşırken beni çağırarak şunları söyledi;
-senden bir şey isteyeceğim Gökçen
-emredin Paşam
Cumhuriyet Bayramı törenine sen de katılacak ve mutlaka akrobasi hareketleri yapacaksın. Bunu Eskişehir’e de bildirdim ona göre hazırlan çok alçaktan uçarak halka kendini iyice göstereceksin. Halkı selamlamanı arzu ediyorum. Bak her gün gazetelerde dergilerde seninle ilgili çok güzel yazılar çıkıyor. Göğsümü kabartıyor bu yazılanlar. İyi temsil ediyorsun geleceğin havacı kızlarını…ama bu uçuşu halkın da görmesi gerekir. Seni uçağın içinde, bu tehlikeli akrobasi hareketlerini yaparken görmeleri güvenlerini artırır onların da..
-böyle bir görev benim için şeref olur Paşam
-teşekkür ederim Gökçen seni heyecanla izleyeceğim.. halkımın heyecanı ile..derhal Eskişehir’e dönerek tören için çalışmalara başladım Atatürk bana da söylediği gibi ilgililere durumu bildirmişti.. Yalnız onları düşündüren bir husus vardı. O günkü uçaklarda çok alçaktan uçmak oldukça tehlikeliydi. Nihayet altımızdaki de bir insan yapısıydı. Ancak emri veren isteği ortaya koyan Atatürk’tü. Bu nedenle görevi her ne pahasına olursa olsun yerine getirecektim bir ara arkadaşlarım dilersen bunun ne denli tehlikeli bir iş olduğunu biz münasip bir şekilde Atatürk’e duyurmaya çalışalım Gökçen dediler.
Olmaz dedim… katiyen böyle bireye müsaade edemem. Madem ki Atatürk emretti bu emri ölümüm pahasına yerine getireceğim, esasen akrobasi pilotu da değil miyim. Bunu yapamadıktan sonra bana uçucu denebilir mi?
Tören sabahı erkenden filolarla Ankara’ya geldik. Ben törene daha çok vakit olduğu için bundan yaralanarak doğruca köşke çıktım. Atatürk bahsettiğim gibi Cumhuriyet Bayramı’nın yüce sevincini yaşıyordu. Beni kucaklayıp öperek;
-Hoş geldin çocuğum dedi nasıl iyi hazırlandın mı bugünkü gösteriler bakalım?
-Hazırlandım Paşam
-Peki bir şey soracağım Gökçen yerden iyice yüksekte akrobasi hareketlerini yaparken, herhangi bir arıza olursa bu tehlikeyi kolaylıkla atlatman mümkün olur mu?
Bu soruyu niçin soruyordu içime birden bir kuşku düşmüştü.. yoksa her şeye rağmen arkadaşlarım benden habersiz kendisine bir şeyler mi söylemişlerdi? Hissiyatımı belli etmeden şu yanıtı verdim;

-Her mesleğin her zaman ve her yerde tehlikesi olabilir paşam. Yerden çok yüksekte iken de insan tehlikeyi atlatamayabilir. Bu duruma olayın oluş şekline bağlıdır.. niçin sordunuz?
Gülümsedi…
-Hiç dedi.. gece bir rüya gördüm de stadyumda gösteriler başladıktan sonra sen birden bire müthiş bir hızla yere doğru geliyordun. Uçağın kontrolünü kaybetmiştin. Ter içinde uyandım.. dur dedim uyandıktan sonra kendi kendime, bunu Gökçen’e bir sorayım. Bilirsin rüyalara pek inanmam ama…Şimdi gerçeği öğrenebilirdim..
-Dilerseniz törene katılmayayım efendim dedim böylece akrobasi de yapmamış olurum..
Derhal kaşlarını çattı;
-O ne biçim söz.. ben senin uçacağını, yere çok yaklaşarak halkımızı selamlayacağını gazetelere duyurdum. Bundan hiçbir şekilde vazgeçmene izin veremem.. hele bir rüya üzerine..
Derin bir nefes aldım rahatlamıştım. Demek ki çok sevdiğim meslektaşlarım arkadaşlarım bana ihanet etmemişlerdi. Şöyle dedim;
Dersim harekatına katılan, ülke dışındaki törenlerde bu gibi hareketleri yapan kızınızı kendi ulusunun karşısında akrobasi hareketleri yapmasına izin vermeseydiniz, bundan sonra asla uçmazdım Paşam..
Aldığı yanıttan çok memnun yanaklarımdan öperek;
-Hadi şimdi git.. dedi.. törende bana el salla bakalım..

Öğleden sonra uçağıma binerek belirlenen saatte törenin yapıldığı stadyumun üzerine geldim..havada başka uçak yoktu..akrobasi hareketleri yapmaya giriştim.. giderek alçalmaya başladım.. yere birkaç metre kadar alçalarak akrobasi hareketleri yaptığım zaman bir yandan da beni alkışlayan Gökçen Gökçen! Diye bağıran halkı selamlıyordum. Herkes coşku içindeydi. Kendi içlerinden biri göklerin kızı olarak onlara el sallıyor, en tehlikeli gördükleri hareketleri büyük bir maharetle yapabiliyordu.. nihayet sıra şeref tirübününü Atatürk’ü selamlamaya geldi. Bunun için daha da çok alçalmam gerekiyordu. Denebilir ki bunu yaparken uçağım neredeyse yere değecekti.. Atatürk ayakta duruyor ve bütün hareketlerimi bu şekilde izliyordu. Uçağı o tarafa doğru çevirerek alçaldım. Biraz daha, biraz daha alçaldım ve tam atanın önünden geçerken selamımı verdim. Bu alçalış her zamankinden daha fazla olduğu için şeref tribününde olsun, diğer taraflarda olsun oturan herkes nefeslerini keserek ayağa kalkmış gibiydiler..
