- Katılım
- 16 Ara 2006
- Mesajlar
- 7,939
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Çanakkale Savaşı'nda kadın nişancı da varmış
'Kadının adı', üzerinden 92 yıl geçtikten sonra Çanakkale Savaşları'nda ortaya çıktı. Bu yöndeki iddiaların biri, kadınların da Gelibolu'da Mehmetçiklerle birlikte savaştığı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. A. Mete Tunçoku, iddiasına dayanak olarak gösterdiği örneklerden biri Avustralyalı er J.C. Davies'in annesine yazdıkları.
Yazı şöyle:
Mısır'da yayımlanan bir gazetede çıkan asker mektubu şöyle:
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya da Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın Çanakkale'de görev yapan tek kadın gazeteci olduğunu söyledi. (dha, aa)
Çanakkale Savaşları'nda
“Keskin Nişancı Türk Kadınları”
Efsanesi
Birinci Dünya Savaşı’nın Çanakkale cephesi, savaşın ilk cephelerinden biri olmaktan başka, bir de “zorunlulukların yarattığı icatlar”ın denendiği bir cepheydi... Savaş alanının birkaç kilometrekarelik bir arazi içinde sıkışıp kalması, bu alanın çok sert olan coğrafi ve fiziksel özellikleri, özellikle Türk tarafının araç-gereç ve mühimmat eksikliği, burada savaşan insanları “ellerine geçen herşeyle savaşma”ya itmişti...
Örneğin; savaşın ilk günlerinde işgalci güçlerin ellerinde el bombası azdı. Türkler ise, hayli yedekli olan Almanya’da Fransız yapımı el bombalarını sık kullanıyorlardı. Özellikle Anzac’lar, yakın siper savaşlarının yaşandığı Anzac bölgesinde bu silahtan çok zarar görünce, kendi el bombalarını yapmaya başladılar; boşalmış konserve kutuları topluyor ve daha sonra içine patlayıcı, çivi ve metal parçaları koyarak el bombası yapıyorlardı.
Bir diğer örnek lağımcılıktı... Türk ordusunda çok eski tarihlerden beri bulunan lağımcı sınıfı, o güne kadar sadece kalelere taarruzlarda kullanılmıştı. Arıburnu’nda ise, arazi engebeli, yarlar ve vadilerle bezeliydi. Siperler birbirine çok yakın olduğu için hücum etmek de güçleşmişti. Dolayısıyla, toprakta tüneller açılarak karşı siperlerin altına kadar gitme ve oraya büyük miktarda patlayıcı yerleştirilerek düşman siperini havaya uçurup ele geçirme düşünüldü.
İlk uygulama da 5. Tümen'in Bombasırtı’ndaki 14. Alay’ın cephesinde 28 Mayıs’ta yapılmıştı. Ancak, özellikle çoğu madenci olan Anzac askerleri, mukabil lağımlarla Türkler’e karşılık vermekte gecikmedi. Türk güçleri, istihkamcıların (lağımcı) yanısıra, Zonguldak’ta kömür ocaklarında çalışmış gençleri de toplayarak lağım çarpışmalarının yaşandığı siperlere sevketti. Seddülbahir cephesinde bu tür çarpışmalara Alman istihkamcıları da katıldılar... Türkler lağımları kazma-kürekle açarken, düşman hayli modern kazı gereçleri kullanıyordu. Böylece, iki taraf arasında büyük kayba yol açan bir “lağım savaşı” başladı ve savaşın son günü bile lağım patlatıldı.
Türkler, lağım çalışmalarında zamanla, düşman ölülerinden veya zaptedilen siperlerden ele geçen İngiliz veya Avustralya malı siper kazma araçlarını kullanmaya başladılar. Avustralya lağım makinesi, Anzac’ta kullanılması için Prof. Edgeworth David ve E.W. Skeats tarafından geliştirilmişti, ama ancak çarpışmaların sonuna yetişebildi. Araç da sadece Fransa’da ve savaş alanında bir “ilk” olarak kullanıldı.
