MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bildiğiniz gibi “fotokopi belge” üzerine tartışarak haftalar kaybetti ülke... En önemli sorunlar; ekonomi, işsizlik, yolsuzluklar, ülkede can güvenliğinin sağlanamaması gibi konular kenara itildi ve “belge değeri olmadığı” daha sonra yerli/yabancı uzman kuruluşlar tarafından açıklanan fotokopi tartışıldı.
Bu fotokopi üzerinden hükümet üyeleri ile hükümete en az “kendisi kadar yakın medya” kesiminin aralıksız olarak Genelkurmay’ı suçladığı ve fotokopiye “gerçekliği kabul edilmiş belge” muamelesi yaptığı görüldü.
Sonra o konu kapandı bu kez içeriği bilinmeyen “Kürt açılımı” gündeme geldi. Topluma açılmayan açılımın bir bölümü “PKK’lıların dönüşü” ile anlaşılmıştı ki karşılama töreni ve DTP-PKK söylemleriyle toplumdaki gerginliğin had safhaya çıktığı gün “fotokopi belgenin ıslak imzalısı” ile bunu gönderdiği iddia edilen subayın ihbar mektubu yine iktidara iktidardan bile yakın medyanın manşetlerine ve savcıya geldi.
Olay yargıdaydı, belgenin gerçek olup olmadığı yargı tarafından açıklanmamıştı, “ülkesini ve ordusunu çok sevdiğini söyleyerek” ihbarı yapan subay her nedense ortaya çıkamıyordu, onun için de uzmanların hepsi mektubun içeriğine, üslubuna bakarak “acaba gerçek mi, acaba kim yazmış olabilir, nasıl oluyor da ihbarcı bulunamıyor” gibi sorulara cevap aramaktaydı. Ama yine aynen fotokopi belgede yapıldığı gibi (başta Taraf) birçok gazete, birçok köşe yazarı, AKP’li birçok siyasetçi, Başbakan Yardımcısı ve Başbakan yargı kararını beklemeye gerek duymadan onun yerine kararı verdiler.
“Ordunun tasfiyesi”ni istemeye kadar gitti iş...
Savcılar “Biz Dursun Çiçek’i çağırmadık” açıklaması yapmalarına rağmen “sanki çağrılmış da kaçıyor” veya “Genelkurmay göndermiyor” havası yaratılarak, ona ve İlker Başbuğ’a çağrılar yapıldı.
BELGE NEDEN GÖNDERİLMEDİ?
Dün Genelkurmay basına açıklama yaparak; “Yargıdan, savcıdan, mahkemelerden gelen her sorunun, her çağrının anında cevaplandığını, çağrılan herkesin gönderildiğini” bildirdi. Bu arada; “hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmayan, suç işledikleri sabit olmayan kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesini, evrensel hukuk kurallarının çiğnenmesini üzüntüyle izlemekte olduklarını” söyleyerek çok önemli bir noktayı da vurguladı:
“3 defa istenmesine rağmen, var olduğu iddia edilen ıslak imzalı belge henüz askerî savcılığa gönderilmemiş, bu nedenle tekrar istenmiştir...”
Şimdi; Türkiye’yi sallayan, her seferinde gündemi alt üst eden, Kürt açılımını ve terör örgütünün devlete çektiği ültimatomları, en ciddi dış politika sorunlarını bile ikinci plana iten “ıslak imzalı belge” iddiası eğer gerçekse ve Adli Tıp’ta özel ekiple çıkan kararın güvenirliliği kesin ise “TSK’ya neden gönderilmiyor” sorusunu sormaz mısınız?
7 yıldır iktidarda olan bir partinin devamlı olarak “darbe yapacaklar, birileri milletin iradesine karşı çıkıyor ama biz boyun eğmeyiz, biz varken hukukun üstünlüğü... Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye sızlanması, meçhul birilerini suçlaması, devamlı mağdur görünmesi ve zaten ağır baskılar yaşanırken toplumu bir de sürekli “darbe psikolojisi” altında tutması önemlidir.
