- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Öğrencilik yıllarımda Brigitte Bardot’nun “Ve Allah Kadını Yarattı” filmi adeta Türkiye’ye damgasını vurmuştu. Brigitte’in atkuyruğu sapsarı saçları omuzundan beline sarkardı. Bardot, genç kızların maskotu gibiydi. Bağlayıp omuzundan sarkıttığı saçları Türk filmlerine, Turhan Selçuk’un, Bedri Koraman’ın karikatürlerine model olmuştu.
Saçlar sevgiyi, güzelliği, heyecanı, iyimserliği, çağdaşlığı anlatırdı sanki. Ve en başta da özgürlüğün simgesiydi gençler için.
Brigitte’in sağa dönerken sola savrulan saçları özgürlüğü yansıtırdı gençlere.
- 61 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamını, Bardot’nun saçlarında hissederdi genç kızlarımız.
- Savrulan saçlar, açık alınların, özgür başların bayrağı gibi dalgalanırdı.
Genci, yaşlısı, fakiri, zengini bunu hissederdi. O bir atkuyruğu modası değildi yalnızca, özgürlüğün başkaldırısıydı baskıya, karanlığa karşı.
61 Anayasası vardı Türkiye’de artık. Yalnız saçlar omuzlardan aşağı sallanmıyordu; özgürce, örgütlenme özgürlüğü de vardı ülkemizde. Meclis’e artık işçilerin kendi partileri de girebiliyorlardı, aynen uygar toplumlarda olduğu gibi.
- Türkiye, Batı’nın bize vermediği teknolojiyi Sovyetler Birliği’nden almaya başladı, ağır sanayiler hızla kuruluyordu. 1960’ların Türkiyesi bir başkaydı.
At kuyruğundan türbana
45-50 yıl öncesinin “Ve Allah Kadını Yarattı” filminin yerine 2000’li yıllarda ne geldi? “Ve Türban Kadını Yarattı” diyenler ortaya çıktı.
Arada, bir geçiş dönemi yaşadık. 61 Anayasası‘nın getirdiği özgürlüğü ve genç kızlarımızın açık başlarını beğenmeyenler emperyalistlerle birlikte 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü hazırladılar. Fidan gibi gençlerimizi, Deniz’lerimizi öldürdüler.
- 1961 Anayasası’nın özgürlükçü, katılımcı maddeleri değişmeliydi.
- Kızların kafası bağlı, erkeklerin çenesi çember sakallı olmalıydı.
- İnsanların yalnız düşünceleri değil, kafaları da kapatılmalıydı.
Açık kapılar olarak mezhepler, tarikatlar, serbest piyasanın vahşi kuralları, Washington, Londra, Brüksel hatları kalmalıydı.
Savrulan özgür saçlardan kafası bağlı kızlara uzanan yolda, emperyalizmin ve dincilerin karanlık labirentleri vardı.
60’ların “Ve Allah Kadını Yarattı” filminden emperyalizmin, “Ve Türban Kadını Yarattı” senaryosuna giden yolda 61 Anayasası yerle bir edildi.
Sosyal devletin ve sosyal hakların olmadığı; genç kızlarımızın özgürce başlarını dik ve açık tutmaları yerine, 19 Mayıs’ı bile kapanarak kutlayabilecekleri karanlık bir düzen istiyorlar.
Ve bir anı
45-50 yıl önce öğrenciydim. Başımız dik, düşüncelerimiz aydınlıktı. Mayıs 2008’de Vefa Lisesi’nde bir tören yapıldı. 50 yıllık mezunlara plaketleri verildi.
50 yıl önceki İngilizce hocam Süheyla Berker benim plaketimi verdi.
Ve aynı Süheyla Hocam 50 yıl önce Vefa’dan mezun olurken bana, birincilik ödülünü vermişti.
Hocam da ben de değişmedik, başımız dik, kafamız aydınlık…
Erol Manisalı
Saçlar sevgiyi, güzelliği, heyecanı, iyimserliği, çağdaşlığı anlatırdı sanki. Ve en başta da özgürlüğün simgesiydi gençler için.
Brigitte’in sağa dönerken sola savrulan saçları özgürlüğü yansıtırdı gençlere.
- 61 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamını, Bardot’nun saçlarında hissederdi genç kızlarımız.
- Savrulan saçlar, açık alınların, özgür başların bayrağı gibi dalgalanırdı.
Genci, yaşlısı, fakiri, zengini bunu hissederdi. O bir atkuyruğu modası değildi yalnızca, özgürlüğün başkaldırısıydı baskıya, karanlığa karşı.
61 Anayasası vardı Türkiye’de artık. Yalnız saçlar omuzlardan aşağı sallanmıyordu; özgürce, örgütlenme özgürlüğü de vardı ülkemizde. Meclis’e artık işçilerin kendi partileri de girebiliyorlardı, aynen uygar toplumlarda olduğu gibi.
- Türkiye, Batı’nın bize vermediği teknolojiyi Sovyetler Birliği’nden almaya başladı, ağır sanayiler hızla kuruluyordu. 1960’ların Türkiyesi bir başkaydı.
At kuyruğundan türbana
45-50 yıl öncesinin “Ve Allah Kadını Yarattı” filminin yerine 2000’li yıllarda ne geldi? “Ve Türban Kadını Yarattı” diyenler ortaya çıktı.
Arada, bir geçiş dönemi yaşadık. 61 Anayasası‘nın getirdiği özgürlüğü ve genç kızlarımızın açık başlarını beğenmeyenler emperyalistlerle birlikte 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü hazırladılar. Fidan gibi gençlerimizi, Deniz’lerimizi öldürdüler.
- 1961 Anayasası’nın özgürlükçü, katılımcı maddeleri değişmeliydi.
- Kızların kafası bağlı, erkeklerin çenesi çember sakallı olmalıydı.
- İnsanların yalnız düşünceleri değil, kafaları da kapatılmalıydı.
Açık kapılar olarak mezhepler, tarikatlar, serbest piyasanın vahşi kuralları, Washington, Londra, Brüksel hatları kalmalıydı.
Savrulan özgür saçlardan kafası bağlı kızlara uzanan yolda, emperyalizmin ve dincilerin karanlık labirentleri vardı.
60’ların “Ve Allah Kadını Yarattı” filminden emperyalizmin, “Ve Türban Kadını Yarattı” senaryosuna giden yolda 61 Anayasası yerle bir edildi.
Sosyal devletin ve sosyal hakların olmadığı; genç kızlarımızın özgürce başlarını dik ve açık tutmaları yerine, 19 Mayıs’ı bile kapanarak kutlayabilecekleri karanlık bir düzen istiyorlar.
Ve bir anı
45-50 yıl önce öğrenciydim. Başımız dik, düşüncelerimiz aydınlıktı. Mayıs 2008’de Vefa Lisesi’nde bir tören yapıldı. 50 yıllık mezunlara plaketleri verildi.
50 yıl önceki İngilizce hocam Süheyla Berker benim plaketimi verdi.
Ve aynı Süheyla Hocam 50 yıl önce Vefa’dan mezun olurken bana, birincilik ödülünü vermişti.
Hocam da ben de değişmedik, başımız dik, kafamız aydınlık…
Erol Manisalı