28 Şubat Süreci Nedir?

TraFoo

Banned
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
2,032
Reaction score
0
Puanları
0
thumbnail.php

28 Şubat Süreci Nedir?

Pazarları bu köşemde aslında eski zamanları, eskiye ait anılarımı yazmak isterim. Ancak güncel gelişmeler sürecinde daha yakın tarihimize ait gerçekleri de hatırlatmak gerekiyor. Çünkü işler öyle karıştı, karıştırıldı ki neyin ne olduğu anlaşılmaz oldu... Mesela eski “darbeler” ve eski askeri müdahaleler... Önce cunta “darbesi” ile “emir komuta zinciri” içinde yapılmış müdahaleleri, mesela 12 Eylül Müdahalesini ayırmak ve bu müdahaleyi gerekli kılan zorunlu sebepleri, müdahaleden sonra yapılan vahim yanlışlık ve aşırılıklardan ayırmak gerekiyor...
27 Mayıs kaçınılmazdı
27 Mayıs darbesi özetle; siyasi tahrikler, yalan iddialar ve söylentiler sonucu ve öte taraftan zamanın DP iktidarının aymazlığı ve hataları yüzünden kaçınılmaz olmuştu. Ama sonra olanlar, düzmece yargılamalarla çığırından çıktı ve cadı kazanından bugün acısını çektiğimiz musibetler, mesela APO ve PKK çıktı...

12 Eylül müdahalesi de her gün çatışma ve terörden onlarca insanımızın öldürülmesi ve iç savaş tehlikesi karşısında kaçınılmaz olmuştu ama sonra askeri idare büyük yanlışlıklar, haksızlıklar yaptı. Gerçek teröristlerle Ülkücüler aynı kefeye kondular ve hapishanelerde, mahkemelerde birlikte eziyet çektiler... Bu travmalar bugün Orduyu etkisiz hale getirmek için “ibret” olarak kulanılıyor.

28 Şubat’a gelince
Ama 28 Şubat süreci bunlardan başkaydı ve hatırlatmak gerekiyor... Aslında 12 Eylül müdahalesi yapılmasaydı ne olurdu sorusu gibi, 28 Şubat “balans ayarı” yapılmasaydı ne olurdu?.. Yıllar sonra bugün getirildiğimiz yerde olurduk!

Bugün de “gemi azıya alan” gericiler, TSK’nın o zamanki tehlikeli gidişata engel olmasını, kara bir sayfa olarak göstermek peşindeler. Önceki gece “mâlumdan malum”, “fasıl heyeti” mensubu Fehmi Koru, Kanal 24’ün özel programını sunarken “Şimdi bu olayların tekerrür etmemesi sürecini yaşamaktayız” dedi ve böylelikle de kendisini ve R.T. Erdoğan’ı ele verdi. Murad ettiği bu süreç, “Ergenekon süreci!”
Bu süreçte ülkeyi irticadan kurtaran, 28 Şubat 1997 sürecinin intikamı alınmak isteniyor. Ve Erdoğan’ın deyimiyle bu süreçte “sonuna kadar” gidilecek!
Gerçekleri hatırlayalım: Refah Partisi, 1995 genel seçimlerinden az farkla da olsa ikinci DYP ve üçüncü olan ANAP’ın önünde birinci parti olarak çıkmış iktidarı ele geçirmişti. Lideri Necmettin Erbakan özledikleri rejim “kanlı mı olacak kansız mı” derken ve “kadayıfın altını kızartırken”, 28 Haziran 1996’da T.C. Başbakanı olmuş, 8 Temmuz’da güvenoyu almış, “irtica kadayıfının altı” kansız demokrasiyle “kızarmaya” başlamıştı.
1997 yılında 28 Şubat Müdahalesini gerektiren olayları, kısaca hatırlatalım:
Çadır unutuldu mu?
Başbakan Erbakan’ın İslam Birliği cümlesinden ziyaret ettiği Libya’da, Kaddafi’nin çadırda sarf ettiği ağır sözlerine karşılık vermeden muhatap olması... (Hatırlatalım; şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, o zaman Refahlı olarak “çadırda”, konu mankeni idi.)
Sarıklı, cüppeli, poturlu, tarikat şeyhlerinin, Başbakanlık konutunda iftar yemeğine katılmaları. Ve bir sürü diğer ayak sesleri... Taksim ve Çankaya’ya cami yapılması, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi teşebbüsleri. Laikliğin tartışmaya açılması... Ve iki önemli olay; İstanbul’da RP’li Sultanbeyli’de ilçeye Atatürk heykeli dikilmesini isteyen 2. Mekanize Piyade Tugayı Komutanı Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu’na karşı, Belediye Başkanı Nabi Koçak’ın buna engel olması. (Sonunda Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu, belediyeye rağmen Sultanbeyli’ye Atatürk heykelini dikti.) 30 Ocak 1997’de Sincan Belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın sahneye koydurduğu cihad oyunu! Ve bunun üzerine 5 Şubat’ta Sincan’da tankların ve zırhlı araçların anlamlı “geçişleri”.
Ve karar
28 Şubat 1997’deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararlarda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB’e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran Kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri köktencilere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu. Böylelikle 28 Şubat süreci başlamış oldu... Neticede Erbakan ve Hükümeti, 30 Haziran 1997’de istifa etmek zorunda kaldılar!
Adına ne derseniz deyin; “balans ayarı”, “post-modern darbe”, “andıç”, bu hareket T.C.’yi büyük bir felaketin eşiğinden döndürmüştü. En sonda sorulacak ve cevaplanması gereken soru şudur; 28 Şubat Müdahalesi yapılmasaydı ne olurdu ve Türkiye nerede olurdu?