Bunlar yapılırken, haftalardır sürdürülen tartışmaya neden olan belgeyi göndermeme konusunda yapılan ısrar çok önemlidir. İddialar önce ortaya atılıyor; çağrılar, manşetler, suçlamalar ve sonra “geri çekilme” dönemi başlıyor. Yine öyle olmasın?
..::RUHAT MENGİ::..
Bu fotokopi üzerinden hükümet üyeleri ile hükümete en az “kendisi kadar yakın medya” kesiminin aralıksız olarak Genelkurmay’ı suçladığı ve fotokopiye “gerçekliği kabul edilmiş belge” muamelesi yaptığı görüldü.
Sonra o konu kapandı bu kez içeriği bilinmeyen “Kürt açılımı” gündeme geldi. Topluma açılmayan açılımın bir bölümü “PKK’lıların dönüşü” ile anlaşılmıştı ki karşılama töreni ve DTP-PKK söylemleriyle toplumdaki gerginliğin had safhaya çıktığı gün “fotokopi belgenin ıslak imzalısı” ile bunu gönderdiği iddia edilen subayın ihbar mektubu yine iktidara iktidardan bile yakın medyanın manşetlerine ve savcıya geldi.
Olay yargıdaydı, belgenin gerçek olup olmadığı yargı tarafından açıklanmamıştı, “ülkesini ve ordusunu çok sevdiğini söyleyerek” ihbarı yapan subay her nedense ortaya çıkamıyordu, onun için de uzmanların hepsi mektubun içeriğine, üslubuna bakarak “acaba gerçek mi, acaba kim yazmış olabilir, nasıl oluyor da ihbarcı bulunamıyor” gibi sorulara cevap aramaktaydı. Ama yine aynen fotokopi belgede yapıldığı gibi (başta Taraf) birçok gazete, birçok köşe yazarı, AKP’li birçok siyasetçi, Başbakan Yardımcısı ve Başbakan yargı kararını beklemeye gerek duymadan onun yerine kararı verdiler.
“Ordunun tasfiyesi”ni istemeye kadar gitti iş...
Savcılar “Biz Dursun Çiçek’i çağırmadık” açıklaması yapmalarına rağmen “sanki çağrılmış da kaçıyor” veya “Genelkurmay göndermiyor” havası yaratılarak, ona ve İlker Başbuğ’a çağrılar yapıldı.
BELGE NEDEN GÖNDERİLMEDİ?
Dün Genelkurmay basına açıklama yaparak; “Yargıdan, savcıdan, mahkemelerden gelen her sorunun, her çağrının anında cevaplandığını, çağrılan herkesin gönderildiğini” bildirdi. Bu arada; “hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmayan, suç işledikleri sabit olmayan kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesini, evrensel hukuk kurallarının çiğnenmesini üzüntüyle izlemekte olduklarını” söyleyerek çok önemli bir noktayı da vurguladı:
“3 defa istenmesine rağmen, var olduğu iddia edilen ıslak imzalı belge henüz askerî savcılığa gönderilmemiş, bu nedenle tekrar istenmiştir...”
Şimdi; Türkiye’yi sallayan, her seferinde gündemi alt üst eden, Kürt açılımını ve terör örgütünün devlete çektiği ültimatomları, en ciddi dış politika sorunlarını bile ikinci plana iten “ıslak imzalı belge” iddiası eğer gerçekse ve Adli Tıp’ta özel ekiple çıkan kararın güvenirliliği kesin ise “TSK’ya neden gönderilmiyor” sorusunu sormaz mısınız?
7 yıldır iktidarda olan bir partinin devamlı olarak “darbe yapacaklar, birileri milletin iradesine karşı çıkıyor ama biz boyun eğmeyiz, biz varken hukukun üstünlüğü... Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye sızlanması, meçhul birilerini suçlaması, devamlı mağdur görünmesi ve zaten ağır baskılar yaşanırken toplumu bir de sürekli “darbe psikolojisi” altında tutması önemlidir.
Bunlar yapılırken, haftalardır sürdürülen tartışmaya neden olan belgeyi göndermeme konusunda yapılan ısrar çok önemlidir. İddialar önce ortaya atılıyor; çağrılar, manşetler, suçlamalar ve sonra “geri çekilme” dönemi başlıyor. Yine öyle olmasın?
..::RUHAT MENGİ::..