MARCUSX
New member
‘Muhalefete aldırma, sen sen ol benim sözümden şaşma!’
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Muhaliflerin baskılarına aldırma... Irak’ta bir tek bile ABD askeri bırakma” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Türkiye’ye tepki göstermez mi?
***
Bulgaristan Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Muhaliflerin baskılarına aldırma... 40 ayrı ülkedeki toplam 865 ABD üssü için her yıl harcadığın 250 milyar doları sakın kısma” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Bulgaristan’a haddini bildirmez mi?
***
Şili Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Muhaliflerini umursama... Küba’daki Guantanamo Üssü’nün arazi değeri 2.2 milyar dolar. Bu üssü satıp paraya çevir, ekonomini rahatlat. Böylece Küba’yla da siyasi ilişkilerini düzelt” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Şili’ye tokat gibi bir yanıt vermez mi?
***
Pakistan Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Afganistan’da işler iyiye gitmiyor. Gel, Cumhuriyetçi Parti’nin ne diyeceğini düşünmeden 50 bin kişinin öldüğü bu savaşı bitir” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “içişlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Pakistan’ı da hedef tahtasına koymaz mı?
***
Fransa Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Libya ile geçmişte yaşanan sorunları tamamen unut... Kaddafi’yle iyi ilişkiler kur ve bu ülke tarafından öldürülen vatandaşlarının ailelerini ve muhalefeti yok say” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Fransa’ya nota vermez mi?
***
Herkes çok iyi biliyor ki; ABD, hiçbir ülkenin yukarıda saydığım konularda öneride bulunmasına izin vermez...
Deneyeni de anasından doğduğuna pişman eder...
Peki; durum bu kadar açıkken...
O zaman nasıl oluyor da Ermenistan ve Türkiye dışişleri bakanlarıyla görüşen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Ülkelerinizdeki muhalefete aldırmadan bu anlaşmada son noktaya gelin” diyebiliyor?
Hangi cesaretle Türk Dışişleri Bakanı’na dönüp, “CHP’yle MHP’ye aldırmayın” cümlesini kurabiliyor?
Bu kadın daha düne kadar “Demokrat Parti”nin “başkan aday adayı” değil miydi?
İktidarda Demokratlar yok mu?
Bu nasıl “demokratlık”tır ki, bizim “devlet büyükleri”nin deyimiyle “millet iradesinin parlamentoya yansıması” olan CHP’yi ve MHP’yi bir çırpıda yok sayabiliyor?
***
Sözü uzatmaya gerek yok; ben konuşana değil, konuşturana bakarım.
Söyleyeni değil, söyleteni suçlarım.
Acaba bir gün bizim de talimatçı ABD dışişleri bakanlarına haddini bildirecek bir Dışişleri Bakanımız olacak mı?
*****
GÜNÜN SORUSU
Vergi, insan, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının yurt dışındaki paralarını ülkemize getirmelerini öngören “Varlık Barışı”nın süresi uzatılmış...
Geçen defa gelmeyen kara ve kayıt dışı paralar, neden bu kez gelsin?
*****
Uçakta güven oylaması!
ABD’den İstanbul’a dönen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, adaya gitmek için bindiği uçakta protestoya uğramış...
Çünkü dokuz buçukta hareket etmesi gereken uçak, Talat ve beraberindeki heyet için iki buçuk saat bekletilmiş...
Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın KKTC’li ve Türkiye vatandaşı 137 yolcusu da gecikmeli olarak uçağa binen Talat’ı ve eşini yuhalamaya başlamış...
Bunun üzerine Talat uçağı terk etmek zorunda kalmış!
KTHY yetkilileri ise yaptıkları açıklamada, uçağı Talat ve beraberindeki heyet için değil, “teknik bir arıza nedeniyle” beklettiklerini söylemiş...
Tabii bu mazereti kimse yememiş!
***
Uçak seferleri devlet ve hükümet büyükleri için bugüne kadar binlerce kez bekletildi...
Ama hiç kimse Talat kadar sert bir protestoya muhatap olmadı.
Bu protesto; KKTC halkının büyük umutla iş başına getirdiği Mehmet Ali Talat’ı artık istemediğinin kanıtıdır.
Uyguladığı pasif politikaları, yüzüne tokat gibi çarpmasıdır.
Yani bir tür “güven oylaması” dır...
Umarım Talat, bu olaydan sonra yaptığı yanlışların halktaki yansımasını görür ve ders alır...
Yoksa bu “yuhalamalar” uçaktan, Lefkoşe meydanlarına taşar!
KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...30.09.2009&Newsid=261873&Categoryid=4&wid=102
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Muhaliflerin baskılarına aldırma... Irak’ta bir tek bile ABD askeri bırakma” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Türkiye’ye tepki göstermez mi?
***
Bulgaristan Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Muhaliflerin baskılarına aldırma... 40 ayrı ülkedeki toplam 865 ABD üssü için her yıl harcadığın 250 milyar doları sakın kısma” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Bulgaristan’a haddini bildirmez mi?
***
Şili Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Muhaliflerini umursama... Küba’daki Guantanamo Üssü’nün arazi değeri 2.2 milyar dolar. Bu üssü satıp paraya çevir, ekonomini rahatlat. Böylece Küba’yla da siyasi ilişkilerini düzelt” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Şili’ye tokat gibi bir yanıt vermez mi?
***
Pakistan Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Afganistan’da işler iyiye gitmiyor. Gel, Cumhuriyetçi Parti’nin ne diyeceğini düşünmeden 50 bin kişinin öldüğü bu savaşı bitir” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “içişlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Pakistan’ı da hedef tahtasına koymaz mı?
***
Fransa Dışişleri Bakanı, ABD yönetimine, “Libya ile geçmişte yaşanan sorunları tamamen unut... Kaddafi’yle iyi ilişkiler kur ve bu ülke tarafından öldürülen vatandaşlarının ailelerini ve muhalefeti yok say” diyebilir mi?
Derse, ABD yönetimi bunu “iç işlerine karışmak” olarak yorumlayıp, Fransa’ya nota vermez mi?
***
Herkes çok iyi biliyor ki; ABD, hiçbir ülkenin yukarıda saydığım konularda öneride bulunmasına izin vermez...
Deneyeni de anasından doğduğuna pişman eder...
Peki; durum bu kadar açıkken...
O zaman nasıl oluyor da Ermenistan ve Türkiye dışişleri bakanlarıyla görüşen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Ülkelerinizdeki muhalefete aldırmadan bu anlaşmada son noktaya gelin” diyebiliyor?
Hangi cesaretle Türk Dışişleri Bakanı’na dönüp, “CHP’yle MHP’ye aldırmayın” cümlesini kurabiliyor?
Bu kadın daha düne kadar “Demokrat Parti”nin “başkan aday adayı” değil miydi?
İktidarda Demokratlar yok mu?
Bu nasıl “demokratlık”tır ki, bizim “devlet büyükleri”nin deyimiyle “millet iradesinin parlamentoya yansıması” olan CHP’yi ve MHP’yi bir çırpıda yok sayabiliyor?
***
Sözü uzatmaya gerek yok; ben konuşana değil, konuşturana bakarım.
Söyleyeni değil, söyleteni suçlarım.
Acaba bir gün bizim de talimatçı ABD dışişleri bakanlarına haddini bildirecek bir Dışişleri Bakanımız olacak mı?
*****
GÜNÜN SORUSU
Vergi, insan, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının yurt dışındaki paralarını ülkemize getirmelerini öngören “Varlık Barışı”nın süresi uzatılmış...
Geçen defa gelmeyen kara ve kayıt dışı paralar, neden bu kez gelsin?
*****
Uçakta güven oylaması!
ABD’den İstanbul’a dönen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, adaya gitmek için bindiği uçakta protestoya uğramış...
Çünkü dokuz buçukta hareket etmesi gereken uçak, Talat ve beraberindeki heyet için iki buçuk saat bekletilmiş...
Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın KKTC’li ve Türkiye vatandaşı 137 yolcusu da gecikmeli olarak uçağa binen Talat’ı ve eşini yuhalamaya başlamış...
Bunun üzerine Talat uçağı terk etmek zorunda kalmış!
KTHY yetkilileri ise yaptıkları açıklamada, uçağı Talat ve beraberindeki heyet için değil, “teknik bir arıza nedeniyle” beklettiklerini söylemiş...
Tabii bu mazereti kimse yememiş!
***
Uçak seferleri devlet ve hükümet büyükleri için bugüne kadar binlerce kez bekletildi...
Ama hiç kimse Talat kadar sert bir protestoya muhatap olmadı.
Bu protesto; KKTC halkının büyük umutla iş başına getirdiği Mehmet Ali Talat’ı artık istemediğinin kanıtıdır.
Uyguladığı pasif politikaları, yüzüne tokat gibi çarpmasıdır.
Yani bir tür “güven oylaması” dır...
Umarım Talat, bu olaydan sonra yaptığı yanlışların halktaki yansımasını görür ve ders alır...
Yoksa bu “yuhalamalar” uçaktan, Lefkoşe meydanlarına taşar!
KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...30.09.2009&Newsid=261873&Categoryid=4&wid=102