“Nerede hata yaptık” diyebilmek!

MG_eVİL

New member
Katılım
20 May 2008
Mesajlar
3,623
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Sevsenizde sevmesenizde sonuna kadar Atatürk ve fi
Kısa süre önce, şehirlerde olaylar artıp sokaklar savaş meydanına döndüğü sırada “Türkiye teröre teslim” diye yazdığımda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Bir bayan yazar” diye tarif ederek (ben de ona “bir AKP’li siyasetçi işte” mi demeliyim acaba) bu başlığa pek kızdığını belli etmiş “Dağlıca ve Aktütün saldırılarını unuttular mı” demişti. Oysa hayır, unutulacak gibi değiller, biz unutmadığımız gibi bizden sonraki gençler, hatta onlardan sonraki kuşaklar (çocuklar) bile hatırlıyor. Ama onlar sözüm ona “korunması çok zor” dedikleri sınır karakolu saldırılarıydı. “Kalleşlik” açısından Tokat saldırısı veya şehir terörlerinden farkı yoktu ama “şehirlerde güvenliğin sağlanması”na “korunması zor” gibi bir mazeret türetmeye de iktidarların hakkı yoktu. Hele de iktidarı sınır illerinde bile “sıfır terörle” teslim alanların...

PKK liderlerinden Karayılan, açılım sürecinde hükümetin muhatabı durumunda olan ve yapılan tüm anketlerde çıkan sonuçların aksine kendini Kürtlerin temsilcisi gibi empoze eden DTP’nin PKK ile paralel çalışması, aynı söylem ve eylemleri paylaşması üzerine fütursuzca: “İsteklerimiz kabul edilmezse şehirler savaş alanına döner” demişti. Nitekim döndü... (Şimdi Öcalan da yurtdışında İmralı’dan özgürce göndermeyi sürdürdüğü mesajlarla “Ben Kürtlerin lideriyim” diye tanıtıyor kendini, birkaç aya kalmaz benimsetir bunu AB’ye.)

Bu durumda Başbakan’ın ve hükümetinin durup “Nerede hata yaptık” diye düşünecek yerde, azılı terör örgütünün ve lideri Öcalan’ın Türkiye’ye zarar vermelerini önleyecek yerde hâlâ “baştan beri doğru uyarılar yapmakta olan” muhalefet partilerini hakaretlerle suçlamaları, Tokat’taki saldırıyı üstlenen PKK terör örgütünü koruyor anlamına gelecek garip açıklamaları sürdürmeleri kabul edilir şey değildir.

Bülent Arınç (açılımla ilişkilendirilecek diye) kabul etmese de ülkenin şehirleri savaş alanına çevrilmiş durumda... Bunlar söyledikleri gibi “lokal olayların abartılması” değildir, o noktanın çoktan aşıldığı ortada...

“SAVAŞ”I GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYORLAR

Tokat’taki hain saldırı gibi bu olaylara da “provokasyon” deyip geçmek hem abesle iştigal hem de zaman kaybı olacaktır. Haydi bir ikisine bu hava verildi diyelim, terörist yandaşlarının bu yakıp yıkma ve polise, işyerlerine, araçlara saldırma, Türk bayraklarını indirme olaylarına halkın cevap vermesi tek bir yerde olmuyor ki İstanbul’dan Şanlıurfa’ya, Muş’a kadar birçok yerde artık silahı, döner bıçağını kapanlar saldırganlara karşılık veriyor. İşte Muş; sonunda bir dükkandan açılan ateşle 2 kişi öldü, 8 kişi yaralandı. İktidar partisi muhalefete girişeceğine, yaptığı hataları ortaya koyup topluca çözüm aramak için ne bekliyor?

DTP ve onu destekleyenler Türkiye’de Türkler ve Kürtler arasında bir savaş varmış havasını baştan beri yaymaya çalışıyorlar. Mesele, aynen Ermeni soykırım iddiasında olduğu gibi tekrarlaya tekrarlaya dünyanın buna inandırılmasıdır. 25 yıldır şehit acılarıyla yanan bu millet Türk-Kürt diye birbirine düşürülemedi, şimdi PKK’nın alçak planlarıyla düşman hale getiriliyor, ortada bir savaş olduğu empoze ediliyor ve birileri de sırf çıkarları uğruna (bazıları ise çıkar+cehaletle) buna destek veriyor.

HÂLÂ PKK VE ÖCALAN!

DTP eski Genel Başkanı Ahmet Türk; hükümete, siyasi partilere, devletin bütününe seslendiğini belirterek; “Bu ülkede barışı sağlamak zorundasınız, bu ülkede dökülen her damla kandan siz sorumlusunuz. Bunları söylerken Kürtlere de çağrı yapıyorum” diyor. Arkadan “Kürtlerin barış talepleri görmezden gelindi. Sistem Kürtleri kucaklamış olsaydı....” benzeri sözler sarfediyor.

Hayır, gerçek bu değil, Ahmet Türk gerçeği söylemiyor. Eksikler olabilir ama kendileri Güneydoğu’nun öncelikli isteği olan “aş ve iş”ten, “kalkınma”dan filan hiç söz etmediler. Yoksulluk, ihmal birçok bölgenin de sorunu, o başka mesele... Devlet Türk-Kürt ayırımı yapmadan her vatandaşına eşit haklar tanıyor. Bugün birçok sahil bölgesinde de, İstanbul’da da iş yerleri Kürt kökenli vatandaşlarla dolu. Siyasi partilerde onlar da var.

Ahmet Türk’ün “barış talebi” dediği şey ise, artık açık konuşsun “Öcalan’ın ve PKK’nın tümüyle affı, hatta siyaset yapması ve özerk bölge”. Kucaklamaktan da bunu kastediyor, “Rüyamız özgürlük rüyası” sözüyle de... Ve örneğin Aysel Tuğluk hâlâ Diyarbakır’da Ahmet Türk’le birlikte yaptığı son konuşmada: “PKK’yı ve sayın Öcalan’ı dikkate almadan bu sorunu çözemezsiniz” demedi mi? Nerede kaldı Türk’ün ondan önce söylediği “Biz her zaman çözümü parlamento da aradık” sözleri?

Dökülen kanlara gelince; bu kanlardan bütün partiler değil sadece “bazıları” sorumlu, Kürt halkı değil sadece terör örgütü ve ona destek verenler, belediye başkanlarını bile PKK’nın isteğiyle seçenler sorumlu.

Suçu başkalarının üstüne yıkmak son günlerde moda oldu ama bu kadarına da Türk olsun, Kürt olsun aklı olan hiç kimse inanmaz, değil mi?

..::RUHAT MENGİ::..
 
Ahmet Türk’ün “barış talebi” dediği şey ise, artık açık konuşsun “Öcalan’ın ve PKK’nın tümüyle affı, hatta siyaset yapması ve özerk bölge”. Kucaklamaktan da bunu kastediyor, “Rüyamız özgürlük rüyası” sözüyle de... Ve örneğin Aysel Tuğluk hâlâ Diyarbakır’da Ahmet Türk’le birlikte yaptığı son konuşmada: “PKK’yı ve sayın Öcalan’ı dikkate almadan bu sorunu çözemezsiniz” demedi mi? Nerede kaldı Türk’ün ondan önce söylediği “Biz her zaman çözümü parlamento da aradık” sözleri?

Yazıda en sevdiğim bölüm.Teşekkürler
 
Geri
Üst