ATATÜRK DİYOR Kİ
Arkadaşlar! Devrimimiz Türkiye’nin yüzyıllar için
mutluluğunu üstlenmiştir. Bize düşen onu kavrayarak
ve takdir ederek çalışmaktır

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Tarihten Dersler:28 Şubat Süreci Nedir?-Altemur KILIÇ
 
Ne değildir ? dense daha iyi olurmuş. 28 şubatın ne olduğunu ben açıklayayım.


Laiklik elden gidiyordu, askerler laikliği Ankara Mamak'tan ve Sincan'a kadar tank turu atarak kurtardılar, Tr ekonomisi parlak döneminde daha çok parlaması için alt üst edildi, başörtülülerin başındakiler çok rahatsız edici olduğu için polisler tarafından çekiştirilip kadınların başı açıldı, böylece irtica önlenmiş oldu, özgürlükler geldi ülkemize. Üniversiteler rahatladı. Tam süper oldu.


(!)
 
TÜRKİYE'de bundan 10 yıl önce 28 Şubat olayını yaşamıştık. Başbakan Necmettin Erbakan ve yardımcısı Tansu Çiller idi! Ülke felakete sürükleniyordu.
Tarikatçılar almış başını gidiyor, Başbakanlık Konutu'nda cüppeli sarıklı tarikat şeyhlerine yemekler veriliyor, Sincan'da bayan gazeteciler dayak yiyordu.
Devletin başkentinde düzenlenen gecelerde şeriat propagandası yapılıyor ve bu gecelere İran Büyükelçisi de katılıyordu.
Türkiye nereye sürükleniyordu? Bu konuya uzun uzun girmenin gereği yok. Olanları herkes biliyor. Bilmeyenler, o günleri yaşamamış olanlar da internetten öğrenebilir.
Bugün AKP milletvekili, hatta bakan olan birileri de o dönemde bu eylemlerin tam göbeğinde yer alıyordu.
Askerler devreye girdi. Olayların yaşandığı Sincan'da tanklar caddelere çıktı. Genelkurmay'da gazetecilere, yargı mensuplarına ve çeşitli kuruluşlara brifingler verildi, felaketin boyutları açık açık anlatıldı.
Şimdi İslamcı basın ve onların işbirlikçisi olan entel-aydın (!) kesim, tekerlerine çomak sokan 28 Şubat'a yazılarında ve yayınlarında sövüyorlar.
İtirafçılar türedi! İçlerinde emekli TSK ve yargı mensupları var. O dönemde nasıl baskı yaşadıklarını anlatıyorlar! İslamcı basında isimleri bir gün olsun yer bulsun diye, bülbül gibi şakıyorlar! O gün suspus olmuş, hatta askerlere yağ çeken gazeteciler şimdi her biri aslan kesildi!
Asker ve siviller, Türkiye'nin yurtsever, Atatürkçü kişi ve kurumları o aşamada ne yapacaktı? Olanları 'demokrasi uğruna' (!) seyretmekle mi yetinecekti?
Ülkemiz bu geri ve çağdışı kafaların eline mi kalacaktı? Türkiye yeniden yüzlerce yıl gerilere, karanlığa mı sürüklenecekti?
Necmettin Erbakan'la yardımcısı Tansu Çiller'in insafına, başbakanlık pazarlığına, karanlığa mı terk edilecekti?
Türkiye o dönemde PKK terörü ile boğuşuyordu. Başımıza bir de irtica terörü çıkarılmıştı...
Ve bunlara çanak tutanlar, göz yumanlar, görmezden gelenler, ne yazık ki ülkemizi yönetiyordu.
Evet, askerler devreye girdi. Hiç silah kullanılmadan bu gidişe son verildi.
Çok da iyi oldu.
Başbakan şimdi yaptığı Meclis konuşmalarında isim vermeden bu süreci başlatan askerleri eleştiriyor... 'Cumhuriyetin sahibi cumhurdur' gibi laflar edip 'siz karışmayın' demeye getiriyor. Hiç kimse konuşmayacak, onların işine hiç kimse karışmayacak ve istedikleri gibi at oynatacaklar.
Sen her alanda hezimete uğrayacaksın, vatandaşı aç ve işsiz bırakacaksın, şeriat özlemlerine göz yumacaksın, Abdullah Öcalan'ı İmralı'dan özgürce konuşturacaksın ve sana hiç kimse karışmayacak, seni hiç kimse eleştirmeyecek! .. Hatta seni eleştiren medya kuruluşlarının, gazetecilerin, siyasetçilerin, işadamlarının üzerine devlet gücünü kullanarak gideceksin, banka hesaplarına gireceksin, onlar 'Üzerine maliyeci gönderip defterlerini inceletirim, hesaplarını ortaya dökerim haaa' diye açıktan tehdit edilecek! .. Var mı böyle bir şey?
Bazı şeyleri hiç kimse unutmasın. Bundan 10 yıl önce yaşadığımız 28 Şubat süreci sadece askerin işi değildir. Asker ağırlığını koymuştu. Ama arkasında Türkiye'nin yurtsever sivil güçleri, kurum ve kişileri vardı.
Milyonlarca insanımız o girişimlerin destekçisi idi. Karanlık güçler, dönekler, enteller, aydın (!) geçinenler hariç!
O süreç onlara 'dur' demişti ve durmak zorunda kalmışlardı.
Şimdi yine palazlandılar! 28 Şubat bahanesiyle Türk ordusunu aşağılamaya kalkışıyorlar, kin ve nefretlerini kusuyorlar.
Her karanlık gecenin bir sabahı olduğunu unutuyorlar.
 
Ne değildir ? dense daha iyi olurmuş. 28 şubatın ne olduğunu ben açıklayayım.


Laiklik elden gidiyordu, askerler laikliği Ankara Mamak'tan ve Sincan'a kadar tank turu atarak kurtardılar, Tr ekonomisi parlak döneminde daha çok parlaması için alt üst edildi, başörtülülerin başındakiler çok rahatsız edici olduğu için polisler tarafından çekiştirilip kadınların başı açıldı, böylece irtica önlenmiş oldu, özgürlükler geldi ülkemize. Üniversiteler rahatladı. Tam süper oldu.


(!)

bir yanlışını düzelteyim tanklar mamktan çıkıp sincana gelmedi.

etimesguttaki zırhlı birliklerden çıkıp yenikenteteki tattbikat alanına gitti.

etimesguttan yenikente gitmek isterseniz sincandan geçmek zorundasınızdır.
 
Refah yol hükümeti sonrası ülke kötüye gitti asıl ekonomik kriz vs
Yukarıda yazmıs olduklarınız Ergenekoncuların koltuklarını kurtarmak için uydurdukları ...
Bu kadar saf olmayın
 
Geri
Üst