'Kadının adı', üzerinden 92 yıl geçtikten sonra Çanakkale Savaşları'nda ortaya çıktı. Bu yöndeki iddiaların biri, kadınların da Gelibolu'da Mehmetçiklerle birlikte savaştığı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. A. Mete Tunçoku, iddiasına dayanak olarak gösterdiği örneklerden biri Avustralyalı er J.C. Davies'in annesine yazdıkları.
Yazı şöyle:
Kod:
"Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915'te keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Çok adamımızı vurdu ama sonra onun da vurulmasına gene de üzüldüm."
Mısır'da yayımlanan bir gazetede çıkan asker mektubu şöyle:
Kod:
"15 Ağustos 1915'te bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Pusudaki keskin nişancı Türk kadınların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi... Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaçlara uyum sağlamışlar."
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya da Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın Çanakkale'de görev yapan tek kadın gazeteci olduğunu söyledi. (dha, aa)
Çanakkale Savaşları'nda
“Keskin Nişancı Türk Kadınları”
Efsanesi
Birinci Dünya Savaşı’nın Çanakkale cephesi, savaşın ilk cephelerinden biri olmaktan başka, bir de “zorunlulukların yarattığı icatlar”ın denendiği bir cepheydi... Savaş alanının birkaç kilometrekarelik bir arazi içinde sıkışıp kalması, bu alanın çok sert olan coğrafi ve fiziksel özellikleri, özellikle Türk tarafının araç-gereç ve mühimmat eksikliği, burada savaşan insanları “ellerine geçen herşeyle savaşma”ya itmişti...
Örneğin; savaşın ilk günlerinde işgalci güçlerin ellerinde el bombası azdı. Türkler ise, hayli yedekli olan Almanya’da Fransız yapımı el bombalarını sık kullanıyorlardı. Özellikle Anzac’lar, yakın siper savaşlarının yaşandığı Anzac bölgesinde bu silahtan çok zarar görünce, kendi el bombalarını yapmaya başladılar; boşalmış konserve kutuları topluyor ve daha sonra içine patlayıcı, çivi ve metal parçaları koyarak el bombası yapıyorlardı.
Bir diğer örnek lağımcılıktı... Türk ordusunda çok eski tarihlerden beri bulunan lağımcı sınıfı, o güne kadar sadece kalelere taarruzlarda kullanılmıştı. Arıburnu’nda ise, arazi engebeli, yarlar ve vadilerle bezeliydi. Siperler birbirine çok yakın olduğu için hücum etmek de güçleşmişti. Dolayısıyla, toprakta tüneller açılarak karşı siperlerin altına kadar gitme ve oraya büyük miktarda patlayıcı yerleştirilerek düşman siperini havaya uçurup ele geçirme düşünüldü.
İlk uygulama da 5. Tümen'in Bombasırtı’ndaki 14. Alay’ın cephesinde 28 Mayıs’ta yapılmıştı. Ancak, özellikle çoğu madenci olan Anzac askerleri, mukabil lağımlarla Türkler’e karşılık vermekte gecikmedi. Türk güçleri, istihkamcıların (lağımcı) yanısıra, Zonguldak’ta kömür ocaklarında çalışmış gençleri de toplayarak lağım çarpışmalarının yaşandığı siperlere sevketti. Seddülbahir cephesinde bu tür çarpışmalara Alman istihkamcıları da katıldılar... Türkler lağımları kazma-kürekle açarken, düşman hayli modern kazı gereçleri kullanıyordu. Böylece, iki taraf arasında büyük kayba yol açan bir “lağım savaşı” başladı ve savaşın son günü bile lağım patlatıldı.
Türkler, lağım çalışmalarında zamanla, düşman ölülerinden veya zaptedilen siperlerden ele geçen İngiliz veya Avustralya malı siper kazma araçlarını kullanmaya başladılar. Avustralya lağım makinesi, Anzac’ta kullanılması için Prof. Edgeworth David ve E.W. Skeats tarafından geliştirilmişti, ama ancak çarpışmaların sonuna yetişebildi. Araç da sadece Fransa’da ve savaş alanında bir “ilk” olarak kullanıldı.