Onların bu heyecanı göğsümü kabartım ve gözlerimi yaşartmıştı..
Nihayet görevimi tamamladım..
Şeref tribününe geldiğim zaman henüz tören bitmemişti. Atatürk beni kucaklayarak; teşekkür ederim çok başarılıydın. Halk seni tek başına bu tehlikeli hareketleri yaparken görünce çok heyecanlandı. Hem heyecanlandı hem de mutluluk duyarak gururlandı..aynı günün gecesi Ankara palas’ta cumhuriyet balosu vardı. Bu balolar her cumhuriyet bayramında yapıldığı için geleneksel bir hal almıştı. Atatürk beni her gittiği yere askeri üniformamla götürdü. O geceki baloya da bu kıyafetle gittim. Kendisi Ankara palasın özel bir bölümü vardı orada otururdu..Atatürk’ün özel konukları da hep bu köşede otururdu beni de yanına alırdı.. bir ara söz o günkü akrobasi gösterilerine geldi.. Atatürk salonun öbür tarafında hararetli bir konuşmaya dalan Fevzi Çakmak’ı göstererek;
“Gökçen” dedi.. mareşal Fevzi Çakmak bugün senin uçuşlarını gösterilerini baştan sonra en az benim kadar heyecanlanıp duygulanarak izledi. O da herkesi gibi bu işlere başladığın günlerden beri seninle gurur duyuyor. Bunu dersim harekatından sonra da bizzat açıklamıştı zaten şimdi git kendisiyle görüş tam sırasıdır. Ona elini öptükten sonra, kadınların resmen asker olabilmeleri için ricada bulun. Olur derse mesele kalmaz..
Atatürk’ün dediğini yaptım. Elini öptüm o da beni yanaklarımdan öperek;
-sağol evladım dedi. Cumhuriyet Bayramı’mıza yaptığın gösterilerle hem renk hem de heyecan kattın..
-sizleri mutlu edebildiğim için bendeniz de mutluyum efendim.
-Dersim harekatındaki başarıların bize gelecekte daha büyük başarılar elde edebileceğimizi ispat etmişti zaten.. gerçi o başka görev bu başka görev ama yine de ayağın yerden kesiliyor değil mi?
-Öyle efendim yalnız bir sorunum var.
-Hayır ola nedir bakalım sorunun?
-Şu kadınların da asker olmaları meselesi biliyorsunuz henüz bu konuda yasa olmadığı için benim durumum ortada Atatürk konuyu sizinle konuşmamış ve bu meselede bana yardımcı olmanızı istedi. Kadınların resmen asker olmaları ve askere alınmaları sizin vereceğiniz karara ve izine bağlı… bu yasayı çıkartacak olursanız bütün Türk kadınları size minnettar kalacaklardır.. öyle tanıdığım genç kızlar var ki bu şerefli üniformayı giyebilmek için hayatlarının en güzel yıllarını bile feda etmeye razılar..
Fevzi paşa beni dikkatle dinledikten sonra;
-Duygularını çok güzel bir şekilde ifade ettin gökçen.. Türk kızlarının asker olmak isteyişlerini, bu şerefli üniformayı taşımaktan büyük bir gurur duyacaklarını ben de biliyorum. Ama hayır bunu sakın benden isteme yavrum.. çünkü ben kızlarımızın kadınlarımızın asker olmalarına asla razı değilim… bir milletin var olması, o milletin kadınlarının yaşaması ile mümkün olur ancak..
Bu sözleri işitince ağlayacak hale gelmiştim..konu burada kapanıyordu artık..çünkü çok iyi biliyordum ki Atatürk’ün mareşale saygısı sonsuzdur.Atatürk önerinin direk Fevzi Çakmak’tan gelmesini istiyordu.. bunun içinde beni onun yanına göndermişti.
Elini öpüp yanından uzaklaştım. Buz gibi olmuştu vücudum..Atatürk beni yanındaki sandalyeye oturtarak;
-Mareşal’i ikna edemedin mi Gökçen? Diye sordu
-Hayır dedim.. kendileri kadınların asker olmalarına asla müsaade etmeyeceklerini,edemeyeceklerini söylediler.
-Niçin istemiyormuş bunu?
-Çünkü ona göre bir milletin var olması o milletin kadınlarının yaşaması ile mümkün olurmuş..
Atatürk gülümseyerek beni teselli etmeye çalıştı;
-Üzüntünü anlıyorum.. unutma ki kendisi genelkurmay başkanımızdır. Görüşlerine fikir ve düşüncelerine saygı duymaya mecburuz.. ama böyle harap olmana gerek yok Gökçen.. bir gün gelecek mareşal da Türk kadınlarının asker olmalarını isteyecektir..
-Bunu siz arzu etseydiniz..
-Ben elbette ki arzu ediyorum çocuğum. Hele böyle bir cumhuriyet bayramı gecesinde karara varabilseydik..çok ta mutlu olacaktım.. fakat Mareşal’i kırmayalım… biraz sabredelim. Ben Türk kadınlarının, Türk kızlarının askerlik mesleğinde de her alanda olduğu gibi başarılı olacağına içtenlikle inanıyorum…
Kaynak; SABİHA GÖKÇEN-ATATÜRK’ÜN İZİNDE BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ..